Vedat Özdan

07 Ağustos 2015

ABD–Çin çatışması; yuan doların yerine geçebilir mi?

Neden de-dolarization ve BRICS ABD için çok ciddi bir sorun haline geldi?

SDR 1969 yılında IMF tarafından, üye ülkelerin rezervlerini desteklemek üzere yaratılmış bir tür uluslararası rezerv varlığıdır.

SDR, orijinal halinde altına bağlıydı, sonra değişik para birimlerinden oluşan bir sepete bağlandı.
Halen dolar, yen, avro ve sterlinden oluşan bir sepetten oluşuyor.

SDR bir para birimi değil, hesap birimidir.
Değeri, sepetteki para birimlerinin serbest piyasada belirlenen değerlerine göre IMF tarafından dolar cinsinden hesaplanıyor ve her işgünü itibariyle IMF sitesinde ilan ediliyor.

Üye ülkeler, IMF nezdinde kendilerine tahsis edilmiş kotalara göre SDR tutabiliyor, ihtiyaç halinde diğer üye ülkelerden SDR karşılığında ulusal paralarını (döviz) satın alabiliyorlar.
Kendisinden SDR karşılığında ulusal parası satın alınmak istenen ülke bu talebe olumlu yanıt vermek durumunda.

SDR’nin değeri piyasada belirlenmiyor.
Organize bir SDR piyasası yok.
Üye ülkeler gönüllülük esasına göre bu mübadeleyi yapıyor.
Gerektiğinde IMF’in devreye girmesi de mümkün.

SDR sepetinde dört para biriminin farklı ağırlığı var.
SDR’ye hangi kriterlere göre hangi para biriminin, hangi ağırlıkla gireceğine IMF İcra Kurulu karar veriyor.
Temel kıstaslar şöyle: paranın serbest kullanımı, ülkenin küresel ihracat payı ve merkez bankalarının söz konusu parayı rezerv olarak kullanmayı ne kadar tercih ettiği.
Kriterler, para birimleri ve ağırlıklar beş yılda bir gözden geçiriliyor.
IMF, 1 Ocak 2001 tarihinden itibaren 5 yıl süreyle geçerli olmak üzere 10 Kasım 2010 tarihinde SDR’ye dâhil edilecek para birimlerini ve ağırlıklarını şu şekilde kararlaştırdı: ABD doları yüzde 41.9, avro yüzde 37.4, sterlin yüzde 11.3 ve yen yüzde 9.4.

Çin, uzunca bir süredir yuanın uluslararası rezerv para olması ve SDR’ye dâhil edilmesi için çaba sarf ediyor.

Mart ayında Çin Devlet Başkanı Li Keqiang’in IMF Başkanı Christine Lagarde’dan yuanın SDR’ye dâhil edilmesini resmi olarak istedi.

Şunu not etmeden geçmeyelim: bir ülkenin ulusal parasının başka ülkelerin merkez bankaları tarafından rezerv para olarak kabul edilmesi, SDR’ye dâhil olma şartına bağlı değil.

SDR’ye dâhil olmayıp, uluslararası rezerv para olan birçok para birimi var.
Misal Kanada doları, İsviçre frankı…
Ancak, SDR’ye dâhil olmak, birçok merkez bankası ve uluslararası fon için mevzuat ve iç düzenleme engeline takılmadan yuan ve yuan cinsinden varlıkları satın alabilme imkânı demek.

Beş yıl kuralı gereği IMF İcra Kurulu’nun bu yıl içinde SDR sepetine dâhil edilecek para birimleriyle ilgili kriterlerle ve sepetteki para birimlerinin ağırlıklarıyla ilgili bir karar alması gerekiyor.
Karar, 2010 yılında olduğu gibi kasım ayında alınacak.
Öte yandan geçen salı günü IMF bir basın duyurusu yayımladı.
Duyuruya göre yuanın SDR’ye katılmasıyla ilgili talep hakkındaki karar da kasım ayında alınacak; ancak bu tarihe kadar yuanla ilgili çalışmalar bitirilemezse, ki öyle ima ediliyor, karar 2016 yılının eylül ayına sarkabilecek.

İlginçtir, ABD’yle ilgili “bu haftaya denk gelen” önemli dış politika hadiselerinden birisi de Güney Çin Denizi’yle ilgili oldu.
Dün, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, ülkesinin ihtilaflı Güney Çin Denizi'nde deniz ve hava trafiğiyle ile ilgili hiçbir sınırlamaya izin vermeyeceğini söyledi!

IMF’in SDR ile ilgili erteleme kararı alabileceğini ima eden basın duyurusu hakkında değişik görüşler var.
Bir görüş, ’yuanın SDR’ye katılması, önümüzdeki beş yıllık dönemde mümkün olmayacak’, derken, diğer bir görüş, ‘bu karar gelecek yıl Çin’in G20 dönem başkanlığında alınacak’, diyor.

Şurası açık: Bretton Woods’u hayata geçiren, IMF ve Dünya Bankası’nı finanse eden ABD, IMF’te en büyük kotaya ve en yüksek oy oranına sahip olan ülkedir.
O nedenle IMF’de ABD’nin desteklemediği bir kararın alınabilmesi mümkün değil.

IMF’teki oy haklarının, üye ülkelerin ulaştıkları GSYH düzeyleri ve ihracat payları dikkate alınarak revize edilmesi gerektiği uzunca bir süredir G20 gündemindeydi.

IMF’teki oy haklarının değişmesi, uluslararası bir anlaşmanın revizyonu hükmünde olduğu için mevzuat gereği ABD Kongre’sinin onayına muhtaç.
Doğal olarak IMF’teki ABD’nin ağırlığını azaltacak bir revizyonun Kongre’den geçmesi zor.
Nitekim bu yılın başlarında bu yönde bir talep ABD Kongresi tarafından reddedildi.
Hatta bu beklenmedik red kararı üzerine Çin hükümeti 2013 yılında açıkladığı, Dünya Bankası’na ve bir yönüyle de Japonya merkezli Asya Kalkınma Bankası’na alternatif olmak üzere düşünülen Asya Altyapı Yatırım Bankası’nın (AIIB) kurulmasıyla ilgili çalışmalara hız verme kararı aldı.

Nihayet söz konusu banka 29 Haziran günü biz ve ABD müttefiki birçok Orta Doğu ve AB ülkesi dâhil, 50 ülke temsilcisinin imzasıyla kuruldu (Bankanın bu yılın sonuda faaliyete geçmesi bekleniyor).

Açıkçası ABD de-dolarization’u hızlandıracak bu gelişmeden hiç, ama hiç memnun değil!

Batı’yı homojen bir güç olarak görenler şunu da söyleyelim: G7 ülkelerinden Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya yuanın SDR’ye dâhil edilmesinden yana.
Japonya ve ABD ise pek taraftar değil.

IMF Başkanı Lagarde açıkça şunu söylemişti: “Yuan ileride birgün SDR sepetinin bir parçası olacak."
Daha sonra da “Yuanın SDR’e katılması bir ‘ne zaman’ meselesinden çok ‘eğer katılırsa’ meselesidir.”, demişti.

Temel kıstaslar itibariyle Çin’in durumunun biraz karışık olduğunu vurgulayalım.
En kuvvetli oldukları nokta şurası: Satınalma gücü paritesine göre dünyanın en büyük ekonomisine sahip olan Çin’in ihracat payı (yüzde 12.5) 2014 yılında ABD’ninkini (yüzde 9) geçti.
SWIFT verilerine göre yuanla yapılan ödemeler SDR sepeti içindeki dört para biriminden sonra beşinci sırada.
SWIFT üzerinden yapılan yuan ödemeleri Kanada ve Avusturalya doları cinsinden yapılan ödemelerden yaklaşık iki yıldır daha fazla.

Zayıf oldukları bir nokta dünya merkez bankalarının rezervleri arasında yuanın halen çok düşük miktarda olması (Rakamın 70-120 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor).

Bir diğer nokta yuanın halen Çin devletinin kontrolünde olması.
Malum Çin sermaye piyasaları halen yabancılara önemli ölçüde kapalı durumda.
Yani çok fazla kısıtlama var.  

Bu nedenle ABD, ‘yuanın SDR’ye katılması için Çin serbest kur rejimi uygulamalı, yuanın değeri devlet müdahalesiyle değil, serbest piyasada belirlenmeli, Çin devleti finansal sisteminde reformlar yapmalı…’, görüşünde.

Yuanın SDR’ye dâhil edilmesi demek, hem bir yatırım, hem de rezerv aracı haline gelmesi ve yuana dayalı varlıklara hızlı bir talep artışı demektir.

Şu noktanın da altını çizelim: yaklaşık 15 yıldır ABD Çin’i ‘yuanın değerini bilerek düşük tutarak ihracatçısına haksız rekabet imkânı sağlamakla’ suçluyor.
Hatta mesele on gün kadar önce ABD tarafından “Trans-Pacific Partnership” müzakereleri bağlamında da gündeme getirildi.
ABD’nin ‘Çin’in yuanı manupüle etmesine karşılık ne tür önlemler alınabileceğine dair özel bir oturum yapılması’ önerisine, müzakereci birçok ülke olumlu yanıt verdi.
Bunların başında Çin’e eskisi kadar mal satamamaktan dolayı ekonomisi zorlanmaya başlayan Avusturalya ve Yeni Zelanda da var.

Peki, ABD buna neden karşı?
ABD, dünyada herşey dolar cinsinden fiyatlandığı ve dolar en büyük rezerv para birimi olduğu sürece para basarak havadan para kazanabiliyor, yani karşılıksız olarak başka ülkelerin servetlerini kendi ülkesine transfer edebiliyor.

Yuan’ın SDR’ye katılması dolar talebini azaltacak ve uluslarası ticaretin “dolar dışı para” birimleriyle yapılması sürecini hızlandırıcı bir gelişme olacaktır.

Petrolü dolarla değil avroyla alacağım diyen ülke liderlererinin başına gelenleri hatırlayın.
11 Eylül, İran, Afganistan, Saddam, Chavez, Putin, IŞİD, vesairenin arkasında hep aynı mesele var.

Tekrar altını çiziyorum: “de-dolarization” ve bu nedenle BRICS, ABD için çok ciddi bir sorundur.
Orta Doğu eski önemini yitirmiştir.

 


Meraklısı için ek bilgi:

Son (2015 Q1) “IMF Currency Composition of Official Foreign Exchange Reserves” verisine göre dünyada 11.4 trilyon dolar tutarında merkez bankası rezervi var.
Bu rakamın 6 trilyon doları “Allocated Reserves”, yani merkez bankaları bilançolarında hangi para birimi cinsinden tutulduğu bilinen rezerv tutarı.
5.3 trilyon doları da “Unallocated Reserves”, yani tutarı bilinen, ama bu tutarın hangi para birimleriyle tutulduğunun raporlanmadığı için para birimleri itibariyle kırılımlarının bilinmediği rezerv tutarı.

Referans olarak genelde Allocated Reserves tutarı dikkate alınıyor.
Bu durumda diyebiliriz ki ABD doları cinsinden tutulan rezervler, toplam dünya rezervlerinin yüzde 63’üdür.

Akıl yürütelim: yuan SDR’ye dâhil edilsin ve izleyen yıllarda merkez bankalarının toplam rezervleri içindeki payı yüzde 5 gibi bir orana çıkmış olsun.
Bu durumda yuan talep miktarı yaklaşık olarak 550 milyar dolar artacaktır.
Bu da ABD tahvillerine yönelik talep miktarının yaklaşık olarak 300 milyar dolar azalması demektir!

Büyüme hızı giderek düşen Çin’de kredi, yatırım, konut ve borsa balonları var.
Fed eylülde faiz artırmaya başlayacak.
IMF, yuanın SDR sepetine alınmasıyla ilgili kriterleri henüz tamamlamadım, kararımı 2016 Eylül ayına erteleyebilirim diyor.

Bilmiyorum daha fazla söze gerek var mı?