Vedat Özdan

13 Haziran 2012

AB borç kriziyle ilgili fıkralar

Berlusconi şaşırmış: “Veronica, sevgilim bak şuna. Pantolonlar 20 avro, gömlekler 17 avro, deri ceketler 55 avro...

Berlusconi şaşırmış: “Veronica, sevgilim bak şuna. Pantolonlar 20 avro, gömlekler 17 avro, deri ceketler 55 avro. Şuna bak! İnanabiliyor musun, bir de enflasyondan ve avro krizinden söz ediyorlar! Ne enflasyonu? Ne krizi?”

Veronica cevap vermiş: “Tatlım burası bir mağaza değil, bir kuru temizlemeci.”

Almanlar şunu söylüyormuş: “Gelecek 10 yıl Yunanistan adalarında bedava tatil yapacağız. Erken ödeme yaptık da.”

Adamın biri banka müdürüne sormuş: “Küçük bir iş kurmak istiyorum. Ne yapmalıyım?”

Müdürün cevabı:“Kolay! Büyük bir iş al ve bekle.”

Bugün bir ATM makinesine gittim. Gelecek haftaya kadar benden 20 avro borç istedi.

İyimserliğin tanımı nedir?

“Bir yatırım bankacısı Pazar akşamı beş gömlek ütülüyor”.

Gerçek bir olaydır:

Yunan bir Reuters muhabiri Amsterdam’da tıraş olmak için berbere gitmiş. Berber: “Demek yüzde elli “tıraşı” (hair – cut) kabul etmeye isteklisin?

Bu da gerçek bir olaydır.Bir “trader” söylemiş: “Bu durum boşanmaktan daha kötü. Paramın yarısını kaybettim, ama halen bir karım var!”

Avrupa ekonomisi neye benziyor? İki dip, V, yoksa başka bir şeye mi?

Cevap: “Bir banyo küvetine. Dikine bir düşüş, bir süre durgunluk, daha sonra kanalizasyon borusuna akma”.

BBC ekonomi editörü Robert Peston ile Tanrı arasında ne fark var?

“Tanrı kendisini Robert Peston sanmıyor.”

Resmi bir öğle yemeğine davet edildiğiniz;

Bir Avrupa “cenneti” nasıl olur?

Cevap: Sizi bir İngiliz karşılarsa. Yemeği bir Fransız hazırlamışsa. Ortamı yumuşatma görevi bir İtalyan’daysa. Ve her şeyi organize eden bir Alman’sa.

Bir Avrupa “cehennemi” nasıl olur?

Cevap: Sizi bir Fransız karşılarsa. Yemeği İngiliz hazırlamışsa. Ortamı gevşetme görevi bir Alman’daysa. Ve her şeyi organize eden bir İtalyan’sa.

Birleşmiş Milletler bir anket yapmış. Soru şu: “Lütfen bize, gıda bolluğuna karşı dünyanın geri kalan kısmındaki gıda kıtlığı hakkındaki görüşünüzü dürüstçeaçıklayınız.”

Afrikalılar “bolluğun” ne demek olduğunu anlamamışlar.

Avrupalılar “kıtlığın” ne demek olduğunu anlamamışlar.

Amerikalılar “dünyanın geri kalan kısmının” ne anlama geldiğini sormuşlar.

Çinliler şaşırmış ve “görüş” ne demek diye sormuşlar.

İtalyan parlamentosunda “dürüstçe”ne demek diye halentartışmalar devam ediyormuş.

Batmakta olan bir geminin kaptanı, gemiden atlamaları için yolcularını ikna etmesi gerekiyormuş. Her Avrupalı’ ya farklı yaklaşmak zorundaymış.

İngiliz’e: “Buradan atlamamak sportmence bir davranış olmaz.” demiş.

Fransız’a: “Buradan atlamak zekice bir davranış olur.”

Alman’a: “Bu bir emirdir.”

İtalyan’a: “Buradan atlamak yasaktır.”demiş.