Yunanistan ve kreditörleri arasında yeni bir kurtarma peketinin koşullarına ilişkin müzakereler sonuç vermedi. Tsipras referandum çağrısı yaptı. Yarın yapılacak referandumda AB kurumlarının yeni bir kurtarma paketinin koşullarına dair Yunanistan’a önerdiği anlaşma taslağı oylanacak.
Mesele nasıl bu noktaya geldi? Yunanistan neden 5 yıldır krizden kurtulamadı? Kim ne istiyor? Doğrusu ne? Referandumdan sonra ne olur?
1) Yunan ekonomisinin durumu neden kötü?
Çünkü Yunanistan borçlu bir ülke ve borcunu çeviremiyor. Dünyanın en borçlu ülkesi Japonya. Borç / GSYH oranı bakımından Japonya’dan sonra Yunanistan (yüzde 177) geliyor.
2) “Yunanistan’da halk çalışmıyor hep siesta yapıyor” diyorlar, doğru mu?
Doğru değil. Yunan halkı çok çalışıyor. Bir işçinin ortalama yıllık çalışma saati bakımından yapılan sıralamada Yunanistan OECD ortalamasının çok üstünde. OECD ortalaması yıllık 1.788 saatken Yunanistan’da yıllık 2.037 saat. Yunan halkı Alman halkından da daha fazla çalışyor, bizden de.
3) Peki, neden borçlarını ödeyemiyorlar?
Çünkü Yunan işçisi verimsiz çalışyor. Bir saatlik iş sonucunda yaratılan katma değer bakımından Yunanistan Avrupa Para Birliği’nin (APB) ve OECD’nin çok çok altında.
4) Yunanistan’da verimlilik neden düşük?
Çünkü Yunanistan hizmet sektörüne bağımlı bir ülke. Ayrıca Yunanistan’da devlet büyük.
Yunanistan’da devlet mevzuat çıkarma bakımından öncü durumda. Yeni mevzuat demek, yeni kamu otoritesi ve/veya mevcudun iş yükünün artması ve yeni eleman ihtiyacı demek. Zaman içinde kamunun büyümesi, kamuya sürekli işçi alımı demek. Kamudaki iş yükünün ekstradan artmasının bir nedeni biraz da AB mevzuatına uyum elbet.
Yunanistan’da da siyasiler bizdeki gibi kamuya eleman almayı seviyorlar. Aynı zamanda Yunan halkı daha yüksek ücret ve sosyal olanaklar için grev ve lokavtı da seven bir halk. Bu anlamda AB ülkelerinden açık ara Yunanistan’da daha fazla genel grev oluyor.
Devlet büyük olunca ve mevzuat fazla olunca elbette yolsuzluk da oluyor. Yunanistan “2014 Yolsuzluk Algısı Endeksi”nde Romanya ve İtalya’dan sonraki en kötü AB ülkesi.
Dahası var: Yunan halkının ortalama emeklilik yaşı OECD ortalamasının altında. “Yaşlı bağımlılık oranı” bakımından AB’nin en yüksek oranı İtalya’dan sonra Yunanistan’da.
Kayıt dışı ekonomi OECD ortalamasının tam iki katı. Yunanistan’da kayıtdışı ekonomi GSYH’sının yüzde 22.4’ü. Sayıları, kriz sonucu kapanan işyerleri nedeniyle hızla azalmasına rağmen Yunanistan’da KOBİ’ler kayıtdışılığın en önemli nedeni. Çünkü KOBİ’ler nakit alım–satım yapıyor. Bu da kayıt dışına çıkmayı kolaylaştıran bir etken.
Sigorta prim oranı, KDV, gelir ve kurumlar vergisi oranları ve devletin çalışma şekli nedeniyle Yunanistan, iş yapma kolaylığı bakımından özgür olmayan ülkeler kategorisinde. Yunanistan, 2015 Ekonomik Özgürlük Endeksinde dünya 130’uncusu.
5) Yunanistan ekonomisinin temel sorunu nedir, ne zaman başladı?
Yunanistan ekonomisindeki sorunun kaynağında ülkenin yapısal sorunları ve bu sorunların artmasına neden olan APB üyeliği var.
Yunanistan GSYH’sının yüzde 80’i hizmet sektörü, yüzde 16’sı sanayi sektörü, yüzde 4’ü tarım sektöründen geliyor. Turizm sektörü, GSYH’sının yüzde 18’ine tekabül ediyor. İstihdamın yaklaşık yüzde 25’i turizm sektöründe.
Yunanistan’ın ihracat kapasitesi düşük. Sanayisi olmadığı için ithal girdi, ara malı vesaire kapasitesi de düşük. Dışa açıklık oranı bu nedenle AB ortalamasının altında bir ülke.
Dünya ticaret hacmi daralınca taşımacılık sektörü de bundan olumsuz etkileniyor.
APB’ye üye olmak için Maastrich kriterlerinden olan yüzde 60 borç oranı ve yüzde 3 bütçe açığı üst sınırlarına uymanız lazım. Bu zorunluluk halen devam ediyor. Ancak uymayana yaptırım ya yok, ya da caydırıcı değil.
Yunanistan 2001 yılında APB’ye girdi ve avro kullanmaya başladı. Peşi sıra Yunanistan ekonomisi hızla büyüdü. APB’ye üye olunca avro kullanıyorsunuz ve kullandığınız paranın değerini siz belirleyemiyorsunuz. Sistemin içindeyken, bizde olduğu gibi tasarruf açığınız artınca, yani cari açık ve/veya bütçe açığınız artınca, ulusal paranız değer kaybetmiyor. Çünkü politik riskiniz kolayca artmıyor. Yunanistan’da son 6 yıldır bir sürü hükümetler kuruldu ama enflasyon yükselmedi. Ülkenize kur riski olmadan sıcak para geliyor. Böyle olunca ithalat yapmak ve kamu harcaması yapmak kolaylaşıyor. Vergi toplamak için ekstra çaba serfetmeniz, bizim gibi “aman ihracatımızı nasıl artırırız” çabasına düşmeniz gerekmiyor. Ekonomik dengelerinizdeki bozulmaları görmüyor ya da görmek istemiyorsunuz.
Avrupa Merkez Bankası (AMB) yıllarca EUR/USD partisenin yüksek olmasını istedi. Çünkü yüksek partite sanayisi güçlü, ihracatçı firmaları fazla ve tasarruf fazlası olan Almanya’nın lehine çalışıyordu.
Yunanistan, diğer APB ülkeleri gibi para politikasında (kur politikası dâhil) AMB’ye bağımlı bir ülke. Gümrük Birliği ve Tek Pazar kuralları gereği dış ticaret politikası araçlarında da bağımlı bir ülke. Böyle olunca ülkenin tasarruf açığı var, ama ithalatını kısıtlayamıyor. Açık artıyor, ama parası değer kaybetmiyor. APB ülkeleriyle dış ticaret yaptığı sürece TARGET2 nedeniyle temerrüd riskini Avrupa Merkez Bankası (AMB) alıyor. O nedenle Almanlar hiç korkmadan Yunanlılara mal satabiliyor.
Yunanistan krizinin arkasında 2008 küresel krizi var. 2001 yılında avro kullanmaya başladıktan sonra başlayan kolay büyüme dönemi 2008 krizinden sonra bitti. 2008 krizinden sonra Yunanistan Avrupa Borç Krizinin merkez üssü oldu. 5 Kasım 2009 günü seçimlerden başbakan olarak çıkan George Papandreou, hükümeti kurar kurmaz o yılın bütçesinin yüzde 12.7 olacağını söyledi. Herkes şaşırdı. Çünkü iktidardan devirdiği sağ hükümet bütçe açığının yüzde 3.7 olacağını söylemişti. Arada üç kat fark vardı. Sonra anlaşıldı ki Yunanistan borç ve açık istatistiklerini olduğundan çok dah az raporlamış. Yani kendisine borç verenleri ve AB’yi kandırmış.
Bu durum Yunanistan’ın finansal durumunun aslında göründüğünden çok kötü olabileceği endişesi yarattı. Ülke notu çöpe düştü ve borcunu çeviremez oldu. Finansal alrm zilleri çalmaya başladı. Daha sonra Yunanistan finansal piyasalardan borçlanamaz oldu. 2010 ilk baharında iflasa sürüklendi ve yeni bir finansal kriz çıkabilir korkusu başladı. O zaman Yunanistan daha çok APB üyesi ülkelerin (Almanya ve Fransa başta) bankalarına borçluydu. Yeni bir kriz çıkmasın vdiye IMF, Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Komisyonu Yunanistan’a ilk yardım paketini sundular. Bu üç kuruma daha sonra “Troika” dendi.
Yardım paketi toplamda 240 milyar avroydu. Bugünkü kurla yaklaşık 265 milyar dolar. Yardım paketi sıkı bir mali disiplin koşuluna bağlıydı. Yani, vergi gelirlerinin artması, harcamaların kısılması ve kamu emlakinin özelleştirmesi gerekiyordu. Aynı zamanda Yunanistan’ın devlete çeki düzen vererek ekonomisini düzeltmesi, vergi kayıplarını önlemesi ve Yunanistan’ı daha kolay iş yapılır hale getirmesi gerekiyordu.
2010 yılında ilk borç yeniden yapılandırması yapıldıktan sonra Yunanistan sürekli kemer sıktı. Beş yıl içinde işsizlik oranı neredeyse üçe katladı. GSYH’sı 100 milyar avro düştü. Sıkı önlemlerden sonra temel açık aynı yıl fazlaya dönüştü. Ancak ekonomi o kadar küçüldü ki temel açık yeniden yüzde 2’nin üzerine çıktı.
Yunanistan kemer sıkmakla uğraşırken Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünya ekonomisinde “sürekli durgunluk” sorunu vardı. Birçok ülke resesyondaydı. Dünya ticareti düşünce Yunanistan taşımacılıktan para kazanamaz oldu. Kriz nedeniyle turizm gelirleri azaldı. İhracatı düştü. Kemer sıkıcı önlemler de zamanlama itibariyle Yunanistan’ın toparlanmasına yardımcı olmadı. Netice itibariyle AB’nin en borçlu ve en zayıf ekonomisi olarak en büyük acıyı Yunanistan yaşadı.
Bu arada şunu da söyleyelim: eğer avro yerine drahmi kullansaydı küçülen ekonomisini canlandırmak için para basardı. Drahmi değer kaybeder ve Yunanistan ihraç mallarının döviz cinsinden fiyatı düşerdi. Bu da ihracatı olumlu yönde etkileyerek ülkenin tasarrufu açığının azalmasına yol açardı. Ancak yukarıda da söylediğimiz gibi Yunanistan’ın dışa açıklık oranı düşük. Yani işin çözümü bizdekinden çok daha zor.
Yunanistan’da borç oranı yüzde 177. Bu oranı düşürmek için kreditörler baskı yapıyor. Tasarruf demek, daha az harcama ve daha fazla vergi demek. İthalatı kısıtlama hakkkı olmadığı ve ihracatı da artıracak potansiyeli (sanayi üretimi GSYH’nın yüzde 15’i) olmadığı için Yunanistan’ın elinde sadece maliye politikası kalıyor. Kemer sıktıkça ekonomi büyüyemiyor ve gelir yaratamıyor. İş daha da kötüleşiyor.
Çözüm olarak Yunanistan “harcamaları daha az kısayım, vergileri daha fazla artırayım, bırakın biraz büyüyeyim ve nefes alayım” diyor, ama kreditörler “vergiyi artırısan büyüyemezsin, toplayamadığın sosyal güvenlik primlerini, vergi gelirlerindeki kayıp ve kaçağı önle, özelleştirme yap”, diyor.
6) Peki, 240 milyar avroya ne oldu?
Yunanistan’ın borcu önemli ölçüde 2008 krizi nedeniyle zor durumda olan ve Basel III kriterine uyamayan APB üyesi ülkelerin bankalarınaydı. Bu parayla Yunanistan’a finansal durumunu istikrara kavuşturmak, piyasalardaki Yunanistan tedriginliğini yatıştırmak ve ekonomik sorunlarını çözünceye kadar zaman kazanmak amaçlandı. Bu süre içinde bankalar olan borç Troika’ya ve EFSF vesaire yoluyla bazı APB ülkelerine transfer edilmiş oldu. Yardım parasıyla bankalara olan borç ödendi ve Yunanistan’ın yeni alacaklısı Troika oldu. Anlayacağınız bir tür risk yönetimi yapılmış oldu. Yani 240 milyar avro ekonomide yatırımları artırıcı ve büyümeyi sağlayıcı işlerde kullanılmak yerine daha çok APB bankalarının Yunanistan riskini azaltmak için kullanıldı.
Yunanistan ekonomisinde, sonraki beş yıl içinde küresel kojonktürün de aleyhte çalışması nedeniyle kemer sıkma önlemleri istenildiği gibi işe yaramadı. Ekonomi beş yıl içinde yüzde 25 küçüldü ve işsizlik oranı yüzde 25’i aştı. Ülkenin borcu azalmadı. Birçok ekonomist ve Yunanlı bunun nedenini kemer sıkma politikalarına bağladı. Syriza yardım paketini yeniden müzakere etmek üzere iktidara geldi. Seçimlerden önce “kemer sıkma politikaları ülkede insani bir krize neden” oldu dedi. Ancak ülkenin alacaklıları özellikle de Almanya, Atina’ya, “anlaşmaya uygun olarak devlete çeki düzen vermediklerini ve kuralları değiştirmeyeceklerini” söylediler. Ve böylece Yunanistan krizi daha da derinleşti.
7) Tek suçlu Almanya, IMF ya da AB kurumları mı?
Elbette Yunanistan da suçsuz değil. Hileli raporlama, yani AB kurumlarını, ülkelerini ve yatırımcıları hileli raporlamayla kandırmak kolay unutulacak bir suç değil. Bu noktada 2008 krizinin arkasındaki büyük ABD yatırım bankalarının bu durumdan habersiz olduğuna da inanmak zor. Çünkü Yunanistan bu bankalar aracılığıyla borçlanabliyordu. Bu bankalar da durumu muhtemelen görmezden geliyor ve para kazanmaya bakıyorlardı.
Yunanistan’da bize de pek yabancı olmayan bir başka sorun daha var: Vergi kayıp ve kaçağı Yunanistan’da o zaman da yüksekti, halen de çok yüksek. 2012 yılında, Yunan bankalarıyla ilgili data ve devletin vergi datası karşılaştırılarak yapılan bir çalışmaya göre, ortalama bir Yunan vatandaşının gerçek geliri, devlete beyan ettiği gelirinin yüzde 92 fazlası. Yani, adam normalde 192 avro kazanıyor, ama vergi dairesine 100 avro kazandım diye beyan ediyor. Çalışma şunu da söylüyor: Vergi kayıp ve kaçağı Yunanistan’ın 2009 bütçe açığının yarısı kadar, 2008 bütçe açığınınsa üçte biri kadar. Rakamlar böyle olunca daha fazla konuşacak bir şey kalmıyor.
8) Sorun ne kadar büyük?
Yunanistan’ın kreditörlere yaklaşık 280 milyar avro borcu var. Yunanistan’ı AB kurumları üzerinden (EFSF) finanse eden ülkeler sırasıyla Almanya, Fransa ve İtalya.
Yunanistan’da adam başına yaklaşık 35 bin avro borç var. Bu da yüksek bir rakam.
Borcun çevrilmesi ve ekonominin rayına oturması için önceki gün yayımlanan ve referandum sonucunu hayır yönünde etkileyeceği için APB ülkeleri tarafından bloke edilmeye çalışılan son IMF analizine göre, Yunanistan’ın önümüzdeki üç yıl içinde su üstünda kalabilmesi için ekstra 50 milyar avroya ihtiyacı var. Aynı analiz borcun yeniden yapılandırılması ve saç traşı da gerekir, diyor.
9) İhtilafın odağında neden emeklilik ve vergi sistemi var?
Müzakerelerde tartışmanın odağında faiz dışı fazla hedefi var. Tarafların anlaşamadıkları iki ana nokta emeklilik sitemi ve vergi sistemi.
Yunanistan’da kurumlar vergisi oranı yüzde 26. KDV oranı yüzde 23. Prim oranı işveren payı yüzde 26.01, işçi payı yüzde 16. Prim oranı toplamda yüzde 42.1 (bizde yüzde 37.5) Bu oranın en yüksek olduğu AB ülkesi Fransa (yüzde 55.91). Ondan sonra Yunanistan geliyor, sonra da Almanya (39.46).
En yüksek gelir vergisi oranı yüzde 42.
Vergi oranları da prim oranları da çok yüksek, ama prim tahakkuk ve tahsilatında çok ciddi sorunlar var.
AB Komisyonu’nun “2015 Aging Report” adlı raporuna göre Yunanistan AB içinde GSYİH’ya oranla emeklilerine en fazla aylık ödeyen ülke. GSYH’nın yüzde 16.2’si emeklilere harcanıyor. Yunanistan’da iki aileden birisinin temel geçim kaynağı emekli aylığı.
İşsizlik oranı 2009 yılında yüzde 9.5’ti, şimdi yüzde 26. Genç işsizlik oranı yüzde 50. 55 – 64 yaş arası nüfusta işsizlik oranı 5 yıl önce yüzde 6’ydı, şimdi yüzde 20. O nedenle Yunanistan’da insanlara erken yaşta emeklilik dışında geçinme seçeneği kalmıyor.
Yunan halkının yüzde 20.5’i 65 yaş üzerinde. “Yaşlı bağımlılık oranı” (çalışma çağındaki her 100 kişiye düşen yaşlı sayısı) AB ortalamasının üzerinde ve epey yüksek. Yani her çalışma yaşındaki 100 insana karşılık 65 yaş üzerinde 30 insan var. Çalışma çağındaki insanların önemli bir kısmı işsiz. O nedenle efektif olarak oran çok daha yüksek.
Emeklilik sisteminin finansman düzeni bozuk. Vergi – prim kayıp ve kaçağı çok fazla. Ortalama emekli aylığı 700 avro.
“2014 Pension Sustainability Index” raporundaki sıralamaya göre emelklilik sisteminin sürüdürübelilriği bakımından dünyanın en kötü ülkesi esasen Yunanistan değil. Oysa raporun 2011 yılındaki baskısındaki sıralamaya göre en kötüsü Yunanistan’dı. Yunanistan ilk yardım paketinin hayata geçmesinden bu yana sıralamanın en altından 8 basamak yukarıya çıkmış. Slovenya ve Malta’dan daha iyi durumda. Rapora göre, yüksek borçluluk ve yaşlı bağımlılık oranı nedeniyle sistem sorunlu.
11) Tsipras neden “bu bir insanlık sorunudur” dedi?
Tsipras’ın Yunanistan’daki sorunu “bir insanlık krizi” olarak nitelemesinin nedeni şu: Emekli aileler işsiz gençleri besliyor, çocuklarına harçlık veriyorlar. Öte yandan kreditörler daha fazla kısıntı istiyor, Yunanistan daha fazla kısamam diyor. Gençlerin iş bulması lazım ki sistem yaşlılara emekli aylıklarını ödeyebilsin. Bunun için Yunanistan ekonomisinin büyümesi lazım. Gençler hem iş bulamadıkları için kahroluyor, hem de kendileri çalışıp sistemi finanse edemedikleri için yaşıların emekli aylıkları düşüyor, daha fazla çalışmak zorunda kalıyorlar.
12) Yunanistan’a ekonomisi düzeltmesi için ne tür reformlar öneriliyor?
Bize göre Yunanistan’ın kemer sıkma önlemlerini mümkün olduğunca gevşeterek kreditörlerle uzlaşması en iyi seçenek. Sonrasında mutlaka bizim Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı benzeri bir programı kararlılıkla sürdürmeleri lazım. Yapılması gerekenler OECD tavsiyeleri olarak aşağıda:
“Vergi tabanının genişlet, sistemini kolaylaştır ve modernize et. Bütçe hazırlama sürecini iyileştir. Çok yıllı ve porgam bazlı bütçlemeye geç. Mali kural uygula. Parlamentonda bir bütçe komitesi olsun. Kamu harcamalarını daha sıkı kontrol et. İç mali kontrol sistemine geliştir. KİT’lerin yönetimlerini depolitize et ve profesyonelleştir. Bakanların buralara, kamu kurumlarına ve hastahanelere günlük müdahalelerine son ver. Emeklilik sistemini uzun dönemde hayatta kalmasını sağlayacak şekilde iyileştir. Emeklilik yaşını yükselt. İşgücü piyasasının esnekliğini sağla. Asgari ücreti düzenle. Rekabet politikasının etkinliğini arttır. Özelleşitirmelere hız ver. Eğitim sisteminin etkinliğini arttır. Okulların özerkliğine saygı duy. Bırak okullar kendi teşvik mekanizmalarını geliştirsin. Sen sadece kaynak sağla ve hesap verme mekanizmalarını geliştir. Yenilikçiliği teşvik et. Bilgi toplumu ol. Devlet yönetimine duyulan güvensizliği onar.”
13) AB Liderleri Yunanistan krizine nasıl bakıyor?
26 Haziran günü AB Liderler Zirvesi toplandı. Liderler mesele şöyle bakıyor: Yunanistan’a yapılan yardım IMF ve AMB’den geliyor. Ancak daha fazlası Avrupalı vergi mükelleflerinden, özellikle de Alman vergi mükelleflerinden geliyor. Almanlar o nedenle ne Yunanistan’a daha fazla taviz vermek istiyor, ne de ülke batsın istiyor. Karşılarında kendi siyasi dinamikleri kadar Alman siyasi dinamiklerini de düşünen rasyonel bir muhatap istiyorlar. Yunanistan yüzünden “Büyük Avrupa Projesi”nin çökmemesini, APB’nin dağılmamasını istiyorlar. Yunanistan’ın diğer ülke seçmenlerine ve sol partilerine kötü emsal olmamasını ve Yunan halkının daha fazla acı çekmemesini istiyorlar.
14) Referandum aniden nereden çıktı?
Yunanistan’dan nisan ayından bu yana çok büyük bir mevduat çıkışı oldu. Müzakareler çok sert geçiyordu. Görüşmeler geçen hafta tıkandı. Maliye Bakanı Varoufakis Eurogroup toplantısını terk etti. Görüşmeler tıkanınca Yunanistan para çıkışını azaltmak için sermaye kontrolleri uygulama kararı aldı. Bu çeçevede bankalar kapatıldı, ATM’lerden nakit çekme limiti 60 avroya indirildi ve uluslararası transfer işlemleri Maliye Bakanlığı iznine bağlandı.
AB kurumları ve liderlerleri sürekli Yunanistan müzakere masasına dönmeye davet etti.
26 Haziran günü Tsipras 5 Temmuz günü referandum yapılacağını açıkladı. Refarandum kararının parlamentoda oylaması sonucunda 178 lehte 120 aleythte oy çıktığını da hatırlatalım.
30 Haziran günü Yunanistan IMF’ye olan borcunu ödemedi. Borcun tutarı yaklaşık 1.5 milyar avroydu (1.7 milyar dolar). AB ile olan müzakerelerdeki tutumunu halkına “onur mücadeslesi” olarak anlatan Yunanistan’a, “1.5 milyar avroyu biz ödeyelim diyenler” oldu. Hükümet de bazı muhalefet milletvekilleri de durumdan vazife çıkardı ve “olur” dedi. Biz de bir yurttaş olarak utandık.
Aynı gün Troika ile olan anlaşmanın son günüydü. Son dakikaya kadar Merkel görüşmeye açığız mesajı verdi.
Yunanistan süreç içinde müzakerlerde başlangıçtaki pozisyonuna göre çok ödün vermek zorunda kaldı. Hatta Tsipras’ın “dayanılmaz” dediği talepler için Merkel’in “çok cömertçe” ifadesi kullandığı oldu ve müzakereler Yunan tarafından çok ödünler vermesine rağmen anlaşmazlıkla sonuçlandı.
Üç büyük derecelendirme kuruluğu Fitch, S&P ve Moody's Yunanistan’ın IMF’e olan borcunu ödememesini temerrüd olarak değerlendirmedi, ancak üçü de Yunanistan’ın notunu düşürdüler.
Daha sonra AMB Yunanistan’ın ELA limitini yükseltmeyerek 89 milyar evroda tutma kararı aldı. Tsipras çıktığı TV programında 5 Haziran’da halktan hayır oyu vermesini istedi. Böylece müzakerelerde elinin güçleneceğini ve sonucun ülkesi lehine daha iyi bir noktaya gelebileceğini söyledi. Çarşamba günkü TV programında Tsipras “referandumda hayır oyu Avrupa’da bir çatlak değil, ilkelere dayalı bir Avrupa fikrine dönüş demektir”, dedi. Ertesi gün de anlaşma metninde bazı değişiklikler yapılması şartıyla referanduma gitmeden yeni bir kurtarma pektini kabul etmeye hazır olduklarında dair bir mektup yazdı. Tsipras’ın uzlaşma mesajı aynı gün Almanya’nın “referandumdan önce müzakere yok” çıkışı nedeniyle kabul görmedi.
Avrupalı liderler referandumda evet oyu çıkması halinde Yunanistan krizini çözmek için halen ümit olduklarını açıkladılar. Hayır oyu Grexit riskini artırır, mesajı verdiler.
15) IMF’e borcunu vadesinde ödememek temerrüd sayılmıyor mu?
Yunanistan IMF’e olan borcunu ödemeyince temerrüd olur mu, olmaz mı tartışması yaşandı. Alacaklı olan bir kurumdur, ticari bir varlık değildir, o nedenle temerrüd sayılmaz, denildi. Oysa konuyla ilgili bir IMF düzenlemesi var. Buna göre vadesinde ödememe hali, IMF başkanının İcra Kuruluna yazılı olarak borcun vadesinde ödenmediğini bildirmesi halinde temerrüd olarak değerlendiriliyor. Bu bildirim yapılmadan önce temerrüd (default) yerine “vadesi geçmiş borç” (arrears) tabir ediliyor.
Yazılı bildirim yapıldıktan sonra Yunanistan için hem IMF borcu, hem de EFSF borcu için temerrüd hali doğuruyor. Buna çapraz – temerrüd (cross-default) deniliyor.
Sanıyoruz ki Lagarde referandum sonucunda ortaya çıkacak durumu bekliyor. Çapraz – temerrüd halinde Avrupa kurumları, zorunlu değiller ama Yunanistan’dan EFSF ödemelerini hızlandırmasını isteyebilirler. Bu da Yunanistan’ın durumunu çok daha zora sokar.
16) Referandumda hayır oyu verilmesi için Maliye Bakanı Varoufakis blogspot’unda neler yazdı?
i) Müzakereler tıkandı çünkü kreditörler a) ödenemez duruma gelmiş olan kamu borcunu azaltmayı reddettiler, b) bunun yerine borcun parametrik olrak ulusumuzun en zayıf mensupları tarafından, onların çocukları ve torunları tarafından ödenmesini istediler.
ii) IMF, ABD ve dünyanın birçok yerinden ülkeler ve bağımsız birçok ekonomist borcun yeniden yapılandırlması konusunda bizimle aynfi fikirde.
iii) Eurgroup 2012 yılının Kasım ayında borcun yeniden yapılandırılmasını kabul etmişti, ama şimdi borcun yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir taahhüt vermeyi reddediyor.
iv) Referandum yapacağız dedikten sonra “resmi Avrupa” borcun yeniden yapılandırılmasını tartışmaya hazır olduklarına dair sinyaller göndermeye başladı. Bu sinyaller de resmi Avrupa’nın kendi nihai teklifine hayır oyu vereceğini gösteriyor.
v) Yunanistan avroda kalmaya devam edecek. Yunan bankalarındaki mevduat güvendedir. Kreditörler banka kapanmalarına dayanarak şantaj stratejisini seçti. Mevcut çıkmaz bu tercihin ürünüdür, müzakerelere deva etmeyen Yunan hükümetinin değil, Yunanlıların grexit veya devalüasyon düşüncesin de değil. Yunanistan’ın Avrupa Para Bölgesi ve AB’deki yeri tartışma dışıdır.
vi) Gelecek bizden, APB içinde ve Avrupa’nın kalbinde onurlu bir Yunanistan talep ediyor. Bu gelecek bize, Yunan halkının pazar günkü referandumda büyük çoğunlukla hayır demesini, APB’de kalıyoruz dememizi, hayır oyunun gücüyle Yunanistan’ın kamu borç yükünün zenginler ve yoksullar arasında nasıl dağıtılacağını yeniden müzakere edin diyor.
17) Siz Alman vatandaşı olsaydınız Yunanistan için ne düşünürdünüz?
Siz, ilkokuldan itibaren daha çok dersinize çalışıyorsunuz, kopya çekmiyorsunuz, yalan söylemiyorsunuz, bir vatandaş olarak sorumluluklarınızın bilinicinde bir insan olarak yaptığınız her işte en iyi olmaya çalışıyorsunuz, işinizi ciddiye alıyorsunuz, hayat düzeninizi ona göre düzenliyorsunuz, çok çalışıyor ve gerçek geliriniz üzerinden verginizi ödüyorsunuz. Sonra hükümetiniz, sizin ödediğiniz vergilerle bir başka ülkeye yardım ediyor ve bu ülkenin sorunları hiç bitmiyor. Nedeni de şu: O ülkede vergi ve prim gelirlerini toplamak türü temel devlet fonksiyonları iyi çalışmıyor. Üstelik daha önce hileli raporlamayla herkesi aldatmış bu ülkede, siyasi getirisi nedeniyle kamuya ihitaçtan fazla işçi alınıyor.
Şunu beklemez misiniz: Düzelmesi için sunulan reçete doğru mu? Bu zor önlemleri almaya istekli ve kararlı bir hükümet var mı? Yardım sonucunda bu ülke ayağa kalkacak ve borcunu ödeyebilecek mi? Yunanistan’ı kurtarmak neden sürekli olarak benim derdim oluyor?
18) Yunanistan ne zaman avrodan çıkmış sayılır?
Lizbon Anlaşması’nda bir ülkenin AB üyeliğinden nasıl çıkacağına dair hüküm varken, APB’den nasıl çıkacağına dair bir düzenleme yok. Yunanistan yeni bir yasayla bundan sonra ülkenin resmi para birimi “budur” demedikçe, APB içindedir ve resmi para birimi avro’dur diye düşünebiliriz.
19) Grexit ihtimali nedir, neden artık korkutmuyor?
Yunanistan AB GSYH’nın yüzde 2’si. İhtimal düşük. Ancak bu mesele yıllardır gündemde.
Geçmişte birçok analist Yunanistan’ın dünya ekonomisi için çok büyük bir tehlike olduğunu söylüyordu. Çünkü 2008 krizinin etkileri halen sürüyordu. Alman, Fransız bankalarının Yunanistan riski vardı. Yunanistan batarsa ve APB’den çıkarsa diğer PIGS ülkelerinin devlet tahvillerini kimse almaz, onlar da borçlarını çeviremezler ve onlar da temerrüde düşerler ve AB dağılır diye korkuluyordu. Ama artık yabancı bankaların elinde Yunan tahvili o kadar kalmadı. Diğer PIGS ülkeleri epey toparladı. Bu nedenle Yunanistan temerrüdü diğer ülkelerden çok Yunanistan’ı olumsuz etkileyecek bir sorun haline geldi. Bu nedenle Grexit artık müzakerelerde Yunanistan’ın elinde eskisi kadar önemli bir koz olmaktan çıktı. Hatta artık Yunanistan’ın avrodan çıkmasının hem kendisi, hem de AB için daha iyi olacağını söyleyenler var. Misal Krugman, kurtuluş orada diyor.
Anlayacağınız korku azaldı. Dahası Yunanistan APB ekonomisinin çok küçük bir parçası olmasına rağmen AB yetkilileri “AB bir bütündür parçalanamaz” modunda.
Yunanistan APB’nden çıkarsa (Grexit) ve drahmi’ye geçerse 1 avro’nun 340 ile 1000 drahmi arasında bir noktada dengelenecği tahmin ediliyor. Yunanistan drahmi’ye de geçse avro borcunu avro ile ödemek zorunda.
Drahmiye dönüş piyasa yüzde 10’dan daha fazla bir düşüşü tetikler, beklentisinde olanlar da var. Ancak böyle bir düşüş belki de Yunan varlıklarına büyük bir talep gelmesine yol açabilir ve ucuza alımları hızlandırabilir, diyenler de.
20) Bundan sonra ne olacak?
Referandumdan evet de çıksa, hayır da çıksa müzakerelerde kreditörlerin Yunanistan’ın istediği gibi geri adım atması ve istenilen tavizleri vermesi artık uzak ihtimal. Referandumdan evet de çıksa, Yunanistan reddettiği koşulları tekrar karşı tarafa kabul ettirmek için çaba sarf etmek zorunda kalabilir. Sonuç alacağı da garanti değil.
Referandumdan evet çıkarsa hayır için çalıştıkları için Syriza – Anel hükümetinin kreditörler nezdindeki durumu biraz garip bir hal alacak. Muhtemeldir ki, kreditörler nezdinde mevcut hükümetin yeni anlaşmayı uygulayıp uygulamayacağı meselesi sorgulanacak ve bir tür kredibilite sorunu yaşanacak. Eurugroup Başkanı “referandumdan evet çıkarsa, hayır kampanyası yapan bir hükümetin yeni anlaşmayı uygulayacağına ilişkin güvenilirliği kalmaz” mealinde birşeyler söylemişti. Bu anlamda AB kurumları yeni bir hükümetin kurulmasını istiyor da olabilirler ya da bu mesaj, “müzakerelere tekrar başlamak için en azından Maliye Bakanı Varoufakis’i değiştirin” anlamına da geliyor olabilir.
Taraflar arasındaki güven kaybı büyük bir belirsizlik unsuru. Taraflar arasında yeniden güven tesis edilinceye kadar sermaye kontrolleri devam edebilir. Bu arada Yunan bankalarının ELA’ya erişim imkânları çok kısıtlanır. Şayet 20 Temmuz gününe kadar anlaşma yolunda bir ilerleme sağlanamazsa Yunanistan AMB’ye olan 3.5 milyar avro borcunu da ödeyemez. Yunanistan’ın AMB’sına karşı da temerrüde düşmesi bankalarının portföylerindeki Yunan devlet tahvili ya da Yunan devleti garantili alacaklarını teminat göstererek ELA’dan yararlanma imkânını sona erdirir. Bu durumda Yunan bankaları iflas etmiş (insolvent) sayılır.
Şayet güven çabuk tesis edilir veya yeni bir anlaşmaya ya da varolanı uzatmaya yönelik bir anlaşmaya hemen varılırsa işler tedricen normalleşir. Yeni anlaşma öncesinde geçici (interim) bir anlaşma hazırlanır ve bu anlaşma 2015 sonuna kadarki süreyi kapsar ve daha sonra daha uzun vadeli bir anlaşmanın alt yapısını oluşturur. Sermaye kontrolleri yavaş yavaş kaldırılır. Yunan bankaları ELA’dan istifade eder.
Lagarde’ın da söylediği gibi yeterince yüksek oranda bir evet oyu çıkması halinde belki yeni müzakereler yapılır ve Yunanistan’a ilave tavizler de verilebilir. Bu durumda Grexit ihtimali uzak bir geçmişe kadar ertelenir.
Anlayacağınız her şey referandum sonucuna ve sonrasında tarafların güven tesisi için tutumlarına bağlı.