Umut Ozan Darıcı

15 Ağustos 2017

Galatasaray’da en büyük değişiklik futbol aklı

İzleyenlerin “Bitse de gitsek” dediği takım yerine, arzulu, oyunu rakip sahaya yıkan, pres yapan bir ekip haline dönüşen bir Galatasaray vardı

Galatasaray, Süper Lig’in ilk haftasında Kayserispor’u 4-1 mağlup ederek, haftayı lider kapattı. Geçen sezon ve bu sezon arasındaki en belirgin fark ise sarı-kırmızılıların oynadığı futbola akıl getirmesi ve sahayı dikine kat etmesiydi.

Galatasaray, beklentilerin çok uzağında kaldığı 2016-2017 sezonu ardından kabuk değiştirmek zorunda kaldı. Takımın iskeletinin yarısının değiştiği Galatasaray, UEFA Avrupa Ligi’ndeki Östersund rezaleti sonrasında üstündeki kıyafeti tamamen çıkarttı. Herkesin merak ettiği ligin ilk maçında ise yapılan hamlelerin gecikmiş olduğu anlaşıldı.

Kayserispor’dan bağımsız olarak şunu söylemek gerekir ki, Galatasaray’da pek çok şey değişmiş. Üç sezondan bu yana, izleyenlerin “Bitse de gitsek” dediği takım yerine, arzulu, oyunu rakip sahaya yıkan, maçın son dakikalarında bile koşan, pres yapan bir ekip haline dönüşen bir Galatasaray vardı.

Elbette bir maçla Galatasaray’ı şampiyon ilan etmek, ligi alır götürür demek mantıkla bağdaşmıyor ancak sahada futbol aklı görmek, takıma bir kimlik kazandırması açısından çok ama çok önemli.

Peki Galatasaray’da neler değişmiş. Öncelikle sürekli yana ve geriye oynayan bir Galatasaray yerine dikine oynayan bir takım ve geçtiğimiz yılların o mıymıntı futbolu yerine de daha akışkan ve izlenesi bir oyun izledik.

Galatasaray’ın yenilerine gelince; Kayserispor karşılaşmasında geçtiğimiz sezondan farklı 6 oyuncu izledik. Bunlar Ndiaye, Gomis, Belhanda, Fernando, Maicon ve Mariano’ydu.  İlk maçtan şu söylenebilir ki, gelenlerin hepsi Galatasaray’ın oynadığı futbola akıl, kalite ve dinamizm getirmiş.

Özellikle Gomis ve Mariano bu açıdan çok önemli oyuncular. Mariano, Eboue’den bu yana çözülemeyen sağ bek sorununa ilaç gibi gelmiş. Gomis ise attığı iki golün yanı sıra, Kayserispor savunmasına uyguladığı baskı ile sarı-kırmızılıların uzun zamandır izlemediği türden forvet olduğunu gösterdi.

Verilen bonservis nedeniyle tartışmalara neden olan Ndiaye ise daha ilk karşılaşmada taraftarın gönlünü kazandı ancak sahada kaldığı süre boyunca devamlılık sağlayamadı.

Fernando ise gösterişsiz, sade ama nerede duracağını bilen, sürekli pas arası yapan ve kısa temiz paslarla bir merkez orta alan oyuncusu nasıl olur onu gösterdi.

Belhanda’ya gelince, ilk maç için bir gol, bir asist harika başlangıç. Özellikle golü attıktan sonra oyununu bir üst seviyeye taşıdı. Kaptırdığı toplardan sonra rakibi kovalaması ise onun açısından büyük artıydı.

Evet Galatasaray ilk maçta ışık verdi ancak asıl önemli sınav deplasmanlarda. Kayserispor maçındaki yüzde 63 topla oynama yüzdesi ve yüzde 87 başarılı pas istatistiklerini deplasmana azami düzeyde taşımak çok önemli. Çünkü sarı-kırmızılı takım, uzun süreden beri, evinde başka kimlikle, deplasmanda başka bir kimlikle oynuyor.

Kötü yok muydu? Elbette vardı. İlk duran toptan yenen gol, geçen yılki hastalığın sürüp sürmediği konusunda soru işaretleri taşıdı. Ancak ilk haftanın günahı olmaz. Birkaç hafta sonra daha rahat analiz etmek mümkün olacaktır.

Sözün özü; Galatasaray, endişeli taraftarına umut veren, izleyenlerin keyif alacağı türden bir oyun sergiledi. Bunun devamlılık arz edip etmeyeceği, sarı-kırmızılıların şampiyonluk yolundaki en belirgin işaret fişeği olacaktır.