Umur Talu

22 Şubat 2025

Kibir ve kin devrinde, tarihiniz açık olsun!

Tarih düz ve düzlükte ilerlemez elbette. Ömrümüzden de ibaret değildir. Tarihin talihi de, tamamen tarih yazmasalar bile; tarihe vicdanıyla yazanların varlığıdır her zaman. Tarihiniz açık olsun!

“Tek adamlı başkanlık sistemi”nin bütün milleti kapsayıcılığı hakkında kuşkunuz mu vardı? Olmasın. Sizi de kapsıyor!

Bir 12 Eylül darbesi başarmıştı bu kapsayıcılığı, ama o da bol sol üstüne azıcık sağ tutuklama ve mahkumiyetlerle. İdamlar da alameti farikası oldu, “Üç fidan” asan 12 Mart darbesi gibi. Ya da 27 Mayıs’ın sadece iktidar partisinden seçilmişleri değil, darbeye karşı darbe girişiminde bulunan iki “biraz sol” subayı da idamıyla.

12 Eylül “Bonapartist burjuvazi darbesi” de sayılabileceği için en hafif deyimiyle, patronlar için “Gülme sırası bizde” bayramıydı. Oysa şimdi TÜSİAD yöneticileri de, Gaziantep’te düşük zamlara karşı eyleme geçen işçiler arasından gözaltına alınan işçi sendikası başkanı Mehmet Türkmen gibi derdest edilebildi. “Fırsat eşitliği” işte! Türkmen’in “eşitsiz fırsatı” ise şöyle: Diğerleri şartlı serbest kalırken onun her ahval ve şeraitte “suçlu” sayılması! Çünkü sadece iktidara değil, patronlara da karşı çıkmış sınıf mücadelesinde.

Sağdan parti lideri de, soldan parti yöneticileri de, sokaktaki vatandaş da sahnedeki sanatçı da bu “Büyük gözaltı”nın kapsayıcılığından nasibini alıyor.

Fakat eminim, belki siz de aynı şeyi söylersiniz, keşke herkesi alsalar da, şu ölüm-katliam-cinayet cehenneminin kurbanları olmasa! Çünkü “kapsayıcı sistem” aynı zamanda bir “kibir-kin-nefret-linç” ateşleyicisi de olduğu için, “nefretten cürete, cüretten cinayet”e giden yollar açık ve vızır vızır.

Bu “kin ve nefret sistemi”nin kapsayıcılığına örnek vereyim, ama zaten tek tek biliyorsunuz: 8 yaşından 80 yaşına kadar kapsayıcı, ölüm kusarken. 8 yaşında Narin, Tekirdağ’da babasının “sosyal medyaya giriyor” diye öldürdüğü 13 yaşındaki kız çocuk, 15 yaşında Mattia Ahmet Minguzzi, boşanma aşamasında kocasının katlettiği 34 yaşındaki Fatma Şentürk, sokak hayvanlarına sahip çıkıyor diye “sosyal medyada linç” edildikten sonra “evi yanan” ve can veren 82 yaşındaki Necla Teyze.

Asıl adı “Ülkü” olan “Necla Teyze”nin soyadı “Güleryüz”müş. Öyle ya, bu “kin-nefret-cüret-şiddet” cehenneminde, insanlara ve hayvanlara “güleryüz”lü olmak ne mümkün, ne cesaret!

“Hayvanlar” yüzünden belki de kundaklanırken Necla Teyze’nin evi, Osmaniye’de de bizzat hayvanlar katlediliyordu. Çünkü kanun çıkardılar, “katli vaciptir” fetvası gibi. Çıkarırken “buyruk-kuyruk” olup sırıttılar bir de; insanların ve hayvanların gözünün içine baka baka. Onların gülen yüzü, başkalarının cehennemi nasılsa.

Son bilinen hayvan katliamı Osmaniye’de. Sadece Bahçeli’nin memleketi değil orası. Benim soyumda da var biraz, ama esas Hemite Köyü’nden Yaşar Kemal’in memleketi. Hemite’de bulundum bir belgesel için. Köylüler “arkadaşları” Yaşar’ı anlattılar. Küçük bir çocukken babasının öldürüldüğü cami oradaydı. Orada bir gözünü kaybetmişti, bir hayvana, bir koyuna bıçak sallarken küçücük Yaşar’a isabet ettiren kasap yüzünden. Orada dili tutuldu, yerelden evrensele uzanan harika bir dile koşmadan önce, yıllarca.

Basınköy’den komşum, basından yoldaşım, çocukluğumun en güzel uçurtmalarını yapan Yaşar Abi “Bu ülkede dört şey olmayacaksın. Kadın, çocuk, ağaç, sokak hayvanı” demişti. Hepsine bu hayatı, tabiatı cehenneme çevirenleri kast ederek. “Kibir-kin-nefret” sisteminin listesi de aşağı yukarı böyle. Bir de “itirazı olanlar, biat etmeyenler” var tabii listede. Kadının, çocuğun, ağacın, sokak hayvanının, korunmak bir yana, katledildiği ülkede, itirazın olmayacak da nasıl insan olacaksın ki!

Yaşar Kemal tabiatı, insanı, hayvanı sevmiş insanlığı, vicdanı ve eserleriyle bir türlü ölmüyor, değil mi? Siz de bunlara sarılın. Ölü vicdanlılar ancak zombi olarak yaşayıp gidecek. Çünkü “kibrin sonu da kabir.” Önemli olan bu ülkenin ortak vicdanında, ortak hafızasında, “nasıl bilirdiniz” sorusuna öylesine değil, kalpten cevaplarda; taş, toprak ve beton olarak mı kalınacak, yürek ve vicdan olarak mı?

O zaman İnce Memed üzerine konuşurken size de seslensin Yaşar Kemal:

“Dünyamızı bu baş kaldırmaya mecbur kişiler yapmış, yapıyordu. Bu baş kaldıran kişiler insanlığın özüydü. Ve dünyayı onlar değiştirerek bu duruma getirmişlerdi. Bundan sonra da onlar dünyamızı değiştirerek, geliştirerek, kötülüklere karşı koya koya ileriye, daha insanca yaşanacak bir dünyaya götüreceklerdi.”

Tarih düz ve düzlükte ilerlemez elbette. Ömrümüzden de ibaret değildir. Tarihin talihi de, tamamen tarih yazmasalar bile; tarihe vicdanıyla yazanların varlığıdır her zaman. Tarihiniz açık olsun!