Devlet çok şey demek de, burada bir de şu demek:
Bin bir hatayla ya da organize manipülasyonla halkını yoksullaştırıp hayatını rehin aldıktan sonra, tükenmiş devlet kaynaklarını takviye için o yoksulluğun da gırtlağına yapışmak.
Yani şu demek:
"Faiz sebep, enflasyon sonuç" diyerek dövizi patlatırken, ahaliyi düşük faizle borçlanmaya koşturmak, kredi kartlarının "tüketici kredisi" gibi kullanılmasını teşvik… ve derken, enflasyon sebep faiz sonuç sarmalıyla, hem yükselen faiz hem yüksek enflasyonla, "rehineler"i bu hayatın köleleri yapmak.
Açıkçası şu demek:
Düşük faizle, inşaattan markete, "borçlu tüketim"e gaz verdikten sonra, yüksek faizle ve kredi kartı blokajlarıyla seni hem borçlu hem tüketemez, hatta yaşayamaz hale getirmek.
Asıl ne demek:
Kamu arazilerini, halkın topraklarını, milletin kıyılarını, ülkenin ormanlarını, devlet ihalelerini, iktidar belediyelerini; servetine servet katılmasına doyamayan bir azınlığa ikram ede ede, onlara bile verecek para kalmayınca, bir yandan kaymakların "halka borçları"nı affederek, erteleyerek, bölerek, eksilterek "vergi güzellemesi" yaparken, "vergi düzenlemeleri" ile o parayı topyekûn milletten tahsil etmek için seferber olmak.
Peki, ne demek:
"Devlet, sermayenin baskı aygıtıdır"dan da öte, "devlet, seçilmiş sermayeye para basma aygıtıdır" olmak!
Öyleyse ne demek:
"Herkesin devleti" zannedilirken, "her kesenin" değil, iktidarın keselediklerinin devleti olarak, küçücük bütçelerin toplamını yonta yonta büyücük bütçeleri kayırmak üzere halkı büyülemek, ütülemek, ütmek.
Ne demek, ama ne demek:
Zaten yoksullaşan hanelerin üzerine yürümek, bunu bir de "adalet" diye cilalamak, küçülen hane halkı gelirlerinden hem enflasyonla, hem faizle, hem vergiyle çala çırpa, bu kez "enflasyonu frenleme" efsunuyla tüketimini frenleyerek tüketiciyi daha da tüketmek.
İlle de şu demek:
Adaletsizliklerin, haksızlıkların, yalanların, talanların asla hesabını vermeden, derin bir özeleştirisini bile yapmadan; adeta milleti "suçlu" ilan ederek her türlü cezayı onlardan tahsil etmek.
Belki şu da demek:
Dünün ve her günün binlerce yanlışını, taammüden arsızlıklarını, israfını, yağmasını, kayırmasını; sorumluların utanması, hesap vermesi yerine, bütün bunların altında ezilenler bir yana, onların çocuklarının geleceklerine de ipotek koyarak, yine onlardan tahsilata koşmak.
Bazen şu da demek:
"İmtiyazsız, sınıfsız bir toplum" diyerek kimi sınıfın imtiyazları kollamak için "sınıf mücadelesi"ni her türlü baskı aracıyla sindirmek üzere örgütlenmiş bir devlet geleneğini de aşarak, kendi imtiyazlı mümtazlarını yaratıp "sermaye iktidarı" bir yana, "iktidar sermayesi" menfaatleri uğruna size sınıfınızı bile unutturmak. Aynı sınıftan işçileri, köylüleri, memurları, gençleri, emeklileri bir diğerinin celladı veya kurbanı haline getirmek.
Devlet, sözde hukuki sayılan kanun kuvvetiyle, sözde milletin sayılan kolluk kuvvetiyle, sözde halkın sayılan "iktidar meclisiyle" ve sıradan insanlara "milli, dini, otoriter, militer" aşı üstüne aşı yaparak, onları bastırmak, batırmak, batırıp çıkarmak, kendi gerçeklerinden kopartıp hayatlarından da önce vicdanlarını tüketmek de mi demek?
Devletinizi seviniz, o da sizi çok seviyor!
Umur Talu kimdir?Umur Talu, ilk, orta, liseyi Galatasaray Lisesi'nde yatılı okudu. 1980'de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi'den mezun oldu. |