Ümit Otan

03 Ağustos 2014

Cumhuriyet, etik ve Balbay...

Gazeteciyken siyasete soyunacaksın. Bir partinin miletvekilliği ile ülkenin en önemli gazetesinde köşe yazarlığını sürdüreceksin, ama Aydın Engin o gazetede yazamayacak

Gazeteciliğin en önemli etik kurallarından birinin "mesafe sorunu" olduğunu bütün gazeteciler bilir de çok azı önemser. Ekonomi yazanların patronlarla, siyaset yazanların genel başkanlarla "içli dışlı, mıç mıç" halleri gazete arşivlerinde epey kabarık yer tutar...

Şu satırlara "sıvanmak" için çok düşündüm. Eski bir Cumhuriyet çalışanı ve okuru olarak ne zaman bir eleştiriye kalkışsam epey küfür yiyorum. Olsun.

Cumhuriyet'e  birileri alınmaya kalkışılsa hep olay olur.  Son günlerde de benzeri yaşanıyor. Bilinmeyen şu ki, insanları almakla, atmakla olmuyor. Mesele, bir gazetenin yönetilmesiyle ilgili. Cumhuriyet yıllardır yönetilemedi. Gerçek olan budur. Yıllar önce "liboş"  denilerek gazeteden gitmeye zorlananların, bugün yeniden çağrılması, geçmiş yıllardaki basiretsizliğin en önemli göstegesidir.

Sevgili Uğur Mumcu'nun oğlu Özgür'ün yıllarca başka yerlerde çalışırken bugün anımsanması manidardır. Yine eski Cumhuriyet çalşanı Ahmet Şık'ın Türkiye gündemini sarsan olayların ortasında boğuşurken değil, şimdilerde anımsanması daha çok manidardır.

Uzun yıllar Cumhuriyet İzmir Bürosu'nda birlikte çalıştığım şimdilerde hem CHP milletvekilliğini hem köşe yazarlığını, hatta gazetede söz sahipliğini sürdüren Mustafa Balbay,  Aydın Engin'in geriye dönüşünü içine sindirememiş. Balbay, 31 Temmuz'da Twitter'dan Aydın Engin'e yönelik şu mesajları atıyor:

"Aydın Engin'in, fikirlerini düşünce yelpazesine uygun bir gazetede özgürce yazmasını dilerim."

"Ancak Aydın Engin'in Cumhuriyet Gazetesi'nde yazmasına karşıyım. Buna hiçbir zeminde evet demedim."

Bakınız, bu yaklaşım da  yıllardır Cumhuriyet'in nasıl yönetilemediğini açıkça gösteriyor.

Balbay'a soramak isterim:

Cumhuriyet gazetesi CHP milletvekillerinin ve CHP severlerin gazetesi midir?

Aydın Engin'in "düşünce yelpazesi"nin neresi sizi rahatsız etti?

Uzun yıllar birlikte ve de "altında" çalışırken bu rahatsızlığınızdan neden haberdar olamadık?

Gazeteciyken siyasete soyunacaksın. Bir partinin miletvekilliği ile ülkenin en önemli gazetesinde köşe yazarlığını sürdüreceksin, ama Aydın Engin o gazetede yazamayacak.

Neden?

Nedeni şu:

Açık yüreklilikle düşüncelerini sergilemeye çalışanlar, kimselerin kuyruğuğna takılmayanlar,  gazetecilikte mesafe sorununa titizlikle uymaya çalışanlar Cumhuriyet'te sevilmedi, horlandı, sırtlarına, "liboş, PKK'lı, asker düşmanı" etiketleri yapıştırıldı.

Birbirimiz iteleyerek, öteleyerek, dışlayarak bugünlere geldik.

Zararın neresinden dönülürse kârdır. Hikmet Çetinkaya'nın yıllar sonra da olsa "ayıldığını" görmek sevindirici.

Sevgili Balbay, sen de seçmiş olduğun siyasette yoğunlaş. Hem gazeteci hem siyasetçi eşyanın tabiatına aykırı. Cumhuriyet'teki son yazında, "İnsanın yüreği bazen mezarlık gibidir. Birçok dostunu, yol arkadaşını gömer, artık yer bitince ölülerin üstüne ölü gömer..." diyorsun. Umarım ben de gömülenler arasına girmem.

Beni nasıl tanıdıysan aynı yerdeyim. Anımsar mısın, medya etiğiyle ilgili kitabım çıktığında Cumhuriyet'te şunları yazmıştın:

"İzmir Büromuzdan Ümit Otan, gazetemizin doğrucu Davutu'dur. Bir şeyi yanlış bulduysa, 'kim ne der' diye düşünmez, yakar sigarasını, diker gözünü, açar ağzını..."

Aynısını yaptım, sevgili Balbay. Kaz dağlarının eteklerinde sigaramı yaktım, açtım ağzımı. İyi mi ettim, kötü mü ettim bilmiyorum...