EKONOMİNİN NOT DEFTERİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta iki ülkenin parası üzerine konuştu. Biri başkalarının yani Britanya’nın parası sterlin üzerine idi, diğeri TL ve TL’den sıfır atılması üzerineydi.
Malum Britanya’da Haziran 2016’da yapılan, Avrupa Birliği’nde ‘kalma-çıkma’ seçenekli bir referandumda çıkış (‘Brexit’) kararı alındı. 31 Ocak 2020’de de resmen ayrılış gerçekleşti. Devamında ise popülist siyasi yalpalamalarla iki başbakan değişti. Ekonomi durgunluk ve enflasyon kıskacına girildi. Pandemi ve devamındaki Ukrayna krizinin getirdiği dalga da kötü yönetilince ulusal para tarihi olarak en düşük seviyesine geriledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da sanki TL hem nominal hem de reel olarak tarihi en düşük noktasında değilmiş gibi, refahı bizden 4-5 kat yüksek başkalarının sendelemesinden, içeride topluma mevcut rekor geçim kötüleşmesine ‘rıza üretme’ çabasında: “Şu anda İngiltere'de sterlin patladı, nereden nereye geldi sterlin. Övünüyorlardı, 'Biz şuna karşı bu kadar değerliyiz, buna karşı bu kadar değerliyiz' diye. Şimdi bugün aldığımız haberlerle patladılar".
Ama aynı hafta içinde, 2005 başındaki para reformu ile TL’den 6 sıfır atılmasını nostalji yaparak o günleri övünerek anlatıyordu.
Para reformunun temeli çöküyor
Son 20 yılın en önemli reformlarından biri ‘para reformu’ idi. Türkiye 2000’li yılların başında hem enflasyonu hızla düşürmüş hem de 70’li yılların sonundan itibaren gelen geçmişin yüksek enflasyonlarının yükü olan bol sıfırlı parasından bu sıfırları atmıştı.
Şimdi tersini içeren bir süreç yaşıyoruz, belki de ekonomi tarihinde çok kısa sürede bu kadar yüksek bir enflasyon patlaması yaratılan, orta sınıfı çökerten, yoksullaşmayı tabana yayan bir dönem olmadı. Hızla en yüksek nominal değeri taşıyan lira kupürleri şimdiden her kesimin cebinde yerini aldı. 500 ve 1000’lik liraların basılması artık gereklilik halini alıyor.
Paradan sıfır atılarak yeni banknotların kullanıma girdiği 2005 Ocak ayında en büyük banknot olan 100 TL ile satın alınabilecek bir ürün sepeti, 2022 Ağustos sonunda 887 TL ödenerek satın alınabiliyor. En büyük 200’lük banknottan en az 4 adet gerekiyor. Yani bırakın 500’lüğü, 1000’lik banknot gerekiyor.
Enflasyonu patlatan politikaları üreten iktidar ise bugün, kendi parasının haline bakmadan başka ülkelerin paralarındaki değer kaybına işaret edip, geçmişteki reformla ‘nostaljik’ esintili itibar sağlama peşinde. Hem de o günkü koşulları iyileştiren politikaların ne olduğunu hiç dile getirmeden.
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta İstanbul Ticaret Odası’ndaki (İTO) bir törende yaptığı konuşmada, şunları söylüyordu:
"Biz 6 sıfırı attığımız zaman Türk lirası değer kazandı mı? Bize diyorlardı ki, hatta bir köşe yazarı, "Ben Taksim Meydanı'na çıkar, anırırım." Biz 6 sıfır atmak suretiyle paramız bir anda değer kazandı. Bize bir şey kaybettirmedi. Biz şu anda da paramıza değer kazandırmamızın gayreti içinde olacağız, faizi düşürerek".
Sahi 2005’te 6 sıfırı atmamızı sağlayan, TL’nin değerlenmesini sağlayan politika seti neydi o günlerde? 2003-2005 yıllarında?
IMF’nin hem 25 milyar dolar mali desteğini hem de çerçevesini çizdiği programın içinde yer alan para ve maliye politikası oldukça sıkı bir ekonomi politikası idi. Erdoğan da bu politikayı sıkı sıkıya uyguladı. Faizi düşürerek değil, enflasyonun oldukça üzerinde bir politika faiziyle, hem de GSYH’nın yüzde 6.5’i oranında bir faiz dışı fazla odaklı sıkı bir maliye politikasını uygulayarak. Bu politikayla Türkiye’nin 2004’te yüzde 9.4, 2005’te ise yüzde 8.4 büyümesi mümkün olabilmişti.
Erdoğan’ın övündüğü sonucu sağlayan ekonomi reçetesi buydu.
Erdoğan İTO konuşmasından birkaç gün sonra ise CNNTÜRK yayınında paradan sıfır atılan dönemde Hazine Bakanı pozisyonunda olan ama bugün siyasi rakibi olarak karşında bulunan Babacan’ı kastederek şunları söyledi:
“Enflasyon meselesini de önümüzdeki şubat ayı itibarıyla makul düzeye indireceğiz sonra da olması gerektiği gibi enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmekte kararlıyız. Şimdi buradan paye çıkarmaya çalışanlar var. Ya sen kimsin? 6 sıfırı Türk lirasından çıkaran bu başbakan. Sen kimsin ya?”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ise geçen hafta FOX TV’ye yaptığı açıklamada, Erdoğan’ın paradan sıfır atılmasını gazetelerden öğrendiğini anlatıyordu: "Paradan 6 sıfırı biz attık diyor. Paradan 6 sıfır atılacağını gazetelerden öğrendi. Bana sordu ertesi gün, 'Ya bu ne' dedi, 'Paradan 6 sıfır mı atıyorsunuz?' dedi. Ben de 'evet' dedim. 'Keşke söyleseydin de ben açıklasaydım niye sen açıkladın' dedi.”
Paradan sıfır atılmasının hikâyesi
Bu işin doğrusunu az çok hatırlıyordum. Ama yine de yeniden teyit etmek istedim.
Konuya yakın eski merkez bankacılara paradan sıfır atılmasıyla ilgili o günlerdeki gelişmeleri yeniden sordum. Süreç şöyle anlatılıyor:
Dönemin Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, Temmuz 2003’te Başbakan Erdoğan’a giderek paradan sıfır atılması ile ilgili çerçeveyi içeren para reformunu anlatıyor; 2003 enflasyon hedefinin tutacağını, 2004 hedefi olan yüzde 12’nin tutmaması için bir neden görünmediğini, paradan sıfır atılması ile ilgili koşulların oluştuğunu, eğer uygun olursa bunun için TCMB tarafından taslağı hazırlanan yasanın 2003 sonunda TBMM’den çıkarılması gerektiğini vurguluyor.
Erdoğan da hemen “olur” diyor.
Serdengeçti bu görüşmenin ertesinde, dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile Hazine’den sorumlu bakan Ali Babacan’a aktarıyor bu görüşmeyi. “Başbakan’a anlattım, olur verdi” diyerek bilgilendiriyor.
‘Anons etkisinin’ güçlü olması için, Serdengeçti ve Erdoğan’ın Unakıtan ve Babacan’ın da katılımı ile açıklama yapması planlanmış iken, Unakıtan pat diye bir basın toplantısında bu planı açıklayıveriyor. Babacan çok bozuluyor.
Bakan Kemal Unakıtan, 10 Eylül 2003’te 8 aylık bütçe sonuçlarını açıklarken, ‘‘2004 yılı sonu enflasyon hedefimiz yüzde 12'ler civarında. Hedeflerimizden bir tanesi de Türk lirasından 6 sıfırı atmak. Bu doğrultuda liradan sıfır atmak için Merkez Bankası teknik çalışma yapıyor” demişti.
Tam bir hafta sonra ise Babacan, 18 Eylül 2003 günü “Yıllardır bir rüyadan öte geçemeyen paradan sıfır atma operasyonunu son iki aydır Merkez Bankası ile sık sık görüşüyoruz” diyordu. Yani Serdengeçti’nin Başbakan’la yaptığı görüşmeye dair yaptığı bilgilendirmeden iki ay sonra.
Devamında, hükümet tarafından 26 Aralık 2003’te Meclis’e gönderilen tasarı 28 Ocak 2004’te Meclis Genel Kurulu’nda görüşülüyor.
Meclis’te Ak Parti Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili Muharrem Karslı “Tabiî, enflasyonun disiplin altına alınmasında çok önemli bir pay da -bugün söylemek lazım, hakkını vermek lazım- Merkez Bankası'nın bağımsızlığındadır. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı üzerinde, bizim hükümetimiz döneminde olsun veya ondan önce IMF ile yapılan programın başlangıç döneminde olsun, oynanmamıştır ve Merkez Bankası bağımsızlığını muhafaza etmiştir. Bunun, gelecek yıllarda da sürmesini, ben, şahsen temenni ediyorum” diyor.
Görüşmelerde muhalefet de yapıcı biçimde destek veriyor. Tasarı yasalaşıyor; 206 oy kullanan milletvekilinin tamamının kabul oylarıyla.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ise hükümet adında teşekkür konuşmasını yapıyor.
Yasa 31 Ocak günü de Resmî Gazete’de yayımlanıyor.
2004 yılını enflasyon, yüzde 12’lik hedefin altında, yüzde 9.3’le tek hanede kapatıyor.
1 Ocak 2005’te de paradan 6 sıfır atılarak, “Yeni Türk lirası” banknotlar tedavüle giriyor.
Bugün, İTO’nun İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksi eylül verilerine göre yıllık yüzde 107.4’lük bir enflasyonumuz var. Son çeyrek yüzyılın en yüksek enflasyonunu yaratan siyasetçiler 17 yıl önce paradan 6 altı sıfır atılmasıyla övünüyor.
Uğur Gürses kimdir?Uğur Gürses, 1985 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat Bölümü'nden mezun oldu. Çalışma hayatına 1986 yılında T.C. Merkez Bankası'nda başlayan Gürses; döviz kuru politikası, döviz rezerv yönetimi ve açık piyasa işlemleri alanlarında çalıştı. 1994-2000 yılları arasında özel ticari bankalarda yöneticilik yaptı. 2001 krizi öncesinde bankacılığı bırakarak TV kanallarında ekonomi yorumculuğu yapmaya başladı.
2018'den sonra kişisel blogunda (www.ugurses.net) ekonomik gelişmeleri yorumlayan Uğur Gürses, Aralık 2021’den itibaren T24’te yazmaya başladı. |