Türk dizisi yazma kılavuzu
Eğri oturup doğru konuşalım. Türkiye halkları çılgınlar gibi dizi seyrediyor. Ben de zamanında bu işten az da olsa ekmek yediğim için senarist adaylarına bazı önerilerim var.
- 1- Dizide kullanacağınız çocuk karakterler asla görünen anne babanın çocukları olmasınlar. Yaşları 5 de olsa bu böyle, 20 de olsa böyle.
- 2- Dizide en az üç dört kişi daha önce mutlaka birbirlerinin sevgilisi olmuş olsunlar. Bu ilk iki maddenin en büyük yararı dizinin yurt dışı satışlarında olur. Yabancılar Türkiye’yi cinsel devrimini tamamlamış hatta geçmiş bir ülke olarak tanırlar. 'Orta Doğululuk' imajımız yıkılır.
- 3- Her dört kötüden üçü mutlaka kadın olmalıdır.
- 4- Kötü olan karakterlerin yüzde 75’i Türkçe’yi aksanlı konuşmalıdırlar.
- 5- Halkımız lüksü sevdiği için dizi Mardin’de bile geçse mutlaka Nişantaşı’nı kıskandıracak modaevleri sahnesi konmalıdır. Ege köylerinden Barcelona’ya kadar uzanan diziler bile görülmüştür ve bunlar hep birinci olur.
- 6- Her bölümde punduna getirip mutlaka büyük bir davet, düğün, eğlence sahnesi konmalıdır. Büyük sırlar ya açık kapılardan duyulmalı ya da kahramanlardan biri telefonla konuşurken dinlenmelidir. Tabii alenen kulak dayayarak dinleyip sır öğrenmek de olur.
- 7- Kendine mafya diyen sokak çetelerinin başında ergenlikten yeni çıkmış genç delikanlılar ya da artık yaşını başını almışken genç görünmeye çalışan karakterler olmalıdır.
- 8- Çete dizisi yapıyorsanız her bölümde 10-15 kişinin öldüğü silahlı çatışmaları unutmayın. Tıpkı spagetti western'ler gibi.
- 9- Baktınız 150 dakikayı dolduramadınız, tercihen Sezen Aksu şarkılarıyla iki üç klip sahnesi koyun. Bütün kahramanlar ufka bakarak depresyon geçirsinler.
- 10- Bırakınız sevgilileri ya da metresleri, mümkünse karı kocaları dahi öpüştürmeyin.
- 11- Çok sıkışırsanız ya yangın çıkarın ya da dizinizin üç bölümünü hastaneye taşıyın.
- 12- Son uyarı: Başrolde "freak" doktorların olduğu dizi yazmaya kalkmayın, tüketildi. Ama polislerde hâlâ boşluk var. Bu polisin altıncı hissi varsa rating rekoru kırar.
Bu şartların hepsinin bir anda olması gerekmiyor ama her senaryoda yarısı mutlaka bulunmalı.
Seçilen fotoğraflarda bir kasıt yoktur. En çok izlenen dizileri koyduk. Kolaj: Merve Bavra
Anadilleri yaşasın
Ibıhça. Kafkasya'dan gelenlerin kullandığı bu dil, artık yok. Son konuşan 1992'de öldü
Dil Hakları İzleme Belgeleme ve Raporlama Ağı (DHİBRA) bileşenleri çok güzel bir projeye soyunmuşlar. Ağ bileşenleri, en az bir anadile sahip herkesi anadiliyle ilgili hak ihlalleri konusunda duyarlı olmaya çağırıyorlar.
Yapılan proje dört dörtlük, fakat ben yine de biraz yılanlık yapayım. Çevirisi yapılabilen 12 dilden dokuzunun okunmasını erkekler yaptı. Keşke adı 'anadili' olduğu için tümünü kadınlar okusaydı. Neyse bu kadarcık kusur dilcilerde de bulunur.
40 ağ bileşeninin yaptığı basın toplantısı son derece aydınlatıcı ve biraz sıkıcıydı Fotoğraf: Nadire Mater
Shakespeare'in Kürtçesi de olur
Kayyımdan sonra başlarına gelmeyen kalmadı ama Amed Şehir Tiyatrosu "Xewna Şevek Havînê"yi İstanbul'da başarıyla oynadı. Evet evet, Shakespeare'in Bir Yaz Gecesi Rüyası oyunu.
Türkçe altyazısı olmadığı için maalesef izlemeye gidemedim ama Kürtçe bilen özel muhabirim salonun hınca hınç olduğunu ve seyircilerin çok eğlendiklerini söyledi.
Bir saat 40 dakika süren oyunu kayyım tarafından işten çıkarılan sanatçılar, kendi imkânlarıyla Diyarbakır'da sahneye koymuşlar. Tabii fena halde dayanışmaya da ihtiyaçları var. Projeye katkı sunmak isterseniz linke tıklayarak destek olabilirsiniz.
. Yönetmenliğini Ferhad Feqî'nin üstlendiği Bir Yaz Gecesi Rüyası 2 gün arka arkaya İstanbul'daydı. Fotoğraf: Neğşirvan Güner
Emin Fındıkoğlu +12
Usta cazcı Emin Fındıkoğlu'nu epey yıllar önce Nardis'te dinlemiştim. Bu hafta içinde Sainte Pulchérie Fransız Lisesi'nde verdiği konserdeydim.
Fındıkoğlu ve genç ekibi gerçekten dört dörtlüktü. "Tea for two"yu dinlerken neredeyse kendimden geçtim. Vokaller Melisa Kral ve Zeynep Kuyumcu, TRT 3'te dinlediğimiz Kuzey ülkeleri cazcılarından geri kalmıyorlardı.Bizim gençliğimizde TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası vardı. Dinlerken onları da hatırladım.
Konser arasında telefonlara gelen Osman Kavala'nın yeniden gözaltına alındığı haberi hepimizin keyfini fena halde kaçırdı. İki saatlik mutluluk bile bize fazla görüldü.
Emin Fındıkoğlu benim haddimi aşarak 'jazz standartları' üzerine abuk subuk konuşmamdan sonra ağzımın payını verdi. Ama yine de birlikte bir fotoğraf çektirme ricamı kırmadı.
Cihangir muhtarları
Bana habire soruyorlar "Bu Cihangir'in nesine bu kadar bayılıyorsun?" diye. Çok basit. Çünkü Cihangir, herkesin özlemle bahsettiği eski mahalle havasının en çok yaşandığı semt.
Yoga dersleri devam ederken Cihangir, Kılıçali Paşa ve Pürtelaş mahallesi muhtarları bu kez de mahalleliye nefes terapisi programı başlattılar. Semtteki Kent Üniversitesi'nin desteğiyle hoca Su Nesrin Sümer neredeyse 80 kişinin katıldığı başarılı bir nefes terapisi öğretiyor. Tabii ki bilâ ücret.
İstanbul Kent Üniversitesi'ndeki nefes terapisine her yaştan semt ahallisi katılıyor.
Urla’daki ‘expatlar’
Urla’ya yerleşmiş en eskisi 1968 mezunu en genci 1989’lu bol Mülkiyeli var. Ne ararsan bulunur. Akademisyen, diplomat, müşavir, müfettiş… Eminim ki kasabanın toplumsal yaşamına da hareket getiriyorlardır.
En son duyduğum kayyımlık yapan kaymakamın Urla’daki fotoğraf evini iptal edip başkasına kiraya verdiği oldu. Umarım bizimkiler sadece her ay toplanıp kahvaltı yapmakla yetinmiyor, yeni evlerine de biraz sahip çıkıyorlardır.
Urla son zamanlarda Ankara ve İstanbul'dan en çok göç alan kasaba oldu herhalde.
İzmir hareketlendi
İzmir'in meşhur Havra Sokağı'nda bulunan 17'inci yüzyıldan kalma Portekiz Sinagogu çok güzel onarıldı ve kültür etkinlikler için hizmete girdi. Restorasyonu Ege Genç İş Adamları Derneği yaptı. Demek ki iş insanları daha fazla para kazanmak dışında iyi şeyler de düşünebiliyorlar.
Bir de isimlerindeki 'adam'ı kaldırsalar. İzmir'de hiç genç iş kadını yok mu?
Konu İzmir'den açılmışken Belediye Başkanı Tunç Soyer'in "çılgın projesinden" de bahsetmek gerekiyor. Soyer Brüksel, Berlin ve Moskova'da konsolosluklar açacakmış. Şu İzmirliler yaptıkları güzel ve ilginç şeyleri nedense bir türlü duyuramıyorlar.
Portekiz Sinagogu'nun restorasyon öncesi ve sonrası Fotoğraf: Şalom Gazetesi
Sıkça sorulan sorular ve cheap shots
- *Evet, eski HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder yeniden Cihangir’de görüldü. Şişli’ye taşındığını iddia ediyor ama bence Kurtuluş’a taşındı. Bu arada sıkı bir hayvansever olmuş. Avukat Arın Gül Yeniaras’ın barınaktan aldığı Erik’le mutlu mutlu poz verdi.
Tabii ki yine Kaktüs; avukat Arın Gül Yeniaras, Erik ve yeniden ortaya çıkan S.S.Ö.
*Evet, İsmail Saymaz'ın Hilton'da yapılacak düğününe tabii ki gideceğim. Her ne kadar İsmail'i eleştirsem de ne de olsa Radikal'de bizim yanımızda büyüdü.
Advertorial
Podcast, Türkiye’ye biraz geç geldi galiba ama iyi geldi. Birçok genç insan kendi podcastlarından düzenli yayın yapıyorlar. Ben olsam bir kulak veririm.
Mülkiyeliler Birliği'nde bir Birikim'ci
27 Şubat Perşembe saat 19.30'da Doç. Dr. Murat Sevinç, bol kitap sahibi Tanıl Bora'yı sıkıştıracak. "Devlet ve Şiddet"i konuşacaklar. Yemeksiz de katılabilirsiniz ama yemek de yerseniz 80 lira. Boşuna sevinmeyin, 80 liraya içki dahil değil.
Sonic Youth'u hatırladınız mı?
Sonic Youth'un kurucusu Thurston Moore, “Spirit Counsel” + Thurston Moore with KONSTRUKT konseriyle 21 Şubat Cuma akşamı saat 22.00’da Salon’da. Öğrenciyseniz yüzde 25 indirimli.
Urla’da bir profesörle söyleşi
Kadın emeği
Dışarıdan gazel
Şubat ayında Bodrum'da gün batışı Fotoğraf: Işık Alumir
Karaburun'da günbatımı Fotoğraf: Pamir Teker
Diyarbakır’ı tabii ki unutmadık
Müzik önerisi
Bu hafta seçtiğimiz şarkı 60'larda Britanya'nın yetiştirdiği en büyük seslerden biri olan Dusty Springfield'den. Önce İngilizce, sonlara doğru şarkının orjinal dili Fransızca'dan. 50+ okurlar bayılacaklar. Gençler de bir kulak versinler.