Koronavirüs futbolumuzu bağışıklık sisteminin en zayıf anında yakaladı. Finansal dengesini ve mali sağlığını yitirmiş Süper Lig şimdi Koronavirüs'ün yıkıcı etkisinden kendisini kurtarmaya çalışıyor.
Görüldü ki, Süper Lig bu tür şoklara karşı korunaksızmış. Kapsayıcı kurumlarını geliştiremediği için bir kriz anında panikliyor ve ekonomik-ticari-mali zaafa uğruyor.
Genel olarak en çok merak edilen konu, bu virüs nedeniyle Türk futbol ekonomisinin ne kadar kayba uğradığı?
İnsan sağlığının her şeyden önce geldiği bir ortamda ekonomi ve diğer aktiviteler ikincil planda kalır. Bu nedenle, futbolun ekonomisinden önce toplumun sağlığı önceliğimiz. Bu bağlamda, "şu kadar zarar oluştu" şeklinde zorlama ve tahmini hesaplamalar yapmanın virüse karşı mücadelede bir etkisi ve yararı yok. Ancak, şunu sormak her zaman mümkündür: Futbolumuzun sağlığı bu işten zamanla ne kadar etkilenecek? Bu olası zarar ve ziyanı en aza indirmemiz mümkün müydü? Şu anda mümkün mü? Olası zararların önüne geçebilir miyiz? Bunları konuşabiliriz. Çözümlere kafa yorabiliriz ama bunu sadece siyasetin sorumluluğuna bırakmak da yanlış olur. Futbol otoritesi, kulüpler ve tüm paydaşlar acilen bir kriz masası oluşturup virüsün sebep olduğu şok olumsuzluklara karşı oluşabilecek zararları en aza indirebilmenin yollarını aramalı.
Futbolumuzun yapısal bir zafiyet içinde olduğunu bir kez daha yinelemekte yarar var. Bu nedenle konuya yapısal yaklaşmak zorundayız. Aksi taktirde, miyopik politikalarla sorunlara çare aramaya başlarız.
Koronavirüs futbolumuzu hastayken yakaladı. İçinde bulunduğu ekonomik, finansal ve yönetsel sorunlar nedeniyle sportif başarısızlık ve finansal yetersizlik çekmekte olan Türk futbolu nasıl zafiyet geçirmesin ki?..
4,5 milyar gelire karşın 15 milyar borç, 5 milyar TL birikimli zarar ve öz kaynak açığı bulunan, borçlarını ödeyemediği için kredileri yapılandırılan, üstün muhasebe teknikleriyle bilançolarını artıya geçirip UEFA Finansal Fair Play kriterlerinden yırtan, sürdürülebilir bir mali yapıya sahip olmayan, faaliyetlerini devam ettirebilecek karlılıktan yoksun, dengesiz ve yetersiz nakit akışı yüzünden sürekli gelir yaratmak zorunda kalan Süper Lig zaten ekonomik ve finansal sağlığını kaybetmiş, palyatif tedavilerle ayakta kalmaya çalışıyordu ki, tam bu esnada Koronavirüs ile enfekte oldu.
Gidişata bakılırsa, bu virüs futbolumuzda ciddi tahripkar etkiler yaratacak. Yıkıcı olacak. Çünkü tüm makro-ekonomik göstergelerinde majör olumsuzluklar bulunan Süper Lig zaten zar zor ayakta durmaktaydı.
Gelirleri giderlerini karşılamakta yetersiz kaldığı için sürekli borçlanan, borçlandığı için finans maliyeti altında ezilen, artan kurlar nedeniyle zararları yükselen, oluşan birikimli zararlar nedeniyle tüm özkaynakları eriyen, had safhada sıcak paraya ihtiyacı olan, sportif başarıya ulaşamayan, rekabet ve futbol kalitesi düşük olduğu için reyting değeri düşük kalan, bu nedenle yurtdışında herhangi bir alıcısı olmayan, yayıncısı tarafından zarar edildiği gerekçesiyle yayın gelirleri tırpanlanan bir Süper Lig ile karşı karşıyayız.
Koronavirüs tüm dünyada sportif organizasyonları iptal ettirdi, ettirmeye de devam ediyor. Başta futbol olmak üzere, tüm spor dalları bundan nasibini almaya başladı. Özellikle, bu virüsten en çok etkilenen spor dalı ise, Avrupa'nın ve dünyanın en yaygın spor dalı olan futbol…ertelenen maçlar, iptal edilen turnuvalar, şampiyonalar kulüpler için hiç beklenmedik risk unsurlarını gündeme getirdi. Mali yapısında sıkıntı bulunan ve sürekli gelir elde etmek durumunda kalan futbol kulüpleri seyircisiz oynanan ve ertelenen maçlar nedeniyle çok önemli maç günü gelirlerinden mahrum kalmaya başladılar. Bugün Avrupa futbolunun ve bizim gelirlerimizin yaklaşık üçte birini maç günü gelirleri oluşturuyor. Stada gelen her tüketici taraftar kulübün kasasına önemli para bırakmaktaydı.
Şimdi ise durum değişti…
Kulüpler hiç beklemedikleri bir anda şok gelir kayıplarıyla karşı karşıya kaldılar…Bununla birlikte virüs kulüplerin ne yazık ki, vadesi gelen borçlarını ötelemiyor, ertelemiyor. Günü gelen/gelecek anapara, faiz ve taksit ödemeleri belirli bir dönem ötelense bile, faiz çalışmaya devam ediyor. Yine, olayın bir başka boyutu da, bu yükümlülükler vadelerinde yerine getirilemez ise, bu kez de kulüplerin kreditörlerle başları belaya girmiş olacak. Belki de yasal takibe uğrayacaklar, belki de kredi limitleri iptal edilecek. Borcu borçla döndüren Süper Lig bu durumda finansal anlamda iyice köşeye sıkışacak ve başta oyuncular olmak üzere kendi paydaşlarına karşı sorumluluklarını yerine getiremeyecek.
Finansal kısır döngü belki de kulüpleri, Finansal Fair Play kriterleri bakımından UEFA'ya karşı da sıkıntıya sokacak. Çünkü, hiç beklenmedik şekilde ortaya çıkan gelir kayıpları yüzünden, yükümlülüklerini yerine getirebilecek rezerve sahip en fazla iki ya da üç Süper Lig kulübü bulunuyor. Bunların dışındakiler, ne yazık ki, gelir kayıpları nedeniyle oluşacak finansal yetersizliklerini giderebilecek, vadesi gelen yükümlülüklerini karşılayabilecek, faaliyetlerine olanak sağlayacak bir özkaynağa ve nakit rezerve sahip değiller.
Kısacası, iyi yönetilmedikleri için mevcutta ekonomik ve finansal problemleri bulunan kulüpler, şimdi bu sıkıntıların altından kalkabilmek için arayış içerisine girecekler. Ne var ki, herkesin kendi derdine düştüğü bu konjonktürde kimse onlara yardımcı da olamayacak. Problemler soruna dönüşecek ve daha derinleşen bir krize girmek durumunda kalacaklar.
Oysa, tüm bunlar daha önceden öngörülebilecek ve gerekli önlemlerin alınabileceği şeylerdi. Zaten hiçbir zaman kriz birden gelmez. Kriz bağıra bağıra gelir. Sonra bir de bakılmış ki, krize karşı gerekli önlemleri alamayanlar, yeterli korunakları sağlayamayanlar, krizin girdabından kurtulamazlar. Varlıkları tehlikeye girer ve performans ortaya koyabilecekleri tüm yeteneklerini yitirirler. Tekrar toparlanmak, geçmiş kurumsal ve sportif başarıya ulaşmak ise çok daha maliyetli ve zahmetli hale gelir.
Öz itibariyle, Süper Lig'in sağlıklı ve sürdürülebilir yapıya kavuşturulmadan bu ve bundan sonraki krizlere karşı ayakta kalabilmesi mümkün değildir. Bu tür risklere karşı kendi korunağını yaratamamış, kapsayıcı kurumlarını tesis edememiş bir ligin zaten yaşamını günümüz finansal futbolunda devam ettirebilme ve performans ortaya koyabilme olanağı bulunmuyor.
Koronavirüs'ün Süper Lig'e yıkıcı etkisinin olacağı açık. Bari, bu krizin neden olacağı yıkım, "yaratıcı yıkım" olsa da, Türk futbolu bundan gerekli dersleri çıkartıp kendi "kapsayıcı kurumlarını" oluşturabilse ve sportif-ekonomik-mali refahını yükseltebilecek yeni bir yapılanmayı gerçekleştirebilse…
Bunları yapmaz isek, geçmiş olsun…