İki Bölüm halinde planladığımız yazımızın ilk bölümünde Fenerbahçe’nin içinde bulunduğu iktisadi- mali ve yönetsel olumsuzlukları irdelemiş, Ali Koç’un ağzından Fenerbahçe’nin iktisadi-mali ve sportif olarak genel görünümünü sizlerle paylaşmıştık.
Yazımızın ikinci bölümünde ise, Ali Koç’un nasıl bir Fenerbahçe yaratmak zorunda kalacağını ve kulüpte gerçekleştireceği değişim ve dönüşümde başarılı olup olmayacağını değerlendireceğiz.
Ali Koç Sadece durum tespiti mi yaptı?
Fenerbahçe başkanı Ali Koç 24 Temmuz günü kulüp televizyonunda, kulübün yönetsel yapısından sportif başarıya, içinde bulunduğu finansal olumsuzluklardan UEFA yaptırımlarına kadar geniş bir perspektifte çok önemli açıklamalarda bulundu.
İzleyenleri gerçekten endişeye sevk edecek, hayret uyandıracak, bugüne kadar bir türlü gündeme gelmemiş/getirilememiş çarpıcı açıklamalardı bunlar. Bu bağlamda, bir kulüp başkanı olarak son derece şeffaf, saygın, sorumlu ve çözüm odaklı bir yaklaşım sergiledi. Denilebilir ki, halef-selef durumlarında, başlangıçta genellikle halef (eski yöneticinin yerine gelen yeni yönetici) öncelikle bir durum saptaması yapar, genel resmi ortaya koyar. Bunu yaparken de, daha önce hiçbir şekilde genel kurullarda gündeme gelmeyen ya da getirilmeyen bir gerçeklikte veya şeffaflıkta kulübün finansal, ekonomik, idari ve sportif durumu irdeler, kamuoyuyla paylaşır ki, bu gerçekleri taraftar ya da tüketici taraftar görsün ve kendisine (kulübe) destek olsun, kulübüne sahip çıksın, yeni yönetimi sahiplensin…
Ali Koç Fenerbahçe’de yaratıcı yıkımı gerçekleştirebilecek mi?
Bu açıklamaları dinleyen, izleyen taraftar da önce gözlerine, sonra duyduklarına inanamaz ama resim gayet netleştikçe, “vay be, kulüp ne hale gelmiş” diyerek, tepkisini ortaya koyar. Burada esas amaç, bu açıklamalarla Fenerbahçe taraftarının uyandırılması, gizlenmiş gerçeklerin su yüzüne çıkartılması ve daha önemlisi kulüp hakkında bir farkındalık yaratılarak, kendi iktidarının da “meşru” temellerinin sağlamlaştırılmasıdır. Yani, bir Fenerbahçe klasiği olan “hep destek, tam destek” taraftar şiarının da yaşama geçirilmesi için bir destek arayışıdır bu aynı zamanda.
Bu bir geleneksel bir yöntemdir ve istisnasız her alanda, her değişimde çalışır. Çok da yararları vardır. Şüphesiz ki, böylesi büyük organizasyonlardan kısa zamanda çok hızlı dönüşümler beklenemez ama bu yaklaşım yöntemi, kulüpte değişimin başlaması açısından bir ivmelenme yaratabilir. Fenerbahçe bu şekilde yakalayacağı momentumla, aslında bir tür “yaratıcı yıkım”ı da çalıştırabilir. Aziz Yıldırım’dan kalan anti-demokratik genel kurul yapısı, ‘’söz dinlemez ve ortak akıldan yararlanmaz’’ merkezi örgüt modelini ters yüz ederek, aşağıdan yukarıya yeniden dizayn edebilir, daha geniş katılımcı ve kucaklayıcı bir yapı oluşturabilir. Böylesi bir yapı Fenerbahçe’ye zamanla rekabet üstünlüğü de getirebilir, bu örgütlenme modeli rakipler için rol model de olabilir.
Bu değişim ve dönüşüm diğer taraftan, “gün yüzü görmemiş” ya da “bilinen ama dillendirilmeyen” veya “muhaliflerin konsolide olamadıkları” sorun ve sıkıntıların bu şekilde gündeme getirilmesi, bu sayede kulüpte “kapsayıcı kurumlar”ın oluşturulmasına olanak ve ortam da sağlar. Ancak, bu tek başına yetmez. Başarıya ulaşabilmek için söylemlerin mutlaka yeni eylemlerle desteklenmesini zorunlu kılar. İşte tam da bu noktada Ali Koç, kulübe ilişkin açıkladığı sorunların çözümlere kavuşturulabilmesi ve kulübün düzlüğe çıkabilmesinde, başkan olarak yeni bir tarihsel yükümlülükle karşı karşıyadır. Ali Koç’un bundan sonraki “söylem ve eylem bütünlüğü” aksiyoner kişiliği ile birleşirse, Fenerbahçe her alanda yeni önemli kazanımlara ulaşabilir.
Bozulan finansal denge, yönetsel çürümeye neden oldu!
Yukarıda dile getirdiğimiz ekonomik ve finansal olumsuzluklar, yönetsel yetersizlikle birleşince ortaya yönetilmesi mümkün olmayan bir kulüp çıktı. Finansal dinamiklerdeki olumsuzluklar, ekonomik konjonktürün de katkısıyla bu patolojik yapıyı derinden etkileyip kulübün finansal dengesini bozdu, yönetsel çürümeyi hızlandırdı. Zaten finansal olarak rahat olmayan Fenerbahçe, mevcut dengesizliğini devam ettirmek için daha da borçlanıp finansal dengesini yitirince, sportif olarak rekabette rakiplerinin gerisine düştü. Mali yapıdaki bu kötü tablonun sürdürülemez olduğunu artık taraftar da gördü ve arayışa yöneldi. Şunu açıkça söylemek gerekiyor ki, bu mali tablo Fenerbahçe'nin sürdürülebilir bir sportif performansa ulaşmasına izin vermiyor.
Peki, bu koşullar altında Ali Koç ne yapacak? Şunu kabul etmeliyiz ki, her değişim, kendi içinde eskiye karşı yeni bir direnç oluşturur. Diğer taraftan yeniye, geleceğe ve değişime karşı bir iyimserliği de bünyesinde taşır. Önemli olan bu iyimserliği harekete geçirebilmektir. Ali Koç'ta bu potansiyeli Fenerbahçe'de hayata geçirebilme olanağı fazlasıyla var. Görünen o ki Koç, öncelikle kulüp içerisinde tüm camiayı kucaklayacak, ayrışma kültürünü ortadan kaldıracak bir felsefeyi ve sevgi iklimini Fenerbahçe'ye egemen kılmak zorunda. Önceliğini yönetsel, sportif, ekonomik ve finansal olarak sıralayabilir ya da bunlardan bazılarının yerlerini değiştirebilir. Ama kendi yönetimini kurmak için eskinin köhne ve rekabetçi yeteneğini yitirmiş konvansiyonel idare tarzını ve örgütlenmesini değiştirmek zorunda. Zaten, bu değişimle birlikte diğer alanlarda da Ali Koç'un yönetsel anlayış ve felsefesinin yavaş yavaş yol almaya başladığını zamanla görmeye başlayacağız.
Ali Koç'un kredisi çok. Daha doğrusu 20 yıllık Aziz Yıldırım yönetimi kulübü kredibilite ve moralite anlamında ciddi erozyona uğrattı. Diyalektik burada da çalıştı. Eskinin ve olumsuzun içinden yeni ve olumluya gidişin doğumu gerçekleşti. İşte, bu süreç Ali Koç'a şimdi istediklerini yapma kredisi veriyor. Tabi ki, burada yapılması gereken şeylerin başında kulübün içinde gelişimi sağlayacak değişimi iyi yönetebilmek ve kulübün kaybolan sinerjik yönetsel bütünlüğünü sağlamak geliyor.
Sportif başarı borçlu kulüpler için bir paradoks
Fenerbahçe ölçeğinde, misyonunda ve vizyonunda olan bir kulüp için en büyük handikap, içinde bulunduğu yetersiz ekonomik ve mali yapıya rağmen ''her sene şampiyon olmak'' şiarıdır. İşte, Fenerbahçe gibi kulüplerin en büyük sorunu da bu anlayıştır. Bu anlayış, (taraftarın sürekli şampiyonluk beklentisi) Fenerbahçe'yi ''sürekli pedal çevirmeye'' zorluyor.
Ne olursa olsun, her sezon şampiyonluk şiarıyla rekabeti devam ettirmek, sürdürülebilir ve yönetilebilir bir durum değildir. Bu bağlamda, ''sportif başarı'' ve ''rakiplerinin gerisinde kalmama'' bu değişim sürecinde Ali Koç'u zorlayacak en büyük zorluktur. Her ne kadar basketbolda Avrupa Şampiyonluğu olsa ve final oynama başarısı gösterse de, sportif başarı bugün için Fenerbahçe'nin hassas noktasını oluşturuyor.
Sürdürülebilir bir mali yapı ve büyümeye sahip olamayan kulüpten, sürekli başarı, ''şampiyonluk'' beklemek, bir paradokstur ve bu paradoksal yapı bir süre sonra kulübü içinden çıkamayacağı bir kısır döngüye sürükler. Aziz Yıldırım'ın başarısızlığının altında yatan temel faktörlerden birisi de budur. Çünkü, sağlıklı bir mali yapı olmaksızın, kalıcı bir başarıyı yakalamak çok mümkün görünmüyor. Mali sorunlar sportif rekabet yeteneğini zamanla zayıflatır ve kulübü yönetsel olarak tökezletir. Diğer yandan sportif performans yetersizliği de, kulübü süreç içinde mali ve ekonomik olarak vuruyor. Sportif performans olmadan mali başarıyı yakalamak sadece merkez liglerin becerebildiği bir yetkinlik. Sportif performans yetersizliği, ilk etapta maç günü gelirlerini, logolu ürün satışlarını olumsuz etkiliyor.
Peki, bu paradoksal sorun nasıl çözülebilir? Bu tür zorlu ve karmaşık sorunların çözümü, beklenenin aksine oldukça basittir. Ali Koç, taraftarına ve camiasına kısa vadeli, sürdürülebilir olmayan başarılar vaat etme yerine, geleceği kurtarmak için bugünü feda edecek, ciddi, popülerlikten uzak, acı reçeteyi sunmak zorundadır... Burada dikkat edilecek konu: Gelecek için başarıyı kurmaya çalışırken, bugün katlanılacak maliyet (vazgeçilecek hedefler) ile gelecekteki kazanımların (altyapıdan gelecek futbolcular, daha sağlıklı bir mali yapı, kurumsal yönetişimin tesisi vb.) arasında optimal dengeyi kurabilmektir. Ne, kısa süre içinde gerçekleşmesi zor (gerçekleşse bile, sürdürülebilir olmayan) başarıların peşinden kitleleri koşturmak, ne de geleceği bekliyor olmanın, taraftar ve camia üzerinde zamanla neden olabileceği yılgınlık ve tahammülsüzlüğe izin vermektir.
Ali Koç nereden başlamalı?
Ali Koç'a camia gereken krediyi tanıdı. Ona değişim için gerekli zamanı da cömertçe verecektir. Bu süreçte, Ali Koç'un iktisadi, mali, yönetsel ve sportif olarak izleyeceği kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler ve bunların taktiksel geçişleri çok önemlidir. Camianın istediği sportif başarı belki hemen gelmeyecektir ama sabredildiğinde, Fenerbahçe beklenen başarıyı kalıcı olarak gerçekleştirebilecektir. Çünkü, bu dönüşüm dinamiğine potansiyel olarak sahip bir kulüp duruyor karşımızda.
Görüşüm odur ki, Ali Koç öncelikle; Aziz Yıldırım döneminden kalan tamamen içeriye odaklı, dışa kapalı örgütsel yapıyı değiştirmekle işe başlayacaktır. Dünya ve Avrupa'ya entegre olmuş, dünya kulübü olmayı hedefleyen, rekabetçi bir organizasyon düzeyine kulübü taşıyacağını düşünüyorum. Kulübü yönetsel anlamda demokratikleştirirken, sportif olarak rekabet gücünü arttıracak, iktisadi olarak sürdürülebilir bir büyümeyi sağlayacak, finansal olarak da güçlü ve rekabette kulübü daha yukarıya itecek sağlıklı bir mali yapıyı tesis etmeye çalışacaktır. Özellikle, Finansal Fair Play kriterleri kapsamında gözetim altındaki kulübü bu prangadan kurtarmaya çalışacaktır.
Bu değişim ve dönüşüm sürecinde Ali Koç'u zorlayacak en önemli etmenlerin başında makroekonomik dengesizlikler gelecektir. Özelikle, makro dengesizlikler kendi içlerinde ekonomik ve mali dengesini oluşturamamış mikro yapıları, işletmeleri, kulüpleri daha fazla etkiler. Zaten, ağır finansal yük altında olan bu yapılar, borçlanma maliyeti daha da arttıkça dengeden iyice uzaklaşırlar ve bir süre sonra da yükümlülüklerini yerine getiremez (default) duruma düşerler. Böylesi makro ekonomik olumsuzlukların yaşandığı bir dönemde yeni gelir kaynakları yaratmak gerçekten zordur. Diğer taraftan finansal maliyetler sürekli artar, kurlardaki yukarı yönlü hareket döviz pozisyon açığı olan kulüpleri çok önemli zararlara iter. Ekonomik sıkıntı içinde olan sponsorlar daha fazla bütçe ayırmazlar, taraftarın satın alma gücü düştüğü için stadı doldurmak, koltuk başına geliri maksimize etmek çok mümkün olmaz. Logolu ürün satışında kalıcı cirolara ulaşılamaz. Buna karşın, maliyetler sürekli artacağı için karlılık iyice erir ve kulüp zarar etmeye başlar, bir süre sonra birikimli zararlar özkaynakları erozyona uğratır ve kulüp özkaynak açığı vermeye başlar.
Sonuçta, Ali Koç başarılı olmak zorunda
Ali Koç bu süreçte kulübün geleceğini belirli bir disiplin ve plan içinde kısa-orta ve uzun vadeli olarak planlamalıdır. Bu dönemlere ilişkin fonksiyonel bazda iktisadi-mali, yönetsel ve sportif açıdan oluşturacağı stratejiler ve birbirleri arasındaki taktik geçişleri iyi organize etmelidir. Bu süreçte en kritik şey, öncelikler sıralamasının doğru olarak belirlenmesi ve bunların sabırla hayata geçirilmesidir. ''Ne pahasına olursa olsun başarı ve şampiyonluğa ulaşma'' gibi kulübü orta ve uzun vadede darboğaza sokacak popüler uygulamalara ve anlayışa asla izin vermemelidir.
Kulübe mutlaka kurumsal yönetim ve yönetişimi egemen kılmalı; yönetimin hesap verme, şeffaflık, paydaşlara karşı sorumluluk ve denetlenebilirlik açılarından bu ilkelerden asla taviz vermeksizin, sıfır tolerans ile kulübü yönetmelidir.
Altyapıya her zamankinden daha fazla önem vermeli ve bütçe ayırmalıdır.
Rakiplerle yıkıcı değil, yapıcı bir ilişki yönetimi sağlamalı. Futbol örgütlenmesi içinde daha sempatik bir liderlik, sadece kulüp içinde değil, aynı zamanda rakiplere karşı da daha kucaklayıcı bir yaklaşım, ayrıştırıcı olmaktan uzak, birleştirici bir yaklaşım bugün sadece Fenerbahçe için değil, tüm futbol yapılanmamız için de bir ihtiyaç olarak karşımızda duruyor. Böylesi, bir Fenerbahçe gerçekten de, daha geniş kitlelerde hayranlık ve sempatinin oluşmasına imkan sağlayabilecektir.
Kısacası, Ali Koç günü kurtarmaya yönelik kısa vadeli çözümlerin yerine, sabır ve tahammülle stratejik öncelikli, uzun vadeli dönüşümleri tesis edecek planlamalara yönelmelidir. Bu süreçte unutmamalıdır ki, onun en büyük düşmanı popülist uygulamaların peşine takılmak olacaktır.
Ali Koç'a bu dönemde başarı dilemek, Türk sporuna ve futboluna başarı dilemekle eş anlamlıdır. Ali Koç ile birlikte daha yapıcı ve kaliteli bir rekabeti yakalama şansımız da olabilir. Bir futbolsever olarak önceliğim ve dileğim, futbolumuzdaki fanatizm ve popülizm illetinden kurtulmuş bir yönetim ve bu yönetimin ektiği sevgi ve dostluk ikliminin yeşerttiği bir rekabet yapısı...