Tuğçe Tatari

12 Aralık 2013

Başbakan o teröristleri neden korudu?

Diyorlar ki; cemaat Ergenekon, Odatv ve KCK tutuklamalarına birçok ünlü gazeteciyi daha ilave etmek istemişti. Mesela; Cengiz Çandar, mesela; Ahmet Hakan gibi. Ama Başbakan devreye girdi ve o isimlerin 'alınmasını' engelledi.

Hani çocuklar arkadaşlarına kızdıklarında tüm sırlarını ailelerine veya diğer arkadaşlarına anlatarak ortaya dökerler ya. Oysa o suçlarda kendi paylarını da itiraf etmekte olduğunu fark edemezler.

Çocuk işte…

Bilinçli ebeveynler çocuklarının bu ‘ispiyonculuk’ hamlesini ta en başından önlemeye çalışır, bir alışkanlığa, kişilik özelliğine dönüşmemesi için önlemler almaya başlarlar.

Çoğunlukla çocuk arkadaşının başını derde sokacağını sanırken kendisini bir cezanın tam ortasında bulur.

 

***

AK Parti ve Fethullah Gülen Cemaati’nin kavgası da maalesef bir çocuk kavgası düzeyinde ilerlemekte.

Ve maalesef onların arasında yaşanan bu çocuksu ‘itişmeler’ dizisi tüm ülke insanlarının kaderleri üzerinde oynanan oyunları ifşa etmekte.

Yani ‘çocuktur çocuk’ diyip geçilemeyecek pozisyonlarda ‘ispiyoncular’la karşı karşıyayız.

Misal; kavgada gelinen yeni aşamada AK Parti, cemaatin, beraber düzenledikleri operasyonlarda ‘daha fazla ismi’ mahkum etmek istediğini ancak buna mani oldukları bilgisini sızdırıyor.

Bu sızıntı, ismini vermek istemeyen AK Parti’den yetkili isimlerin konuşması veya bizim yıllardır hükümet sözcüsü saydığımız bazı yazarların bu konuyu detaylı bir şekilde işlemesi ile hayat buluyor.

 

***

Diyorlar ki; cemaat Ergenekon, Odatv ve KCK tutuklamalarına birçok ünlü gazeteciyi daha ilave etmek istemişti. Mesela; Cengiz Çandar, mesela; Ahmet Hakan gibi. Ama Başbakan devreye girdi ve o isimlerin 'alınmasını' engelledi.

Şüphesiz ki bu açıklamalar beraberinde bazı soruları da getiriyor;

Her fırsatta bu operasyonları savunan ve bu operasyonlar kapsamında evlerinden toplanan tüm gazetecilerin aslında terörist olduğunu avazı çıktığı kadar bağırarak ilan eden de aynı Başbakan değil miydi?

Madem gazetecilik adı altında terör faaliyetleri yürüten ve hatta Başbakan'ın o günlerde açıkladığı gibi tecavüz, hırsızlık da yapan isimlere savaş açılmıştı, o halde diğer ‘ünlü teröristler’ neden korundu?

‘O teröristler’ ve ‘bu teröristler’ arasındaki farklar neydi?

Mesela Ahmet Şık, Ahmet Hakan’a nazaran daha fazla mı ‘terörist’ti?

Veya soruyu şöyle sorayım; Madem içinden istediklerinizi bir kenara ayırabilecek kadar suçsuz insanlar hapishanelere tıkılıyordu ve bu Başbakan'ın bilgisi dahilinde yapılıyordu o halde buna neden izin verdi? Bu bilgiye sahiptiyse şayet, operasyonları ülke içinde ve dışında nasıl o hararetli tavrı ile savundu?

Peki Başbakan kenara ayırdığı ve cemaatin elinden kurtardığı isimlerin suçsuzluğu ve ayırmadığı isimlerin suçluluğu hakkında hangi delillere dayanarak karar verdi?

 

***

Operasyonlar başladığı günden beri bu işte bir yanlışlık olduğunu, şahsi husumetlere göre gazetecilerin tutuklandığını, bunun bir cadı avı olduğunu söyleyenler de en az içeriye tıkılanlar kadar ‘terörist’ ilan edildi hatırlarsanız.

Ve bugün geldiğimiz noktada hükümet yetkilileri, adlarını gizleyerek de olsa, eski yol arkadaşlarını ispiyonlarken aslında kendi suçlarını da, suç ortaklıklarını da itiraf etmiş oluyor.

Başka bir ülkede olsa hükümet istifa etmek, ülke erken seçime gitmek zorunda kalırdı, demeyeceğim çünkü maalesef o  düzeye ulaşamadık bir türlü.

Ama şunu söyleyeceğim; tablo net. Ergenekon, Balyoz, Odatv ve KCK operasyonları feci derecede şaibelidir.

Hükümet yargıya müdahele ettiğini itiraf etmiştir. Bu sebeplede yargılamalar yeniden yapılmalı, dosyalar tarafsız mahkemelere devredilmeli, iddianameler ‘temiz savcılar’ tarafından yeniden yazılmalıdır ve ‘keyfiyen’ hapse atılan tutsaklar acilen bırakılmalıdır!