Tolga Şardan

14 Eylül 2021

Soylu’nun paylaştığı fotoğrafın anlattıkları; Sezgin Baran Korkmaz olayında yeni iddia

Devletin organize ettiği aşılama uygulaması çerçevesinde doktorların yuhalatılmasını mantığı nedir? Her gün ortalama 250 kişiyi yitirdiğimiz pandemide görev alan sağlık çalışanlarına toplumun ödenemeyecek borcu vardır.

Bu topraklarda nefes alan birey olarak tüm olumsuzluklara karşın, ülkede yaşayan herkesin sağduyulu ve sağlıklı düşünce yapısı içinde olduğuna inandım.

Fakat süreç içinde yaşadığım / yaşadığımız bazı olaylar bu inancımı sorgulamaya yöneltti kimi zaman.

Bu sorgulamanın gerekçesi, sağduyulu olduğunu düşündüğüm kitlelerin olaylara yaklaşımı.

Son dönemde kitlelerin yaklaşımları bende ciddi bir kaygı yaratmaya başladı.

Özellikle iktidar kanadının temsilcileri ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş başta kimi bürokratlar yangına körükle gitmeyi tercih ediyorlar.

Hele ki ayrışmanın temelinde oy kaygısı ve siyasi iradeyi elinde tutma gayreti ile yapılan toplumu ayrıştırma çabalarının gelecekte onarılamayacak sonuçlara yol açacağını görmek için âlim olmaya gerek yok.

Bilhassa uzun zamandır ayrışma halindeki toplumun birleşmesini sağlamak yerine daha da uzaklaşmasına zemin hazırlayanlar, kısa vadede amaçlarına ulaşsa bile uzun vadede ülkeye ne kadar kötülük yaptıklarının farkına varacaktır.

*        *      *

Aşı karşıtları hafta sonunda İstanbul Maltepe’de miting düzenleyerek tepkilerini dile getirdi.

Sosyal mesafe ve pandemi koşullarını göz ardı edilerek bir araya gelen protestocular, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı istifaya davet ederken, aşı konusunda toplumu bilinçlendirmeye çalışan doktorları yuhaladılar.

Mitingde, gösteriyi yönetenlerin dudaklarından çıkan doktor isimlerinin katılımcılarca yuhalanması, toplumun sağduyusunu yitirdiğinin son göstergesi oldu.

Ancak devletin organize ettiği aşılama uygulaması çerçevesinde doktorların yuhalatılmasını mantığı nedir?

Eline mikrofonu alanların, doktorları isim açıklayarak yuhalatması hangi vicdana ve akla sığar?

Şöyle pandeminin başına dönelim. Daha ilk günlerde ve sonrasında yaşananları belleklerimizde yeniden canlandıralım.

Dünyanın ve Türkiye’nin karşılaştığı pandemi sürecinde yaşamını yitiren sağlık çalışanlarını yeniden düşünelim. Hastaları yaşatmak için nasıl ve hangi şartlarda görev yaptıklarını yeniden hatırlayalım.

Cansiperane biçimde gecesini gündüzüne katarak mesai harcayan sağlıkçıları yeniden gözümüzün önüne getirelim.

Hayat kurtarmak için canları pahasına ellerinden gelenleri yapmak için nasıl çalıştıklarını yeniden değerlendirelim.

Aşıyı benimsemek veya benimsememek kişinin kendisine kalmış. Nihayetinde işin sorumluluğu da kendisine ait.

Fakat bu durum, pandemide toplum yararına hareket etmeye çabalayan doktorlar başta sağlık çalışanlarına yönelik yuhalama hakkını da kimseye vermez.

Pandemiyle mücadele eden ve ölümün kıyısından dönen bir doktorun eşi olarak, sağlık çalışanlarının nasıl çalıştıklarının en yakın tanıklarından birisiyim.

İşler, yuhalayanların düşündüğü gibi öyle kolay olmuyor maalesef.

İşin ucunda hem hasta, hem de sağlıkçı bakımında can var.

Bu sebeple, henüz virüsten etkilenmeyenlerin ya da aşıya karşı olanların, sağlık çalışanlarını hele ki doktorları yuhalamak ve yuhalatmak hadleri değildir, olamaz da.

İster aşı olurlar, ister olmazlar. Kendi bilecekleri iş.

Her gün ortalama 250 kişiyi yitirdiğimiz pandemide görev alan sağlık çalışanlarına toplumun ödenemeyecek borcu vardır.

Sağlık çalışanları toplumun her kesiminden azami saygı ve sevgiyi hak ediyorlar.

Soylu’nun paylaştığı fotoğrafın anlattıkları

 

 

Fotoğrafı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu kendi kişisel sosyal medya hesabından hafta sonunda paylaştı.

Bakan Soylu, Şırnak’taydı. Kendisine bağlı olan Jandarma Genel Komutanlığı’nın bölgedeki birliklerini ziyaret etti.

Soylu’nun paylaştığı fotoğrafta önemli bir detayı görmek mümkün.

Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz günlerde Soylu’nun imzaladığı jandarma teşkilatındaki terfi ve atamalar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayından geçtikten sonra yürürlüğe girmişti.

2021 yılı terfilerinden şimdiye dek görülmeyen bir biçimde; bir korgeneral orgeneralliğe terfi ederek yine teşkilat bünyesinde göreve devam edecekti.

Bu isim eski Korgeneral, yeni Orgeneral Ali Çardakçı idi.

Çardakçı, dördüncü yıldızı takmasına rağmen teamüllerde görülmeyecek şekilde mevcut Genel Komutan Orgeneral Arif Çetin’in yardımcısı olarak göreve devam ediyor.

Soylu’nun paylaştığı fotoğrafta en soldaki isim orgeneralliğe yeni yükselen Ali Çardakçı.

Çardakçı, yeni rütbesiyle Soylu’nun Şırnak’a yaptığı ziyarette yer aldı. Soylu daha önce bölgeye yaptığı ziyaretlerde sürekli mevcut komutan Orgeneral Çetin’i beraberinde götürüyordu.

Ancak son gezide Çardakçı, Soylu’nun heyetinde yer aldı.

Görüldüğü üzere, Orgeneral Çardakçı yavaş yavaş genel komutanlık görevine ısınıyor. Hatta “gölge komutan” demek yanlış olmaz.

Zira karargâhtaki yapılanmada Çardakçı’nın önümüzdeki dönem için ekibini sessiz sedasız kurduğu ifade ediliyor.

Korkmaz olayındaki üçüncü polis müdürü iddiası

 

Büyüteç’te bugün üçüncü konu Sezgin Baran Korkmaz konusuyla ilgili olacak.

Köşeyi takip eden okurlar, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde görevli iki üst düzey polis müdürünün İçişleri Bakanı Soylu ile Korkmaz’ın görüşmesine aracılık ettiğini hatırlayacaktır.

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Resul Holoğlu ile Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Dairesi Başkanı Mahmut Çorumlu, Korkmaz’la bakanlığın merdivenlerinde sigara içerek Soylu’nun kabulünü beklemişlerdi.

Bu arada Holoğlu ile Çorumlu hakkında iddialara ve yaşananlara karşın herhangi adli ya da idari soruşturma başlatılmadığını belirteyim. Emniyet yönetimindeki sessizlik devam ediyor.

Holoğlu ve Çorumlu’nun içinde bulunduğu sürecin Büyüteç’te kamuoyuna yansımasından sonra yeni gelişme yaşandı.

Aslında bir iddia demek daha doğru olacak.

İddianın merkezinde Çorumlu’nun yakın çevresiyle yaptığı paylaşım var.

İddiaya göre, Çorumlu’nun, sadece kendisi ve bağlı olduğu genel müdür yardımcısı Holoğlu’nun adının kamuoyuna yansımasından rahatsız olduğunu ifade ediliyor.

Çorumlu’nun çevresine “Sezgin Baran Korkmaz bakanlığa geldiğinde sadece ikimiz yoktuk. Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz da özel kalemde bekliyordu. O da vardı” şeklinde değerlendirme yaptığı kulislere yansımış durumda.

Tabii az önce aktardığım gibi henüz resmi bir soruşturma yapılamadığı için iddianın doğruluğunu şu an için bilmek zor.

Olası bir soruşturmada, - halen duruyorsa - bakanlık kamera kayıtları, HTS kayıtları ve ifadeler mercek altına alındığında bu bilgilerin doğru olup olmadığı anlaşılacak.

Görünen tek şey ise, Sezgin Baran Korkmaz olayının bir süre daha gündemde kalacağı.