Kitabın ortasından bir soruyla başladım Büyüteç'e.
Sorunun kısa yanıtı belli:
Tuhaf işler oluyor!
İşleri tuhaflaştıran gelişmelere "Büyüteç" tutarak sorunun farklı açıdan yanıtlarını arayalım.
Bir süredir TSK içinde FETÖ ve diğer dini yapılanmalarla bağlantılı üst düzey komutanlarla ilgili kamuoyuna çarpıcı bilgiler yansıyor.
Daha önce albay ve daha alt rütbedeki personel hakkında yürütülen adli soruşturma süreçleri, özellikle eski Tuğgeneral Serdar Atasoy'un FETÖ soruşturması çerçevesinde general ve amiral rütbesine de yöneldi.
Hatırlanacağı üzere; Kara Kuvvetleri Komutanlığı kadrosundan eski Tuğgeneral Atasoy, ankesör ve mahrem imam konulu FETÖ soruşturmalarında itirafçı olan ilk general olarak kayıtlara girdi.
Bu gelişme Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar başta olmak üzere gerek TSK komuta kademesini, gerekse siyasi iktidarı fazlasıyla rahatsız etti.
Olayın henüz üzerindeki sis perdesi dağılmadan bu kez Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâhında görevli bir tuğamiralin makam aracıyla bir tarikatın faaliyetine katıldığı iddiası bilgi ve görüntüler eşliğinde kamuoyu ekranına düştü.
Milli Savunma Bakanlığı (MSB), iddiayla ilgili "adını açıklamadığı TSK personeli" hakkında inceleme başlattığını duyurdu. Umalım ki, incelemenin sonucu da şeffaf biçimde yine kamuoyuna açıklansın!
Tarikat evindeki komutan
Tarikatçı amiral iddiasının gündeme gelmesiyle birlikte "cıslı" konuyu araştırdım.
Önce konunun tazesinden başlayıp geriye gitmek yaşananların anlaşılmasını daha kolaylaştıracaktır.
Tarikatla bağlantılı amiral hakkında bilgi ve görüntüler eşliğinde, bu ismin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâhında görevli Tuğamiral M.S. olduğunu açıklayan sosyal paylaşımlar ortaya çıktı.
MSB, kimlik ve üniformalı fotoğrafların yer aldığı paylaşımlar çerçevesinde herhangi bir açıklama yapmayınca hakkında inceleme başlattığı amiralin Tuğamiral M.S. olduğunu üstü kapalı biçimde kabul etmiş oldu.
Adı geçen tuğamiral hakkında yaptığım araştırmada, M.S.'nin, 15 Temmuz sürecinin gölgesinin üzerine düştüğü 2017 yılındaki TSK terfi ve görevlendirmelerde yer aldığı ortaya çıktı.
Tuğamiral M.S., 1991 yılı Deniz Harp Okulu mezunu. Aynı zamanda elektronik mühendisi. Dahası "postgraduate" olarak tanımlanan yüksek lisans eğitimini ABD'de almış bir TSK mensubu.
Tuğamiral M.S.'nin 2017'deki terfisinin gerçekleştiği Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) çalışmaları döneminde henüz Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi'ne geçilmemişti.
Bu nedenle terfi kararının altında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli'nin imzaları var.
Elbette, şimdinin Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ise, dönemin Genelkurmay Başkanı olarak terfiye imza koymuş durumda.
Yüksek Askeri Şûra'ya albay olarak giren M.S., 16. sıradan amiralliğe yükseltildi. Ardından albay rütbesiyle görev yaptığı MSB Tersaneler Genel Müdürlüğü'nde genel müdür yardımcılığına getirildi.
Bu arada Tuğamiral M.S.'nin tarikat evine giderken kullandığı ifade edilen forslu ve plakası kapalı makam aracının fotoğrafının çekildiği yer Ankara'nın Emek semti.
Araç, gerçekten M.S.'nin makam aracı mı? Tarikat evine giden Tuğgeneral M.S. mi? Ev olarak tanımlanan mekânda görüntüleri kim, ne zaman çekti? Aracın fotoğrafı ile tarikat evinde çekildiği belirtilen görüntülerin yeri ve zamanı örtüşüyor mu? Bu sorular, inceleme sonunda yanıt bulacaktır.
Yeni İkmal Komutanı
Buraya kadar Tuğamiral M.S.'nin kariyeri normal seyrinde giderken, hesapta olmayan değişim yaşandı.
Tuğamiral M.S., Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İkmal Komutanlığı'na getirildi.
Ancak, 2020'deki YAŞ kararlarına baktığımda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İkmal Komutanı olarak karşıma farklı biri isim çıktı.
Bu isim, Tuğamiral Ahmet Cevdet Kaplan'dı.
Peki, Tuğamiral Ahmet Cevdet Kaplan kim?
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Tuğamiral Kaplan hakkında Haziran 2019'da FETÖ soruşturması başlatmıştı.
Savcılık talebi sonrasında mahkeme Kaplan'a ait telefon görüşmelerinin dökümlerini ilgili kurumlardan alınması yönünde karar vermişti.
Yapılan adli soruşturma çerçevesinde Kaplan'ın FETÖ'yle bağı olmadığı yönünde geçen ekimde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi.
Burada küçük ve önemli bir detay var.
Şöyle ki; Kaplan, hakkında ankesör – mahrem imam bağlantılı FETÖ soruşturması yürütülürken 2020 YAŞ'ta tuğamiralliğe terfi ettirildi! Milli Savunma Bakanlığı'nın teklifi ve hükümetin onayı ile.
Ancak ne olduysa Kaplan, Deniz Kuvvetleri Karargâhı'ndaki bu görevinden alınarak Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı'nda başka bir göreve getirildi.
Kaplan, İkmal Komutanı görevinden sonra halen Genelkurmay Başkanlığı Kuvvet geliştirme ve Kaynak Yönetim Daire Başkan Yardımcısı oldu.
Karargâh değişti!
Böylece Kaplan, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal'ın yakın çalışma ekibinden Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in yakın çalışma ekibine geçti!
Kimi askeri kaynaklar bu görevlendirmeyi, "Kaplan'ın daha göz önünde tutulması ve bulundurulması" olarak yorumluyor.
Görüştüğüm askeri kaynaklar, Kaplan'ın halen izinde olduğu ifade ediliyor.
Umarım, sıradan bir izin sürecidir.
Zira ilk olayda da KKK istihbarat Başkanlığı'na getirilen Atasoy, hakkındaki FETÖ soruşturması nedeniyle önce başka göreve atanmış, ardından izine ayrılmış, en sonunda da dilekçe vererek emekli olmuştu!
Devlette bir kadroya atama yapılmasının mümkün olmaması nedeniyle önce Tuğamiral Kaplan İkmal Komutanlığı'ndan alındı, ardından Tuğamiral M.S. bu göreve getirildi.
Sonuçta, her iki komutanın da haklarında FETÖ ve farklı dini yapılarla bağlantılı oldukları iddiasıyla adli ve idari soruşturma yapılması dikkat çekiyor.
Ayrıca, iki komutanın içinde yer aldığı ilginç bir zincir de kuruluyor böylelikle.
Sonuç olarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda İkmal Komutanlığı gibi parasal konuların da işin içinde olduğu bir göreve getirilen ve halef – selef olmuş iki komutanın benzer süreçler yaşaması tesadüf mü? Bilemiyorum.
Siyaseten ne olacak?
Buraya kadar yazdıklarım TSK'daki hiyerarşi içinde yaşananlar. Fakat pek sıradan değil.
Madalyonun bir de arka yüzü var: Siyasi boyut.
FETÖ bağlantısı ortaya çıkan Atasoy'un süreci siyaseten halen tam olarak netleşmiş değil.
Atasoy sürecinin Bakan Akar'ı siyaseten olumsuz etkilediği aşikâr.
Dahası Atasoy olayı soğumadan, Tuğamiral M.S. hakkındaki iddia gündeme geldi bu defa.
Kabinede değişiklik yapılması beklenen günlerde yeri sağlam olan bakanlar arasında yer alan Bakan Akar'a yönelik olası gelişmeleri siyaset uzmanları daha sağlıklı yorumlayacaklardır kuşkusuz.
Süreci adli ve bürokratik açıdan ben ele aldım, bundan sonrası siyasi uzmanların ilgi alanına giriyor artık.
Her ne kadar haftaya "pudra şekeri" ile girsek de, dini yapılanmalar içinde oldukları iddia edilen komutanlar konusu da geçen haftanın önemli başlıklarındandı.