Gündem yoğunluğu nedeniyle bir süredir çekmecemde bekleyen konulardan birisiydi polislik sınavlarında yaşananlar.
Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçilmesi durumunda "kamuya girişte mülakatın kaldırılacağı" yönündeki açıklamasının ardından, İçişleri Bakanlığı'nca gerçekleştirilen Kaymakamlık Sınavı'ndaki mülakat sürecini Büyüteç'e taşımıştım.
Şimdi polisliğe giriş için yapılan mülakat sınavında yaşananların tartışılmasının zamanı geldi.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için biraz ön bilgi vermekte fayda var zannımca.
Türk kamu idaresindeki en önemli kurumlar arasında Türk Polis Teşkilatı geliyor. Hem üniformalı hem de silahlı biçimde kamu güvenliği ile genel asayişin sağlanması, düzenlenmesi ve denetlenmesinde çok önemli görev / sorumluluğu var polis teşkilatının.
Türk Silahlı Kuvvetleri ile birlikte en kalabalık "silahlı ve üniformalı görev yapan" kamu kurumlarından birisi.
Bunu teşkilatın ülke için ne kadar önemli olduğunun altını çizmek için aktarma gereği duyuyorum.
Polis teşkilatının ihtiyacı olan bekçi, polis memuru ve rütbeli kadrolarının belirlenmesi ve eğitiminde söz sahibi tek kurum var: Polis Akademisi Başkanlığı.
Akademi bünyesinde üç ayrı alt eğitim kurumu bulunuyor: Polis Meslek Yüksek Okulları (PMYO), Polis Meslek Eğitim Merkezleri (POMEM) ve Polis Amirleri Eğitim Merkezleri (PAEM).
Polis memuru olabilmek için lise mezunları arasından PMYO'lara sınavlarla aday alınıyor. POMEM'lerde ise seçim üniversite mezunları arasında yapılıyor. Rütbeli yetiştirmek amacıyla kurulan PAEM'lerde ise yine üniversite mezunlarından sınavlarda başarılı olanlar yetiştiriliyor.
PMYO'larda iki yıl eğitim alanlar ön lisans, POMEM'lerde ve PAEM'lerde en az 9 ay eğitim alan adaylar ise; tezsiz yüksek lisans mezunu olarak konumlanıyor.
Bu arada ülke genelinde bazı PMYO'lar ve POMEM'ler branş eğitimi veriyor. Örneğin, Bayburt'ta bekçi eğitimi, Eskişehir'de trafik eğitimi, Çanakkale'de su altı polislik eğitimi veriliyor.
Sınavlar öncesinde yaşananlar
Ön bilgilendirmenin ardından asıl konuya giriyorum.
Gerek lise gerek üniversite mezunları KPSS puanlarıyla bu okullara başvuru yapıyor. Polis Akademisi'nce belirlenen KPSS puanı alt limitine uygun biçimde başvuru yapan adaylar, sınav sürecinde üç ayrı puan türünde değerlendiriliyor.
Başvuru yapan her adayın; KPSS puanı yüzde 25, beden eğitimi ve spor sınavı yüzde 25, sözlü sınavı yani mülakatı ise yüzde 50 sayılıyor ve ortalama hesaplanıyor.
Bu puan ağırlığına bakıldığında, mülakatın sınavı kazanmada ne kadar önemli ve etkin olduğu ortada!
Sınav sürecindeki üç aşamada alınan puanların ortalaması belirlenerek sınav sonuç listeleri tespit ediliyor.
Polis Akademisi daha sonra belirlenen sayıda asil adayın ismini açıklıyor. Bunların yarısı oranında da yedek aday belirleniyor. Bir başvuru döneminde bin polis alınacaksa; bin asil aday, 500 de yedek aday saptanıyor.
10 bin polisin alınacağı sınavlara ortalama 180 – 200 bin başvuru yapıldığını belirteyim.
Bu arada başvuru sahibi tüm adaylar, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesindeki İstihbarat Başkanlığı, Terörle Mücadele Daire Başkanlığı ve KOM Başkanlığı bünyesinde oluşturulan çalışma ekibince arşiv araştırmasına alınıyor.
Adaylar; asayişe müessir olaylar, Bylock, Bank Asya, FETÖ'ye bağlantılar kapsamında araştırılıyor.
Arşiv araştırmasında sorunlu bulunan adaylarla ilgili bilgiler, Polis Akademisi'ne aktarılıyor.
Sınavlar nasıl yapılıyor?
Teşkilata alınacak rütbeli sınavları yani PAEM sınavları Ankara'da Polis Akademisi'nce gerçekleştirilirken; bekçi ve polis memuru sınavları, ülke genelinde belirlenen 20 – 22 kentte yapılıyor.
Her üç eğitim kurumuna alınacak adayların belirlendiği sınavlar için oluşturulan sınav komisyonlarının başkanlığı, bakanlıkça belirlenen vali yardımcıları ya da kaymakamlarca yürütülüyor.
Mesela, Polis Akademisi'nde yapılan PAEM sınavında genellikle Gölbaşı Kaymakamı komisyon başkanı olarak görevli.
En kritik aşama!
Şimdi, sınavların en kritik aşamasına geçelim.
Bir örnekle açıklayım bu süreci.
Diyelim ki bir adayın KPSS sonucu 100. Spor sınavından da 100 puanı alsa bile mülakatta 50 alması halinde sınavı kaybediyor. Zira, sözlü sınavda 60'ın altında puan alınmaması koşulu yürürlükte.
Yani; önceki sınavlarda bir aday "ağzıyla kuş tutsa" 60'ın altında mülakat puanı alması halinde sınavı kaybetmiş oluyor.
Az önce okuduğunuz bölümde, sözlü sınav puanının yüzde 50 ağırlıkla ne kadar etkili ve önemli olduğunu hatırlatırken, işte bu tabloya dikkat çekmiştim.
Kurşun kalemle notların yazımı!
Devam ediyorum.
Sözlü sınava girmeye hak kazanan tüm adayların isim listeleri Polis Akademisi Başkanlığı'nca sınav komisyonlarına teslim edilirken, isimlerinin karşısında haklarında önceden yapılan arşiv araştırması sonuçlarına ait tespitler bulunmakta.
Sözlü sınav için komisyon karşısına çıkan adayın puanı, komisyon üyelerince listelere "kurşun kalemle" işleniyor!
Oysa bu notlamanın "silinmeyecek türde" bir kalemle işlenmesi gerekiyor.
Acaba uygulama neden böyle? Birazdan onu da açıklayacağım.
Unutmadan, sınav komisyonları adaylara yönelik mülakat puanlarını 100 üzerinden değil, 80 üzerinden veriyor. Bunun da bir gerekçesi var elbette!
Sınav komisyonlarının çalışmalarının bitmesiyle birlikte listeler, Ankara'da Polis Akademisi Başkanlığı'nda değerlendirmeye alınıyor.
Her adayın üç sınavının ortalama puanlarının tespit edilmesiyle elde edilen listelerdeki sonuç puanları nasıl işleniyor?
Evet bildiniz, yine kurşun kalemle!
Listeler Bakanlık'ta!
Aslında hakkaniyetli bir sınav sonucunun, 100 üzerinden puanlanması ve puanların da kurşun kalemle değil, en azından tükenmez kalemle işlenmesi gerekir.
Akademide oluşturulan – kanımca usulsüzlük olarak değerlendirilmesi gereken - taslak listeler, İçişleri Bakanlığı'na gönderiliyor.
Bu işlemde "herhangi bir yasallık olmadığının" altını kalınca çizeyim.
Listeler bakanlıkta, mevcut Bakan Süleyman Soylu tarafından incelemeye alınıyor. Soylu, kendisindeki özel notlarla birlikte sınavı kazanması gereken adaylar hakkındaki değerlendirmelerini yaptıktan sonra listeler bir kez daha akademiye gönderiliyor.
Bakan Soylu'nun incelemesi süresinin takvimsel bir sınırı yok. Bazen aylarca bakanlıkta kalıyor listeler. İşte bu aşamada sınav komisyonlarının kurşun kalemle verdiği mülakat notlarının üzerinden yeniden geçiliyor!
Ayrıca 100 yerine 80 puan üzerinden verilen mülakat notları sayesinde Bakan'a 20 puanlık hareket alanı sağlanıyor!
Bu sayede kazanması gereken adayın düşük mülakat puanı yükseltilirken, yüksek puan alan adayın sözlü sınav puanı düşürülüyor.
Nihayetinde; mülakat notları değiştirilerek sınav sonuçları son şeklini alıyor.
Bir ekleme daha yapayım; sınavları gerçekleştirmek ve sonuçları açıklamak Polis Akademisi'nin görevi ve sorumluluğunda. Sınav sonuçları, akademideki hakkaniyetli işlemlerin ardından hiçbir yere gönderilmemesi gerekirken, İçişleri Bakanlığı'na gönderiliyor. Adayların sınav puanları değiştiriliyor!
Bitmedi.
Sınav komisyonları yeniden göreve çağrılıyor!
Bakan tarafından onay verilen ve son halini almış biçimde Polis Akademisi'ne dönen listeler, sınav sonuçları açıklanmadan birkaç gün önce resmiyet kazanıyor.
Peki bu nasıl oluyor?
Artık açıklanma aşamasına gelen listelere son bir işlem daha yapılıyor. Listeler, kurşun kalemle adaylara mülakat puanı veren sınav komisyonlarına ulaştırılıyor.
Ve komisyonlar, işte bu süreçte tükenmez kalem kullanarak sınav sonuçlarına resmiyet kazandırıyor!
Peşinde de Polis Akademisi Başkanlığı, internet üzerinden eğitime hak kazananları açıklayarak sürece son noktayı koyuyor.
Sınavının iyi geçtiğini düşünen pek çok aday, sonuçların açıklanmasıyla hüsrana uğruyor.
Sınavı kazanamayacakken, siyasi ya da bireysel torpille sınavı geçerek polis adayı olanların ise mutluluktan içleri içlerine sığmıyor!
Hak, hukuk ve adaletle görev yapması beklenen bir teşkilata alınacak adayların sınavlarının süreci böyle işte!
Sınavları düzenleyenler, komisyonlarda görev alanlar, bu uygulamaya göz yumanlar, bilhassa kendi listesine göre puanları değiştiren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, her gece başlarını yastığa koyduklarında bir vicdan muhasebesi yapıyorlardır mutlaka.
Soylu'nun göreve başlamasından bu yana yapılan çeşitli sınavlarla polis teşkilatına yüz binden fazla personelin sınavla alındığını ekleyim.
Sınavları kazananların hepsi böyle değil elbette. Hakkıyla kazananlar da var mutlaka. Ama yüz binden fazla gencin alındığı sınavlarda böylesi usulsüzlerin yapılmasına ne demeli?
Mağdur edilen gençlerin haklarının hesabını kim / kimler verecek?
Ramazan / Şeker Bayramınız kutlu olsun.
Tolga Şardan kimdir?Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi'nde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor. |