Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesinin kilit isimlerinden Doğukan Çep’in ifadesi kamuoyuna yansıdı.
Çukurambar cinayetinin tetikçisi olduğu iddiasıyla halen aranan Eray Özbağcı’nın iki özel harekât polisince Ankara’ya getirilmesini organize eden Çep’in Gürcistan’daki bağlantıları dikkat çekiyor.
Bir ayağı Gürcistan’da olan Çep, sıklıkla Batum’da buluyordu.
Çep’in, hakkındaki yakalama kararları sebebiyle uzun süredir arandığı için kimliğini gizlemek amacıyla Gürcistan’da bulunduğu sırada “Abdullah” kod adını kullandığını tespit ettim.
Ateş soruşturmasının önemli ismi Çep’in ifadesine bakıldığında; cinayetle ilgili soru işaretlerine yanıtlar bulmak, yanı sıra bazı ilginç ve önemli bilgileri görmek mümkün.
Çep’in ifadesinden bire bir aktarıyorum:
“(...) Hasan Gedik dosyasından 35 senelik cezamın olduğunu biliyorum. Ben bu suçtan dolayı kaçıyordum. Diğer aranmalarım konusunda bilgim yok. Firar olduğum zamanda hep İstanbul’daydım. Üzerimde kimliğim hiç olmadı. Herhangi bir düzenim de olmadı. Çekmeköy’deki polislerin bastığı ikametimde kalıyordum. Bu firar olduğu dönemde herhangi bir suç işlemedim. Suça da karışmadım.
Ailemle telefonla görüntülü görüşüyordum. Bu görüşmelerimi Gürcistan menşei bir WhatsApp numarası ile yapıyordum. Evimin kirası da dahil olmak üzere tüm masraflarımı ailem ve arkadaşlarım karşılıyordu. Benim uyuşturucu satıp, tezgah kurup akşamları hesap topladığım bir kardeşim olmadı. Ben sadece esrar kullanırım. Onun da beni sakinleştirdiğini düşündüğüm içiyorum. Uyuşturucu içiciliği suçundan eski kayıtlarım vardır. Ancak şu an adli sicil kaydında bulunmuyor. (...) ”
Söz konusu açıklamalardan hareketle şimdi bazı soruları peş peşe sıralamak gerekiyor:
- Hakkında 35 yıl hapis cezası bulunan bir kişinin, hele ki Maltepe Gülsuyu’nda yaşanan olaylardan sonra polisin takibi altında olması gerekmez mi?
- Namı neredeyse İstanbul’u sarmış bir firariden – üstelik teröristlerin, ayakkabı numaralarına kadar bilindiğini söyleyen bir İçişleri Bakanı görevdeyken - polisin bilgisinin olmaması mümkün mü?
- Çekmeköy’de evinde yaşadığını itiraf eden Çep’in neden yakalanamadığını mantıklı bir izahı var mı?
- Üzerinde hiç kimlik taşımadığını öne süren Çep, sık sık Batum’a nasıl çıkış yapıyordu?
- Bu çıkışlara kim / kimler hangi koşullar altında göz yumdu?
Cinayet soruşturmasıyla birlikte aynı zamanda bu soruların yanıtlarının da aranması lazım kuşkusuz.
***
Savcının izni neden uzatıldı?
Sinan Ateş cinayetiyle ilgili Ankara Adliyesi’nde kritik gelişmeler yaşanmaya devam ediliyor.
Bilindiği üzere, soruşturma savcısı dört günlük izine çıkartılmıştı. Bu süre içinde cinayetin diğer önemli ismi Tolgahan Demirbaş adliyeye getirilmiş ve ifade verdikten sonra adli kontrol şartıyla evine gönderilmişti.
Aldığım bilgiye göre, soruşturmanın asıl savcısının izni uzatıldı. Başsavcılığın talimatı sonrasında savcının 2 Şubat’a kadar iznine devam edeceği belirtiliyor.
Gariplik savcıyla sınırlı değil. Aynı savcının kâtibi de izine çıkarıldı!
Savcı, eski polis çıktı!
Bir ilginç bilgi daha vereyim.
Soruşturmanın yükü nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca dosyaya ikinci savcı atanmıştı geçen hafta.
Kıdemli savcı izine çıkartılırken, meslekte henüz üç yılı dolmamış kıdemsiz Savcı Durmuş Ali Kaya’nın mesleki kariyerini önceki Büyüteç’te duyurmuştum.
Yine aldığım bilgiye göre; Savcı Kaya, adalet teşkilatında savcılığa başlamadan önce Emniyet teşkilatı personeliydi.
Yani polisti!
Polislikten savcılığa geçen Kaya’nın Aydın’daki görevinden jet hızıyla Ankara Adliyesi’ne atanmasının bir anlamı olsa gerek.
Kaya’nın söz konusu atamasının arkasında kimler var acaba?
Bu arada İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Ankara Adliyesi’nde ağırlığının bulunduğunu deyim yerindeyse Bağdat’taki sağır sultan bile duydu.
Soylu’nun adliyedeki ağırlığı ile polis kökenli Savcı Kaya’nın Ankara’ya atanması arasında bir bağlantı olup olmadığı sorusunun yanıtı önemli.
***
Kılavuz’un evine giden polisin tayini çıktı
Ateş cinayetinden sonra yaşanan önemli bir gelişmenin bir yansıması oldu.
Hatırlanacağı üzere; üçüncü kez adliyeye getirilen ve tutuklanan zanlı Tolgahan Demirbaş, ilk kez MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un yanında gözaltına alınmıştı.
Cinayetle bağlantısı olduğu iddiasıyla Demirbaş’ı gözaltına almak amacıyla görevlendirilen Ankara Emniyeti Asayiş Şubesi’nden polis ekibi, eve gittiğinde MHP’li Kılavuz’la karşılaşmıştı.
Bana ulaşan iddiaya göre; söz konusu polis ekibinde yer alan bir polis memurunun tayini çıkarıldı!
Soruşturmayı yürüten Asayiş Şubesi Cinayet Bürosu personeli polis memuru, Mamak İlçe Emniyet Müdürlüğü kadrosuna atandı.
Atama sonrasında söz konusu polis memurunun emeklilik dilekçesi verdiği belirtiliyor.
***
Çukurambar cinayeti soruşturması, her geçen gün daha ilginç hale dönüşüyor.
Kamuoyu gelişmeleri merakla izliyor.
Tolga Şardan kimdir?Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi'nde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor. |