Tolga Şardan

18 Temmuz 2023

Mersin'deki ülkücü cinayetinde karanlıkta kalan olay: Ünel'e saldırının azmettiricisi bulunamadı

Unutulmaması gereken bir durum var; o da bu olayın, Ateş suikastıyla birlikte değerlendirilmesi halinde ülkücü camiada hiç beklenmeyen tablonun ortaya çıkmasıdır

Mersin'de, ülkücü bir grubun saldırısı sırasında Emrullah Kaplan'ı öldürdüğü iddiasıyla yargılanan eski Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Çağrı Ünel hakkındaki mahkeme kararının gerekçesi tamamlandı.

Yaşananları ilk kez öğrenecek okurlar için kısa bir özet vermek gerekecek.

Çukurambar'da geçen 30 Aralık'ta sokak ortasında silahlı saldırıda öldürülen Sinan Ateş'in Ülkü Ocakları Genel Başkanı olduğu dönemde Mersin Ülkü Ocakları Başkanı olan Çağrı Ünel, memleketi Mersin'de bir grubun saldırısına uğradı.

Ateş suikastinden yaklaşık sekiz ay önce yaşanan olayda, kent merkezindeki bir banka şubesine giden Ünel, çıkışda bir grubun yumruklu saldırısına maruz kaldı. Bu sırada yanında taşıdığı ruhsatsız silahını ateşleyen Ünel, saldırganlardan Emrullah Kaplan'ı öldürdü.

Olaya karışanları gruplandırmak gerekirse; Kadirli grubunda Hüseyin Coşkun Akgöllü, Nurullah Saraç ve öldürülen Emrullah Kaplan var. Adana grubunda ise; Selim Anlı, Alperen İbicioğlu, Salih Kaplan, Tuğcan Sönmezler, Ahmet Atan, İlyas Çiftçioğlu, Cenk Gece ve Özgür Adar yer alıyor.

Yargılama safhasında, Ünel'e saldıranların Osmaniye'nin Kadirli ilçesinden yola çıktıkları, ardından Adana'dan ikinci grupla buluştukları ve sonrasında Mersin'e gelerek bir otelde konakladıkları anlaşıldı.

Ünel'e saldıranlar; mahkemedeki savunmalarında "Mersin'e gezmek için geldikleri" gerekçesini sıkça tekrar ettiler. Ünel'le kenti gezerken karşılaştıklarını söylediler.

Saldırganlardan Kaplan'ı öldüren Ünel, toplamda 10 yıllık hapis cezası alırken, Ünel'e saldırdıkları gerekçesiyle davanın sanıklarından olan diğer zanlılar ise faklı cezalara çarptırıldılar.

Çağrı Ünel

Gerekçeli karardaki olay anı

Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararı 16 Haziran'da tamamladı.

Heyetin 27 sayfalık gerekçeli kararında, usul gereğince yargılamanın tüm safhası anlatıldı.

Büyüteç'te daha önce; olayın öncesi, sırası ve sonrasında yaşananları resmi kayıtlar üzerinden aktardım.

Olay sırasında yaşananları bu kez de gerekçeli kararda yer aldığı şekliyle aktarmam lazım, zira bu aşaması önemli:

"(...) Sanık Çağrı'nın önceden tanıdığı sanık Özgür Adar ile arasında sosyal medyadaki paylaşımlar nedeniyle tartışma yaşandığı, yaşanan tartışma nedeniyle taraflar arasında husumet oluştuğu, olay tarihinden bir gün önce Osmaniye Kadirli ilçesinde olan sanıklar Hüseyin Coşkun, Nurullah Saraç, maktul Emrullah Kaplan ile birlikte Adana ilinde bulunan sanık Selim Anlı'nın yanına geldikleri, bu kişi ile buluştukları sırada Adana'da sanıklar Alperen, Salih, Tuğcan, Ahmet, İlyas, Cenk ve Özgür Adar'ın da bu buluşmaya katıldığı, sanık Çağrı Ünel'in paylaşımlarından rahatsızlık duyarak onu kasten yaralamak, bu sırada eylemi görüntü altına almaya karar vermek için katılan sanık Çağrı'nın bulunduğu Mersin iline gitmeye karar verdikleri, suç tarihinden bir gün önce 14/03/2022 günü Mersin'e gelerek bir otelde kaldıkları, ertesi gün suç tarihi olan 15/03/2022 günü katılan

sanık Çağrı'nın Mersin Toroslar ilçesi Tozkoparan Mahallesi Kuvayi Milliye Caddesi üzerinde bulunan Ziraat Bankası'na para çekmek için gittiği, sanık Çağrı'nın saat 12:30 sıralarında bu bankadan para çekerek ayrılmasının ardından sanıkların, sanık Çağrı'nın bankadan çıkmasını bekledikleri, bu nedenle bir kısım sanıkların aracın içinde bir kısmının sokak köşesinde bekledikleri, sanık Çağrı'nın bankadan çıkarak aracına doğru yürüdüğü sırada daha önceden sosyal medyadaki paylaşımlarından rahatsızlık duyan sanık Özgür'ün, sanık Çağrı'nın arkasından gelerek ensesine doğru yumrukla vurduğu, sanık Özgür'ün katılan Çağrı'nın üzerinde silah bulunduğunu görünce elinden silahı almaya çalıştığı sırada katılan sanık Çağrı'nın, Özgür'ün elini ısırdığı, Özgür'ün bağırınca katılan sanık Çağrı'nın ısırmayı bıraktığı, Özgür'ün silahı alamadığı, ardından köşe başında bekleyen sanıklar Tuğcan ve Ahmet'in gelerek kavgaya katıldığı, diğer sokağın köşesinde bekleyen maktul Emrullah ve katılan sanık Nurullah'ın koşarak kavganın bulunduğu yere gelerek Çağrı'ya yumrukla vurmaya başladıkları, dosyada isimleri geçen tüm sanıkların katılan sanık Çağrı'ya elle vurarak Toros Devlet Hastanesi'nden alınan 15/03/2022 tarihli raporuna göre yaşamsal tehlike geçirmeyerek basit tıbbi müdahale ile iyileşebilir nitelikle yaralanmasına neden oldukları (...)"

Bu değerlendirmeden anlaşıldığı üzere, Kadirli'den yola çıkan üç kişinin Adana'dan katılan sekiz kişiyle buluşmasıyla oluşan 11 kişilik grubun, "gezmek amacıyla Mersin'e gelmeleri"nin gerekçesi tam bulunamamış görünüyor.

Aslına bakılırsa grubun Mersin'e neden geldikleri ortada. Bir hesap görülme hali var. Ayrıca mahkemenin gerekçeli kararına göre; ülkücü grubun cep telefonları üzerinde yapılan HTS incelemesi sonucunda olay günü birlikte oldukları net.

"Mersin'i gezmeye gelenler" nerede görüldüler?

Fakat, mahkemenin sadece olay anındaki kayıtları dikkate aldığı görülüyor. Oysa aynı grubun cep telefonlarının olaydan bir gün önce de kentin üç farklı bölgesinde sinyal verdiği HTS raporlarında mevcut.

Saldırıyı gerçekleştiren grubun cep telefonları, Mahmudiye, Mesudiye ve Toroslar'daki Korukent bölgesinde sinyal verdi.

Peki bu bölgeler neden saldırganların ilgisini çekmiş? Sorunun yanıtı: Mahmudiye'de Çağrı Ünel'in ofisi, Mesudiye'de Ünel'in annesinin, Korukent'te ise kendisinin ikameti var!

Bu da demek oluyor ki; Mersin'e gezmek için gelen 11 kişilik grup, deniz kenarı, Forum AVM ve merkezde gezmek yerine görece daha uzaktaki semtlerde görünmüşler.

Hatta yine olaydan bir gün önce, ekipten üç kişinin kentte o kadar lokanta varken, Ünel'in annesinin evini gören bir lokantada kamera kayıtlarına yakalanmaları da yine bir başka tesadüf olsa gerek!

Daha açıkçası, Ünel'e yönelik yer tespiti, takip ve izleme faaliyetinde bulunmuşlar. Ama bu durum mahkemede nedense hiç gündeme gelmedi.

Bankadaki buluşma tesadüf mü?

Yanı sıra, Ünel'in peşindeki grup her ne hikmetse kentte gezerken kendilerini Toroslar'daki Ziraat Bankası önünde buldular. Ve yine ne tesadüf ki, husumetli oldukları Çağrı Ünel de aynı dakikalarda aynı yerdeydi!

Ünel'in takip edilmeden banka çevresinde buluşulması, artık şimdilerde sıkça karşılaştığımız "köstebek" kuşkusunu yaratıyor doğal olarak. Ünel'e ait HTS bilgilerinin akıbeti belli değil.

Yani Ünel'e saldıranların, Eski Ülkü Ocakları Mersin Başkanı'nın nerede ve saat kaçta olacağı bilgisinin saldırgan grupça nasıl edinildiği sorusunun da yanıtını bulamamış mahkeme. Ya da bulmak istememiş.

Azmettirici kim ya da kimler?

Mahkemenin gerekçeli kararına bakıldığında dikkat çeken bir "küçük ayrıntı" daha var:

Ünel'e yönelik saldırının gerçekleştirilmesi için kim ya da kimler talimat verdi? Yani olaya azmettirenler yine nedense ortaya çıkarıl(a)madı. Saldırı, sadece Ünel'in sosyal medyadaki bir paylaşımından doğan husumete indirgenmiş durumda. Oysa olayın perde arkasında yaşananları gerek Mersin'de gerekse Ankara'daki ülkücü camia içindeki hemen herkes biliyor.

Neden nefsi müdafaa olmadı?

Yargılama sürecinde en çok tartışılan konuların başında Ünel için "meşru müdafaa" hükümlerinin uygulanmamasıydı.

Mahkeme heyeti bu durumu şöyle açıkladı:

"(...) Çağrı'ya karşı gerçekleştirilen saldırıda maktulün ve diğer sanıkların Çağrı'ya yönelik yalnızca elleri ve ayakları ile vurdukları, sanık Çağrı'nın olayda kullandığı silahın 6136 sayılı yasa kapsamında yasak olarak sayılan silahlardan olması ve Yargıtay kararlarında da değinildiği üzere, üzerinde taşınması mutad olmayan silahlardan olması, sanık Çağrı'nın kendisine yönelen haksız saldırıya karşı meşru savunma hükümlerinden faydalanabilmek için aranan şartlardan olan orantılılık ilkesine aykırı hareket ederek kendisine el ve ayakla vuran kişilere karşı belinden çıkardığı silahla ateş ettiği, bu yüzden meşru savunma hükümlerinden faydalanmaması gerektiği kanaatine mahkememizce varılmıştır. (...)"

* * *

Ünel'in avukatları karara itiraz edecekler

Ancak unutulmaması gereken bir durum daha var; o da bu olayın, Ateş suikastıyla birlikte değerlendirilmesi halinde ülkücü camiada hiç beklenmeyen tablonun ortaya çıkmasıdır.

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi'nde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.