Eski MİT’çi Mehmet Eymür’ün, T24’e yaptığı açıklamaların yankıları kamuoyunda tartışılmaya devam ediliyor.
Özellikle işkence ve faili meçhul cinayetlere odaklanan tartışmaların en önemli parçalarından birisi de bir dönem devlet adına pek çok faili meçhul olayın arkasında yer alan Mahmut Yıldırım adlı tetikçi. Nam-ı diğer Yeşil. Ya da diğer bilinen adıyla Sakallı. Bir başka ismiyle Ahmet Demir veya Metin Atmaca.
Yıllar içinde bu konuda epeyce haber, analiz, yazı ve kitap yazıldı.
Haftanın ikinci Büyüteç’inde konuya katkıda bulunmaya çalışacağım.
Önce eski MİT’çi Eymür’ün ikinci kez teşkilata girmesiyle ilgili edindiğim bilgileri aktarayım.
Birinci MİT raporundan sonra kurumla ilişiği kesilen Eymür, nasıl olmuştu da bir kez daha MİT’e girebilmişti?
Özer Çiller'den gelen atama talebi
O dönemi “çok yakın”dan takip eden bir kaynağıma bu konuyu sordum.
İşte sorunun yanıtı:
Özal’ın ölümü ve Demirel’in Cumhurbaşkanı olması sonrasında DYP Genel Başkanı seçilen Çiller’in iş başında olduğu ilk aylar.
TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, MİT Müsteşarı ise, teşkilatın ilk sivil müsteşarı Büyükelçi Sönmez Köksal’dı.
Bu siyasi ortamda MİT Müsteşarı Köksal, bir gün TBMM Başkanı Cindoruk’la yüz yüze görüşmek için randevu talebinde bulunur. Her iki kurumun özel kalemi üzerinden mutabık kalınan günde Köksal, Cindoruk’u TBMM’deki makamında ziyaret eder.
Ziyaretin asıl konusu MİT’e yapılmak istenilen bir görevlendirmeydi.
Köksal konuya girer, 1987’deki ilk MİT raporunu kaleme alınan ve sonrasında teşkilattan gönderilen Eymür’ün yeniden kurumda görevlendirilmesiyle ilgili Başbakanlık üzerinden talimat geldiğinden bahseder.
Cindoruk tepki vermeden dinler. Köksal, Eymür’ün Başbakan Çiller’in eşi Özer Çiller üzerinden kuruma gelmek istediğini anlatır.
Köksal’ın bu atamada hiçbir rolü olmayan Cindoruk’u ziyaret sebebi ise, Eymür’ün yazdığı MİT raporunda Cindoruk’la ilgili itham ve iddialarda bulunmasıydı.
Eymür’ün MİT’e yeniden alınması halinde Cindoruk’un “rahatsız” olup olmayacağını öğrenmek amacıyla “nezaketen” TBMM Başkanı’nı ziyaret etmişti, Köksal.
Köksal’ı ve gerekçelerini dinleyen Cindoruk, “zoraki” onay verdi.
Bu görüşmeden sonra Ankara kulislerinde Eymür’ün yeniden gizli servisteki işinin başına geçeceği konuşulmaya başlanır.
İlgili hemen herkes gelişmeden haberdar olur.
Böylelikle Eymür, yeniden MİT kadrosuna giriş yaptı. Hem de ilkinden daha güçlü olarak.
Kaçakçılık Dairesi Başkanlığı’ndan ayrılan Eymür, bu kez müsteşar yardımcısı seviyesinde doğrudan müsteşara bağlı Kontr Terör Dairesi Başkanı olarak döndü eski kurumuna.
Hatırlıyorum, Eymür’ün yeniden göreve döndüğü haberi başkent bürokrasisinde epeyce gündem olmuştu.
Mahkeme dosyasındaki rapor
Yine eskiye dönüp, devlet – suç örgütleri – fail meçhul cinayetler ve eylemler konusu gündeme gelince ulaştığım bir MİT raporu, Eymür – Mahmut Yıldırım bağlantısını açık biçimde ortaya koyuyor.
MİT – faili meçhuller – Yeşil yazınca aklınıza “derin devlet” hareketi aklınıza gelmesin hemen.
Ankara Adliyesi’nde “JİTEM ve faili meçhuller” konusunda devam eden dava dosyasına giren bir rapor bu. Her ne kadar gizli bir soruşturma raporu olsa da mahkeme tutanaklarına ve dosyasına girdiği için aleniyet kazanmış durumda artık.
Fakat yine de halen görevi devam eden MİT personeli olabileceği için rapordan sadece kamuoyunun bildiği isimleri aktaracağım.
MİT’in Yıldırım uyarısı
Raporun tarihi Mayıs 1998. Hazırlayan kurumun Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda müfettiş görevindeki beş MİT mensubu.
Müfettişlerin 22 günde hazırladığı 38 sayfalık raporun konusu “Mahmut Yıldırım (Yeşil) ile teşkilat arasındaki ilişki ve teşkilat mensuplarının Mahmut Yıldırım ile temasları” olarak belirtiliyor.
Raporun hazırlanmasıyla ilgili süreç ise, Susurluk kazasından sonra Başbakanlık Teftiş Kurulu’nca hazırlanan asıl raporda belirlenen konuların ilgili devlet kurumlarınca iç araştırma ve soruşturmalarının yapılması.
Şimdi müfettişlerin tespitlerinden bir bölüm aktarıyorum:
Tarih: 17 Mart 1992.
Tarihe dikkatinizi çekiyorum, Eymür’ün henüz MİT’e dönmediği, Antalya’da buz ticareti ile uğraştığı günler.
MİT Müsteşarlığı, bu tarihte Malatya Bölge Başkanlığı’na özel bir mesaj gönderir:
“Sakallı kod adlı Mahmut Yıldırım’ın konumu itibarıyla komplikasyonlara neden olabilecek kişi olması nedeniyle adı geçenle kati suretle temasta bulunulmamasına azami özen gösterilmesi…”
Mesajın anlamı; Mahmut Yıldırım’ın 1990’ların başında MİT’le temasının bulunduğu, fakat yaptıklarının kurumca benimsenmemesi nedeniyle görüşmelerin sonlandırılması.
MİT Müsteşarı’ndan devlete: Yıldırım’la işimiz yok
Derken; yine Haziran 1992’de bu kez daha geniş bir mesaj hazırlanır MİT Müsteşarlığı’nda.
Bu mesajın altındaki imza dönemin MİT Müsteşarı Korgeneral Teoman Koman’a aittir:
“27 Mayıs 1992 günü Muş Merkez Muratlı Köprüsü’nde yapılan yol aramasında ele geçirilen 5 teröristin Muratgören Köyü civarında bir buluşmalarının olduğuna dair beyan üzerine, yörede SAKALLI lakabı ile tanınan Mahmut Yıldırım adlı şahsın yanında ünitemizden iki personelle birlikte buluşma mahalline gittikleri, çıkan çatışmada iki ateş arasında kalan teröristlerin öldükleri hususu yer almaktadır.
Ancak, söz konusu olayda iddia edildiği üzere Muş’ta görev yapan iki personelimiz hiçbir şekilde yer almadığı gibi, Teşkilatımızla herhangi bir ilişkisi bulunmayan Mahmut Yıldırım ile birlikte kırsala gidilerek olay mahallinde bulunulması söz konusu olmamıştır.
Bundan böyle sürdürülecek çalışmalarda da SAKALLI lakaplı şahsın ünitemiz unsurları ile temas ettirilmemesi arz ederim.”
Müsteşar Koman’ın imza koyduğu yazı resmi yollardan Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Diyarbakır’daki Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ve Muş Valiliği’ne gönderildi.
Bu mesajın anlamı oldukça açık aslında: “Biz Mahmut Yıldırım’ı tanıdık ama artık çalışmıyoruz. Muş’taki olayın bizimle ilgisi yok. Yıldırım’ı bizimle temas ettirmeyin, bulaştırmayın.”
İlk temas: Elazığ, 1973
Aslına bakarsanız, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın devletle ilk tanışması 1973 yılında. MİT’in Elazığ Bölge Müdürlüğü tarafından “eleman” olarak çalıştırılan Yıldırım, 1985’te MİT yönetiminin onaylamadığı kimi olaylara karışması nedeniyle sorunlu bulunarak teşkilatla ilişkisi kesildi.
Sonrasında Yıldırım bir süre JİTEM ve Jandarma Asayiş Bölge Komutanlığı ile çalıştı.
Bu dönemde Yıldırım, bir sonbahar günü Bingöl’de MİT’in önemli bir ismiyle tanıştı.
Bu isim, MİT’e geri dönerek Kontr Terör merkezi Başkanı olan Mehmet Eymür’dü.
İkilinin tanışma günü de tuhaftı: 12 Eylül 1994!
Yıldırım, Eymür’le tanışmasından dört ay sonra Ankara’da polis tarafından gözaltına alındı.
Ulus’ta bir pavyonda polis ekibiyle tartışan Yıldırım, polislere saldırınca soluğu Ankara Emniyeti’nde aldı.
İşkence yapan Yıldırım, dayakla tanıştı!
Eleman olarak çalıştığı dönemde işkence ve cinayetlere katılan Yıldırım, insanlara uyguladığı işkenceyle yaşamında belki de ilk kez emniyette tanıştı.
Gece pavyonda polisle kavga eden Yıldırım, Ankara Emniyeti’nde deyim yerindeyse “kemikleri kırılıncaya kadar” dayak yedi.
Zaten sabah saatlerinde de kaburgalarının kırıldığı anlaşıldı.
İfadesinde MİT elemanı olduğunu anlatınca MİT’ten gelen ekibe teslim edildi.
MİT müfettişlerince hazırlanan raporda süreçle ilgili “(…) adı geçenin Ocak 1995’te Ankara Emniyet Müdürlüğü’nce gözaltına alındığı, sorgusu sırasında işkence edilerek kaburgalarının kırıldığı ve Emniyet Müdürlüğü’ndeki sorgusu hakkında Teşkilatımızı bilgilendirmek üzere geldiğinde kaburga kemiklerinin tedavi edildiği (…)” değerlendirmesi yer alıyor.
Askerin ülke yönetiminde güçlü olduğu dönemde, yine askerin yönetimindeki devletin gizli servisi böylesi bir adamla çalışmaya başlıyor.
Yine askerin yönetimindeki gizli servis; başka bir dönemde, çalıştırdığı “eleman”dan rahatsız olup, ilişiğini kesiyor. Aynı eleman gün geliyor yeniden gizli servise dönüyor!
Sonuçları ortada…
Yarın devam edeceğim: Müsteşar kimden rahatsız oldu?