Türkiye, son yılların en büyük ve medyatik dolandırıcılık dosyasını konuşuyor günlerdir.
Gelişmeleri ilgiyle izleyen hemen herkes, dosyanın spor dünyasındaki isimlerinin ne dediğinin peşinde.
Seçil Erzan
Denizbank’ta çalışan Seçil Erzan’ın koordinesinde gerçekleştirilen ve Kamuoyunda ve BDDK raporunda 'Fatih Terim fonu' olarak geçen dosyada, dolandırıcılık iddialarının ötesinde bir de “tefecilik” eylemleri mevcut.
Dosyanın şüphelisi Seçil Erzan’ın ifadeleri sayfa sayfa yayımlanıyor kaç gündür.
Erzan, ifadesinin bir yerinde şöyle anlatıyor Aslan’la ilgili yaşadıklarını:
“Moci diye bahsettiğim kişi, Mojtaba Hakani üniversiteden arkadaşımın eşidir. Kendisine bu zamana kadar aldığım paranın çok daha üzerinde ödeme yaptım. Hatta Süleyman Aslan isimli tefeciden Moci ile birlikte gidip 10 milyon lira para aldım. 14 milyon lira para olacak şekilde geri ödedim.
Süleyman Aslan’ın Florya’da bir ofisi bulunmaktadır. Süleyman Aslan, bu 10 milyon lirayı Denizbank’taki odamda bana yanımda Moci de bulunduğu sırada teslim etti. Karşılığında da 14 milyon liralık Moci ile birlikte senet imzaladım.
Ancak 14 milyon lirayı Süleyman Aslan’a elden ödedim. Ayrıca, Süleyman Aslan, bana 1 milyon 350 bin dolar daha para vermişti. Sonrasında ben, 2 milyon 650 bin dolar şeklinde çok daha fazla bir parayı Süleyman Aslan’a ödedim. Bu zamana kadar Süleyman Aslan’a çok fazla faiz ödedim.”
Florya’da verilen randevu
Kamuoyunda ve BDDK raporunda 'Fatih Terim fonu' adıyla bilinen soruşturmanın devam ettiği sırada Erzan’ın, olaylar dizisinin savcılığa yansımadan önceki dönemde tefecilerce kaçırıldığının görüntüleri ortaya çıktı.
Çekilen görüntülerde Erzan’ın, “Merhaba Süleyman Amca. Sana vermiş olduğumuz Muci’nin ve Nazlı’nın senedinde, her ikisinin de hiçbir çıkarı yok. Senden çok rica ediyorum. Onların senetleriyle ilgili lütfen hiçbir şey yapma” şeklindeki sözleri yer aldı.
Erzan’ın “Moci” dediği kişi Mojtaba Hakani.
Gazeteci Serpil Yılmaz, “Moci” olarak tanınan İran asıllı Hakani ile yaptığı görüşmeyi yayımladı geçen günlerde.
Televizyonlarda yayımlanan Erzan’ın kaçırılma görüntülerini çekerek polise verdiği iddia eden Hakani, Yılmaz’a şöyle konuştu:
“Seçil, Süleyman Amca dediği şahısla buluşturmak üzere, bana 7 Nisan günü saat 16.00’ya randevu verdi. O randevuya birlikte gidip, Süleyman beye borçlu olmadığım halde Seçil’e destek olmak için imzaladığım 14 milyon liralık senedi geri alacaktık.
Görüşme, Süleyman Aslan’ın Florya’daki ofisinde gerçekleşecekti. Bütün alacaklara farklı yerlerde saat 16.00’ya randevu vermiş.”
Süleyman Aslan kim?
Görüleceği üzere, dosyada aynı zamanda bir de tefeci Süleyman Aslan’ın adı geçiyor.
Aslan, hem lira hem de döviz cinsinden para satıyor. Sıkı da faiz alıyor. Mesela, yine Erzan’ın ifadesine yansıdığı kadarıyla 1 milyon 350 bin euroyu, 2 milyon 650 bin euro olarak geri alıyor. Neredeyse verilen borcun iki katı faizle tahsilat yapmış.
Adliye ile polis, Aslan’ın kim olduğunu ve neler yaptığını merak ediyor mu bilmiyorum?
Ancak, İstanbul’u iyi bilen kaynaklarım aracılığıyla Aslan’ın kim olduğu konusunda biraz araştırma yaptım.
Tefeci olduğu iddia edilen Aslan’la ilgili edindiğim bilgiler şöyle:
Doğru, ifadelerde geçtiği gibi İstanbul Florya’da yaşıyor. İş yeri de burada. Kendi adına resmi olarak hiçbir ticari faaliyeti yok. Diğer bir değişle, adına kayıtlı ya da ortak olarak gözüktüğü bir firması veya şirketi yok.
Siirtli olarak biliniyor. Çok zengin. Geniş mal varlığına sahip. Bu işlerle ilgilenenler, Aslan’ı “beynelmilel tefeci” olarak tanımlıyor. Devletle herhangi bir doğrudan ilişkisi gözükmüyor. Kapalıçarşı’da da herhangi bir iş yeri yok.
Görüştüğüm kaynaklarım, mevcut durumu nedeniyle vergi kaydının da olmadığını belirtti. Ayrıca, polis tarafından da “çok bilinen bir isim olmaması” dikkat çekici geldi bana doğrusu!
Para ve senetlerin kendisine teslim edildiği yönünde ifadeler mevcut.
Dosyada adı geçen ve ifadelerde görüldüğü kadarıyla işin içinde olan isimlerden Süleyman Aslan’la ilgili henüz adli bir işlem başlatılmış gözükmüyor.
Interpol'den "sınır ötesi organize suçlarla mücadele" deklarasyonu
Günümüzün en ciddi konuları arasında “sınır ötesi organize suçlarla mücadele” konusu var.
Son yıllarda Türkiye’nin yanı sıra dünyanın pek çok ülkesinin de baş belası.
Hele ki son zamanda ülkede sınır ötesi faaliyetlerde bulunan hem yerli hem de yabancı menşeili epeyce suç örgütü gün ışığına çıkarıldı. Daha da çıkarılacak gibi duruyor.
Uyuşturucu kaçakçılığından kara para aklamaya, sanal bahisten silah kaçakçılığına, göçmen kaçakçılığına kadar geniş suç yelpazesinde sınırların organize suç örgütlerince ortadan kaldırılması uluslararası suçla mücadele eden kuruluşların da gündeminde kuşkusuz.
Dünya üzerinde uluslararası alanda suçla mücadele eden en önemli kuruluşlar arasında Interpol yer alıyor.
Ülke kamuoyunun hiç yabancı olmadığı Uluslararası Kriminal Polis Teşkilatı’nın (Interpol) 100. kuruluş yıldönümü kutlandı geçen hafta.
Aynı zamanda 1923’de ilk kez kurulduğu Viyana’da 100. yılında yeniden biraraya gelen 91. Interpol Genel Kurulu, sınır ötesi organize suçlarla mücadele konusunda bir deklarasyon yayımladı kapanış toplantısında.
Her ne kadar ülkemiz medyasında pek dikkate alınmasa da, uluslararası üst düzey polis şeflerinin, genel kurul çalışmalarındaki öncelikli gündem maddesi bu başlıktı.
Interpol, deklarasyonda “sınır ötesi organize suçların; teknolojideki ilerlemeler, suç faaliyetlerinin evrimi ve suç grupları arasındaki artan bağlantılar nedeniyle büyüdüğü ve daha karmaşık hale geldiği” tespiti yapıldı.
Aynı zamanda deklarasyonda, küresel kolluk kuvvetlerinin birleşmesi ve kararlı bir şekilde harekete geçmesinin gerektiği görüşü açıklandı.
(Interpol Genel Kurulu’nun bu yılki buluşmasına Türk Interpolü’nden sorumlu Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan, Interpol Dairesi Başkanı Selçuk Sevgel ile birlikte katıldı. Önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu döneminde İstanbul’da yapılan Interpol Genel Kurulu’nda görev verilmeyen Çalışkan, bakanlıktaki görev değişimi sonrasında asli görevine döndü.)
Deklarasyonda dikkat çeken vurgular
Interpol 91. Genel Kurulu’nun Viyana Deklarasyonu’nda şu değerlendirmeler yapıldı:
- Sınıraşan organize suçlarla mücadele küresel bir ulusal güvenlik önceliği haline gelmelidir. Sınırların ötesinde çalışan organize suç grupları; toplumları, toplulukları ve ekonomileri baltalamaktadır. Birçok ülkede kolluk kuvvetleri, suçluların siyasi nüfuz satın alması, farklı kıtalardan siber saldırılar başlatması veya sınırötesi faaliyet göstermesiyle başa çıkamıyor. Bu sınırötesi suç salgını, küresel bir öncelik olarak en yüksek hükümet düzeyinde ele alınmalıdır. Dünyanın bu güvenlik krizini çözmek için birlikte çalışması gerekiyor.
- Suç faaliyetleriyle mücadele için daha fazla iş birliği kurmak gerekiyor. Ülkeler, artık sadece ikili veya bölgesel alışverişlere güvenemezler. Sınır ötesi bilgi paylaşımı esastır ve organize suçtaki önemli artışı yenmek istiyorsak istisna değil, norm olmalıdır.
- Artan bilgi paylaşımı polislik, adalet ve ulusal güvenlikten sorumlu karar vericilerin, daha fazla bilgi paylaşımının önündeki engelleri kaldırarak küresel bir yanıt oluşturma çabalarını uyumlu hale getirmeleri gerekir.
- Ön saflardaki polisin güçlendirilmesi gerekir. Her polis memuru, topluluklarını ve dünyayı koruyan zincirin bir halkasıdır. Ön saflarda bulunanlar ve sınırlarımızı koruyanlar da dahil olmak üzere her polis memuru, suç faaliyetlerini engellemek ve küresel suçla mücadele konusunda daha iyi teknolojik destek, eğitim ve bilgi sunmak için küresel veri tabanlarından ihtiyaç duydukları bilgilere erişebilmelidir.
- İnovasyon ve teknolojiye daha fazla yatırım yapılmalı. Küresel kolluk kuvvetlerinin teknoloji ve inovasyona yaptığı yatırım, suçlular tarafından geride bırakılıyor. Dünya çapında polisin sınırötesi organize suçları yenmek için gerekli araçlara sahip olmasını sağlamak için araştırma, geliştirme ve kapasite geliştirmeye yapılan yatırımlarda önemli bir artışa ihtiyaç vardır. Bir devrilme noktasındayız.
* * *
Interpol’ün dünya üzerindeki sınır ötesi organize suçlarla mücadele amacıyla uygulamak istediği yeni modelin şifreleri, Türkiye için de önemli kanımca.
Kamu güvenliğinin sağlanması amacıyla, önümüzdeki dönem alınacak suçla mücadele önlemlerinde Interpol’ün tavsiyelerine dikkat edilmesi gerekecek.
Tolga Şardan kimdir?Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor. |