Ayhan Bora Kaplan
Ankara’da suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan ve ekibine yönelik geçen eylülde başlatılan operasyonlarda, gözaltına alınan Serdar Sertçelik’in sosyal medyadan yayınladığı görüntü kaydının yankıları devam ediyor.
Dosya kapsamında şüpheli konumunda ifade verip iddianamede yer almasına karşın “gizli tanık” yapılan Sertçelik’in iddiaları yeni bir tartışma konusu başlattı.
Sertçelik’in iddiaları halen sosyal medyada yayında. İddiaları yeniden aktarmak yerine yaşananların ne anlama geldiğini anlatmaya çalışayım.
Kaplan soruşturmasını üç ayrı boyutta incelemekte fayda var. Her ne kadar üç boyut birbiriyle bağlantılı olsa da yine de farklı bakışla aktarmak anlamayı kolaylaştıracak.
Korsan CD’den milyon dolarlara uzanan yol
Önce Kaplan’dan başlayım. 2010’ların hemen başında basit bir korsan CD satıcısıyken, şimdilerde hakkında milyon dolarlarla rüşvet verdiği iddiası gündeme gelecek kadar paraya kavuşan Kaplan, kuşkusuz tek başına değildi, hiçbir zaman!
Arkasında siyasetin yanında polis ve adliye başta olmak üzere büyük bir kamu gücünü de aldı. Tabii ki bu işlerin her zaman karşılıklı olduğu da ortada. “Kazan-kazan- kazan” yönteminin hep kazandığı ortam yeşerdi, büyüdü. Sonunda kontrol edilemez hale geldiğinde Kaplan’a “dur” denmeye çalışıldı.
“Çalışıldı” diyorum, zira bugün gelinen tabloda, Kaplan ve ekibiyle ilgili yürütülmesi gereken adli soruşturma, sıradanlığını aşıp, sıra dışı konuma dönüştü.
Sebebi de dosya üzerinden kamu güvenliğini sağlamaktan çok bireysel, siyasi, tarikat ile cemaat merkezinde sürecin istismar edilmesi oldu maalesef.
Ankara Emniyet Müdürü’nün konumu
Ne demek istiyorum, açıklayım sırayla...
Önce Emniyet teşkilatı açısından bakalım yaşananlara.
“Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.” Bu atasözü bir kez daha vücut buldu, Kaplan soruşturması çerçevesinde.
Yakın zamanda “Emniyet içinde ekiplerin birbirleriyle savaş halinde olduğunu” Büyüteç okurları hatırlayacaktır.
Bu noktadan bakıldığında isimler üzerinde daha özel bilgiler vermek gerekecek.
Kaplan soruşturmasını yürüten Ankara Emniyeti’nin başına Soylu döneminden sonra Engin Dinç getirildi. Dinç’in mesleki kariyeri kamuoyunca yakından biliniyor.
Yanı sıra Emniyet İstihbarat hizmetlerinde uzun yıllar görev yapan Dinç’in sırtında Hrant Dink ve Eskişehir’deki akademisyen cinayeti var. Dinç, Dink konusunda aklanmış görünüyor. Ancak bu süreçte siyasetin devreye girip savcı değiştirilmesi dahil birçok etken tartışıldı. Bunu unutmamak lazım. Bu bir.
İkincisi; Dinç, emniyet içinde “Okuyucu” olarak bilinen Nurcu gruplara yakın olarak gösteriliyor. Zaten bunu kendisinin de çeşitli ortamlarda dile getirmekten kaçınmadığı biliniyor. “Okuyucular”, bir dönem aynı çatı altında bütünleştikleri Fetullah Gülen grubu, yani FETÖ ile düşman şimdilerde. Bu iki.
Soylu’nun ekibindeki Servet Yılmaz’ın görevden alınmasından sonra Ankara Emniyet Müdürü yapılacak isim üzerinde mevcut İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya çalışırken, Dinç’in Eskişehir’de birlikte çalıştığı Vali Erol Ayyıldız, Emniyet Genel Müdürü oldu. Dinç’in Emniyet Genel Müdür Yardımcısı olması planlandı.
Ancak iddiaya göre; Cumhurbaşkanlığı’ndan devreye girilmesiyle Dinç, Ankara Emniyet Müdürü yapıldı. “Yukarıdan” devreye giren ismin Cumhurbaşkanlığı Koruma Hizmetleri Genel Müdürü Ramazan Bal olduğu iddia edildi. Bal’ın Dinç’e geçmişten bugüne olan yakınlığını Emniyet’te hemen herkes biliyor artık. Bu üç.
Unutmadan, Soylu’dan sonra, emniyetteki kadro tasfiyesini de Dinç’ten başkası da ülke genelinde yapmadı. Bunu da belirtmek gerekir.
Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç
Soruşturmanın başındaki iki isim
Sıra geldi, Kaplan soruşturmasının başında yer alan ve gizli tanık olduğunu öne süren Serdar Sertçelik’in iddialarının merkezinde yer alan Organize Suçlarla Mücadele ve Mali Suçlarla Mücadele Şubesi’nden sorumlu Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik’e.
Kariyerinde daha önce de Ankara Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nde çalıştı. Ancak, Dinç’in Ankara’ya atanmasıyla birlikte bu şubeden sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcısı oldu. Dinç, en güvendiği isimlerden olan Çelik’i “sağ kolu” olabilecek yere atadı. Çelik de tıpkı Dinç gibi Nurcu olduğunu saklamıyordu. Emniyet koridorlarında bu yorumlar yapılıyordu. Yakın zamana kadar. Neden sakladığını birazdan okuyacaksınız.
Kaplan’a yapılan operasyonda başroldeydi. Kamuoyunun sonucunu merakla beklediği Kaplan soruşturmasının en tepesindeki isim.
Hafta sonu ilginç gelişme yaşandı.
4 Mayıs günü halen yurt dışında firari olduğu öne sürülen Serdar Sertçelik, vahim iddiaları ortaya koyduğu videoyu yayımladı.
5 Mayıs günü İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Sertçelik’in iddiaları çerçevesinde müfettiş görevlendirildiğini kamuoyuyla paylaştı.
Aynı gün Sözcü TV’de bir haber izledim tesadüfen. Kaplan soruşturmasını yürüten Çelik’in Antalya Emniyet Müdürü olarak atanacağı ve bu kararın kendisine sözlü olarak bildirildiği haber verildi.
İşin tuhafı, Antalya Emniyet Müdürü halen görev başında! Kaldı ki uzun yıllardır emniyeti takip eden bir gazeteci olarak hiç böyle bir atamaya tanık olmadım.
“Çelik, Antalya Emniyet Müdürü olarak görevlendirilecek” başlıklı aynı haberde kullanılan fotoğraf bu.
Fotoğrafta yer alan sağda çember içine alınmış olan kişi Murat Çelik. Kanımca asıl önemlisi solda oturan.
Soldaki isim, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Başdanışmanı Eyyüp Yıldız. 2023 Genel seçimlerinden Ankara’dan milletvekili adayıydı. Yıldız, aynı zamanda iş insanı ve kamuoyunda Menzilci olarak biliniyor. İhaleler aldığı, internetteki açık kaynak bilgilerinde mevcut. Yıldız, halen Emniyet Genel Müdür Yardımcısı olan Mahmut Çorumlu’nun KOM Başkanı olduğu dönemde, kurumun müdavimlerindendi. Kapılarda karşılandı, yolcu edildi. Kış bahçesinde ağırlandı hep.
Menzil cemaatinin polis başta olmak üzere bürokraside etkinliği malum. Nurcu olduğu bilinen bir polis müdürünün Antalya Emniyet Müdürü olacağı haberinin sosu da Menzilciliğiyle tanınan bir siyasinin hele ki iktidar ortağı partinin genel başkanına en yakın isimlerden birisiyle aynı karede yer aldığını gösteren fotoğraf.
Ayrıca, Sertçelik’in iddialarından hemen önce yine aynı konu çerçevesinde ortaya atılan başka bir iddia da Kaplan’la birlikte avukatı aracılığıyla Ankara’dan İzmir’e giden polislerin Kaplan’dan rüşvet aldıkları ve sürecin İzmir Emniyeti’ne bağlı İstihbarat Şubesi’nce tespit edildiği, alınan rüşvetten de Çelik aracılığıyla Menzil tarikatına 300 bin dolar aktarıldığı…
Nurcu polis müdürünün Nakşi bir cemaatle yan yana olması, hakkındaki iddialardan kurtulmak amacıyla “özel anlamı” bulunan bir fotoğrafla Antalya’ya İl Emniyet Müdürü olacağı haberinin muhalif bir kanalda yayınlanması, MHP ve Menzil bağlantısı kurulması, Menzil’e para aktarıldığı iddiası.
Sertçelik’in iddialarından yer alan diğer polis müdürü Şevket Demircan da yine Engin Dinç’le birlikte Ankara’da göreve başladı.
Konya’da görev yapan Demircan’ı beraberinde Ankara’ya getiren Dinç, Kaplan operasyonun başına koydu.
Tablo bu! Yorumu size bırakıyorum.
Hedefe alınan isimler
Sıra, Emniyet teşkilatı içindeki güç savaşlarına geldi.
Bu savaşı, bürokrasi içindeki genel tablodan bağımsız düşünemeyiz elbette.
Şöyle ki; daha önceki Büyüteç’lerde aktardığım üzere, şu anda Menzilciler, Nurcular, Milli Görüşçüler ağırlıklı faaliyette. Her grup, güç dengesini kendileri lehine çevirmeye çalışıyor.
Sertçelik’in ilk yayınında geçen siyasilerin hedef olarak seçilmesinin bir anlamı var kuşkusuz.
Örneğin Bekir Bozdağ. Geçmişte FETÖ lideriyle ilgili değerlendirmeleri halen sosyal medyada yayında. Bu yolla bürokraside canlanmaya çalıştığı öne sürülen FETÖ’ye karşı yapılmış hamle bu.
Süleyman Soylu’nun hedefe alınması, kendilerine Soylu döneminde yapılanların hesabının sorulması ve Ülkücü gruplara dirsek gösterilmesi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’ın adının geçmesi ise İlim Yayma Grubu'na yönelik mesaj. Milli Görüşçü tabanından geldiği bilinen İlim Yayma Grubu’nun Ankara’daki önemli isimlerinden Halim Hoca adıyla tanınan Halim Altunkal’ın dosyaya konulma girişiminin, Doğan’a mesaj olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Mücahit Aslan’ın ise durumunu anlatmaya sanırım gerek yok. Uzun süredir Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekibinde yer alan isimlerden.
İstihbaratçıların önlenemez yükselişi
Bu tablonun Emniyet’teki yansımasına gelince süreç şöyle seyrediyor.
Ankara Emniyeti merkezinde ortaya atılan iddialar, Dinç’in konumunda olumsuzluk yarattı ister istemez.
İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş’ın emekli olmasıyla boşalacak göreve halen hem İstihbarat Başkanı hem de Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı’nı yürüten Selami Yıldız’ın önü biraz daha açılmış oldu.
Dinç’in görevden alınması halinde Ankara Emniyet Müdürlüğü için geçen isim ise, yine halen Emniyet Genel Müdür Yardımcısı olan Mahmut Çorumlu. Gerçi Çorumlu, Soylu’nun kendisine vermek istediği Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nü kabul etmemişti ama şimdi Ankara Emniyet Müdürü olmaya aday.
Yıldız ve Çorumlu, Polis Akademisi’nden aynı dönem mezunu. Yani devre arkadaşları.
İlginç bir bilgi daha vereyim; Aktaş, Dinç, Yıldız ve Çorumlu’nun mesleki kariyerlerinde tek bir ortak noktaları var; Emniyet İstihbarat hizmetlerinde görev yapmış olmaları.
Dolayısıyla, meslek içinde operasyonel süreçleri daha yakından takip ettiler. Kimi zaman da süreçlerin içinde yer aldılar.
Belki ileri bir yorum olacak, Emniyet’teki son operasyonel süreçlerin içinde hep istihbaratçı isimler bulunması dikkat çekici.
Çünkü, istihbaratçılar çoğunlukla kafalarındaki şablona göre hareket etmekten kaçınmazlar. Lehte veya aleyhteki maddi delillerin pek önemi yoktur onlar için. Zihinlerdeki şablona göre çalışmayı tercih ederler genellikle.
Geçmişten bu yana örnekleri çok görüldü bu coğrafyada ne yazık ki.
Dolayısıyla yaşanan savaşa aynı zamanda “istihbaratçıların savaşı” demek yanlış olmaz kanımca.
YDK üyeliği ne olacak?
Bu arada Emniyet’i yakından ilgilendiren terfi ve emekli edilecek müdürlerin değerlendirmeye alınacağı Yüksek Değerlendirme Kurulu’nun (YDK) 2024’ün ilk toplantısının eli kulağında. Bir olasılık bugün ve yarın, bir olasılık ise hafta başında kurul toplanacak.
Mevcut il emniyet müdürleri arasından iki kurul üyesinin seçimi için geçtiğimiz günlerde oylama yapıldı. Seçime, Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç, İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş, Elazığ Emniyet Müdürü Adnan Karayel ve Çanakkale Emniyet Müdürü Selim Arıcı aday oldu.
Seçimi kazanan Dinç ve Arıcı oldu. Aktaş ve Karayel kaybettiler. Dinç, İstanbul Emniyet Müdürü’nü saf dışı bırakmayı başardı.
Ankara Emniyeti ile ilgili ortaya atılan iddialar sonrasında başlatılan müfettiş araştırması nedeniyle Dinç’in kurul üyesi olmasının askıya alınması gerektiği bilgisi kulislere yansıdı. Bu durumun gerçekleşme olasılığı düşük. Fakat, kurul toplanma gününe kadar müfettişlerin elde edeceği sonuçla Dinç’in üyelik meselesi yeni boyut kazanır.
Müfettişler neyin peşinde?
Önemli bir bilgi daha vereyim. Bakan Yerlikaya’nın onayıyla durumu araştırmak amacıyla hafta başında Ankara Emniyeti’ne gelen müfettişler ifade almaya başladı.
Yerlikaya’nın talimatı sonrasında ilginç bir gelişme yaşandı. Normalde böylesi süreçlerde İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu’ndan kıdemli Mülkiye Başmüfettişleri’ne görev verilir.
Ancak bu kez böyle olmadı. Aynı zamanda Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılığı’nı yürüten bir başmüfettiş başkanlığında ekip görev aldı.
Müfettiş heyeti, Sertçelik’in iddialarını araştırırken önce Sertçelik’in konumu mercek altına aldı. Gizli tanıkla ilgili evrakı inceledi. Elde edilen bilgiler çerçevesinde şubeden sorumlu Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik ve Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan başta olmak üzere şubede üst düzey yöneticiler ve Kaplan dosyasına bakan personelin ifadesini aldı.
Müfettişlerin, “anayasal düzenin değiştirilmesi girişimi” iddiasıyla araştırma yaptığı bilgisi var.
Hatta salı gününden itibaren başlayan ve gece yarısına kadar devam eden ifade alımında müfettişler pek görülmeyen uygulama gerçekleştirdi. Şöyle ki; ifadesine başvurulacak personelin odalarından çıkması yasaklandı. Sadece müfettişlerin ifade alması sırasında odalarından çıkmalarına izin verildi. Şüpheli ve bilgi sahibi sıfatıyla ifade verecek olanların birbirleriyle temas kurması önlendi böylelikle.
Ayrıca, bir de işkence ve usule aykırı işlem yapıldığı iddiaları var. Müfettişlerin, suçla mücadeledeki sistemin saygınlığını korumak amacıyla bu iddiaları da araştırmaları elzem elbette.
Kilit isimler ne dedi?
Peki soruşturmanın iki kilit ismi ne ifade verdi?
Emniyet Müdür Yardımcısı Çelik, hakkındaki iddiaları kabul etmedi. İşlemlerin mevzuat çerçevesinde yapıldığını vurguladı.
Diğer isim Demircan ise, topu amirlerine attı. Demircan, tüm işlemlerin sıralı üst amirlerinin bilgisi dahilinde yaptığını kaydetti. Demircan, verdiği bu bilgiyle aynı zamanda Çelik’i de ateşe attı.
Açığa alındılar
Müfettişler, düne kadar yaptıkları çalışmayı ön rapor halinde İçişleri Bakanlığı’na sundu. Bakanlıkta yapılan değerlendirme sonrasında Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nden sorumlu Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik, Şube Müdürü Kerem Öner ve Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan, müfettiş raporu sonrasında açığa alındılar. (Mevzuat gereği üç polis müdürünün kimliklerine ve silahlarına el konuldu.)
Dün akşam saatlerinde yaşanan bu gelişme, Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç’in konumunu daha da zorlaştırdı doğal olarak.
Yerlikaya’nın kızgınlığı
Hazırlayacakları rapora göre Bakan Yerlikaya işlem yapacak. Adı geçenler ya aklanacak ya da görevden alınacak.
Ortaya çıkan tablodan Bakan Yerlikaya’nın fazlasıyla rahatsız olduğu belirtiliyor, Bakanlık kaynaklarınca.
Zira göreve geldiğinden bu yana suçların önlenmesi ve suçluların yakalanması konusunda geçmişe göre daha fazla gayret gösteren Yerlikaya’nın, Türkiye’nin son dönemini ortaya koyan Ayhan Bora Kaplan soruşturmasıyla ilgili gündeme gelen iddialar çerçevesinde yakın çevresine kızgınlığını ifade ettiği de yine bakanlık kaynaklarınca ifade ediliyor.
On ayı bulan performansının bir gecede ortadan kalkacak olması ve yapılanların tartışmaya başlanması Yerlikaya’nın kızgınlığının ana sebebi.
Yerlikaya, kızgınlığının sonucu olarak üç polis müdürünü açığa aldı.
Sonuçta, önemli bir dönemden geçiyor Emniyet teşkilatı.
Gelinen bu noktada, bürokrasideki görevlendirmelerde liyakatin önemi bir kez daha öne çıkıyor.
* * *
Büyüteç’in en uzunlarından oldu bu yazı. Okuyanların sabrını zorlamadığımı umuyorum.
Tolga Şardan kimdir?Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor. |