Ankara'nın yeraltı dünyasını son yıllarda domine eden Ayhan Bora Kaplan ve ekibine yönelik savcılık soruşturması geçen hafta tamamlandı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, – siyaset / adliye / polisteki benzer bağlantıları göz önüne aldığında – Sinan Ateş'in öldürülmesinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen iddianameyi hazırlayamazken, geçen eylülde gözaltına alınan Ayhan Bora Kaplan ve ekibine yönelik adli soruşturmayı dört ayda tamamlayıp iddianameyi mahkemeye sundu.
Savcı Mustafa Kaya, Kaplan'ın da aralarında yer aldığı 61 sanık hakkındaki iddianamesinde, Kaplan ve örgüt yönetici olduğu ortaya çıkarılan beş sanık hakkında "ikişer kez müebbet hapis" ve 169,5 yıla kadar hapis cezası talep etti.
Savcılığın böylesi bir adli soruşturma yürütüp, okuyan hemen herkesin kolayca anlayabileceği bir iddianameyi kaleme almasının, bu satırların yazarını şaşırttığını söylemeliyim. Muhataplarınca bilinen ancak kamuoyuna yansımamış süreçlerin net biçimde ortaya konacağı bir iddianame olacağını düşünmediğimi itiraf edeyim.
İddianamede yer alan "sıradan" olayın perde arkası!
Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce yürütülecek yargılamaya esas olan iddianamenin ayrıntıları geçen hafta Asuman Aranca'nın, özel haberleriyle T24'te yayımlandı.
Bu nedenle tekrara girmek yerine, iddianamede yer verilen ancak olayının bir tarafının eksik kaldığı bilgiyi ve sonrasını tamamlamayı tercih ettim, bugünkü Büyüteç'te.
Şimdi yakın geçmişe dönmek gerekiyor, süreci iyi anlatabilmek için.
İddianamenin önemli olaylarından birisi, "Olay -B" olarak adlandırılan "kasten adam yaralama" eylemi.
Olayın özeti şöyle:
15 Şubat 2018'de, Ayhan Bora Kaplan'a ait Ankara'nın Gazi Osman Paşa semtindeki Albüm ve Tren adlı barında üç kişi ayaklarından vuruldu. Vurulanlar, aynı zamanda iş yerinde çalışan Berke Kırıcı, Serhat Tümer ve Serdar Hoşyiğit adlı üç personeldi.
Savcı, iddianamesinde olayı şu şekilde aktardı:
"(...) Müştekilerin (vurulan üç personel. Y.N.), 2018 yılı Şubat ayında Tren Bar ünvanlı iş yerine müşteri olarak gelen bir şahıs ile münakaşa ettikleri; münakaşanın kavgaya dönüştüğü; münakaşa yaşayan kişinin aracılar vasıtası ile suç örgütü kurucusu ve yöneticisi Bora Kaplan'a ulaştığı; suç tarihi olan 15/02/2018 tarihinde şüpheli Bora Kaplan'ın münakaşa yaşayan şahıs ile birlikte Tren Bar ünvanlı, kendisine ait iş yerine geldiği; suç örgütü kurucusu ve yöneticisi şüpheli Bora Kaplan'ın suç örgütü yöneticisi Kanber Keskin'e 'yanındaki kişi ile münakaşa yaşayan kişileri bul' şeklinde talimat verdiği;
Şüpheli Kanber Keskin'in güvenliklerden sorumlu suç örgütü yöneticisi olarak müştekileri tespit ettiği ve şüpheli Bora Kaplan'ın önüne getirdiği; şüpheli Bora Kaplan'ın müştekilere hitaben 'bu şahsa bu yapılır mı? Bu çocuğu kim dövdü?' şeklinde sözler sarf ettiği; şüpheli Kanber Keskin'in müşteki Berke Kırıcı'ya öne çıkması talimatı verdiği; müşteki Berke Kırıcı'nın öne çıktığı; bu esnada diğer müştekiler Serhat Tümer ve Serdar Hoşyiğit'in de öne çıkarak 'bu şahsı biz dövdük' dediği; bunun üzerine şüpheli Bora Kaplan tarafından diğer kişilerin dışarı çıkartıldığı, şüpheli Bora Kaplan'ın zilyedliğinde bulunan ve soruşturma kapsamında ele geçemeyen silah ile müştekilerin bacak kısımlarına müteaddit defalar ateş ettiği; ateş etme neticesinde müştekilerin bacaklarından yaralandığı;
Bora Kaplan'ın olay yerinden ayrıldığı; müştekilerin kimliği belirlenemeyen bir vale tarafından Hacettepe Hastanesi'ne götürüldüğü; olayın sağlık kurumu tarafından adli vakıa olarak nitelendirilmesi sebebiyle bizzat şüpheli Bora Kaplan tarafından icra hareketleri gerçekleştirilen suçun ve suç örgütünün deşifre olmaması için iş yerindeki delillerin yok edildiği ve suçun şüpheli Erdoğan Kaplan tarafından üstlenilmesinin sağlandığı; müştekilerin aleyhe beyan vermesinin önüne geçilmesi amacıyla para yardımında bulunulduğu (...)"
Uğruna üç personelin ayağından vurulduğu "hatırlı müşteri"
Savcılığın iddianamesindeki söz konusu olayın bir de mağdur tarafı yani Kaplan'ın üç adamının dövdüğü bir isim var kuşkusuz.
Savcılık, bu ismi merak etmediği için iddianameye almamış olsa gerek!
Sürece katkısı olması nedeniyle artık bu ismin kim olduğunu açıklamak zorunlu hale geldi.
Kaplan'ın adamlarının Albüm ve Tren adlı barda dövdüğü müşteri, ülkenin ünlü bürokratlarından Sadık Soylu'nun oğlu.
OIayın yaşandığı gece, Sadık Soylu'nun oğlunu tanımayan ve "patron nezdinde hatırlı müşteriyi" döven bar personeli, sonrasında 15 Şubat 2018 gecesi Kaplan tarafından "kendi usulünce" cezalandırıldı!
Doğrusunu söylemek gerekirse; olayın yaşandığı günlerde emniyet kulislerinde hemen herkes bu ismi biliyordu.
Kayıtlara girmemişti.
O günleri yakından izleyen bir gazeteci olarak ve artık zamanı geldiğini de düşündüğüm için, olayın asıl tarafının kim olduğunu kamuoyuna duyurmakta bir sakınca görmedim.
Neden polise ve savcılığa şikayetçi olunmadı?
Bu noktada, üç bar görevlisinden dayak yiyen bir müşterinin, neden polise veya savcılığa şikayetçi olmaması da ayrı konu elbette.
Ama şunu da eklemek gerekir ki; Ayhan Bora Kaplan'ın, 15 Temmuz 2016 gecesinde kimlerle telefonla görüştüğü, görüşme sonrasında kimin ya da kimlerin davetine icabet ettiği, başarısız darbe girişimi sırasında nerede görev aldığı ve sonrasında bugüne nasıl gelindiği sorularının yanıtlarını Büyüteç okurları yakın geçmişten biliyor!
Bilmeyenler veya merak edenler için soruların yanıtlarını içeren Büyüteç'in linkini buraya iliştirdim.
Bu Büyüteç'i okuduğunuzda süreci daha kolay anlama imkanını bulacaksınız kanımca.
* * *
Ankara'da sıradan bir "torbacı" iken ünlü bir organize suç örgütü liderine dönüşen ve başkenti kasıp kavuran Kaplan'ın süreci böyle başlayıp devam etti, görüleceği üzere.
Yarın devamı gelecek...
Tolga Şardan kimdir?Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor. |