Tolga Şardan

05 Şubat 2021

"Ankesörcü general" operasyonun düşündürdükleri

15 Temmuz'dan iki yıl sonra gözaltına alınıp işlem yapılan TSK mensubu Atasoy, nasıl KKK İstihbarat Başkanı oluyor? Atasoy'un terfinde kim ya da kimler referans oldu?

Türkiye'de kimi suç soruşturmaları var ki, bu dosyaları sadece suç bilimi ve hukuk çerçevesinde değerlendirmek ülkedeki siyasetin "eksik okunmasına" neden olur.

Yakın tarihimizde bunun pek çok örneklerini yaşadık, halen de yaşıyoruz.

Bu tür dosyaların mutlaka siyasi sonuçları olur.

Örneğin 1980'li yıllardan itibaren hayali ihracat konusundaki suç soruşturmaları iktidar ile muhalefet arasındaki siyasi rekabetin istikametini belirledi.

Ardından bankacılık sistemindeki yolsuzluk iddiaları aynı şekilde ülke siyasetine yön verdi.

1990'lı yılların hemen başında kurulan ve 2002'de AKP'in tek başına iktidar olmasına kadar geçen dönemdeki koalisyon hükümetleri döneminde yine rant ve yolsuzluk merkezli pek çok suç soruşturmasının ucu siyasilere uzandı.

AKP'nin iktidar olmasıyla birlikte geçen sürede benzer iddiaların sürekli gündemde kalması, ekonomik suçların yanı sıra kimi siyasi nitelikli dosyaların kamuoyunda tartışılmasının önünü açtı.

Siyasi nitelikli dosyalar her ne kadar çoğunlukla iktidar ile muhalefeti karşı karşıya getirse de zaman zaman iktidar partisi AKP'nin içindeki "grupların çekişmesine" neden oluyor.

Bu dosyaların içerikleri; kimi zaman ülkeyle sınırlı olurken, kimi zaman da Türkiye'nin dış dünya ile olan ilişkilerini derinden etkileyecek nitelikte gerçekleşiyor.

AKP içindeki dengeler

Mesela, FETÖ ile AKP arasında çarpışmaya neden olan 17-25 Aralık süreci.

Mesela, yine FETÖ ile iktidar arasında başka bir kavganın sebebi olan Hrant Dink suikastı soruşturması.

Mesela, iktidarı zorda bırakan Halkbank ve Man Adası konuları.

Mesela, TSK'ya ait Tank ve Palet Fabrikası'nın Katarlılara devri konusunda devam eden yargı süreci.

Mesela, Sezgin Baran Korkmaz ile Mübariz Mansimov'un dosyaları.

Bunlar iktidar ile muhalefeti karşı karşıya getiren akıllara ilk gelen konular.

Bir de iktidar partisinin içinde sıkıntı yaratan konular var elbette.

Gruplar arası çatışmalara, güç dengelerinin değişmesine ya da evrilmesine neden olan konular.

En başında da FETÖ ile mücadele geliyor bu konuların.

İzmir, Ankara ve İstanbul'da ayyuka çıkan FETÖ borsası iddiaları, FETÖ'nün AKP içinden tasfiye edilmesi gibi ara başlıklar iktidar partisinin kendi tabanında tartışılmasına neden oluyor.

İktidar partisinde tartışılan asıl önemli konu başlıklarından birisi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dan sonra parti içinde kimin başa geçeceği.

Bilindiği üzere AKP içinde -Cumhurbaşkanı Erdoğan ipleri elinde tutsa da- birden fazla grup var.

Milli Görüşçüler, ılımlılar, Erdoğan'ın yakın çevresindekiler, farklı siyasi yelpazede olup partiye sonradan katılanlar bunlardan bazıları.

İlk kez generale gözaltı

Şimdi burada kısa bir nefeslenip, AKP içindeki ekip mücadeleleri ile bağlantılı olduğunu düşündüğüm konuya geçelim.

FETÖ'nün devletten özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerinden temizlenmesi konusunda MİT – Emniyet – Savcılık üçgeninde uzun süredir çalışmalar yürütülüyor.

Bu çalışmaların merkezinde "ankesör – mahrem imam" bağlantılarının ortaya çıkarılması yer alıyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) bünyesinde yürüttüğü ankesör – mahrem imam soruşturmalarında ilk kez emekli üç generalin varlığı günışığına çıktı.

Generallerden en önemlisi 2020 Yüksek Askeri Şûra kararlarında albaylıktan tuğgeneralliğe terfi ettirilen ve aynı kararlar çerçevesinde KKK İstihbarat Başkanlığı'na atanan emekli Tuğgeneral Serdar Atasoy.

Kendisinin bağlı olduğu mahrem imam Yaşar Ö. ve yine kendisinden kıdemli iki emekli Tuğgeneral hakkındaki yakalama kararı sonrasında gözaltına alınan Atasoy'un ifadesinde anlattıkları ortada.

FETÖ'ye 1988 yılında henüz lise eğitimi döneminde katıldığını ve 1996'da Kara Harp Okulu mezuniyetinin ardından teğmenlik rütbesinin bizzat FETÖ lideri Fethullah Gülen tarafından takıldığını anlattı Atasoy.

Atasoy, 2015'de örgütle bağlantısını kestiğini ancak bu zamana kadar mahrem imam yapılanması içinde yer aldığını itiraf etti. Verdiği bilgiler nedeniyle Atasoy devlet nezdine "itirafçı" oldu.

Ankesör soruşturmasında itirafçı olan ve FETÖ içinde Servet kod adını kullanan Atasoy, daha önce 2017'de Erzincan'daki görevi sırasında FETÖ'den gözaltına alınıyor. Ancak savcılıktan serbest kalıyor.

Ardından yine 2017'de Erzincan'dan bu kez Malatya'daki 2. Ordu Komutanlığı emrinde Harekât Başkanlığı görevine getiriliyor!

Bu görevin şöyle bir önemi var. İkinci Ordu Komutanlığı'na bağlı tüm birliklerin tüm faaliyetlerinden haberdar olarak üst makamları bilgilendiriyor. Bunlara sınır ötesindeki TSK görevleri de dâhil.

Sonrasında Atasoy'un süreci zaten biliniyor.

Tuğgeneralliğin ardından KKK İstihbarat Başkanlığı, ankesör soruşturması, itiraflar, emeklilik ve gözaltına alınma.

Serdar Atasoy

Ankesörcü general soruşturmasının zamanlaması

Buraya kadar madalyonun bir yüzü diyelim.

Gelelim, madalyonun öteki yüzüne.

15 Temmuz'dan iki yıl sonra gözaltına alınıp işlem yapılan TSK mensubu Atasoy, nasıl KKK İstihbarat Başkanı oluyor?

Atasoy'un terfinde kim ya da kimler referans oldu?

Bile bile lades durumu mu var?

Soruların yanıtları adli yargılama sırasında ortaya çıkacak. 

Ancak üzerinde durulması gereken bir süreç daha var.

Atasoy hakkındaki soruşturmanın ne zaman başlatıldığı? Yani, soruşturma Atasoy terfi almadan mı yoksa terfi ettikten sonra mı başlatıldı?

Sorunun yanıtı şöyle bir durumun ortaya çıkmasına neden olur:

Atasoy'la ilgili soruşturma terfi ve görevlendirme sonrasında başlatıldıysa mesele yok.

Fakat eğer terfi öncesinde başlatılıp şüphelinin terfinden sonra yakalamaya dönüştüyse, terfin gerçekleşmesine referans olunması kapsamında siyasi bir sonuç çıkması muhtemel hâle dönüşür.