"Türkiye, uyuşturucu kaçakçılığında 'transit ülke'dir. Afganistan'dan Avrupa'ya gönderilen afyonun ve Avrupa'da üretilip Asya'ya gönderilen sentetik uyuşturucunun Türkiye üzerinden geçtiği…"
Türkiye'nin dünya uyuşturucu imali, dağıtımı ve satışında önemli bir nokta olduğunu anlatan bu cümleler, ABD'ce her yıl hazırlanan Uluslararası Narkotik Kontrol Stratejisi Raporu'ndan.
Dışişleri Bakanlığı'nca hazırlanan ve Senato'ya gönderilen 2022 yılı raporu, sadece dünyadaki uyuşturucu üretimi ve ticareti konusunda değil.
Aynı raporun içinde dünya genelinde suçtan elde edilen gelirlerin kullanımı, diğer deyişle kara paranın aklanmasının önlenmesi konusunda farklı bir rapor daha var.
Kara paranın aklanmasıyla mücadele başlıklı raporda tıpkı uyuşturucuyla mücadelede olduğu gibi Türkiye'nin suçtan elde edilen gelirlerin kullanımı konusundaki değerlendirmeler bulunuyor.
Çok uzun olmayan raporda önemli tespitlere yer veriliyor.
Rapordaki verilere bakıldığında, Türkiye'nin jeopolitik konumunun kara para aklanmasına uygun olduğu görüşü dikkat çekiyor.
Türkiye'de son dönemde yapılan adli soruşturmalarda yerli suç örgütlerinden daha fazla yurt dışı kaynaklı suç örgütlerinin faaliyetlerini göz önünde bulundurduğumuzda raporun ne demek istediği daha net anlaşılıyor.
Mültecilerin kullandığı merkez: Türkiye
Raporun önemli bölümlerini aktarmaya sıra geldi.
Önce Türkiye'nin mevcut konumundan bölümler aktaracağım. Ancak bu bölümde dikkat çeken bir nokta var.
Şöyle ki, son günlerde iç siyasette yeniden gündem olan sığınmacılar konusu ABD'nin hazırladığı kara parayla mücadele raporunda da bir kez daha karşımıza çıktı.
Raporda; Türkiye'nin, 4 milyon sığınmacının lisanslı ve lisanssız para havalelerinin birçoğunun merkezi olduğuna vurgu yapıldı:
"Türkiye'nin Avrupa ve Asya arasındaki stratejik konumu, her iki kıta ve ABD ile olan önemli ticareti, ticari ilişkileri ve siyasi açıdan çalkantılı ve demokratik olmayan ülkelere coğrafi yakınlığı, Türkiye'nin yasadışı finansla mücadele çabalarını zorlaştırmaktadır.
Türkiye'nin güney sınırındaki son çatışmalar bu tehditleri ağırlaştırdı. Türkiye, yaklaşık 4 milyon mülteciye hizmet veren lisanslı ve lisanssız para havalelerinin birçoğu için bir merkezdir."
FETÖ'ye odaklanan kara para aklama soruşturmaları
Raporda, Türkiye'de hükümetin kara para aklama soruşturmalarında FETÖ'yle bağlantılı konulara yoğunlaştığı açıklandı:
"Türkiye'nin kara parayla mücadele ve terörizmin finansmanı ile mücadele mevzuatı, uluslararası standartlara uygun. Bununla birlikte, Türkiye'nin az sayıda etkili kara para aklama kovuşturması ve el koyma eylemi devam etmektedir. Haciz eylemlerinin çoğu, Türkiye Hükümeti'nin terör örgütü olarak tanımladığı bir grup olan ABD'de ikamet eden Fetullah Gülen'in şüpheli takipçilerine odaklanıyor."
Güvenlik açıkları ve kara para aklama yöntemleri
Raporda, kara para aklamayla mücadeledeki güvenlik açıkları ve kara para aklama yöntemleri şöyle belirtildi:
"Türkiye, Afganistan'dan Avrupa'ya yasadışı afyon kaçakçılığı yapmak için kullanılan Balkan rotasının bir parçası. Suriye ve İran'dan göçmen kaçakçılığı için bir koridor. Ulusal risk değerlendirmesi, uyuşturucu kaçakçılığını, göçmen kaçakçılığını, insan kaçakçılığını ve yakıt kaçakçılığını en yüksek kara para aklama riski oluşturan suçlar olarak tanımlamaktadır."
Halkbank olayı raporda
Raporun dikkat çeken bölümlerinde birisinde önemli bir tespite yer verildi. ABD'deki siber dolandırıcılıktan elde edilen yasa dışı gelirler için varış noktası" tanımı yapılırken Halkbank olayı anlatıldı:
"Türkiye, ABD'de işlenen siber dolandırıcılıktan elde edilen yasadışı gelirler için bir varış noktasıdır. 2019 yılında, çoğunluğu devlete ait bir banka olan Halkbank, ABD'de dolandırıcılık, kara para aklama ve ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarından kaçmak için milyarlarca dolarlık bir plana katılmakla suçlandı.
Paravan şirketler, yasadışı gelirleri meşru gelir olarak gizlemek için kötüye kullanılıyor. Lisanssız para havaleleri, toplu nakit taşır ve yasadışı gelirleri finansal sistem üzerinden taşımak için banka hesaplarını kullanır. Ayrıca, sanal para birimi yeterince düzenlenmemiş ve denetlenmemiştir. 1 Ocak 2020 tarihi itibarıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), ödeme hizmeti sağlayıcıları ile elektronik para kuruluşlarını lisanslamakta ve denetlemektedir."
Hassas silahların yayıldığı merkez
Raporda Türkiye hakkında yapılan farklı bir eleştiri ise şöyle:
"Türkiye, uluslararası yasaları atlatmaya çalışan ülkelere yakınlığı nedeniyle hassas teknolojilerin ve silahların yayılması ve ticareti için bir merkezdir. Bu tür öğelerin birçok kaçakçısı, yetersiz müşteri durum tespiti prosedürleri nedeniyle finansal kurum hesapları oluşturabilir."
Kuzey Kıbrıs'taki kumarhaneler ve para akışları
Raporun ilginç bölümlerinden birisi ise; son dönemde, özellikle Halil Falyalı'nın öldürülmesi sonrasında Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında ortaya çıkan suç örgütlerinin faaliyetlerine yönelik tespitler oldu.
Raporda şöyle denildi:
"Türkiye, Kuzey Kıbrıs'a bağlı kumarhaneler aracılığıyla kara para aklama ile etkili bir şekilde mücadele etmek için mevzuat veya metodolojilerden yoksundur. ABD kolluk kuvvetleri, İstanbul'dan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne akan artan miktarda yasadışı geliri takip etti."
STK'ların denetlenmesindeki eleştiri
Senato'ya sunulan raporda, Türkiye'de faaliyet yürüten ve "kâr amacı gütmeyen organizasyonlar" olarak tanımlanan dernekler ve vakıflar gibi sivil toplum örgütlerinin kara parayla mücadele çerçevesinde "yeterli şeklide" denetlemediği görüşüne yer verildi.
2020'de hükümetin bu konudaki eğitimleri artırdığına dikkat çekilirken, şu ifadeler kullanıldı:
"Türkiye'nin 120 bin kâr amacı gütmeyen organizasyonu, kara para aklama faaliyetleri açısından düzenli olarak denetlenmiyor ve yeterli kara para aklamayla mücadele rehberliği almıyor. Hükümet en riskli 747 kâr amacı gütmeyen organizasyonu belirledi ve onları daha fazla denetime tabi tuttu. Yabancı kâr amacı gütmeyen organizasyonlar artık yıllık denetimlere tabidir. 2020'de hükümet, denetçiler ve kâr amacı gütmeyen organizasyonlar için kara parayla mücadele erişimini ve eğitimini artırdı. Türkiye'nin haciz yasalarının bir parçası olarak varlık paylaşımı hükümleri yoktur."
Kara para soruşturmalarındaki şüpheli işlemler
ABD'nin raporunda 2019 yılı itibarıyla şüpheli işlemlerin takibi çerçevesinde Türkiye'de yapılan inceleme ve araştırma sonuçlarına vurgu yapıldı.
"Türkiye, kara para aklamayı etkili bir şekilde tanımlama, soruşturma ve başarılı bir şekilde kovuşturma kapasitesinden yoksundur. 2013'ten bu yana, kara para aklama kovuşturmalarının ve mahkumiyetlerinin sayısı, dosyalanan şüpheli para işlemlerin hacimleri ve öngörülen suç soruşturmalarıyla orantısız olmuştur. 2019 yılı boyunca, yaklaşık 365 bin şüpheli para işlemi, 11 kara para aklama mahkumiyetiyle sonuçlandı. Yaklaşık 290 bin şüpheli para işlemi cezai soruşturması, 50'den az kara para aklama mahkumiyetiyle sonuçlandı. MASAK, 2019 yılında 203 bin 786 şüpheli para işlemi olduğunu bildirdi. 2019 yılında toplam 220 kovuşturma yapıldı."
Kolluk kuvvetleri birlikte çalışmaya kapalı
Türk kolluk kuvvetlerinin ABD makamlarıyla birlikte çalışmasına açık olmadığı vurgulanan raporda, "ABD Uyuşturucuyla Mücadele Teşkilatı (DEA), 2020 yılında Türkiye'deki potansiyel uyuşturucu kaçakçılığı veya kara para aklama soruşturmalarını kendi başlarına veya DEA ile ortaklaşa takip etmelerini sağlamak için Türk kolluk kuvvetlerine bilgi sağlamıştır. Türk kolluk kuvvetleri, ABD hükümetinin soruşturma açmak için Türkiye ile birlikte çalışma çabalarına açık değildi" denildi.
Diğer konular
Raporda yer alan diğer görüşler ise şöyle:
"Türkiye ve ABD'nin gümrük konusunda karşılıklı yardım anlaşması var. ABD İç Güvenlik Soruşturmaları birimi; hem Türk Ulusal Polisi, hem de Ticaret Bakanlığı Gümrük Muhafaza ile ortaklıklar kurarak Orta ve Güney Amerika'dan kaynaklanan uyuşturucunun yasaklanmasını sağladı. Türk kolluk kuvvetleri, İç Güvenlik Soruşturmaları birimi ile işbirliği içindedir, koordineli soruşturmalara katılır ve proaktif olarak bu konularda ABD'den yardım ister.
Türkiye'nin kara para aklamayı kriminalize etmesi ve varlıklara el koyma konusundaki yasal yetkisi çoğunlukla uluslararası standartlara uygundur. Türk mevzuatı müşteri durum tespiti ve şüpheli işlemler raporlamasını zorunlu kılmaktadır."