Suriye “İhvan”ı
Müslüman Kardeşler’in İslam dünyasında Mısır dışına çıktıkları ilk yer Suriye’dir. Örgüt, bu ülkede 1930’ların ortasından itibaren belirmeye başlar. Mısır’a okumaya gidip örgütün oradaki faaliyetlerinden etkilenen öğrenciler Suriye’ye döndüklerinde "İhvan”ın ilk tohumlarını atmışlardır. Ancak kurumlaşma, El Ezher’e hukuk okumaya giden ve 1941’de Hasan el-Benna ile yakın temasa geçen Mustafa es-Sıbai öncülüğünde gerçekleşmiştir. Sıbai, Müslüman Kardeşler’in Suriye kolunun ilk lideri olarak kabul edilebilir. Örgütün merkez karargâhı Halep’tedir.
Önceleri Fransız manda yönetimine karşı İslâmî bir sosyopolitik düzen arayışını seslendiren örgüt, bağımsızlık sonrası süreçte ülkede hâkim olan modernist, laik ve “sol” havaya karşı da aynı arayışı sürdürmüştür. Özellikle de sosyalist bir pan-Arabizmi ideolojik mihver edinen Baas iktidarına karşı keskin ve kararlı bir mücadele içerisine girilmiştir.
Örgütün bu ülkedeki kitle desteği kentli küçük esnaf ve zanaatkârlardan geldi. Kırsal kesimden ve kentli orta sınıflardan hatırı sayılır bir destek söz konusu değildir. İsrail’in kurulması ve 1948 savaşında İsrail karşısında Arap yenilgisi, “İhvan”ın Suriye’de siyasal olarak iyice kristalleşmesine yol açmıştır.
Baas’la Gelen Yasaklama
1963 yılındaki “Baasçı” askeri darbe sonrasında Müslüman Kardeşler’in Suriye’de faaliyetine yasak getirildi. Bir Ortodoks Hıristiyan olan Mişel Eflak ile Sünni Müslüman Salah el-Bitar tarafından İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan Baas Partisi, ideolojik çizgisini hem sosyalizm hem de İslâm’la bağlaşık bir Arap milliyetçiliğine dayandırmıştı. Bir “Arap Rönesansı” gerçekleştirmek amacıyla ortaya çıkan Parti’nin programında sosyalizm, Arap milliyetçiliğini hayata geçirmek için temel gereklilik olarak tespit edilmiştir. Bu çerçevede İslâm, Araplığın tamamlayıcı unsuru olmaktan ibaret sayılmaktaydı.
İslâm’ı “Araplık” karşısında ikincilleştiren bu Baasçı anlayış, tabii ki “İhvan”ın politik-ideolojik pozisyonu açısından kabul edilemez bir “anomali” olarak örgütün Suriye’de mücadelesini odaklaştırdığı ana hedefi belirlemiştir.
Esad’la Gelen Yumuşama
1970’de iktidara gelen Hafız Esad’ın başlangıçta Müslüman Kardeşler’in desteğini aldığı söylenebilir. Bunda Esad’ın tüketim malları üzerindeki gümrük denetimini yumuşatması ile küçük ve orta ölçekli özel girişimi teşvik etmesinin payı büyüktür. Çünkü bunlar örgütün Suriye’de bel kemiğini oluşturan şehirli tüccar ve küçük üreticiyi memnun etmiş ve onların rejime yönelik tepkilerini sönümlendirmiştir. Kendisinden önce iktidarda olan ve Araplığı İslâm’dan, dini de devletten ayırma yoluna gidip çoğunluğu Sünni-Müslüman ülkede ciddi rahatsızlıklara yol açan Salih el-Cedid’in aksine Esad, dinî bir görüntü vermeye ve Sünni ulemâ ile yakın ilişkiler kurmaya özen göstermiştir.
'İhvan'ın Esad Karşıtı Eylemleri
Ancak 1973’te işlerliğe sokulan yeni anayasa, “İhvan” yanlısı ulemânın ciddi tepkisiyle karşılaşmıştır. Anayasanın “laik” ve “ateist” nitelikli olduğu gerekçesiyle saldırıya geçen ulemâ, İslâm’ın devletin dini olarak kabul edilmesi talebinde bulundu.
Esad 1976’da bir yıldır devam etmekte olan Lübnan iç savaşına bu ülkedeki Marunî Hıristiyanlardan yana müdahale edince Müslüman Kardeşler’in öfke ve nefretini daha da üzerine çekti. Suriye’nin Sovyet silahlarına ve danışmanlarına giderek artan bağımlılığından, hükümetin rüşvet ve suistimallerinden ve yüksek enflasyondan kaynaklanan rahatsızlıkları da değerlendiren örgüt, Esad rejimini hizipçilikle ve “bozuk Müslümanlar”dan müteşekkil olmakla itham etti.
Cihat Çağrısı
Esad’ın Lübnan iç savaşına müdahalesinin hemen ardından Müslüman Kardeşler, Suriye’de rejime karşı cihat ilan etmeye karar verdi. Baasçı bürokratlara, Alevi liderlere, gizli servis üyeleri ve istihbaratçılara yönelik suikastlar birbirini izlemiştir. 1979’da Halep Harp Okulu’nda bir Sünni subayın da işbirliğiyle 200 Alevi öğrencinin üzerine büyük çaplı silahlar kullanılarak açılan ateş sonucunda 83 öğrenci öldürüldü. Örgüt, yalnızca Alevileri değil ülkedeki Sovyet askeri ve sivil danışmanları ile hükümet yanlısı ulemâyı da hedef olarak belirlemiştir.
Rejim, Halep’te öldürülenlerin “intikamını” 1980 Ağustos’unda yine aynı şehirde güvenlik kuvvetlerine ateş açıldığı söylenen bir binadaki 80 kişiyi dışarı çıkarıp anında infaz ederek almıştır. Ancak bunun öncesinde Esad’ın gerginliği yumuşatma yolunda ödün olarak değerlendirilebilecek bazı uygulamalara gittiğini de kaydetmek gerekir. O, 200 kadar siyasi suçluyu serbest bırakmış; halkın hoşlanmadığı, şikâyetçi olduğu bazı valileri görevden almış; devlet tarafından işletilen şirketlerin başındaki yöneticilerden 25’ini rüşvet, yolsuzluk ve yetersizlikleri nedeniyle uzaklaştırmıştır.
Esad’dan 'İhvan'a Yasak
Muhalifleri Esad’ın bu tasarruflarını zayıflık olarak değerlendirdiler. Ocak 1980’de Şam’da ona karşı başarısız bir suikast girişiminde bulunulunca rejim, taviz ve uzlaşma yolunu terk ederek sert bir baskı politikasına yöneldi. Güvenlik güçleri hapiste bulunan 100’den fazla “İhvan” üyesini infaz ettiler. Temmuz 1980’de parlamento Müslüman Kardeşler’e üyeliği, hatta onunla bağlantıyı devlete karşı suç sayıp ölüm cezasına çarptıran bir yasa çıkardı. Müteakiben yukarıda kaydedilen Halep’te 80 kişinin katledilmesi olayı gerçekleşmiştir.
Hama Katliamı
Şubat 1982’de Hama’da Müslüman Kardeşler öncülüğünde başlatılan ayaklanma, rejim tarafından büyük çaplı ve daha önce görülmedik şiddetle, tam anlamıyla bir kitlesel kıyıma gidilerek bastırıldı.
Beşar Esad’la Demokratikleşme Umutları
Örgütün en güçlü olduğu ikinci ülke Suriye’nin liderinin, Müslüman Kardeşler’in “anavatanında” yaşananlara paralel olarak hemen reform politikalarına hız kazandırmasını, “Mübarek’ten sonra “çanlar kimin için çalıyor?” sorusunun muhatabı olmak istemediği şeklinde yorumlamak da yanlış olmasa gerektir.
BİTTİ
'Müslüman Kardeşler Nedir, Ne Değildir? – 4' haberi için tıklayınız...
'Müslüman Kardeşler Nedir, Ne Değildir? - 3' yazısı için tıklayınız...
'Müslüman Kardeşler Nedir, Ne Değildir?- 2' yazısı için tıklayınız...
'Müslüman Kardeşler Nedir, Ne Değildir? - 1' yazısı için tıklayınız...