Tayfun Atay

11 Aralık 2011

Milyonerin dayanılmaz sıkkınlığı...

Uzun zamandır izlemiyordum, o yüzden sanırım bir hayli 'Fransız' kalmışım.

Uzun zamandır izlemiyordum, o yüzden sanırım bir hayli 'Fransız' kalmışım. 'Kim Milyoner Olmak İster?'de tempo, ritm ve etkileşim bakımından önceki sürümlerden ('Kim 500 Milyar İster?'; 'Kim 500 Bin İster?') farklılaşma, beni bir hayli şaşırttı.



Programı popüler kültür tarihimizde kültleştirecek nokta, malum, sunucusunun o unutulmaz sesiyle duymaya alıştığımız “Son kararınız mı?” sözü… Onu yeni sürümde daha çok yarışmacılardan duyuyoruz. Soruya cevap verip hemen ardından “Son kararım”ı yapıştırıyorlar ve çabucak diğer soruya geçiliyor.


Belli ki yarışmacı enflasyonu var. Program da galiba o yüzden hız kazanmış, ama çok bariz bir acelecilik anlamında hız kazanmış. Tüm format, onun bir parçası olan sunucu da dahil, sanki “Hadi, acelemiz var” der gibi yarışmacılara…


Halbuki o eski sürümlerde her şey (ağır değilse de) daha bir ağırlıklıydı. Cevap sonrasındaki gergin bekleyiş ve havaya hâkim olan hoş gerilim… Hele tiyatro sanatçısı (aynı zamanda yönetmen) sunucu Kenan Işık’ın, eğlence endüstrisi içinde olsa bile yine de o ‘zanaatkârane’ performansı?! Ses kullanımından duruşuna ve yumuşak bir gülümsemeyle buluşturduğu o kartal keskinliğindeki bakışına kadar!


Şimdi bunlardan eser yok. Çünkü bunlara gerek yok. Zanaatkârane bir motivasyona hiç ihtiyaç duymayacak kadar, azami düzeyde endüstriyelleşmiş durumda bu yarışma-şov… Adeta ‘seri üretim’ söz konusu ve Işık da otomatiğe bağlamış olarak götürüyor programı… Bir-iki ‘karikatür’ yarışmacının komik performansına tepki dışında alabildiğine donuklaştığını fark ediyoruz. Bıktığını da tahmin ediyoruz. Ve “İş olsun, torba dolsun” modunda olduğu hissine kapılıyoruz.


Bu zevksiz program, sürekliliğini reytingden ziyade ‘talep’e borçlu gibi… Yarışmacı kuyruğu uzun mu uzun… Geçen hafta ekrandaki yarışmacı (Boğaziçi mezunu, emekli mühendis) yanlış hatırlamıyorsam bir yıldır (iki miydi?!) yanıt beklediğini söyledi (önceki sürümlere de müracaat etmiş anlaşılan).


Evet, herkes milyoner olmak istiyor. En azından, baştaki iki ‘kebap’ soru nedeniyle cebe bir ‘binlik’ atmak da hemen hemen garanti… O zaman bu program bitmez. ‘Kuyruk’ erimiyor ki bitsin!..


Işık’ın da işi zor ama… Ne yapsın?! Kilitli İstanbul trafiğinde uçsuz bucaksız kuyruk oluşturmuş araçlara bir trafik polisi nasıl bakıyorsa, muhtemel ki o da yarışmaya ve yarışmacılara öyle bakıyor. Ama “Benden bu kadar” deyip kenara çekilerek ‘Macbeth’le, ‘İvan İvanoviç’le, ‘Afife Jale’yle, ‘Matmazel Helsinka’yla, ‘Abdülcambaz’la takılmaya da pek niyetli görünmüyor.
Eli mahkûm olsa gerek. Kim milyoner olmak istemez ki?!

(Radikal - Hayat)