Selda Bağcan, Aleyna Tilki ile düet yaptı ya, Özdemir Erdoğan açmış ağzını yummuş gözünü… Söyledikleri hem Selda açısından hem Aleyna açısından yenilir yutulur türden değil.
Önce 19 yaşındaki Aleyna Tilki için söylediklerine bakalım:
“Aleyna Tilki diye bir kız var, plak yapmış. ‘O sen olsan bari’ diyor. Seksten bahsediyor. ‘Ben nasılsa bunu yapacağım biriyle; o sen ol bari’ diyor bu kız. Böyle bir şarkı yapmış. Bu kızı 12-20 yaş arasındaki kızlarımıza rol model olarak gösteriyorlar.”
Sonra devam ediyor Özdemir Erdoğan ve biz de aktarmaya devam edeceğiz ama bu sözlerdeki ciddi sorunların altını çizmeden geçmek olmaz.
“Aleyna diye bir ‘kız’ var; bu ‘kız’ plak yapmış, bu ‘kızı’ rol model gösteriyorlar” şeklinde belirginleşen “asimetrik” tavrı hadi Aleyna da biz de “yaşa hürmet” diyerek sineye çekelim! Ötesi çok daha vahim. Özdemir Erdoğan, birkaç yıl önce gündeme gelen, siyasi iktidarın tepe noktasından öğrenci evlerini kasıtla gencecik insanların kafasından aşağı kaynar su gibi boca edilmiş “Kızlı-erkekli alem yapıyorlar” sözlerindeki taassubî çarpıtmayla yarışırcasına seksle ilişkilendiriyor Aleyna’nın şarkısının şu sözlerini:
“Çaldığın o kalbi yerine koy lütfen
Eğer hislerinden pek emin değilsen
Aradığın aşksa en güzelinden
O zaman başka
Açarım kapıları hazırım dünden
O sen olsan bari, sen olsan bari
Hazırım diyorum dünden
Düşmüyorsun dilimden
Olan olmuş zaten
O sen olsan bari
Bendeki bu sihri keşke görebilsen
İnan oynatırdın aklını yerinden
Aradığın aşksa en özelinden
O zaman başka
Açılır kapılar buyurun önden”
Bu sözlerde “aşka”, hadi biraz da zorlarsak tutkulu (ateşli) bir aşka davet bulabilirsiniz.
Ama bu sözlerde dosdoğru ve salt “sekse davet” buluyorsanız eğer, işte o zaman, üniversiteli gençlerin evlerde kalmalarını “Kızlı-erkekli alem yapıyorlar” diye anlayan zihniyetten pek farkınız kalmaz.
Türkiye’de popüler müzik alanında (“fantezi”, “pop-alaturka”, “özgün müzik”, hepsi dâhil) Aleyna Tilki’nin bu şarkı sözlerinden çok daha radikal, doğrudan ve “damardan” bir şekilde cinselliği vurgulayan sözler bol miktarda karşımıza çıkmıştır. Ve benim kişisel görüşüm, cinsellik hayatın içinde varsa, şarkıda da türküde de öyküde de filmde de olur şeklinde, ama bunu ayrı bir konu sayıyor ve geçiyorum. Esas belirtilmesi gereken nokta şu ki Aleyna’nın mevzubahis şarkısının sözleri, nice şarkı sözü yanında çok masum ve “edepli” kalmakta…
***
Tabii aynı zamanda şunu kaydetmek gerekir ki muhafazakâr ya da gelenekçi çizgide, çok daha “mazbut” bir pozisyondan müzik yapmanın önünde de hiçbir engel yoktur. Böylesi bir pozisyondan da sanatsal, estetik, manevi kıymeti çok büyük eserler verebilirsiniz ve Özdemir Erdoğan işte tam da böyle, sanatı önünde saygıyla eğilmek gereken, eğildiğimiz bir insandır.
Ancak böyle bir sanatçı çıkıyor ve Aleyna Tilki’nin yukarıda sözleri aktarılan şarkısında seksten bahsedildiğini söylüyorsa, bu memlekette aşkı anlatacak şarkı sözü ne kolay kolay yazabilir ne de okuyabilirsiniz.
Dahası, bu memlekette o hepimizin diline, zihnine, kalbine nakşolmuş “İkinci Bahar’ı da söyleyemezsiniz!..
Sahi, Aleyna’nın o şarkı sözlerinde “seks kokusu” alıyorsanız, Sezen Aksu şaheseri “İkinci Bahar”ı nasıl benimseyip, yorumlayıp söyleyebildiniz yıllar boyunca, buna şaşmamak mümkün değil:
“Gamze gamze bir gülüver şimdi
Beni göğsüne alıver şimdi
Mevsimi geldi susadım aşka
Benimle bir bütün oluver şimdi”
Peki şimdi çıksa biri ve Aleyna Tilki için kullandığınıza benzer bir üslupla, “Özdemir Erdoğan diye bir adam çıkmış, ‘Benimle bir bütün oluver şimdi’ diyor, düpedüz seksten bahsediyor. ‘Aşka susadım, gel birleşip bütünleşelim’ diyor bu adam” şeklinde konuşsa…
“Yazıklar olsun sizin şu karanlık, kirli, çağdışı, ha bire belden aşağı çalışan kafanıza da bilinçaltınıza da” diye tepki gösteririz değil mi?..
Aleyna, “Aradığın aşksa en güzelinden//Açarım kapıları hazırım dünden” diyor.
Siz, “Mevsimi geldi susadım aşka//Benimle bir bütün oluver şimdi” diyorsunuz.
Aleyna seksten bahsediyorsa, siz neden bahsediyorsunuz?!..
***
Devam edelim sözlerine Özdemir Erdoğan’ın ve bakalım, Selda için ne diyor:
“Birkaç tane özgün dediğimiz insan kalmıştı Selda Bağcan gibi, onu da Aleyna Tilki’yle konsere çıkardılar. Çıktı ve birçok kişiye ‘Yazıklar olsun’ dedirtti. Yazıklar olsun! Omurgalı bir sosyal demokrat değilmiş demek ki. Kendine sosyal demokrat diyen, omurgalı bir kişi bunu yapmaz. Bir sanatçıya önce kişilikli bir kimlik lazım.”
Selda Bağcan’a bu sözleri reva görmek çok büyük haksızlık ve acımasızlık.
Selda da Özdemir Erdoğan gibi büyük bir sanatçı. Bu coğrafyanın bir müzik efsanesi, abidesi, azizesi…
Tabii şu farkla ki Selda Bağcan hep bir politik dinamizm eşliğinde icra etmiştir müziğini.
1948 doğumlu Selda Bağcan, bu memlekette 1960’lardan itibaren Anadolu-rock olarak yaygınlaşmış müzik yelpazesinin en protest dilimlerinde oldu, orada kendini gerçekleştirdi hep…
1970’lerden itibaren yükselen müzik kariyerinde hep bir “sosyalist-ütopya”dan yana attı kalbi…
Türkiye’de sol/sosyalist hareketin mücadelesini, azmini, romantizmini besledi, hep emek emek…
Ve bu yaptıklarının tadını çıkarmak, sefasını sürmek ne kelime, hep ezasını-cefasını çekti.
12 Eylül faşizminin gadrine en çok uğrayanlardan oldu. Memleketin en büyük seslerinden biri olarak zindanlara buyur edildi. Yurt dışına çıkması yasaklandı yıllarca.
Ama Selda hep halkın yanında, egemenlerin karşısında, zalim iktidarların canına kıydığı, katlettiği insanların sesi olmaya devam etti.
Türkiye bugün Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını (“Denizlerin Dalgasıyım”), Uğur Mumcu’nun katledilmesini (“Uğurlar Olsun”) ve bir ölçüde de Sivas Katliamı’nı (“Sivas’ın Yolları”) teslimiyetten uzak bir dirençle hiç unutmuyorsa eğer, bunda Selda’nın o muhteşem sesiyle yaptığı “lirik” katkının payı çok ama çok büyüktür.
O yüzden bugün 7’den 70’e herkesin sevdiği, bağrına bastığı, baş tacı ettiği bir sanatçı Selda Bağcan…
***
Evet, 7’den 70’e… Ve öyle olduğu için işte 70’lik Selda, torunu yaşında, “Z-kuşağı”ndan bir çiçeği burnunda şarkıcının konserinde kendisiyle, daha doğrusu sesiyle özdeşleşmiş “Gesi Bağları”na düet çerçevesinde eşlik etmek üzere sahneye çıktığında yine torunu yaşında Aleyna hayranı bir kalabalık tarafından büyük sevgi ve coşkuyla karşılanıyor.
Aleyna hayranları, büyükanneleri yaşında bir kadının nasıl “gencecik” devleştiğini görüyor; gençliğin yaşla olduğu kadar ruhla, canla, kalple de olabileceğini anlıyorlar.
“Deniz’ler” gibi, Uğur Mumcu gibi, Sivas’ta katledilen canlar gibi, Selda’nın da hep ama hep genç kalanlardan olduğunu fark ediyorlar!..
***
Elbette hiç kimse kusursuz değil ve Yeni Milenyum’un şafağında (2000 yılında) doğmuş Aleyna Tilki de kusursuz değildir. Onun bir parçası olduğu kuşak, kusursuz mudur, hayır değildir.
Sorunlu mudur, evet; rahatsız mıdır, evet; üzücü/düşündürücü motivasyonlarla, yönelimlerle, eğilimlerle yüklü müdür, evet.
Çevremizden, çocuklarımızdan, öğrencilerimizden gayet iyi biliyoruz bunu.
Hayata “Mobil”le doğmuş; salt görsellik evreninde nefes alıp veren; kitap okumak yerine kitabın kapağının fotoğrafını cep telefonuyla çekip “paylaşan” bir kuşak bu!..
Bu kuşağı ne hiçe sayabiliriz ne de hor görüp küçümseyebiliriz. Aksine onlarla konuşmak, kaynaşmak ve bir geleceği “kazanmak” durumundayız.
Çünkü bu kuşak, bizim geleceğimiz.
Selda, Aleyna’nın konserinde sahnede belirdiğinde işte böyle bir konuşma, kaynaşma, kazanma durumuna dair içimizde bir umut beliriyor.
***
Aleyna bir gece rüyasında Selda’yı görmüş, sonra uyanınca ağlamış, ardından Selda onu aramış, böylece konuşmuşlar kaynaşmışlar, nihayetinde de işte konserde buluşmuşlar.
Özdemir Erdoğan, Aleyna diye bir “kız”ın 12-20 yaş arasındaki kız çocuklarımıza rol model gösterildiğini, sözlerinin akışından anlaşıldığı üzere yakınarak, olumsuzlayıcı vurguyla ifade ediyor.
Aleyna, “rol-model” olduğu o kuşağın önüne, hayranı olduğu, anneannesi yaşında ve sadece Türkiye’nin değil, dünyanın müzik kültürüne ve tarihine mal olmuş bir sanatçıyı, Selda Bağcan’ı çıkarıyor.
Ve onunla bu coğrafyada yüzyılların içinden süzülüp gelen muazzam bir geleneği, geleceğe taşıyor:
“Gesi bağlarında dolanıyorum
Yitirdim yârimi aranıyorum
Bir çift selâmına güveniyorum
Gel otur yanıma hallarımı söyleyim”
Böylece Aleyna, hem bir parçası, hem de rol model oluğu Z-kuşağını buluşturuyor “T-kuşağı” ile; yani çoktan “T’arihe mal olmuş”, bu toprakların insanlık adına gururu bir kuşakla; o kuşağın en “karakteristik” sesiyle, yüzüyle, ruhuyla!..
Ve böyle bir davete icabet etti diye Özdemir Erdoğan diyor ki Selda için, “Omurgalı değilmiş, yazıklar olsun”.
***
Biz de diyoruz ki…
Helâl olsun sana Selda, helâl olsun!
Muhteşem bir olgunlukla, onlarca yıllık emekçi/devrimci sanatçı birikimini torunun yaşında insanlara aşıladığın için…
Bir onurlu geleneği geleceğe aktarmaya, taşımaya çalıştığın için…
Aleyna söz konusu olduğunda “bardağın dolu tarafı”nı gördüğün için…
Hayatın ABC’sini bilmeden Z’sinde garip mi garip yol almaya maruz bırakılmış şu “ahir zaman çocukları”nı, çocuklarımızı hiçe saymadığın, onlara umudu diri tuttuğun için…
Böylece, yaşam umuttur ve umutsuz yaşanmaz, insandan da umut kesilmez diye düşündürdüğün için…
Helâl olsun sana, helâl olsun!..
Ama ben de o konserdeki çocukların çığlık çığlığa size seslenişine katılıyorum! Bir “Gesi Bağları” yetmez. Bir daha… Bir daha… Bir daha!..
Lütfen bir düet daha, bu defa “Yürüyorum Dikenlerin Üstünde” diyerek, Aleyna ile!..