Tarhan Erdem

23 Mayıs 2016

Terör ve uyum hedefleri birlikte yürümez

İnsan haklarına saygılı bir politikayı Cumhurbaşkanı kabul etmez; insan haklarına saygısız bir politikayla da terör bitirilemez

Cumhurbaşkanı’nın istediği oldu; Dokunulmazlık Kanunu Meclis’ten geçti, Başbakanlık’tan azlettiği Sayın Davutoğlu yerine genel başkanlığa ve başbakanlığa Binali Yıldırım’ı tayin etti.

AK Parti Sözcüsü güvence verdi:

"Cumhurbaşkanımızla, liderimizle AK Parti kadroları arasında bir milim mesafe bile yoktur, bundan sonra da olmayacaktır."

Sayın Başbakan tayin edildiği günden başlayarak Ankara’da, Diyarbakır’da, Büyük Kongrede beş altı kez şu cümleyi tekrarladığını duydum: "Bu terör belasını Türkiye’nin gündeminden çıkaracağız."

“Kürt sorunu” ve “Cumhurbaşkanı’yla uyum içinde çalışma sorunu” çözümü bilinmeyen, hatta çözümü üzerinde konuşulmayan iki sorunumuzdur

Yıldırım’ın da işaret ettiği gibi, “terör belası” ülkemizin çok önemli ve çok öncelikli sorunudur. Bu ülkede yıllardır, devlet yönetimin başında bulunanların çalışma listelerinin ve  ajandalarının ilk maddelerinden biri olmuştur terör.

Bazı yıllarda siyaset adamlarımız, terörden başka bir iş düşünemeyecek durumda geç yatmışlar, erken uyanmışlardır; böyle günlerde bakanlar ve asker sorumlular terörle kalkmış, o gün başka bir işe vakit ayıramadan masalarında terörle uyuyakalmışlardır. 

Bunları düşündüğümüzde, yeni başbakanımızın ilk adımında “Terörü gündemden kaldıracağız” diyerek; halkın beklediği bir konuya öncelik vermesi doğru bir tercih olmuştur.

Ancak Sayın Başbakan, bir konunun sadece adını söylemiş, ancak o konunun politikasını, o politikanın güçlü ve zayıf taraflarını açıklamamıştır.

Yeni hükümetin, terörün bitirilme politikasının teknik ve araçları bilinmiyor; Sayın Yıldırım’ın bu alanda nelere öncelik vereceği, neleri ileriye bırakacağı belirsizdir.

Sayın Yıldırım’ın politikasını bilmiyorsak da, onun Cumhurbaşkanı’yla uyum içinde çalışma ilkesi ve deneyimi, “terörü bitirme” politikası hakkında da bir fikir verebilir.

Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı’nın, “silahlar betona gömülüp, hükümete bunların haritası verilinceye kadar” biçiminde birçok konuşmasında dile getirdiği politika, 7 Haziran’da fiilen başlamış savaş politikasıdır. Gerçekte bu politika esas itibariyle, 1980 sonrasında tasarlanmış ve uygulamaya konulmuştur.

Yeni Başbakan’ın “gündemden çıkarma” politikası; Cumhurbaşkanı’nın politikasıyla aynı ise, yeni bir politika değildir, en az 35 yıldan beri uygulanmakta, yıllardan beri uygulanmaya çalışılmaktadır.

Cumhurbaşkanı yeni bir politikaya ikna edilmeyecekse, hemen söylemeliyim ki maalesef, “terörü gündemden çıkarma” hedefine varamayacağız.

Kürt meselesi çözümü hakkında bir dosya hazırlaması istenmiş olsaydı, Sayın Yıldırım umarım, bugünkü uygulamaları kapsamayan bir proje tasarlayacağına eminim.

Fakat şimdi, Sayın Erdoğan ile uyum içinde çalışma durumundaki Sayın Yıldırım mevcut politikayı değiştirmek istemeyecek, bu politika içinde çözüm arayacaktır.

Gerçekte, “Kürt sorunu” ve “Cumhurbaşkanı’yla uyum içinde çalışma sorunu” çözümü bilinmeyen, hatta çözümü üzerinde konuşulmayan iki sorunumuzdur.

Cumhurbaşkanı, varlığını kabul etmediği Kürt sorununu “terör” olarak tanımlamakta ve  “bütün silahlar gömülünceye kadar mücadele” politikasıyla çözeceğini söylemektedir.

Bu politikanın, siyasal rejim ve sistemle şöyle bir ilgisi vardır:

Cumhurbaşkanı tek adam rejimi kurma ve o sistemi güçlendirme yolundadır.  Bunun için yeni anayasa hazırlanıp Meclis’ten geçmelidir.

HDP barajın üstüne çıktığı sürece, böyle bir değişiklik önerisinin Meclis’ten geçmesi zordur.

HDP’nin baraj altına itilmesi projesinde, medyanın da yardımıyla, azımsanmayacak mesafe alınmıştır

Bu zorluktan kurtulmak için, HDP baraj altına düşürülmelidir.

HDP’nin baraj altına indirilmesi; Çözüm süreci ortadan kaldırılıp HDP terör taraftarlığına itilmesi ve terör örgütünün parçası olarak gösterilmesi yolu bulunmuş ve proje uygulamaya konulmuştur.

HDP’nin baraj altına itilmesi projesinde, medyanın da yardımıyla, azımsanmayacak mesafe alınmıştır. 

Bu durumda Sayın Yıldırım, demokrasi ve insan haklarının genişlemesini öngörerek Kürt sorununa çözüm aramayacak ya da arayamayacaktır.

Özetle, insan haklarına saygılı bir politikayı Cumhurbaşkanı kabul etmez; insan haklarına saygısız bir politikayla da terör bitirilemez.