Tan Oral

18 Aralık 2022

Pamuk ipliğine bağlı, beyaz takkeli bir yazı

İyi bir vatandaşım ben, ülkemi severim, insanlarını da. Onların ana muhalefet ve baba iktidar liderlerini de sevecenlikle karşılarım. Dolayısıyla parti başkanlıklarına da saygılıyımdır

Söylediklerine inanırım, demeyelim de hadi hak veririm diyelim. Doğru kabul ederim yani. Kendilerinin altında nice küçük insanlar vardır, ama yukarılarında da Allah var şimdi. Birbirlerinin kimliklerini, zihnî kapasitelerini, niyetlerini, tasarımlarını, boylarını ve doğum günlerini yine birbirlerini en iyi bilen kendilerinden dinler, öğrenirim.

Böyle haktanır ve dengeli olmak beni çok rahatlatır. Hamamdan yeni çıkmış gibi pembe ferah ortalıkta dolaşırım. Üstelik bu benim kendi seçimim değildir. Onlar, hepsi de aynı ekonomi politikanın, aynı ideolojinin savunucusu ve gönüllüleri olarak ülkemizin kalkınması için çalışırlar, birbirleriyle de kavga ederler. İşte bu nedenle termal kaplıcanın aslan ağzından gürül gürül akan o radyoaktif kaynar su ile haşlanmış gibi mesut bahtiyar dolanır dururum çevrede. Ne mutlu bana.

İyi bir vatandaşım dedim ya, ülkemi severim, her konusuyla yakından ilgiliyimdir. Bu arada kaldıysa, pamuk üreticilerini de, pamuk tekstilcilerini de, pamuklu kumaş tacirlerini de, hatta pamuklu giyinmeyi bile çok severim, kullanıcısını da ayırt etmem. Şöyle ki; 

Eskilerde kamyon kasasında, tıkış tıkış ayaküstü türkü çığırarak, pamuk tarlasına çalışmaya gelen mevsimlik tarım işçilerinin pamuk serüvenleri çok yazılmıştır.

Onların maceraları çapalama ile başlar, tarak denilen goncanın belirmesiyle devam eder, sonra çiçek açar beyazlaşır, derken pembeleşir, arılar ona dadanırlar. Daha sonra tosbağa burnu, ardından da elma adını alır, nihayet onun patlamasıyla da koza namı ile maruf beyaz pamuk yumağı ortaya çıkar ve toplanır… idi! Şimdi ancak ithal ediliyor.

Nereye varacak bu ayrıntılı anlatım? Bakalım.

Koza çırçıra uğrar, iplikçiye varır, eğrilir iplik olur, bobinlere sarılır, oradan gider tezgâhlarda dokunur, bembeyaz bi top kumaş olur. Manifaturacıda raflara dizilir, ölçülür, kesilir metreyle satılır, nasıl ama…

Derken sakallı genç bir adam girer oraya. Beyaz pamuklu kumaşın birazını kestirir, satın alır. Terzisi ona, kafasına uygun beyaz bir takke diker. Ak takkesini başına geçiren genç adam, artık yeni patlamış beyaz pamuk kozası benzeri gibi kendini yetkin sayacaktırr. Herkesin de kendisini bu beyaz takke sayesinde olmuş kabul edeceklerinden, ona güveneceklerinden emin olur.

Kendisini başında böyle ak takke ile gören büyükleri de, onun artık evlenebileceğine kanaat getirirler, onu düğün dernek everirler. Kiminle, küçük bir kızla. 

Kendi de pamuklu beyaz takkesinin verdiği yetkiyle başkalarını yola getirme hakkını da elde etmiş olarak herkesin hayatına karışır, yerine göre dua yada beddua eder, herkesin inançlarını sorgular. Zaten anayasal güvenceye de kavuşturulmuş olacaktır. Takkesiz olanlar da sessizce onu izler, dinlerler.

İyi bir vatandaş olarak bense işime bakarım. Parti başkanları dururken bana laf etmek düşmez. Zaten konuşmamı pek istemezler. Onlar ne yapılacaksa kendi aralarında kararlaştırırlar. Biri yapar, diğeri onu kıskanır. Beyaz takkeliler ve takkesizler “birlik ve beraberlik” içinde, ne demekse o söz, geçinip giderler işte. Bizler de ithal takkenin borcunu gün be gün ödemeye devam ederiz.

-----o-----