Tan Oral

14 Eylül 2017

O halde…

Belki benim gibi anımsayan çıkar düşüncesiyle o sarı sayfayı buruşturup atmadım

Uzun Kurban Bayramı tatilinde, ben de sanki bir işim varmışcasına kendime izin vermiştim. Evde üstleri yazı ve çizi ile karalanmış kağıt tomarlarından oluşan, yılların karmaşasını düzenlemeye kalkma gibi bir hatanın kurbanı oldum. Tozlu ve hapşırıklı bu girişim, self-izin bitiminde çok daha müthiş bir karışıklık yaratarak sonuçlandı.

Tatilden salkım saçak dönen ev halkı, ortalığı darmadağın etmiş odanın ortasında oturan adamı görünce, sen de bizimle gelseydin biraz olsun dinlenirdin, bu ne hâl? Dediler, ben de “ohal” dedim, içimden elbet.

Ama bilmedikleri bişey vardı.   

O  kağıt  bolluğunda, sarı bir defterden kopartılmış üstünde kargacık burgacık notlar bulunan, yırtık bir sayfa dikkatimi çekmişti. O sarı sayfaya alınan notlarda, yöneticiler dahil herkes gibi, benim de artık unutmuş olduğum ilginç şeyler yazıyordu.

Hatırlamaya çalışarak okudum. Ben mi yazdım, bir yerden mi aldım, tam bilmiyorum. Ama okudukça hatırlar gibi oluyordum, bu notlar bir zamanlar çok önemsenen bazı konuların da özeti gibiydi. O dönemde bunlar serbestçe yazılır çizilirdi, kimse de bişeycik demezdi.

Belki benim gibi anımsayan çıkar düşüncesiyle o sarı sayfayı buruşturup atmadım. Atamadım, bari yayımlıyayım dedim;

***

“Demokrasi ve pazar ekonomisine dayalı bir toplumda devletin temel görevi nedir?

Vatandaşların hukukî güvenliğinin sağlanmasıdır, ‘adalet’ tir.

Yani, ekonomik güvence elde edebilsinler ve çoluk çocuk karnını  doyursun, diye.

Bu hakkı ve bu sonucu yok etmeye yönelik girişim yada eylem ise, hangi gerekçeyle yapılmış  olursa olsun, suç kapsamına girer. Bu suçu işlediği iddia edilen sanık dahi devletin hukuksal güvencesi altındadır ve adil yargılanma hakkından yararlanır.

Bu da,

 -Tabiî hâkim önünde yargılanma hakkı ile,

-Kanunda yazılı olmayan suç olmaz, ilkesiyle,

-Cezaî sorumluluk kişiseldir, düsturu ile,

-Masumiyet karinesi esası ile,

-Yasalar geriye yürütülemez kuralı ile,

 yerine getirilir. (Kazanılmış haklara saygı kaçınılmazdır)

Kaldı ki bunlar hukukî olarak zorunlu olduğu gibi,

sosyolojik olarak da İnsan Hakları’nın gereklerindendir.

Yargılamalarda ise,

 çabukluk,

basitlik ve

açıklık aranır.

Gelelim bu düzende, yolsuzluk ve yolunu bulma tanımlarına;

Yolsuzluk:

Kamu kaynaklarının yasa dışı yollardan özel kişilere dağıtılması.

Yolunu bulma:

Kamu kaynaklarının yasal yollardan özel kişilere dağıtılması.

Büyük Friedrich’in Prusyasında, değirmenini elinden almak isteyen krala, köylünün

“sen kralsın ama Berlin’de hâkimler var” demiş olması, günümüze kadar gelip ünlenmiştir..

Ama ünlenen bu söz ‘hâkimler başka yerde yok ‘  anlamına da hiç gelmez  ”

***

Notlar burada, sarı defter sayfasının yıpranıp yırtılmış sağ alt köşesine dayanıyor ve  orada  yarım kalıyordu.  Gerisini aradım, bulamadım. Merak içinde kaldım.