Tan Oral

12 Eylül 2015

Masal ülkesi öyle bir tür ki ye ye bitmez!

Her başarılı siyasi hayatın bir sonu vardır, bir gün oraya varılır

Gel zaman git zaman, evvel zaman, kalbur saman içinde, oralarda olmayan bir gezegenin olamayan bir yerinde , olmayan bir tür ülke varmış. Orada yaşamaya çalışan, olmayan insanlar derlermiş ki, bizim buralara benzeyen mutlaka bir başka gezegen daha vardır, şu koskoca kehkeşanda.

Yanıt gecikmezmiş, hiç olur mu canım, buranın benzeri bir yer, şu kâinatta katiyen olamaz. Neden olmasın, diyenlere, çünkü, diye başlayan uzun açıklamaları da hazırmış. Çünkü...

Bu olmayan evrende her tür gezegen ve üstünde de her tür ülke bulunur. İşte bizim burası da öyle bir tür ki ye, ye bitmez türünden olmayan bir yerdir, afiyet olsun size.

Olmayan her ülkede olmadığı gibi burada da hem okumuş kendi halinde miskinler vardır, hem de atak ve cevval cahiller. Yine her tür de olmadığı kadar, siyasi hareketin içinde bu tür cahillerden bolca bulunur. Cehalet sanıldığı gibi kötü bişi değildir. Bunlar aklı başında insanların arasında barınırlar ve çok da işe yararlar.

Zamanla sığ beceriler elde ederek yönetici sorumluluğu gerektiren yerlere de seçilebilirler. Neden? Başka iş yapamadıkları ve başka işe yaramadıkları, ama atak ve uyanık oldukları için, bu çok da kolay olur.

Burada bir önemli not; o tür ülkelerde cahil olmak kurnaz olmaya, hatta akıllı davranmaya engel filân değildir. Tam tersine cehalet itici güçtür. Bu güç, hemen aklı başında olan kişileri harekete geçirir ve onun çevresinde zehir gibi danışmanlardan oluşan bir halka belirir. Sonrası...

Her şey yolundadır, başarılar başarıları, onları da muvaffakıyetler kovalar. Kaçan kurtulur, şöyle ki...

Her başarılı siyasi hayatın bir sonu vardır. Ve bir gün oraya varılır. Aklı başında olanlar bunu görür ve kabul ederler. Kenara çekilirler, ortadan kaybolurlar. Bu masal ülkesinde de bu böyle mi olmuş? Nasıl olmuş?..

Olmayan bu ülkenin kaderi de, olduğu sanılanlardan farklı değilmişdir. Cahil baş, aklı başındalara ihtiyacım yok, herşey benim eserim, benim ederim, giden gitsin deyivermiş. Kalanlarla da atıştırmaya devam etmişler. Şöyle…

Bu doğal sona akıl erdiremeyenler ise, korku içinde direnirler ama elde ettikleri erki de elden çıkaramazlar. N'aparlar peki? Olmayan çevreye zarar ve acı verecek şekilde olmayacak bir inat sergiler ve buna da, muhkem irade, derler.

Olmayan gezegenin, olmayan bir yerinde olmayan tür'den böyle bir durum ortaya çıkarsa, orada hiç bir vakum affedilmezmiş, her boşluk hemen doldurulurmuş. Öyle de olmuş. Ortadan toz olan zehir gibi danışmanlardan boşalan yerlere, hemen zehir gibi cüheladan hücumlar olmuş. Hem de tekme, küfür ve kuyruk sallayanların en âlâ cinsinden, işsiz ve cahillerin en işsiz ve en cahil olanından. O olmayan ülkede de aynen böyle olmuşmuş!..

İyi hoş da, bu masalda hiç mesel yok mu imiş. Olmaz mı?..

Cehalet marka meraklısıdır, özellikle de araba markalarına. Kendilerine danışılan zehir hafiyeler de aynen öyle. Bindikleri arabaların kaporta burnunda şatafatlı markaların çember içinde üç kollu ışıldayan amblemleri duygularını boyuna tırmalarlarmış. Mutsuz olurlarmış.

Kendilerine danışılmasını beklemeden, gider huzurda ağlaşırlar ve neden bizim de bir markamız yok, diye hayıflanırlarmış. Ve...

Olmayan bu ülkenin olmayan başı, emir verir; "Bizim de, bize ait bir araba markamız olsun!" der. Baş üstüne efendim...Emri koparıp koşar danışmanlar.

Bilmezler ki ve sanırlar ki, o özendikleri araba markaları, yüz yıllık bir uğraş, emek ve birikimin adı ve doğal sonucu değil de, kendilerinden üstün gördükleri o insanlardan birnin bir karar vermesiyle pat diye oluşuvermiştir. İşte karar ve işte emir!..

Sonuç mu?.. İşte size bir mesel;

Meğerse bu masallar ülkesinin masallar tarihinde, buna benzer nice hikayeler ve olmadık şeyler olmuşmuş da cehaletin haberi yokmuş. Aklı başında olanlar da bunları duyunca akılları başlarından gitmiş. Gidiş o gidişmiş!..Güle güle…

Derken, gökten üç elma daha düşmüş, biri bana, biri sana, biri de kapanın elinde kalmış. Onlar erememiş muradına, ama olsun, biz yine de çıkalım kerevetine…