Uzun yıllar yazı yazanlar dünyayı ve olayları izleme, algılama, yorumlama, ifade etme ve yayınlama konularında doğal alışkanlıklara sahiptirler. Bu onları, aynı konulara temas etme şansları bile olmayan geniş halk kitlelerinden ayrı tutar ve bir anlamda üstün kılar.
Her ne kadar kendileri kabul etmiyor gibi olsalar da buna inanırlar, çünkü doğrudur.
Bu da kendilerine, geniş halk kesimlerini yönetme, yönlendirme ve onlara yalan söyleme imkânları bahşeder.
Zamanımızda tüm dünyada izlenen, iletişim teknolojisindek ani sıçrama sonucu oluşan müthiş yaygınlık ve kolaylık, işte bu yukarıdaki yargıyı altüst etti.
Şimdi ellerindeki küçük ekranlara bakarak dolaşan insan sayısı hergün, her yerde katlanarak artıyor. Orada ansiklopedik bilgi denizinden tutun, her yönden gelen anlık haber akışına kadar, ne ararsan demiyeceğim, aramadığın kadar bol malûmat bulabiliyorsun. Yetmiyor, ekran sahibi de düşünce ve duygularını ve de itirazlarını o minik ekran aracılığı ile ifade ediyor ve onları uzaya fırlatıp yayabileceğini de biliyor. Artık kime rastlarsa…
Evet zamanımızda, iletişim teknolojisindeki sıçrama ve yaygınlık, eli kalem tutanların bu üstünlük algısını altüst etti… Ama onlar için henüz, o ellerindeki küçük ekran sahipleriyle aynı hizada olmayı kabullenmek, üstün olmaya inandıkları kadar kolay ve çabuk olmuyor.
Hele, yönetme içgüdülerinin ve yalanlarının eskisi kadar işe yaramadığını görmek, onlar için gerçekten çıldırtıcı ve acı oluyor sanki.
Bunda da haklı yanlarının olduğunu teslim etmek gerek. Her ne kadar bu durumu kabul etmiyor gibi olsalar bile… Çünkü bu da doğrudur. Ne de olsa, ömür boyu masalara, kağıtlara kapanmış, yıllarca dirsek çürütmüşlerdir.
Ve yine de, onların kalem uçlarından çıkacak şaşırtıcı ataklara, beklenmedik önerilere toplumun ihtiyacı devam ediyor olmalı. Tersini savunmak ise populism suçlamasıyla zaten sabıkalıdır.
İyi de, ne yapılacak o zaman, ne yapmak gerek? Kalabalıklar baş kaldıracak, gücü elinde tutanlar da onları bastıracak, susturacak, filân!.. Eee… sonra? Böylece denge sağlanacak, gerçek korunacak... Bu mu yani?..
Oysa ki…Yeni teknolojiden yararlanmak ve onun işleri yoluna koyma yeteneğine güvenmek kadar, her şeyi bozma becerisinin de bulunabileceğini unutmadan, her yerde, her zaman, herkes için düşünce özgürlüğünü ve ifade serbestliğini sağlamayı sağlamanın gerekli olduğunu söyleyerek, hem de demokrasiden hiç mi hiç vazgeçmeden, ve ondan taviz vermeden, insanlığın ulvî hedefleri doğrultusunda söyleşerek dosdoğru ilerlemek ve kuyruğu dik tutmak için, üstüne düşen hak yok vazife var düsturu ile çabalama kaptan ben gidemem uğraşını geçmeye her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, daha çok birlik ve biraradalık içinde şanlı geçmişimizden, halimize aldırmadan, parlak geleceğimize doğru, gözlerimiz elimizdeki küçük ekranlara dikilmiş ve kulaklarımız büyüklerimize ve kalem erbabına dönük, emin adımlarla, alnımız ak, başımız dik, göğsümüzü gere gere yürüyerek ve daima doğruları, hep doğruları söyleyerek daima ileri... vs.. vs…vs…vb…vb…vb… daima…
Ne diyordum?..Şey…
Hıı!.. evet!..İşte böyle…