Tan Oral

14 Haziran 2020

İletişim Başkanı üzülmesin yeter

Bir ülkenin aydınları, düşünce adamları ve yazarları arasında süregelen tartışmalar hiç bitmez. Hem de, olabildiğince sert ve sakınmasız geçer.

Elbette nezaket sınırları içinde yürümesi gereken bu türden münakaşalar, siyasi iktidarları da kaçınılmaz olarak içlerine alır. Özgürlük temelli olması gereken böylesi faaliyetlerin ülke genelinde oluşturacağı yararlar ise, yıllardır söylenir, yazılır ve tartışılır da…

Ülke olarak çok önemli mesafeler kat ettik, diyor Sayın Cumhur Başkanı Erdoğan. Katılıyorum bu söze. Katılıyorum çünkü kullanılan cümlelerindeki özne çoğul, yani rahatlıkla ben kendimi de, sevdiklerimi de katabilirim bu kanıya.

Zaten ülkede cari olan rejim, devletçi değil ki, bireyci, hür teşebbüsçü. Acaba yanılıyor muyum, yoksa değil mi? Ben hür bir müteşebbis birey olarak en azından, hiç olmazsa, mesafeler kat etmeye katılmış olamaz mıyım? Olurum.

Ancak bu süreçte, diyor Sayın Cumhur Başkanı, eğitimde ve kültürde hedeflediğimiz noktaya gelemediğimizi üzülerek söylemek istiyorum. Buna can mı dayanır, ben yine katılıyorum, ama bu kez sadece üzülerek sözcüğüne. Başka anlamlarda, ama olsun.

Yine de kültürel düzeyin, bunca engellemeye, yönlendirmeye, baskı ve korkutmacaya karşın, kendi yolunda mesafe kat ettiğini biliyorum.

Ben üzülüyorum, Sayın Cumhur Başkanı üzülüyor, Sayın İletişim Başkanı, o da çok üzüldüğünü söylüyor. Zinhar benim üzüldüğüm gibi olmasın ama.

Kendilerinin, zaten Sayın Cumhur Başkanı ne derse, ne yaparsa onu aynen iletmek görevidir.

Haklı olarak, tartışmak istemiyor olmalı ki, yazılı düşüncelerinden alıntı yapma engeli var, yayıncısı koymuş. O zaten tartışmacı değil, kendisi İletişim Başkanıdır, o iletir, o kadar.

Ne var ki, üzüntülerini paylaşmamda beis yok. Kimsenin üzülmesine dayanamam. Ama kimse de, bizi üzmemeli.

"Yerli ve Milli Kültür Politikaları" adıyla ürettiklerini, yerlilere ve millilere sunmayı düşlediklerini kestirmek pek de zor olmasa gerek. Bu bakışın zamanı gelip geçmedi mi Allah aşkına?

Bence bu yöneliş "Yerel ve Milletlerarası Kültür Politikaları" hedeflerine dönük olmalı, şu zamanında çok tartışılan ve kabul gören hedeflere. Olmaz mı?

Bu arada, kırk dört yıl gerilerden gelen bir de önerim var.

 Sayın Altun size, 1976'lardan, askerî yargıç Ali Elverdi'nin, 'Bu Vatana Kastedenler' adlı kitabından, sizi üzmeyeceğini sandığım önerileri aynen aktarıyorum;

"Bir milliyetçi akademi açalım. Bu akademiye milliyetçi profesörleri, yazarları, düşünürleri getirelim oturtalım. Bunlara tatmin edici paralar da verelim. Bunlara 'yazın arkadaşlarım, yazın' diyelim. Eser yazın bize, milliyetçi tiyatro eseri yazın, milliyetçi film eseri yazın, kitap yazın, fıkra yazın, hikaye yazın, bağlamada çalınacak türkü yazın." vs.vs.

Başka da bişeycikler demiyeceğim, yeter ki İletişim Başkanı Sayın Fahrettin Altun daha fazla üzülmesinler.

Siz de üzmeyin kendinizi, maske takmayı ve mesafe kat ederken dikkatli olmayı sürdürün, öksürük olmayın, sokaklarda serbest dolaşmanın değerini bilin, tadına varın.