Tan Oral

29 Kasım 2022

Başka işin mi yok…

Aramızda dolaşan, eski zamanlardan gelme, ama eskimeyen filozoflar varmış

Bu bilgi severler bütün güçleri ve meraklarıyla, insanları mutsuz eden sorunları kendi aralarında tartışarak, cevaplar arıyor, önerilerde bulunuyor, herkese yardımcı olmaya çalışıyorlarmış.

Şimdilerde, meraklar da yanıtlar da o kadar fazlalaşmış, o kadar yaygınlaşmış ve çeşitlenmiş ki, üstelik her an elinizin de altında imiş, bedavadan.  

Bu denli bolluk, değer düşüklüğüne sebep oluyor, güveni sarsıyor, insanların mutsuzluğuna çare olamıyormuş. Tam tersine yeni sorunlar getirip yığıyormuş. 

Teknolojik gelişme diye övündükleri ne varsa, insanları rahatlığa özendiren, onlara üşengeçlik getiren buluşlardan ibaretmiş. İşsiz olmaları yetmiyormuş gibi, tembel ve üşengeç milyarlarca mutsuz insan, ilerlemeyi bekleyerek, ilerlemeci olmayı savunarak,  ilerleye ilerleye vardığı yer, işte böyle bir yermiş.

Birbirlerini kazıklamada kullandıkları doğal zekâlarını bile, sorunların çözümüne gelince kullanmaya nazlanıyorlarmış. Ama ilerlemeci oldukları için onun yerine hemencecik yapay zekâ’yı koyuvermişler ve dinlenmeye çekilmişler.

Ne var ki, fazla ileri gitmekten çekinenler, sükûnetle düşünürlerken ikiye ayrıldıklarını da fark etmişler, iyi mi?

Bir yanda, boş  bomboş, ıvır zıvırla bir türlü dolmayan boşa geçen zaman sıkıntısı.  

Öte yanda dolu dopdolu burnundan ter damlayan  bir türlü bitmek bilmeyen berbat zamansızlık bunaltısı!

Seç seç al ! Öyle değil, zorunlu, seçmiyorsun, seçtiriyorlar, şöyle….

Biri, rahatlıkla tembellik yapsın, boş gezenin boş kalfası olsun diye, varlıklı.

Diğeri, durmaksızın, o sonuçların güvencesi için çabalasın diye, işe koşulan.

Unutmayalım, arada kalan, demeyelim de her iki kesimin içinde yeri olan, ama eriyip karışamayan aydın kesim dedikleri de var. Buna benim gibi, işsizler de dâhil.

Hem çalışkanlıklarına kendileri bile şaşırıyor, yine de, yakınıp duruyorlar.

Hem de boş zamanları var eğleniyor, gezip tozuyor, kitap okuyor, müzik dinliyor, âşık oluyor, kaçamak yapıyor, boyuna mutluyuz diyorlar, oysaki memnuniyetsizler. 

Düne göre yeni zamanlarda beliren bilgi severler, bizler de mutlu olalım diye, yapılması gerekenleri salık veriyor, enseyi karartmayın, diyorlar. Ben de onlardan biri miyim ne?

Ne derler, hep birlikte geçinip gidiyoruz işte. Bu salı pazarı yazısını yüksek sesle okuyorsanız, gidiyoruz  kelimesi lütfen olabildiğince vurgulu olmalı, spor niyetine.

Bana sık sık sorarlar, spor yapıyor musun, diye. TV'de haber izlemek spor sayılır mı?

Hayır, yokuşta oturuyorum ve tezgâh altı küçük buzdolabı kullanıyorum, diye kibarca cevap veriyorum. Ne ilgisi var, diyenler çıkıyor elbet, anlatayım.

Eve gelirken de, evden çıkınca da zorunlu olarak hatırı sayılır bir yokuşum var.

Buzdolabına bir şey koyarken de, oradan bir şey alırken de, çömelip kalkmak zorundayım. 

 

Zaten hekimler sabah akşam hepimize ne öneriyorlar, hareket hareket!..  

Hiç bir şey yapmasanız bile günde bir kaç kez çömelip kalkın, diyorlar

Şu anda, bir ‘hafta arası’ yazısı okudunuz, teşekkür ederim. Küfür etmediğim ve siyasiler gibi ona buna iftiralar, hakaretler savurmadığım için de özür dilerim.

Bu zorlu satırların ardından hararet bastı, bir bardak su içmek istedim, ne yaptım?

Sadece çömelip kalktım, çömelip kalkamayabilirdim de, ama kalktım işte şükür.

Harekette bereket var derler ya, ödülü de, üstüne bir bardak soğuk su içmek olmalı.

-------o-------