Tan Oral

22 Şubat 2023

Bakakaldık…

-

Küçücük, basit özel hayatımı sevdiklerimle birlikte rahat yaşamak için, kendi memleketimde güvenle sükûnetle çalışıp üreterek elde ettiğim gelirimi, benim adıma, benim lehime harcaması için yetki vererek seçtiğim vekil, benim vekilim olmaktan çıkarılmış, sadece bana uzaktan bakan biri yapılmıştı.

Bakanlar evet, bu gün de sürekli bakıyorlar ama neye, nereye?..

Nereye olacak, habercilerin kameralarına, objektifin tam göbeğine.

Konuşuyorlar, bakmadıkları görmedikleri, bilmedikleri, bu güne kadar aldırmadıkları depremden dem vurarak hem de. Adeta, beni ısırmayan deprem çok yaşasın dercesine, belli ki olan biteni bir yerlerden duymuşlardır. Kendilerini uyaracak müsteşarları da yok artık, sadece yalaka yardımcılar var, aynı kafadan.

Biliyorlardı ki sesleri, suretleri ve umdukları ünleri dört yana, vatan sathına dağılacak ve oy’a tahvil olup geri dönebilecekti. 

Seslerde yalanlar, suratlarda ifadesizlik ve geleceğin siyasi menfaat umutları ayna gibi sırıtıyordu.

Hiç sıkılmadan, her şey aynen eskisi gibi, hızla inşa edilecek, diyebiliyorlar. Tüylerini diken diken eder insanın. Eski lagar vurdumduymazlık yerine aceleciliği getirmenin tesellisi mi bu, yoksa günah çıkarmak mı bilinmez.

Allah günah yazmasın ama zihinlerinin gerisinde bu işten kendilerine ne düşeceğini de ölçüyor olabilirler. Hiç yapmadıkları bir iş değil ki bu? 

İçimde göğsümü sıkıştıran, nefesimi zora sokan acı ve öfke ayaklanmasını biraz olsun sindirebilmek dürtüsü ile yazdım bu acayip mukaddemeyi. 

***

Ülkem insanları bu kadim toplum, başıboş değildir. Uzun yılların ötesinden gelen, yardımlaşma ve imece duyarlığı ile başının çaresine bakma becerisine sahiptir. Elbette devlet kurma ve yaşatma tecrübesinin değerini bilecek kadar da birikimlidirler.

Ne var ki, hep engellendiler! Bakanları ise sanki donup kaldılar. Kendilerine arka çıkacak müsteşarları da yok demiştim, artık onları pışpışlayacak, anlayış ve yol gösterecek bir Başbakanları bile yoktu. Yalnız, şaşkın ve korku içindeydiler sanki.

Neler oldu? Önce proje denetimi meslek odalarının elinden alındı. Sonra, yapı denetimi bağımsız kuruluşlara verildi, daha sonra onlardan da alınıp inşaatın sahibi müteahhit firmaya sunuldu. Kendi kendini denetlesin işte, ne var bunda, denildi. 

Oysa bu da yetmedi, yapıların denetimine ne gerek vardı, imar affı, imar barışı bu işi kökünden çözerdi.  Gerçekten her şey halloldu, ne kök kaldı ne temel, ne de sorumlular. Depremler ardı ardına sökün etti, olan oldu!..  

Kendimizi bildik bileli Kızılay’ın, her sıkıntımızda doğal koruyucumuz olduğuna bir içgüdüyle güvenmiş, inanmıştık. Şimdi, kızıl renkli hilâl amblemini eskisi gibi her yerde, her derde şifa, göremiyoruz, ne yazık ki.

Deprem karşısında ihtiyaç belirdiği anda kendiliğinden toplaşan köy, kent, mahalle sakinlerinin, elbirliğiyle bağımsız ve örgütlü davranmalarını ise yadırgayanlar var!   

Sayın Bakanlar konuşurken kamera objektifine bakıyor ya, ekranlardan da bize bakmış oluyorlar. Oysa dik dik bakmak ayıptır, nezaketsizliktir. Biz de gözlerimiz fal taşı gibi açık, hayretle bakanlarımıza, bakakaldık.  

--------o--------