Tamer Yakut

18 Nisan 2021

İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan nasıl ayırırız?

Etik teorisine biraz da olsa aşina olmak, etik kararlarımızı daha kolay verebilmemiz açısından önemli

"Bir markette kasiyer olarak çalışıyorum. Korona riski benim çalıştığım alanda çok yüksek. Ancak 25 yaşında olduğum için aşı sıram gelmedi. Mevcut aşı politikası ile uzun süre aşı sırası bana gelmeyecek. Bir arkadaşımın babası aşı stoklayan bir ecza deposunda yönetici ve bana aşı temin edebileceğini söyledi. Riskli bir alanda çalışmama rağmen daha fazla ihtiyacı olan birine yapılabilecek aşıyı kendim için kullanma fikri beni rahatsız etti. Aşıyı kabul etmeli miyim, yoksa sıramı mı beklemeliyim?"

"67 yaşındayım ve yakında zaman emekli oldum. Eşimle beraber küçük bir evimiz var. Kendi emekli maaşlarımızla, birikimimizle küçük, rahat ve huzurlu bir hayat sürüyoruz. Yakın zamanda 32 yaşında olan oğlum karısından boşandı ve ayrı eve çıkma imkânı olmadığı için bir süre bizimle yaşamak istediğini söyledi. Geçici olduğunu düşündüğümüz bu durumu severek kabul ettik. Ancak 1 yıl geçmesine rağmen hâlâ kendi evine taşınmadığı gibi, yemek, çamaşır, ütü gibi konularda talepkâr bir şekilde bizimle yaşamaya devam ediyor. Artık evden ayrılması gerektiğini dolaylı yoldan söylememize rağmen sonuç alamadık. Artık onunla yaşamak istemediğimizi söylemeli miyiz?"

Eğer yukarıdaki soruların cevabını merak ediyorsanız etik konusu sizin ilgi alanınıza girmiş demektir.

Etik kavramı, din, ahlak, felsefe, sosyoloji, antropoloji, gibi pek çok alanla yoğun olarak kesişmesine rağmen, bu disiplinlerden bağımsız olarak değerlendirilmesi gereken bir düşünme disiplini.

Tanımlamalarla ilerlemek isteyen analitik okur için etik kavramını antik Yunan’daki "ethikos" kelimesinin kökenlerine gitmeden açıklayalım.

Etik kavramını, iyi ile kötü, doğru ile yanlış arasındaki farkı anlamamıza yardımcı olurken, davranışlarımıza ve yargılarımıza karar vermemizi sağlayan genel prensipler bütünü olarak tanımlayabiliriz.

Bu metnin yazarının yoğun ilgisine mazhar olan etik kavramı için "beni neden ilgilendirsin?" diyen okur haklı bir soruyu ortaya atmış olur. "Etik benim ne işime yarayacak?"

Etik kavramına hâkim olmamızın ilk faydası başka insanların bize olan davranışlarını ve yapmamızı istedikleri şeyi kabul edip etmeyeceğimize karar vermemizi sağlamasıdır. Örneğin; Tanrı tarafından sınanan Hazreti İbrahim’in, oğlunu kurban edip etmeme kararı aynı zamanda etik bir problemdir.

Etiği iyi bilmemizin ikinci önemli faydası ise; davranışlarımızı akla uygun hale getirmeye (rasyonalize etmeye) yardımcı olması ve doğru olan şekilde davrandığımıza bizi inandırması, ikna etmesidir. Örneğin, bir arkadaşımızın eşinin kendisini aldattığına tanık olduğumuzda, bunu arkadaşımıza söyleyip söylememe ikilemi etik bir problem yaratır.

İki örneğe de baktığımızda, etik, davranışlarımızın başka insanların hayatına olan etkilerine karşı hassas tüm bireyler için karanlıkta ve fırtınalı bir denizde yol bulmamızı sağlayan bir deniz feneri vazifesi görür.

Etik teorisine biraz da olsa aşina olmak, etik kararlarımızı daha kolay verebilmemiz açısından önemli. Bu aşamada 3 temel etik teorisini özetlemek faydalı.

İyilik etik

3 bakış açısı arasında en eski olan bu bakış açısının temsilcisini Aristoteles olarak tanımlamak yanlış olmaz. Kişinin karakter özellikleri ile düşünme şekli arasında bağlantı kuran yaklaşım temelde "nasıl bir insan olmak istiyorum", "nasıl bir hayat yaşamak istiyorum" sorusun cevabını arar. Dürüst, ahlaklı, erdemli, çalışkan, titiz, disiplinli gibi kendimize yakıştırdığımız sıfatlar karakterimizin, olmak istediğimiz bireyin yapı taşlarını oluştururlar. Toplumsal olarak iyilik yaratacak karakteristik özellikler ön plana çıkar.

Faydacı etik

Kim olduğumuzdan daha çok davranışlarımızın sonucu ile ilgilenen yaklaşım ünlü İngiliz felsefeci David Hume ile vücut bulur. Faydacı ya da pragmatik yaklaşım olarak da bilinen bu akım için sonuç üzerinde etkili olan değerler daha kritiktir. Bu görüşe göre herkes en fazla iyi sonucu veya en az kötü sonucu elde edebilecek davranışı seçtiğinde doğru davranış seçilebilecektir.

Görev etik

3. grup ise etiğin mutlak ve evrensel prensiplerden oluşması gerektiğini düşünür. Alman filozof Immanuel Kant bu alanda en önemli isimdir. Prensiplerini evrensellik ve rasyonellik ilkelerine dayandıran bu yaklaşım, her zaman, her yerde, herkes için doğru olan kuralların arayışı içindedir. Bu kapsamda etik herkese yol gösteren, görevler veren kural ve prensipler bütünüdür. Bu bütün, kişisel çıkar ve amaçlardan uzaktır.

Etik kafa karışıklarından kaynaklanan soruları mutlak doğrularla yanıtlamanın zorluğunu kabul ettiğimizde, üç farklı temel yaklaşımı da bilmek, bunların sentezi olarak en doğru kararı almamıza yardımcı olur.

Okuru teoriyle besledikten sonra, gelin karar verme becerilerimizi iyileştirecek ve pratikte işe yarayacak bir soru seti belirleyelim. Aşağıdaki sorular etik açmazlarla karşılaştığımızda dikkate almamız gereken durumları düşünmemizi ve zihnimizi berraklaştırmamızı sağlar.

  1. Durumla ilgili gerçekler neler?
  2. Bilmediğim gerçekler hakkındaki tahminlerim neler?
  3. Bu gerçeklerin anlamı ne? Ne ifade ediyor?
  4. Problem, problemin tarafları açısından nasıl görünüyor?
  5. Karar verdiğim bir seçeneği seçtiğimde sonucu ne olur? Diğer seçeneği seçtiğimde sonuç ne olur?
  6. İçimdeki his ve duygularım bana ne söylüyor?
  7. Bir seçeneğe ya da diğerine karar verdiğimde, kendimle ilgili ne düşüneceğim?
  8. Tercihimi başkalarına ikna edici bir şekilde açıklayabilecek miyim, savunabilecek miyim?

Bu sorulara objektif olarak verilmiş yanıtlar, davranışlarımızı ve sonuçlarını sağlıklı bir şekilde değerlendirmemizi sağlar ve etik açmazlarımız son bulur. Buna ek olarak kişisel olarak karar veremediğimiz durumları, bu konu üzerine düşünmeyi değerli bulan bir üçüncü kişiyle tartışmak faydalı olur.

Günlük etik açmazlara ve kafa karışıklığına sıklıkla düşen okur, Randy Cohen’in New York Times gazetesinde okurlarını tiryaki haline getirdiği "The Ethicist" adlı bölümden ilham alabilir. Köşenin şu anda başka bir yazar tarafından devam ettirildiğini not düşelim.

Kendi açmazlarını paylaşmak ve tartışmak isteyenlerse, bu metnin yazarına mesaj atabilir.

Başka bir muammayla yazıya son verelim.

"İki kardeşiz. Annemiz, bizim maddi ve manevi yardımına muhtaç. Annem için yapılması gereken tüm harcamaları 2 kardeş eşit olarak paylaşıyoruz. Ancak kardeşimin geliri benim gelirimim yaklaşık 3 katı. Harcamaları eşit olarak mı paylaşmalıyız, yoksa gelirlerimizle doğru orantılı mı paylaşmalıyız? Bu konuyu daha önce kardeşime açtığımda, iki çocuğu için okul harcamalarının çok yüksek olduğunu ve daha fazla yardım yapamayacağını söyledi. Adaletsiz bulduğum bu durum beni çok rahatsız ediyor. Ne yapmalıyım?"

Hadi bakalım düşünme sırası sizde!


Tamer Yakut, 1968'de İstanbul'da doğdu. 'Uluslararası ilişkiler' okudu. 14 yıl bankacılık yaptı. 15 yıldır eğitim sektöründe kurumsal şirket çalışanlarının gelişimine dönük eğitimler veriyor. Liderlik teorileri, yönetim, retorik, eleştirel düşünme, müzakere, strateji ve etik yakın odağında.

Uluslararası Koçluk Federasyonu PCC (Professional Coaching Certificate) akreditasyonu sahibi, TOC Training eğitim şirketinin kurucusu olan Tamer Yakut'un yakın ilgi alanları havacılık, çizgi romanlar, hayvanlar, sinema ve siyaset.