Talat Çiftçi

29 Ocak 2023

Bilgi Çağı Zekâ Çağı'na dönüşürken Türkiye’nin seçimi

Baharda yapılacak olan seçimler, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında Türkiye’nin kaderini belirleyecek. Seçime katılacak partiler, gençlerin parçası olmak isteyecekleri bir Zekâ Çağı vizyonu geliştirmelidir

20. yüzyılın ikinci yarısı, elektronik bilginin ve dijital teknolojilerin yükselişine sahne olmuştu. Bilgisayarların gelişmesi ve internetin yaygınlaşması, bilimsel ve teknolojik çalışmalar yanında günlük yaşamı da kolaylaştırmıştı. Deep Blue isimli satranç programının Garry Kasparov’u yenmesinden sonraki süreçte baş döndürücü gelişmeler yaşandı. Şimdi dünyada, benim “Zekâ Çağı” olarak isimlendirdiğim yeni bir döneme giriyoruz.

Bilgi derleme ve raporlama yapan ChatGPT ve LaMDA gibi yazılımlar, öğrenciler için ödev ve tez yazabildikleri için eğitim dünyasında tartışmalara neden oldu. Bu metinlerin sıradan öğrenci ödevlerinden daha iyi olmasının nedeni, bilgi derleme yanında anlamlı çıkarımlar yapılması oldu.

Sonunda, New York şehrinde okullarda bu programların kullanılması yasaklandı.

Bir tarafından, ChatGPT tarafından yazılan ödevleri yakalamak için programlar hazırlanırken, diğer taraftan da bazı okullar bu gelişmeden ders çıkarmaya çalışıyor. Artık, geleneksel eğitim politikaları sorgulanarak, Zekâ Çağı’na uygun eğitimin nasıl olması gerektiği tartışılıyor.

Türkiye’de de pek çok insan ChatGPT ile sohbet etmeye çalışıyor. Ben de ona, derslerde ondan nasıl yararlanılması gerektiğini sordum. Oldukça makul ve faydalı bazı yöntemler sıraladı. Zorlamak için çok eski bir bilgisayar dilinde kod yazmasını istedim. Onu bile hatasız cevapladı.

Belli ki bu yazılımlar, bir soru sorulduğunda, bu konuda ulaşabildiği bütün metinlerden cevap niteliğindeki fikirleri topluyor ve özetliyor. Felsefecilerin dediği gibi, doğru soru cevaptan daha önemli hale geliyor. Ayrıca, ilgilendiğiniz konuyu yazarsanız, sormanız gereken soruların listesini de yapıyor.

Bu ay itibarı ile bence çok önemli bir gelişme daha oldu. ChatGPT bir bilimsel makalenin ikinci yazarı olarak literatürde yerini aldı. (https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/36549229/) Bu gelişmenin, Bilgi Çağı’ndan Zekâ Çağı’na girildiğinin işareti olduğunu düşünüyorum.

Zekâ Çağı’na geçiş; sosyolojik, psikolojik ve felsefi açılardan çok önemli. Dijital teknolojiler bizi, insan olmanın ne demek olduğunu sorgulamaya zorluyor. Geçmişte, hayvanlarla farklılıklar üzerinden, insanın özgün bir varlık olduğu ifade ediliyordu. Şimdi ise Yapay Zekâ (YZ) ve robotların, insana mahsus hangi işlevleri gerçekleştirebilecekleri tartışılıyor.

Bu yazıda önce, içinde bulunduğumuz Zekâ Çağı’na nasıl geldiğimizi hatırlatacağım. Daha sonra bu dönemin bazı ilginç özelliklerinden bahsedeceğim. Son bölümde ise, gelecekte küresel bir oyuncu olmak için eğitim sisteminde yapılması gerekenlere değineceğim.

Bilgi Çağı’ndan Zekâ Çağı’na geçiş

Çok sayıda tanımı olan bilgiye kısaca, bir konu hakkında zihnimizde oluşan algı deniyor. Aslında, bilgi her yerde karşımıza çok farklı şekillerde çıkıyor. Örneğin, bir kitap, DNA veya bir mimari tasarım bol miktarda bilgi içeriyor. Ayrıca, tat, koku ve dokunma da bize bilgi veriyor. Alet tasarlamak veya deney yapmak için ise sadece bilgiye değil, özel becerilere de sahip olmak gerekiyor. Görüldüğü gibi Türkçede bilgi geniş bir kümeyi tanımlıyor. Bu konuyu başka bir yazıda tartışmakta yarar olabilir.

Hayvanların çevrelerinde olup bitenleri gözlemlediklerini ve aralarında bilgi alışverişi yaptıklarını biliyoruz. Örneğin bir arı, kovandaki diğer arıları, çiçeklere yönlendirebiliyor. Pek çok hayvan da yaklaşan yırtıcılar konusunda çevresindekileri sesle uyarıyor. Bence en ilginci ise, şempanzelerin aralarında işaret dili kullanıyor olması.

İlk insanlar ise sesli iletişim ve işaret dili yanında, çeşitli semboller kullanarak bilgileri kayıt altına alıyorlardı. Bu maksatla taş, kemik ve kil tabletler üzerine, ayrıca özellikle mağara duvarlarına ilginç şekiller çiziyorlardı.

Alfabe ve kâğıdın icadından sonra, taşınabilir kitaplar yazıldı. Nadir el yazması kitaplara ağırlığı ile altın ödendiği dönemler oldu. Asırlar boyunca bilgi, üst sınıfların tekelinde büyük bir güç olarak kaldı. Matbaanın icadı, bütün direnmelere rağmen bu düzeni bozarak, bilgiyi seçkinlerin tekelinden çıkardı. Kitaplar ucuzladı ve yaygınlaştı.

Eğitim ve meslek yaşamım sırasında, teknolojik gelişmelerin tetiklediği büyük değişimlere şahit oldum. İTÜ’den mezun olana kadar sadece hesap cetveli ve logaritma tabloları kullanmayı öğrenmiştim. Elektronik hesap makinesi çıkınca onlar rafa kalktı. ABD’deki eğitim sırasında ise analog ve dijital bilgisayarlarla tanışmıştım. Kısa bir süre sonra analog bilgisayarlar ortadan kalkarken kişisel bilgisayarlar yaygınlaştı. Daktilolar antikacılara satıldı.

1990’larda halka açılan internet, bilgi kaynaklarına ulaşımı kolaylaştırarak Bilgi Çağı’na giriş kapısını araladı. Ancak, gelişmiş ülkelerdeki dijital okuryazarlık seviyesi, dünyanın geri kalanı ile arada uçurum oluşturdu. Dönemin ruhunu temsil eden ürünlerden akıllı telefon; fotoğraf makinesi, hesap makinesi, pusula ve el lambası gibi pek çok aleti gereksiz hâle getirdi. Daha da önemlisi, taksi şoförlerine tercümanlık bile yapıyor.

Şimdi artık, sayısız YZ ve robotik uygulamaları bize zeki davranış desteği veriyor. Bu özelliklerin yaygınlaşmasından dolayı bu dönemi ben, Bilgi Çağı’nın Zeka Çağı’na dönüşümü olarak tanımlıyorum.

Bence, ChatGPT gibi teknolojik yeniliklere direniş gösterilse de onları engellemek mümkün olmayacak. Hatta, hızla gelişeceklerini ve yaygın bir şekilde kullanılacaklarını düşünüyorum. Günümüzde bilginin artış hızı göz önüne alındığında, veri tabanlarını tarayarak bilgi derleyen ve onları özetleyen bu yazılımlar bizim elimiz ayağımız olacak. Zaten, Zekâ Çağı’nda rekabet edebilmek için bilgiye sahip olmak yeterli olmayacak, bilgiyi kullanarak yeni hizmet ve ürünler “Yapa-Bilmek” gerekecek.

Zekâ Çağı'nda yapa-bilmek, bilmekten daha önemli

 

Uygulamaya geçmeyen bilgi, doğru ile yanlış arasında bir yerdedir”
El Cezeri

 

12. yüzyılda Artukoğulları Beyliği’nde mühendis olarak görev yapan El Cezeri, bilginin değerini belirlemek için uygulama gerektiğini söylemişti. Aslında, bilginin uygulanabilmesi için ayrıca deneyim ve beceri de gerekir. Bu nedenle, bilgiye erişim kolaylaştıkça, “Yapa-Bilmek” bilmekten çok daha önemli olacak. Bilgi Çağı’ndan Zekâ Çağı’na geçişi sağlayan yazılım ve robotlarda şimdi bu becerilerin geliştiğini de görüyoruz.

2000’li yıllarda, akıllı telefon, navigasyon ve e-ticaretle yaşamaya alıştık. Robotlar karanlık fabrikalarda üretim yapmakla kalmıyor, dans ederek şarkı bile söylüyor. Büyük veri analizi yapan programlar, binlerce hastanın test sonuçlarını karşılaştırarak teşhis yapıyor. “DoNotPay” gibi yazılımlar dava dosyaları hazırlıyor. Şiir ve senaryo yazan hatta dostça sohbet edebilen programlar geliştiriliyor. Sanat eleştirmenleri, DALL-E tarafından yapılan resimler ile tanınmış ressamların eserlerini ayırt etmekte zorlanıyor.

YZ yanında, bilgisayar oyunlarıyla birlikte Sanal ve Artırılmış Gerçeklik uygulamaları da eğitim dünyasında hızla yayılıyor. Yollarda kullandığımız navigasyon, alternatif güzergâhları kıyaslayarak seçim yapmamıza yardımcı oluyor. Daha da önemlisi hiç bilmediğimiz adresleri bulmamızı sağlıyor. Görme engelliler, akıllı kameralar yardımı ile çevrelerindeki nesneleri fark edebiliyorlar. Beyinden verilen komutlarla yönetilebilen el protezleri, engellilerin yaşam kalitesini yükseltiyor.

Artık kendi sanal görüntümüzü (avatar) tasarlayabiliyor ve yazdığımız metinleri kendi sesimizden çeşitli dillere aktarabiliyoruz. Bunun için kısa bir video kaydı hazırlamak yeterli oluyor. (https://www.synthesia.io/tools/digital-human) Bu teknoloji o kadar gelişti ki, artık Albert Einstein ile sanal ortamda bilimsel söyleşi yapmak mümkün. (digitalhumans.com) 2023’te bence, Kurtuluş Savaşı’nın hikayesini ve genç cumhuriyetin kalkınma hamlesini Atatürk’ün sesinden dinlemek çok ilginç olabilir.

Beden dışı zeki davranış destekleri olarak da tanımlayabileceğimiz bu ürünler, rutin olarak yapılan pek çok işi ortalama bireyden daha hızlı ve güvenilir bir şekilde yapıyor. Üretken YZ (Generative AI) denilen bir grup yazılım, günümüzde yenilik ve yaratıcılık amaçlı çalışmalarda kullanılıyor.

YZ ve robot teknolojilerinden bir kısmını geliştiren Amazon, Apple, Google ve Microsoft gibi şirketler değerli marka sıralamasında geleneksel sanayi devlerini geride bıraktılar. Gerçi, bugünlerde on binlerce çalışanın işine son vermeleri bazı tereddütlere neden oldu. Bence gelişme, Hindistan ve Çin’de güçlenen benzer şirketlerin küresel pazardan daha fazla pay almasından kaynaklanıyor.

Bütün bu faydalı gelişmeler yanında, dijital dünyanın ciddi sorunlara neden olan karanlık bir yüzü de var. Kripto paralarda servetlerini kaybedenler ve bilgisayar oyunlarıyla intihara sürüklenenler oluyor. İnsanları tüketime yönlendiren reklam bombardımanı artarak devam ediyor. Sosyal medya üzerinden troller tarafından yayılan yalan haberler engellenemiyor.

Aslında bu sorunlar yeni değil. Örneğin medya manipülasyonu, daha önce Nazi propaganda bakanı Joseph Goebbels tarafından yapılmıştı. Şimdi onun izinden gidenler, gelişmiş dijital teknolojileri kullanıyorlar. Bu nedenle, Finlandiya’da öğrencilere artık, sahte ve gerçek haberleri birbirinden ayırt etme eğitimi verilmeye başlandı.

Bilgi Çağı’nda ülke olarak, dijital teknolojilerin tüketicisi olmuştuk. Şimdi Zekâ Çağı’nda, bir teknoloji ülkesi olmak için neler yapmamız gerektiğini tartışmanın zamanı geldi. Hemen aklıma, eğitim sistemimizin yeni çağa hazırlanma meselesi geliyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılını şekillendirecek olan seçime hazırlanırken, partilerin bu çağa yönelik stratejilerini ve yol haritalarını merak ediyorum.

Tarih boyunca önemli teknolojik gelişmeler, Joseph Schumpeter’in tabiriyle yıkıcı bir yenilenmeye neden oldular. Eğitilmiş insan gücüne sahip olan toplumlar, bu dönüşümler sırasında ortaya çıkan fırsatları değerlendirdiler. Şimdi de YZ ve robotik gibi teknoloji alanlarında eğitimli gençlere küresel talep artıyor.

Bence yetkili kurumların, akademisyenler ve iş dünyası temsilcileriyle birlikte, Zekâ Çağı’na nasıl hazırlanacağımızı belirlemeleri gerekiyor. Oluşturulacak uzun vadeli strateji ve yol haritalarını uygulamak konusunda ulusal mutabakat sağlanmalıdır.

Devamlı TV’lerde görülen ve her konuda konuşan akademisyenlerin, Zekâ Çağı için eğitim konusundaki görüşlerini çok merak ediyorum. Özellikle de bilimsel çalışmalarında ve derslerinde bu teknolojilerden nasıl yararlandıklarını bilmek isterdim. Bir gazetecinin bu soruları, onlara sormasını bekliyorum.

Zekâ Çağı için eğitim

Türkiye’de orta öğrenim hâlâ, test çözmeye ve ezbere odaklanıyor. Bu nedenle de gelişmiş ülkelere kıyasla PISA gibi eğitim ölçütlerinde geride kalıyoruz. Üniversitelerimizin küresel sıralamalardaki yeri de giderek geriliyor. 

Önemli gelişmelere rağmen, Zekâ Çağı’nın genel nüfusa yönelik yansımaları henüz sınırlı seviyede kaldı. Bu yenilikler yaygınlaştıkça, ne yazık ki, pek çok geleneksel iş alanı ve meslek ortadan kalkacak gibi görünüyor. Buna karşılık, henüz bilinmeyen pek çok yeni mesleğin ortaya çıkması bekleniyor. Niteliği henüz bilinmeyen bu mesleklere hazırlanmak için de sağlam temel eğitime ve deneyime sahip olmak gerekiyor. 

Günümüzde Finlandiya, İsviçre ve Almanya gibi gelişmiş ülkelerde, uygulama temelli eğitim ile gençlere erken yaşlarda beceriler kazandırılmaya çalışılıyor. Bilgiye erişim kolaylaştıkça, bilim ve teknolojiden yararlanma becerisinin önemi artıyor. Şimdi yabancı dil öğretmek gibi özel amaçlar için geliştirilmiş çok sayıda yeni dijital ürün var. YouTube gibi ortamlarda hemen her konuda eğitim videoları bulunabiliyor. 

Dijital teknolojileri kullanarak doğal yetenekleri geliştirmek için eğitim bireyselleştirilmelidir.

Bu amaçla, özel olarak geliştirilen bilgisayar oyunları, Sanal ve Artırılmış Gerçeklik teknolojileri de kullanılıyor. Takım çalışmasını öğretmek amacıyla kullanılan bilgisayar oyunları da var. Konunun uzmanı olan Mevlüt Dinç, uzun yıllardır bilgisayar oyunlarının eğitim amaçlı kullanımının yaygınlaşması için gayret ediyor.

Pandemi döneminde uzaktan eğitimin ne kadar kolay ve ekonomik olduğunu deneyerek gördük. Bu kapsamda, mevcut öğretmenlerin de Zeka Çağı’na uygun bir şekilde eğitilmesi de önem kazanıyor. 

Zekâ Çağı için eğitimi tasarlarken ilk hedefimiz, küresel standardı yakalamaya çalışmak olsa da sonuç olarak geleceğin eğitim sistemini tasarlamak olmalı. Öğrencilere sanal asistan olacak şekilde, dijital teknolojilerin kullanılması mümkün. Aslında, ezber yerine genç beyinlerin keşif ve icatlara yönelik olarak eğitilmesinde deneme yanılmanın önemi başka bir yazıda tartışılabilir.

Yukarıda bahsedilen, ChatGPT ödevleri tartışması, bence geleneksel eğitim sisteminin ne kadar çağdışı kaldığını gösteriyor. Bizde, ücret karşılığı yazılan ödev ve tezler, ChatGPT ortaya çıkmadan önce de gündemdeydi. Ben bilgi derlemenin o kadar da önemli olmadığını düşünenlerdenim.

Okulların yaratıcı ve yenilikçi becerileri geliştirmesi için, iş dünyası ile iş birlikleri faydalı olacağını düşünüyorum. Bu kapsamda, uygulamaya dönük projeler ve uzun stajlar yapan gençler deneyim kazanabilir.

Başta Japonya, Yunanistan, Ukrayna ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere pek çok ülke bu konunun önemi nedeniyle Dijital Dönüşüm ve Yapay Zekâ konularında bakanlık seviyesinde yapılaşmalara gittiler. Dijital teknolojiler artık, tarım ve sanayiden hizmet sektörlerine kadar her alanda kullanılıyor.

Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüzyılına girerken, tarihi İzmir İktisat Kongresi yapılacak. Umarım orada, dijital teknolojilerden yararlanmak üzere oluşturulan eğitim ve kalkınma stratejileri de tartışılır. Gelişmiş ülkelerdeki başarılı uygulamalar konusunda sunumların yapılmasında yarar olacağını düşünüyorum. 

Son söz: Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı için Zekâ Çağı vizyonu gerek

Bilgi çağından Zekâ Çağı’na girdiğimiz şu günlerde, ezbere ve test çözmeye dayalı eğitimle yetişen nesillerin geleceği karanlık görünüyor. Gençlerimizin doğal yeteneklerini geliştirmek ve onlara beden dışı zeki davranış teknolojileri öğretmek zorundayız.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılı için ülkemizin kalkınma stratejisi, sanayi ve hizmet sektörlerinde dijital teknolojinin katkı payını artırmak üzere kurgulanmalıdır. Bu amaçla, iş dünyasına ve üniversitelerimize büyük bir görev düşüyor.

Baharda yapılacak olan seçimler, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında Türkiye’nin kaderini belirleyecek. Seçime katılacak partiler, gençlerin parçası olmak isteyecekleri bir Zekâ Çağı vizyonu geliştirmelidir. Bu kapsamda, ülkemizin küresel rekabette yer almasını sağlayacak strateji ve yol haritalarını tartışmalıyız.