Talat Çiftçi

26 Aralık 2021

2022 için "Kendime Yeni Bir Ben Lazım"

2022'ye günler kalmışken, ciddi sıkıntılar ve belirsizlikler içindeyiz. Bu tabloya rağmen bireysel ölçekte yapılacak şeyler olduğuna inanıyorum

2021 sona ererken pandeminin tekrar yükselişe geçtiğini gördük. Ne yazık ki, eşzamanlı olarak Koronavirüs'ü bile ikinci plana iten bir ekonomik belirsizlik içine girdik. İki yıldır çektiklerimiz ve kaybettiklerimiz yetmemiş gibi 2022'nin de huzurlu geçmeyeceği anlaşılıyor. Bu yazıda, olumsuzluklara rağmen yaşam kalitemizi korumak için neler yapabileceğimizi tartışacağım. Gelin bu kriz dönemini, kendimizi yenilemek için bir fırsata dönüştürelim.

Siste körler yol gösterir

1952 yılında havadaki duman ve sis bir araya gelince, Londra'da tam anlamıyla göz gözü görmez olmuştu. O yıllarda orada yaşayan bir dostum bana aynı odada bulunan eşini görmekte zorlandığını söylemişti. Kesif dumandan nefes almakta zorlanan binlerce kişi ölmüş ve on binlercesi hastaneye yatmıştı. Bu sırada, bazı görme özürlülerin sokaklarda ücret karşılığında rehberlik yaptığı söylenir. Yani, etrafı görmeden dolaşmaya alışkın engelliler siste yollarını bulabilmişti. Onlar geçmiş deneyimlerine dayanarak dönemin navigasyon ihtiyacını karşılamıştı. 

Londra'nın sis krizi tarihte hava kirliliği kontrolü için yeni bir sayfa açılmasına neden olmuştu. Bu olay bana içinde bulunduğumuz belirsizliklerde önümüzü görebilmek için geçmiş deneyimlerimizden yararlanmamızın ve dersler almamızın gerekli olduğunu düşündürüyor. Şimdi kendimize rehber olmanın zamanıdır.

İki yıl önce bugünlerde, yeni yıla girerken karşımıza çıkacak olan büyük kargaşadan hiç haberimiz yoktu. 2020'nin bahar aylarında, pandeminin yarattığı şaşkınlık içinde önümüzü görmeye ve bir çıkış yolu bulmaya çalışıyorduk. Koronavirüs'ün beklenmedik hamlesi karşısında evlerimize sığındık ve her türlü planımızı erteledik. Tarihte ilk defa bütün dünyada aynı anda benzer endişe ve deneyimler yaşandı. Sokağa çıkma kısıtlamaları uygulanınca, insanlar panik halinde marketlere koştu ve rafları boşalttı. 

Yakınlarımızı kaybettikçe Koronavirüs'ün ne kadar tehlikeli olduğunu anlamaya başladık. Ne yazık ki pandemi ile ilgili belirsizlik ve tehlike hâlâ devam ediyor. Delta ve Omikron isimli varyantlar beceri ve imkanların sınırlarını zorluyor. Bütün bu olumsuzluklara rağmen yaşadıklarımızın bize önemli bir deneyim ve güç kazandırdığını düşünüyorum.

Yaklaşık iki yıl sonra, bazı ülkelerde kapanmalar tekrar başladı. Türkiye'de ise pandemiden daha fazla endişe yaratan ciddi bir sorun var; ekonomik belirsizlik. Şimdi marketlere koşanlar, virüsten değil de olası fiyat artışlarından korkarak alışveriş yapıyor. Anlaşılan gelecek yıl ayakta kalabilmek ve yolumuzu bulabilmek için farklı bir bakış gerekecek. 

Yaşamı, sisli bir yolda araba kullanmaya benzetirler. Yani geride kalan yolun nasıl olduğuna bakarak geleceği öngörmeye çalışmak gerekir. Biz de yakın geçmişte yaşadıklarımıza bakarak 2022'ye hazırlanacağız. 

Geçen hafta küresel ölçekte oynanan stratejik oyunlardan bahsetmiştim. Şimdi de bireysel yol haritası oluşturabilmek için yine Prof. Abraham Maslow'un İhtiyaç Hiyerarşisi perspektifinden bakacağım. 2022 için beş ayrı kimlik temelinde bireysel bakışları tartışacağım. 

Tüketici bakışı: Can boğazdan gelir

İnsan geleceğe, öncelikle tüketici kimliği (Homo economicus) ile yani bencil bir açıdan bakar. Bu kimlik, iç organların işleyişi ile birlikte gıda, ilaç ve vitamin gibi ürünlerin tüketimi ile alakalıdır. Sindirim, dolaşım ve bağışıklık gibi istem dışı fizyolojik faaliyetler bu kapsamdadır. İnsanlar içgüdüsel olarak, hava, su ve gıda maddelerini güvence altına almaya çalışırlar. Kısaca; can boğazdan gelir.

Küresel ölçekte artan nüfus, çevre kirliliği ve küresel ısınmanın gelecekte gıda temininde sorunlar çıkaracağını biliyoruz. Bu açıdan bakıldığında, özellikle de et, peynir, kahve ve çikolata gibi karbon ve su ayak izinin yüksek olduğu ürünlerin tüketiminin azaltılması konusunda uyarılar yapılıyor. Tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek yapabileceğimiz tasarruflar olabilir. 

Temiz hava ve tatlı su temininin, özellikle kalabalık şehirlerde şimdiden sorun olduğunu görüyoruz. Gıda ve ilaç gibi yaşamsal ihtiyaçların önemi arttıkça, yerel üretimin stratejik değeri anlaşılıyor. Bu düşünce ile bazı belediyeler yerel üreticileri desteklemeye başladılar.

Türkiye'de son aylarda artan gıda fiyatları zaten tedirginlik yaratıyordu. Son haftalarda ise, hızla yükselen enflasyona bağlı olarak 2022'de fiyatların daha da fazla artmasından endişe ediliyor. Halkımız geçmiş deneyimlerine dayanarak, evlerinde imkânlarına göre temel gıda maddeleri stoklamaya çalışıyor. 

Salgın döneminde televizyon ve internete daha fazla zaman ayrılması tüketimi körükledi. Buna karşılık insanlar çok daha az hareket edebildiği için sindirim sorunlar ortaya çıktı. Sağlıklı beslenmenin hareket etmeyi de gerektirdiği anlaşıldı.

Pandemi sürecinde yapılan bilimsel araştırmalar aşının yaşamsal önemini gösterdi. Buna rağmen aşı olmayanlar aramızda dolaşarak tehlike yaratmaya devam ediyorlar. Maske ve mesafe kurallarına direnenler de virüsün yayılma ihtimalini yükseltiyorlar. Aşının yaygınlaştırılması için gayret etmeliyiz. Koronavirüs'ün verebileceği zararları azaltabildiği belirtilen grip ve zatürre aşılarını olmakta yarar var. Maske ve mesafe konusunda taviz vermemeliyiz.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Japonya'da, çok büyük ekonomik sıkıntılar yaşandığını bir Japon profesörden dinlemiştim. Et çok pahalı olduğu için, balık ve bitki ağırlıklı gıda maddeleri tüketme alışkanlığı kazanmışlardı. Dengeli beslenmenin kuralı olarak yemek tabağının mümkün olduğu kadar farklı renkte sebzelerle donatılması gerektiğini söylemişti. Vitamin ve mineral ihtiyacını karşılamak açısından bu öneri faydalı olabilir.

2022 için yeni bir sayfa açmaya hazırlanırken mümkünse "Check-up" yaptırarak sağlık durumumuzu gözden geçirelim. Bilinçli bir tüketici olmak için dengeli beslenmeden başlayarak sürdürülebilir bir yaşam tarzı oluşturalım. Yeterince uyku alabilmenin de sağlıklı yaşamın temeli olduğunu unutmayalım. 

Bedensel bakış: Ayakta kalan hayatta kalır 

İnsanın sağlıklı yaşamı, yukarıda bahsedilen fizyolojik faaliyetler yanında fiziksel yapıya yani bedensel kimliğe (Homo furens) de bağlıdır. Kas gücü, esneklik, denge ve hareketlilik de beslenme gibi yaşamsal öneme sahiptir.

Pandemi döneminde bedensel faaliyetler büyük ölçüde azaldı. Özellikle de 65 yaş üstündekiler bir süre ev hapsi yaşadı. Yasaklar kalktığında araç kullanmak yerine yürümenin daha sağlıklı olduğunu keşfettik. Evin içinde bile yürümeye ve spor yapmaya başladık. Bu alışkanlıkları devam ettirmeliyiz. Güvenli olmak kaydı ile, kısa mesafeler için bisiklet kullanabiliriz.

Düzenli egzersizler, beden sağlığı yanında ruh halini de etkiliyor. Ayakta kaldığımız müddetçe hayatta kalmak umuduyla, 2022'de daha fazla hareketli olmayı planlayalım. 

Duygusal bakış: Kahkaha bulaşıcıdır

İnsanlar arasında, sevgi, merhamet ve eğlence duygusal kimliği (Homo ludens) oluşturuyor. Bu davranış, yakın çevremizden başlayarak, diğer insanlara, diğer ülkelere ve doğadaki bütün canlılara karşı duyarlı olmamızı sağlar. Gülmek ve oynamak ve özellikle de kahkaha atmak insanlar arasında iletişimi kolaylaştırır. Daha da önemlisi, bu sırada salgılanan hormonlar nedeniyle insanların psikolojisi olumlu yönde etkilenir. 

Pandemi döneminde düğün ve bayram gibi etkinlikler coşku ile kutlanamadığı için duygusal alanda büyük bir eksiklik yaşandı. Gelecek yıl neşeli insanlarla bir araya gelmeyi planlayalım. Ayrıca etrafa olumsuzluk yayanlardan uzak durmanın da faydalı olacağını düşünüyorum. 

Ekonomik krizde ihtiyaç sahiplerine yardım edebilmek için belediyeler ucuz ekmek satıyor ve evlere gıda paketleri gönderiyor. Az kullanılmış giysi ve eşyalar da toplanarak dağıtılıyor. Bu konuda çok ilginç yeni çözümler de ortaya çıkıyor. Örneğin, askıda fatura adı altında, mali sorun yaşayanların borçları ödenebiliyor. Bu şekilde hiç karşılaşmadığınız insanlara katkı yapabiliyorsunuz. 

Kapanma döneminde elektronik ortamda ve sosyal medyada dostlarımızla yakın temasta kalabilmeyi öğrendik. Özellikle de yaşlı ve engelli dostlarımızı arayarak onlara destek verebildik. Uzaklardaki dostlarımızla elektronik ortamda görüşme imkânı bulduk. Aile fertleri ve dostlarımızla çok daha fazla açık havada buluşmaya başladık. 

2022'de sosyal faaliyetlere daha fazla katılmak ve keyifli vakit geçirmek duygusal kimliğimizi güçlendirecektir. Televizyonda gergin ve karanlık diziler yerine, "Güldür Güldür Show" gibi neşeli programları izleyebiliriz.

Sosyokültürel bakış: "Yeni yılda yeni şeyler söylemek lazım"

İnsan sosyokültürel mirası üstlenen bilge bir varlık (Homo sapiens sapiens) olarak tanımlanabilir. Bu tanıma uygun olarak, insanlar yaşadıkları her yerde bilgi, eser ve kurumlar oluşturmaya çalışırlar. Geleneksel mirasın gelecek nesillere aktarılmasına gayret ederler. Bu kimlik, vatandaş ve meslek sahibi olarak üstlendiğimiz görev ve sorumluluklarla birlikte edindiğimiz ayrıcalıkları içerir. 

21. yüzyılda birçok temel dönüşüm yaşamaya başlamıştık. Hızla dijitalleşen dünyada yapay zekâ, büyük veri ve robotik sistemler iş dünyası kadar bireysel yaşamı da etkiliyordu. Dijital uçurum olarak tanımlanan duvar yükselmeye devam ediyordu. 

Pandemi sırasında beklenmedik gelişmeler oldu. Küresel ölçekte bir dijitalleşme seferberliği başlatıldı. İş yerlerinde ve eğitim kurumlarında çevrim içi çalışmalar büyük kolaylık sağladı. Ayrıca, sanal ortamda kitap okumaya, dünyayı dolaşmaya ve müzeleri gezmeye başladık. 

Uzaktan toplantı yapmanın hatta çalışmanın kolaylığı anlaşıldığı için bazı görevlerin evden yapılması tercih edildi. Uzaktan eğitim almanın daha kolay ve ucuz olması eğitim sistemini yeniden yapılandırmaya başladı. Bu gelişmeler çalışma ve eğitim için yeni fırsatlar oluşturdu. Örneğin, uzaktan eğitim alarak kısa sürede yazılımcı olmak bile artık mümkün.

2022'de dijital teknolojileri kullanarak mesleki becerilerimizi ve hobilerimizi geliştirebiliriz. Eski resimleri ve videoları elektronik ortamda kaydedebiliriz. Aile soy ağacımızı oluşturabilir ve hayat hikayemizi yazmaya başlayabiliriz. Celaleddin Rumi'nin dediği gibi; yeni günde yeni bir söz söylemek gerek. Hatta icat çıkarmayı da denemeliyiz.

Yaratıcı bakış: İcat çıkarmak lazım

Bilimsel, teknolojik ve sanatsal çalışmalar sırasında insanların yaratıcı kimliği (Homo sapiens innovator) ortaya çıkar. Yenilik yapmak kadar geleceğe yönelik strateji oluşturmak da insanı hayvanlardan farklılaştırır.

Gelişmiş toplumlar, bireylere araştırma yapmak ve girişimci olmak için destekler vererek onların yaratıcı kimliklerini oluşturmalarını sağlar. Bu toplumların, pandemi dönemini kurumsal ve bireysel yenilikler yapmak için fırsata dönüştürdüklerini gördük. 

Yenilik yapmak için altyapı, eğitim ve fırsatların olmadığı ortamlarda beyinler kısırlaşır. Bilimsel, teknolojik ve sanatsal açılardan başarı sağlanamaz. Bu şartlar altında aradıklarını bulamayan yetenekli gençler beyin göçü ile kaybedilir. 

Prof. Dr. Ufuk Akçiğit tarafından yapılan araştırmalar yaratıcı kimliğin yüksek öğrenim ile birlikte geliştiğini gösteriyor. Örneğin, üniversite eğitimi alanların patent alma ihtimali artıyor. Mümkünse ilgi duyduğumuz alanlarda yüksek öğrenim yapmaya çalışmalıyız. 60 yaşından sonra ikinci doktorasını yapan biri olarak eğitim için hiçbir yaşta geç kalındığını düşünmüyorum. 

Yaratıcı kimliğimizi geliştirmek için günlük yaşamımızda yeni şeyler denemeye ve keşfetmeye çalışabiliriz. Hayatımıza resim ve müzik gibi hobiler katabiliriz. İlgi alanlarımızda, uzaktan eğitimle kendimizi geliştirmeye devam edebiliriz. 

2022'de "Yeni bir ben" oluşturmak

2022'ye günler kalmışken, ciddi sıkıntılar ve belirsizlikler içindeyiz. Bu tabloya rağmen bireysel ölçekte yapılacak şeyler olduğuna inanıyorum. Son iki yılın kaotik ortamında yaşadıklarımıza dayanarak, gelecekte daha sağlıklı ve mutlu olabileceğimiz bir yaşamı tasarlamaya çalışabiliriz. 

Sürdürülebilir bir beslenme şekli yanında bağışıklığımızı zinde tutacak aşıları ihmal etmeyelim. İmkân bulabilirsek Check-Up yaptıralım. Doktor tavsiyesi ile vitamin ve mineral takviyesi alalım. Bedensel bakış ile ayakta kalanın hayatta kalacağını unutmayalım. Hareket etmeye gayret edelim. 

Duygusal sağlığımız için, hiç olmazsa elektronik ortamda dostlarımıza ulaşalım. Sosyokültürel kimliğimizi yenilemek amacıyla, dijitalleşen dünyanın imkanlarından yararlanarak kendimize yeni beceriler kazandıralım. Hoşumuza giden yeni çalışma ve yaşam alanlarını deneyelim. Yaratıcı bakış açısı ile resim ve müzik gibi daha önce zaman ayıramadığımız hobilerle ilgilenelim.

Ben bu tip belirsizlik dönemlerinde Milli Mücadele günleri ile ilgili bir kitap okumanın çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Örneğin, Turgut Özakman'ın yazdığı "Şu Çılgın Türkler" gibi bir kitabı okumak zor zamanlarda ihtiyaç duyulan heyecanı verebilir. Yeni yıla girerken, Sertab Erener'in "Kendime yeni bir ben lazım" isimli parçasını dinlemenizi öneririm.

Son Söz: Yeni yılda size ve sevdiklerinize sağlık, huzur ve mutluluklar dilerim.