Şükrü Hatun

19 Ocak 2025

Yeni obezite tanımı ve düşündürdükleri

Obezite, savaşlar, giderek artan ekonomik eşitsizlikler, göçler, iklim değişikliği gibi küresel olduğu kadar küreselleşmenin bir komplikasyonu olan sorunların başında gelmektedir

Geçen hafta kabaca aşırı yağlanma durumunu anlatan ve bunu tek başına bir “hastalık” olarak kategorize eden obezite tanımını değiştirmeye yönelik önemli bir makale/rapor yayınlandı ve bu konu uluslararası sağlık haberleri arasında yer aldı. “Klinik obezitenin tanımı ve tanı kriterleri” başlıklı bu makale, Profesör Francesco Rubino (Kings College London, Londra, Birleşik Krallık) liderliğindeki, yüksek gelirli, orta gelirli ve düşük gelirli ülkelerden gelen ve geniş bir uzmanlık yelpazesini temsil eden 56 uzman tarafından üç yılı bulan tartışmalar sonunda hazırlanmıştır.

Bu rapor esas olarak, tek bir parametreye, yani vücut kitle indeksi (VKİ) eşik değerlerine göre yapılan ve VKİ>30 üzerinde (çocuklarda 95 persentil üzerinde) olan herkesi bir sorunu olmasa bile “hasta” olarak gören tanımın bir kenara bırakılmasını öneriyor. Yeni, kanıta dayalı tanım, doğrudan aşırı yağlanmanın neden olduğu kronik, sistemik bir hastalık durumu olan “klinik obeziteyi”, organ disfonksiyonu veya günlük aktivitelerde sınırlamalar olmaksızın aşırı yağlanma durumu olan ancak gelecekte sağlık riskini artıran “preklinik obeziteden” ayırmaktadır. Komisyon, VKİ’deki sınırlamaları göz önüne alarak, obezite durumunu tanımlamak için VKİ'ye ek olarak diğer vücut ölçüsü ölçümlerini (bel çevresi, bel-kalça oranı veya bel çevresi-boy oranı) kullanmaktadır. Bunların arasında bel çevresi-boy oranı kullanışlı bir parametredir ve bu oranın>0.5 olması, santral(visseral) yağlanmayı göstermektedir.

Obezitenin yükü ve önceliklendirme ihtiyacı

Obeziteyi önemli yapan, tip 2 diyabet ve metabolik karaciğer hastalığı (yağlanmaya bağlı karaciğer hastalığı ve siroz) gibi toplum sağlığını doğrudan etkileyen ve ekonomiye büyük yükler getiren kronik hastalıklara yol açmasıdır. Öte yandan, obezite adolesan çağdaki çocuklar başta olmak üzere yaygın bir “etiketlenme” ve giderek dışlanma nedenidir ve bunda bütün vakaları aynı daireye alan VKİ’ye dayalı mevcut tanımın payı vardır.

Yeni tanımlama esas olarak obezitenin yükününün önceliklendirme ihtiyacından kaynaklanmaktadır ve preklinik obezitesi olanlarda riskin azaltılması temel bir öncelik olacaktır. Düşük riskli kişiler öncelikle yaşam tarzı değişiklikleri yoluyla yönetilebilir; ancak, tıbbi müdahale gerektirebilecek yüksek riskli kişilerin belirlenmesi için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır. Dolayısıyla mevcut kaynakların daha çok bu kesime ayrılması öngörülmektedir.

Bu yaklaşım, klinik ve toplum sağlığı açısından doğru bir yaklaşımdır ve ülkemizin de bu rapor doğrultusunda programlarını yenilemesi gerekir. Örneğin pre-klinik obezite esas olarak birinci basamak hekimlerinin görevi olurken, klinik obezite vakalarına daha üst basamak sağlık kurumlarında daha çok zaman ve imkân ayrılması şeklinde bir planlama yapılabilir. Bu yeni sınıflama klinik obezite kriterlerini de ayrıntılı olarak tanımlayarak, problem odaklı bir yaklaşım sergilemektedir.

Sonuç ya da nedenlere eğilme ihtiyacı

Obezite, savaşlar, giderek artan ekonomik eşitsizlikler, göçler, iklim değişikliği gibi küresel olduğu kadar küreselleşmenin bir komplikasyonu olan sorunların başında gelmektedir. Bu komisyon raporunda yer almamakla birlikte, dünya nüfusunun sekizde birini etkileyen obezite, esas olarak global besin endüstrisinin yol açtığı bir sorundur ve başta çocuklar olmak üzere, insan bedenlerinin bedenlerinin, tat ve dürtüler üzerinden yapılandırılarak şekerli ve yağlı besinleri aşırı tüketmesi (tüketim toplumu) ve bunlara bağımlı hale gelmesinden kaynaklanmaktadır.

Yayınlanan rapor, esas olarak sonuçların nasıl yönetileceğine odaklanmaktadır; oysa bunun kadar obezitenin başlayarak önlenmesi, besin endüstrisine yönelik etkili yaptırımların uygulanması, özellikle de çocukların tüketim toplumu manipülasyonlarından korunması için yeni inisiyatiflere ihtiyaç vardır.

Prof. Dr. Şükrü Hatun kimdir?

Prof. Dr. Şükrü Hatun, 1959 yılında Kütahya Domaniç'te doğdu. Tıp eğitimini 1983 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara, Türkiye'de tamamladı. Mezuniyet sonrası Adıyaman'da mecburi hizmetini yerine getirdi.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanlık eğitimini Ankara Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesinde 1990'da, Çocuk Endokrinoloji Yan Dal Uzmanlık Eğitimini Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde 1993'de tamamladı. 1994 yılında doçent, 1999 yılında profesör oldu. 

1995-2016 yılları arasında Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı'nda çalıştı. Kocaeli Üniversitesi'nde Pediatrik Endokrinoloji programını kurdu. İki dönem anabilim dalı başkanlığı, 2012-2015 yılları arasında tıp fakültesi dekanlığı yaptı. 

2015 yılında bir süre North Carolina Üniversitesi Çocuk Endokrinoloji Bölümü'nde ziyaretçi profesör olarak bulundu. 

2016 yılından beri İstanbul'da Koç Üniversitesi'nde Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı olarak görev yapıyor.

Şükrü Hatun ve ekibi 1996 yılından bu yana diyabetli çocukların tedavisi, eğitimi, hakları, toplumun bilinçlendirilmesi ve diyabetle barışık yaşamaya odaklanan "Arkadaşım Diyabet Programı"nı yürütüyor.

Dr. Hatun, https://www.arkadasimdiyabet.com/ web sitesini kurdu ve 1997'den beri "Arkadaşım Diyabet İznik Kampı"nı yürütüyor, 2018'den beri de "Arkadaşım Diyabet Aile Kampı"nı düzenleyen ekibe liderlik ediyor.

Ekibinin de katkılarıyla diyabetli çocuklar, aileleri ve diyabet ekipleri için çok sayıda kitap yazdı veya çevirdi.

Türkiye'de uzun süre "Pediatrik Diyabet Grubu"na liderlik eden Dr. Hatun, arkadaşları ile "Pediatrik Diyabet Ekip Üyeleri Eğitim Kursları"nı başlattı, "Ulusal Çocukluk Çağı Diyabet Programı"nı hazırladı ve az gelişmiş bölgeler için diyabet kampları düzenledi.

Dr. Hatun'un diyabetli çocukların yaşamına yaptığı önemli katkılardan biri de "Okulda Diyabet Programı"nı başlatması. Bu program, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Derneği ile iş birliği içinde geliştirildi. Bu proje ile çok sayıda öğretmen okulda diyabet bakımı konusunda eğitildi ve Millî Eğitim Bakanlığı tarafından "Okullarda Diyabetli Öğrencilerin Bakımı ve Desteklenmesine İlişkin Yönerge" yayımlandı.

1993 yılından itibaren Dr. Hatun ve arkadaşları tarafından diyabetli çocukların hakları ile ilgili savunuculuk çalışmaları başlatıldı ve bu çalışmalar sonucunda 1996 yılında glukometre stripleri geri ödeme kapsamına alındı.

Dr. Hatun ve ekibinin başlattığı yeni bir kampanya ise "Sensörler için parmağını kaldır" sloganıyla sensörlerin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından geri ödenmesine odaklanmıştır.

2014 yılında "Diyabetli Çocuklar Vakfı"nı kuran Dr. Hatun, çalışma arkadaşlarıyla birlikte çeşitli illerde "Arkadaşım Diyabet Buluşmaları" adlı eğitim toplantıları düzenliyor. Dr. Hatun ayrıca, diyabetin evdeki yükünü paylaşmaya odaklanan "Diyabet İçin HeForShe Programı" ile, "Diyabetli Çocukların Tedavisi ve Esenliği İçin On Temel Öneri" adlı bir program başlattı (2021).

Şubat 2023'te Türkiye'de yaşanan deprem felaketinin ardından Hatun, felaket bölgesinde yaşayan diyabetli çocuklar ve aileleri için bir destek ve dayanışma programı başlattı. Bu kapsamda ücretsiz kan şekeri ölçüm stripi desteği sağlandı. Ayıca deprem bölgesinden 51 diyabetli çocuk ve ailesi "Arkadaşım Diyabet Aile Kampı 2023"e ücretsiz katıldı.

İletişim Yayınlarından çıkan "Hekim Kendisini Tedavinin Bir Parçası Olarak Sunar" ve " İnsancıl Bir Tıp İçin Yazılar" isimli kitapları vardır.