Eski yıllarda, Ankara’da, Altındağ’dan “Çinçin Bağları”na uzanan yolun kenarında bir tiyatro, bir çocuk hastanesi, bir de doğumevi yan yana dizilmişlerdi. Karşılarında ise Ankara’nın ilk toplu konut sitelerinden “Örnek Mahallesi” bulunurdu. Altındağ Devlet Tiyatrosu, Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi ve Zübeyde Hanım Doğumevi’nin tesadüfen mi yoksa, yarıda kalan “batılılaşma” çabalarını, topluma dönük sağlık hizmeti ile birleştirmeye çalışan 1960 sonrası yönetimin bilinçli bir tercihi mi yan yana getirmiştir bilmiyorum. Bildiğim, Kızılay’daki bakanlık binalarına benzeyen, bu alçakgönüllü ve gözden ırak gri yapıların çok uzunca bir zamandır hem Ankara’nın hem de Anadolu’nun yoksul kesimlerine hizmet verdikleri. Bu hastanelerden Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi aynı zamanda eğitim hastanesidir ve ben de uzmanlık eğitimimi orada tamamladım. Sonraki yıllarda (2008) Zübeyde Hanım Doğum Evi ile Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi birleştirilmiş ve bu iki hastane günümüzde Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi adı ile hizmet vermektedir.
“Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi Ruhu”
Bir çocuk hastanesine en çok kreş yakışır
Geçen hafta, oraların ruhunu “her şeyin fiyatını bilen ama değerini bilmeyen zamana” inat korumaya çalışan Dr. Eriş Bilaloğlu’ndan hastane kreşinin maliyet nedenleri ile kapanmak üzere olduğunu öğrenince içim “cız etti”. Hemen Kardelen’in o kreşte ellerini yıkarken, bana o yılların simgesi gibi görünen resmini buldum. Eriş’e ilk sözüm “Bunu nasıl yaparlar” oldu. Bunu nasıl yaparlar dedim çünkü, bir çocuk hastanesine en çok kreşin yakıştığını, kreşin o kurumun adı kadar kurumla özdeş olduğunu, daha ötesi sanki bunu yapmanın “Dr. Sami Ulus Ruhu”na, yani biraz bizim kuşağın ruhuna da bir darbe olduğunu düşündüm. Eriş bana kreşin kapanma sürecinde yaşananlar konusunda Ankara milletvekillerine yazdıkları mektubu gönderdi ve o zaman esas sorunun çalışanların ödediği 270 liranın maliyetleri karşılamaması olduğunu öğrendim.
Bu bilgi bana bu kez çocuk doktoru olarak daha çok acı verdi, çünkü uzun yıllardır erken çocukluk dönemi gelişimi bakımından önemli olan kreşlerin neredeyse hepsinin ekonomik düzeyi iyi olan kesimlerin yaşadığı yerlerde olduğunu ve buralarda yoksul evlerin çocuklarına, yani iyi beslenseler, iyi eğitilseler su verilmiş çiçekler gibi canlanacak o “kuru” çocuklara rastlamanın mümkün olmadığını yazıp, çiziyordum. Bu durumun tek istisnası belki tek tük kalan hastane kreşleriydi. Yani bu kreşlere düşük ücretlerle çalışanlar da çocuklarını güvenle teslim edebiliyorlar, böylece zaten zor olan yaşamlarını bir nebze rahatlatıyorlardı. Şimdi bu imkanı onların ellerinden almak, bu konu ile ilgili haberlerde yazıldığı gibi onları yalnızca ağlatabilirdi. Daha ötesi bunun hepimizi ağlattığını da eklemek gerekir.
Şu anda Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ni yönetenleri tanımıyorum ama onlara bir çocuk hastanesi kreşini maliyet nedeniyle kapatmanın iyilik ve dayanışma duygularını yok etmekle bir olduğunu ve bu kararın başta hastanenin kurucusu Dr. Sami Ulus olmak üzere hepimizin ruhunu çiğnemek demek olduğunu, bunun tarihi bir “vebal” olduğunu söylemek isterim. Onlara önerim ise yalnızca bu kreşi yaşatmak için bir vakıf kurmaları ve hepimize kalıcı destek için çağrıda bulunmaları. Ben bu yazı ile istedikleri miktarda kalıcı destek için söz verdiğimi beyan etmiş oluyorum ve bir çok arkadaşımın da bunu yapacağına eminim. Değerli hastane yöneticileri, Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi Kreşi’ni lütfen kapatmayın ve annelerin yaşam zorluklarını arttıracak böyle bir “vebalin” altına girmeyin.
sukruhatun@gmail.com