Geçen hafta (29 Ocak 2025) “Suna’nın Kızları” ekibi tarafından düzenlenen “Çocuk Odaklı Bir Şehir: Bir Eşitlik Arayışı” sempozyumuna katıldım. Toplantı hayatında çocuk kavramına büyük bir yer açan Suna Kıraç’ın anısına yakışan bir atmosferde geçti. Ben de bu konuşma daveti ile çocuklar için bütüncül bir eko sistem arayışı çerçevesinde önemli bir çok proje yürüten “Suna’nın Kızları” grubunu tanıdım ve toplantı boyunca çocukların doğal gelişimine saygılı, özgürlük ve adaleti öne koyan, aile tutumlarının değişmesi için çocuk hekimlerinin etkisinden yararlanmanın önemine değinen, çocuklarla ilgili veri eksikliğine ve 1-3 yaş dönemi eğitimine/bakımına, çocuk gelişiminde anne/baba senkronizasyonun, rehberliğin, öğretmenlerin, arkadaşların yerine dikkat çeken tartışmalardan çok yararlandım. Bu güzel ve yararlı toplantı için @sunaninkizlari çok teşekkür ederim.
Suna’nın kızları, Suna Kıraç’ın eğitim alanındaki çabalarını, değerlerini, hedeflerini ve vizyonunu yaşatmak ve ileriye taşımak amacıyla kızı İpek Kıraç tarafından başlatılmış. AÇEV, TESEV, İhtiyaç Haritası, Türkiye Eğitim Gönülleri Vakfı, Derin Yoksulluk Ağı gibi birçok sivil toplum kuruluşu ve İBB ile çalışıyorlar ve yoksunluk içinde büyüyen 0-18 yaş arası başta kız çocuklar olmak üzere tüm çocukların gelişim ihtiyaçlarını karşılayan güvenli ve destekleyici eğitim ve öğrenme imkanlarına erişmelerine odaklanıyorlar. Çalışmaların çerçevesini hem kız hem oğlan çocuklara fayda sağlayacak bir ekosistem oluşturmak olarak belirlemişler. Yakın zamanda yayına aldıkları sitesi ile böyle bir ekosistem için veri sağlıyorlar ve Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman gibi bazı illerde, çocuk yaşam merkezleri, yaz enstitüleri, çocukları destekleyen mahalleler gibi saha projeleri yürütüyorlar. Bunların yanında İBB’nin kreş programını aktif olaralak destekliyorlar ve İstanbul Planlama Ajansı (İPA) ile yakın bir iş birliği yapıyorlar.
“Çocuk Odaklı Bir Şehir: Bir Eşitlik Arayışı” sempozyumu da verilerin değerlendirilmesi, iş birliği yapılan kuruluşların ve uzmanların görüşlerinin alınması için düzenlenmiş. Toplantıda Burcu Gündüz Maşalacı ve benim giriş konuşmalarından sonra, Aysel Madra, Çağla Ayaz, Etkin Gencer, Hasan Deniz, Özge Acar, Buğra Gökçe, Hacer Foggo, Tarık Tuncay ve Zeynep Kılıç çeşitli konularda sunumlar yaptılar. Ben de toplantının başında “Çocuğun Gelişimine Bütünsel Bakış: Bir Çocuk Hekiminin Düşünceleri” konulu bir konuşma yaptım ve çocuklarla kuşlar arasında paralellikler kurarak yaptığım konuşmamın iyi bir yankı bulmasından mutlu oldum.
Genotipe saygı: Yolculuğa güvenmek ve her adımın kıymetini bilmek
Çocuğun gelişimine bütüncül bakış, aslında çocukların yaşamına, erişkinlerin masa lambası bakışı yerine çocukların deniz feneri bakışı ile bakmayı anlatmaktadır. Bu bakışta fiziksel, bilişsel, duygusal, sosyal ve manevi boyutlar birlikte ele alınır. Bütüncül bakışın ana ögeleri olarak, insani ve doğal çevre -oyun (çember çevirmek, ip atlamak) kadar, gökyüzüne bakmak da ihtiyaç- ev/aile/komşular/akrabalar/arkadaşlar/farklı olanlar ile temas, entegre eğitim, öğretmenin rolü ve iyi niyeti- okul öncesi ve ilkokul öğretmenlerinin önemi-, sınıf ortamlarının ötesine geçmek-Hayat boyu öğrenme («İnsan öğrenmek için yaşar»-Melih Cevdet Anday), savunmasız durumdaki çocukları desteklemek- Toplum katılımı ve mentörlük (rehberlik), oyun temelli öğrenme sayılabilir.
Çocuğun gelişimini büyük ölçüde genetik bilgi (genotip) belirliyor ve ince ince dokunmuş potansiyeller çoğunlukla başka bir şeye ihtiyaç olmadan kendine yol buluyor. Gelişmenin yönünü kuşun yuvadan uçması, yürümek, konuşmak gibi kaçınılmaz ve sevinç içeren basamaklar olarak anlatabiliriz. Tabii çocuk gelişiminde çevresel faktörler de çok önemli ama kalıba dökmek ne kadar mümkün? Çevresel faktörleri değiştirerek bambaşka bir insan yaratamayacağımızı dikkate almalıyız. Bir başka deyişle, genotipe saygılı olmamız, çocuğun potansiyellerinin yolculuğuna güvenmemiz ve her adımın kıymetini bilmemiz gerekiyor. Ben bunu Tao Te Ching’in “Yol göster ama hükmetme/Doğur ama sahiplenme/Eylemek ama karşılık beklememek” sözleri ile anlatabileceğimizi düşünüyorum. Günümüzde ise çocukları bir kalıba sokma (hamur gibi görme) eğiliminin arttığını görüyoruz. Bu bir taraftan ailelerin «proje çocuk» düşünceleri, öte yandan besin ve teknoloji endüstrilerinin çocukları maruz bıraktıkları etkilerde kendini gösteriyor.
Öte yandan daha önce yazdığım gibi, insanın bedensel/zihinsel hallerinin gerisinde, bir imkânın fonksiyona dönüşmesinde, yani “imkana tutulma”nın gerisinde, hücrelerin yönelişinin engelsiz işleyişi yatar. Bu engelsiz işleyişe “özgürlük” diyebiliriz. Bu açıdan bakıldığında çocuk gelişiminde anahtar kavramın “özgürlük” olduğunu söyleyebiliriz. Yakın zamanda vizyona giren “Number 24” filminin kahramanı Gunnar Sønsteby’in söylediği gibi, “Her şeyin başı sağlık derler, oysa her şeyin başı özgürlük ve barıştır.”
Çocukların gelişiminde en zor dönem, bir tür yokuş tırmanmaya benzetebileceğimiz ergenlik dönemidir. Bu dönem hem bir ileri atılım dönemidir hem de çocukların aile ve çevreleri ile eski senkronizasyonlarını yitirdikleri, bu nedenle de geçimsizlik yaşadıkları bir dönemdir. Bu dönemde bedenden gelen sinyaller (dürtüler, heyecanların stimülasyonu) öne çıkar ve çocukların yaşamında kendileri ve başkaları ile ilgili algılar abartılı bir yer tutar. Öte yandan bu dönemle ilgili dil genel olarak “negatif” bir içeriğe sahiptir ve aileler bu dönemde çocuklarına sabırla, bilgi ile, bu dönemin çocukların son hali olmadığı, geçici bir dönem olduğu bilinci ile eşlik etmekte zorlanırlar. Bu dönemde “dürtülerin” ezilmemesi, oyun ve spor hakkı, çeşitlilik, farklılıklara özenli ve saygılı yaklaşım, kadın erkek bir arada olma sevincine yer açılması büyük önem taşır.
Sonuçlar ve “Çocuk Bakanlığı” ihtiyacı
Öncelikle çocuklar/gençler için “adil ve özgür bir yaşam” ihtiyacını her yerde öne çıkarmak gerektiğini düşünüyorum. İnsanı şekillendiren ana olaylar ve imkanlar her insan için farklıdır. Bir söyleşide romancı Ayşegül Savaş’ın söylediği gibi, “çocuklara ve gençlere kendi kimliğini yaratmayı tatma” özgürlüğü sağlanmalıdır.
Ayrıca, potansiyeli olan ama dezavantajlı çocuklara el uzatmak, çocukları yoksulluğun etkilerinden korumak, dezavantajlı koşullardaki kızları önceleyen destek programları, anne ve baba tutumlarını değiştirmeye dönük ulusal programlar (Türk Pediatri Kurumu ile çocuk hekimleri üzerinden bir program gibi), İBB’nin kreş programının yaygınlaşmasını sağlamak, çocukları tüketim toplumu maruziyetinden korumak için inisiyatifler, ülke çapında bir «mentörlük», «akran etkileşimi» programı önerilebilir.
Ülkemizdeki çocukla ilgili programların entegre edilmesi, bu konuya kapsamlı bir şekilde eğilinmesi için en iyi çözüm bir “Çocuk Bakanlığı” kurulmasıdır ki, bu ülkemiz için gerçek bir yenilik ve reform olur.
Prof. Dr. Şükrü Hatun kimdir?Prof. Dr. Şükrü Hatun, 1959 yılında Kütahya Domaniç'te doğdu. Tıp eğitimini 1983 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara, Türkiye'de tamamladı. Mezuniyet sonrası Adıyaman'da mecburi hizmetini yerine getirdi. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanlık eğitimini Ankara Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesinde 1990'da, Çocuk Endokrinoloji Yan Dal Uzmanlık Eğitimini Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde 1993'de tamamladı. 1994 yılında doçent, 1999 yılında profesör oldu. 1995-2016 yılları arasında Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı'nda çalıştı. Kocaeli Üniversitesi'nde Pediatrik Endokrinoloji programını kurdu. İki dönem anabilim dalı başkanlığı, 2012-2015 yılları arasında tıp fakültesi dekanlığı yaptı. 2015 yılında bir süre North Carolina Üniversitesi Çocuk Endokrinoloji Bölümü'nde ziyaretçi profesör olarak bulundu. 2016 yılından beri İstanbul'da Koç Üniversitesi'nde Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı olarak görev yapıyor. Şükrü Hatun ve ekibi 1996 yılından bu yana diyabetli çocukların tedavisi, eğitimi, hakları, toplumun bilinçlendirilmesi ve diyabetle barışık yaşamaya odaklanan "Arkadaşım Diyabet Programı"nı yürütüyor. Dr. Hatun, https://www.arkadasimdiyabet.com/ web sitesini kurdu ve 1997'den beri "Arkadaşım Diyabet İznik Kampı"nı yürütüyor, 2018'den beri de "Arkadaşım Diyabet Aile Kampı"nı düzenleyen ekibe liderlik ediyor. Ekibinin de katkılarıyla diyabetli çocuklar, aileleri ve diyabet ekipleri için çok sayıda kitap yazdı veya çevirdi. Türkiye'de uzun süre "Pediatrik Diyabet Grubu"na liderlik eden Dr. Hatun, arkadaşları ile "Pediatrik Diyabet Ekip Üyeleri Eğitim Kursları"nı başlattı, "Ulusal Çocukluk Çağı Diyabet Programı"nı hazırladı ve az gelişmiş bölgeler için diyabet kampları düzenledi. Dr. Hatun'un diyabetli çocukların yaşamına yaptığı önemli katkılardan biri de "Okulda Diyabet Programı"nı başlatması. Bu program, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Derneği ile iş birliği içinde geliştirildi. Bu proje ile çok sayıda öğretmen okulda diyabet bakımı konusunda eğitildi ve Millî Eğitim Bakanlığı tarafından "Okullarda Diyabetli Öğrencilerin Bakımı ve Desteklenmesine İlişkin Yönerge" yayımlandı. 1993 yılından itibaren Dr. Hatun ve arkadaşları tarafından diyabetli çocukların hakları ile ilgili savunuculuk çalışmaları başlatıldı ve bu çalışmalar sonucunda 1996 yılında glukometre stripleri geri ödeme kapsamına alındı. Dr. Hatun ve ekibinin başlattığı yeni bir kampanya ise "Sensörler için parmağını kaldır" sloganıyla sensörlerin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından geri ödenmesine odaklanmıştır. 2014 yılında "Diyabetli Çocuklar Vakfı"nı kuran Dr. Hatun, çalışma arkadaşlarıyla birlikte çeşitli illerde "Arkadaşım Diyabet Buluşmaları" adlı eğitim toplantıları düzenliyor. Dr. Hatun ayrıca, diyabetin evdeki yükünü paylaşmaya odaklanan "Diyabet İçin HeForShe Programı" ile, "Diyabetli Çocukların Tedavisi ve Esenliği İçin On Temel Öneri" adlı bir program başlattı (2021). Şubat 2023'te Türkiye'de yaşanan deprem felaketinin ardından Hatun, felaket bölgesinde yaşayan diyabetli çocuklar ve aileleri için bir destek ve dayanışma programı başlattı. Bu kapsamda ücretsiz kan şekeri ölçüm stripi desteği sağlandı. Ayıca deprem bölgesinden 51 diyabetli çocuk ve ailesi "Arkadaşım Diyabet Aile Kampı 2023"e ücretsiz katıldı. İletişim Yayınlarından çıkan "Hekim Kendisini Tedavinin Bir Parçası Olarak Sunar" ve " İnsancıl Bir Tıp İçin Yazılar" isimli kitapları vardır. |