Süheyl Aygül

17 Temmuz 2014

Nerede bu insan kaynakları?

İnsan Kaynakları Yöneticileri'nin artık lunapark aynaları değil, gerçek aynaların önünde durmak vakti gelmiştir.

Geçen sosyal medya da sörf yaparken bir banka Genel Müdürü'nün tweet 'i ilgimi çekti.

''Bir başka bankanın İnsan Kaynakları Genel Müdür Yrd.'nın  bir şube Müdürü'ne ''Siz benim için sadece rakamsınız!'' demesini kınayarak,  diğer bankalarının insan kaynakları yönetiminin öylesine kötü buluyordu  ki, bu konu da diğer bankalar arasında kendilerine rakip arayıp bulamadıklarını''  ifade ediyordu.

İster istemez acı acı gülümsüyor insan.  Bu mesajda doğruluk payı vardır şüphesiz. Ancak, Süperman aslında ''Ben süperim'' dediği için değil, başkaları ona ''Superman'' dediği  için süperman olduğunu da unutmamak gerekir.

''Önce İnsan'' diye başlayan, ''En Değerli Sermayemiz İnsan Sermayemizdir'' diye devam eden ''Siz olmasanız biz  olmazdık'' diye biten yaldızlı, gurur okşayıcı söylemleri sıklıkla duyarız.

Herkes böyle söylemleri duymaya alışkın  da, her gün bizim ofise zihni yorulmuş, yıpranmış, ofis oyunlarından usanmışı, değersiz hisseden, ruhu istifa etmiş ama ayrıldığını patronuna söylememiş  beyaz yakalılar gelip gitmeye devam eder.  Bu insanlara değer veren insan kaynakları nerededir? Nereler de yaşarlar veya hiç yaşamazlar mı ister istemez merak eder insan?

Sanki bu yaldızlı söylemleri  insanlara değil giydikleri elbiselere veya pozisyonlarına söyleniyor olabilir diye düşünür olursunuz çoğu zaman.

İnsan Kaynakları Yöneticileri'nin artık lunapark aynaları değil, gerçek aynaların önünde durmak vakti gelmiştir.

Bugün beyaz yakalı dünyasında en büyük sorun, başkalarını aklıyla, kendini kalbiyle yönetmeye çalışan insanlardır. Aslolan kendinizi aklınızla, başkalarını kalbinizle yönetmenizdir.  Gerçek liderler insanlarla birlikte başarmıştır, onlara rağmen değil....

''Nerede bu insan kaynakları?'' derken, ''Buradayız'' diyebilecek yetkinlik ve erdemlere haiz   insan kaynakları  yöneticileri de  muhteşem azınlık profiller olarak  sektörde mevcut kuşkusuz. Tıpkı bunlardan birisi olan  Finans sektöründe aynı bankada 14 yıldır İK Genel Müdür yardımcılığı yaparak bu konuda önemli bir rekorun sahibi olan İsmet  bey gibi. 

Kişisel olarak uzun yıllardır tanıdığım, şanssız bir şekilde sistem dışı kalan insanlar kapısını çaldığında  ikinci bir şans tanıyarak onları destekleyen,  küllerinden doğmalarını ve harika performanslara ulaşmalarını ve aynı zamanda bu samimi entelektüel emeğin kuruma da değer katmasını sağlaması  ile sektörde bilinen ve sevilen bir yöneticidir.

 İşe aldığı ve yaralarını iyileştirdiği zamanı gelip tekrar kanatlanıp uçmak için mahcup bir şekilde kapısından  içeri sokulanları  ise;  sırtlarını sıvazlayarak, kocaman bir gülümsemeyle   kattıkları değer için teşekkür edip onore eden ve yollarının açık olmasını kalbi duygularla isteyen bir İK Yöneticisidir.

Onu tanıyanlar ve çalışanlar ''İnsanı her daim merkezine alan ve kalplerine dokunmayı başaran''  bu yaklaşımının  sosyal bir poz için  değil, içsel bir erdemin sonucu olduğunu bilir.

Kurumun zirve toplantılarında sahne alıp söylediği ''Duman Şarkıları'' ile bulaşıcı coşkusunu  ve enerjisini tüm çalışanlara yaymayı bilen bir Motivasyon Koçu'dur aynı zamanda.

Geçenlerde   yaptığımız sohbette ''Her yöneticinin bir  'Motivasyon Koçu' olduğu kadar takımları için ''Konsantrasyon Koçu'' olması gerektiğini ifade etti. Ona göre her insan bir değerdir. Yöneticiliğin sırrı ekip arkadaşlarının zihnini işe odaklamasını  ve yaptığı işten keyif almasını sağlamaktır. Başarıya ulaşırken bundan daha önemli bir şey de yoktur. ''  diyordu.

İnsanları bir tohum olarak gören sıra dışı yaklaşımı ile doğru tohumları doğru yerlere ekerek harika bahçeler yarattığını,  bir bahçıvan  duyarlılığı ile tohumları tutkuyla büyüttüğünü ve  bir gün arkasında   kocaman bir sera bırakacak olması  nedeniyle  yaptığı güzel islerin sektörde yankılanacağını''  ifade edip ''Çok dost biriktirdiğini ve bunun önemli bir zenginlik olduğunu'' eklediğim de;  ''Kurumdan ayrılırken tek dostun benle beraber olmasını isterim o da kendim'' diye etkileyici bir cevap verdi. Eksilmeden, çoğaltmak bu olmalıydı!

Umarız bu tür yöneticiler çoğalır insan kaynakları alanında.

Aslında hayatta hiç bir şey Velazquez'in ''Las Meninas (Nedimeler)  tablosu'' kadar belirgin ve net değildir. Hayat,  gerçekleri bu tablodan etkilenerek kubist şekilde yapan Picasso'nun resmindeki gibi şekil değiştirmiş olarak gösterir. Bazen onları bir rakam, bazen bir kelle, bazen bir yaratık olarak görebilirsiniz.

Oysa  Picasso'nun resmine bakıp, Velazquez'in resmindeki gibi insanları görebilen ve onların kalbine dokunabilenler gerçek hayatta başarılı, sevilen yöneticiler olarak  iz bırakacak  diğerleri kübik şekillere bakıp yanlış anlamlar çıkarmaktan gerçekleri göremeyecek ve hiç kimsenin hatırlamayacağı bir şekilde silinip  gidecekler!..