Süheyl Aygül

08 Temmuz 2017

Kadın, kadının kurdu mu?

Türkiye'de firmaların sadece yüzde 5'i kadın yöneticilere yer veriyor

90'lı yılların başında finans sektörüne müfettiş olarak ilk başladığımızda, masamızda sadece çevirmeli bir telefon, yandan çevirmeli, gövdeli facit makineler ile yeni yeni yer değiştirmekte olan  hesap makineleri vardı. İnternet ve  cep telefonu henüz hayatımıza hiç girmemişti. Bir şubeye teftişe gittiğimizde 'vardık'  diye telgraf çekilir pek de konforlu olmayan otobüslerle seyahat edilir ve pek de rahat olmayan konaklama tesislerinde veya devlet konuk evlerinde kalınırdı.

O günden bu güne konaklama olanakları, seyahat imkanları, teknoloji ve bankacılık da inanılmaz şekilde değişti. Teknolojinin bu süredeki gelişimini izlemek ve bankacılık alanında yapılan yeni uygulamalarının içinde bulunmak ve yurt dışındaki bankaları bile şaşırtan bir aşamaya geçmek gerçekten heyecan verici ve göz kamaştırıcıydı. Bugün bankalar adeta bir teknoloji şirketi haline dönüştüler. Telekom, IT ve Finans iç içe geçmiş devasa bir platform haline geldi. Değişim ve dönüşüm halen baş döndürücü hızla dev bir teknoloji otobanında son sürat yoluna devam ediyor. Ancak değişmeyen tek şey değişim kadar bir de  ''kadına bakış açısı!''  Gerek hem cinsleri gerekse erkekler tarafından!

Geçenlerde bir finans kuruluşunun kadın girişimcileri ile ilgili yaptığı programa canlı yayın konuğu olarak davet edilmiştik. Programın konsepti çerçevesinde yaklaşık 20 dakikalık spontan bir konuşma gerçekleştirmek durumundaydık. Konuşmayı daha sonra banttan izlerken de söylem esnasında ''ofisimizde bize başvuran, ziyaret eden veya hayatına bir şekilde dokunduğumuz gerek beyaz yakalı  gerekse menti, danışan ve yüksek lisans öğrencisi kadınların ortak payda da en fazla şikayetçi oldukları konunun iş hayatında karşılarına dikilen diğer kadınlar olduğunu'' cümlelerini kurmuş olduğumu ve kadınların sorunlarının aynı eksen etrafında dönmeye devam ettiğini gördüm. Aslında, Mobbing araştırmalarında  bile en fazla psikolojik kuşatmanın kadın-kadına uygulanması da tesadüf değil şüphesiz. Bugün bu derin konuyu biraz tartışalım istedim.

 

 ''Kadın kadının gerçekten kurdu mu?''

 

İngiliz filozof Thomas Hobes'un ''Homo homini lupus'' diğer ifadeyle ''İnsan insanın kurdudur'' söyleminden yola çıkılarak  günümüze kadınlar için de taşınan  bu söz kadınlar için tam anlamıyla ne ifade eder tam bilememekle birlikte bir çok kadında çok güçlü bir karşılığı olduğu düşüncesindeyim.

Tabi bazı kadınlar ''Erkeklerin; kadınlar birlik içinde olmasın diye uydurdukları, sonra da kendilerinin inandıkları, daha da kötüsü kimi kadınlara da inandırdıkları bir palavradır'' diyebilir.

Bazı kadınlar da; ''Kadınlar toplumsal tarih boyunca geri bırakılarak, erkeklerle rekabet edebilmek için önce hemcinsleriyle rekabet etmeleri için zorlanmışlardır. Çünkü kadın seçilendir, seçen olmasına izin verilmemiştir. Seçilebilmek için de diğer kadınlardan daha farklı, daha özel, daha meziyetli olduğunu kanıtlamak zorunda bırakılmıştır. Bu yüzden kadın kadının kurdu değildir, kadın kadının kurdu yapılmıştır'' diye ses yükseltebilir.

Bir diğer grup da ''Kadın genel olarak kurttur, kadına da erkeğe de... Fakat bunu ancak başka bir kadın fark edebildiği için bu söz böyle kalıplaşmıştır. Kadın erkeğin de kurdudur, fakat erkeğin bundan haberi bile yoktur.  O her şeyi kendi yaptığını ve her şeye kendi karar verdiğini sanır. Oysa güç kadındadır''  diye görüş de belirtebilir.

Bu tartışma sürer gider...

İsterseniz bugün için ülkemizde kadınların istatistikleri nasıl bir değerlendirelim.

Gelelim finans dünyası odaklı çalışan bir danışmanlık firması sahibi  olarak bu konudaki kişisel gözlemlerim, deneyimlerim ve tespitlerime;

Sonuç itibariyle, kadın erkek çoğu açıdan farklı, ama birbirinden daha değerli ya da daha değersiz değil. İnsanı kadın ve erkek olarak değil de insan olarak görmeye başladığımızda çok daha güzel bir dünyaya uyanacağız şüphesiz...