Geçtiğimiz cumartesi akşamı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu,CHP Genel Başkan yardımcıları Tuncay Özkan ve Faik Öztrak, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, CHP Sarıyer İlçe Başkanı Sevim Yalınkılıç ve Genel Başkan Danışmanı Okan Konuralp ile yediğimiz "yeni yıl değerlendirme" yemeği bayağı ilgi gördü.
Toplantıda sorduğumuz sorulara aldığımız cevaplar kadar bu yemeğin neden, nasıl organize edildiğine dair yapılan spekülasyonlar da gündemde. Oysa gazetecilerin, yazarların siyasi parti liderleri ve temsilcileriyle gazeteci-siyasetçi mesafesini koruyarak gündem değerlendirmesi için bir araya gelmesi son derece normal. Medya düzeni öyle bir duruma geldi ki, neredeyse siyasetçilere soru sorduğunuz için hayretle karşılanıyorsunuz. Neyse biz T24 olarak uluslararası standartları koruma ve uygulama konusunda ciddiyiz. Sadece CHP değil bütün partileri dinlemeye, mikrofon uzatmaya, ayrım yapmaksızın hepsine haberlerimizde ve yayınlarımızda yer vermeye de kararlıyız.
Dönelim cumartesi akşamki buluşmamıza. Siyasetin ve toplumun gündemindeki pek çok önemli başlığı konuşabildik. Laf dönüp dolaşıp tabii ki Kanal İstanbul meselesine de geldi. Aklımdaki soru şuydu:
- Bütün İstanbulluları çok yakından ilgilendiren Kanal İstanbul projesi ile ilgili TÜSİAD ne düşünüyor? Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak gerekli desteği görüyor mu? Ya da TÜSİAD'ın Kanal İstanbul projesiyle ilgili herhangi bir tavrı, çalışması, kamuoyuna söyleyecek iki çift lafı bulunmakta mı? Geçtiğimiz yıllarda adalet sistemi, hukuk, insan hakları, kadın hakları, demokratikleşme gibi Türkiye'nin çok can alıcı sorunlarıyla ilgili pek çok rapor yayınlamış, çalışmalar yapmış TÜSİAD şimdi niye susar?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sorum üzerine TÜSİAD ile zaman zaman konuştuklarını söylemekle yetindi, ama Kanal İstanbul ve genel ekonomik ve siyasi durumla ile ilgili sessizliğini koruyan başka yapılara işaret etti. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), İstanbul Sanayi Odası (İSO), İstanbul Ticaret Odası (İTO), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) ve Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK).
Kılıçdaroğlu da, İmamoğlu da bu meseleden yana dertliler. Kılıçdaroğlu "TOBB ve TESK Erdoğan'a bağlanmış durumda. İkisinin de demokrasiye bağlılıkları konusunda endişem var" dedikten sonra devam etti.
"Örneğin Yassıada'yı TOBB'a yaptırdılar. Kimse sormuyor orada ne oluyor, TOBB ne kadar kaynak harcadı? Kimin kaynağını harcıyor? TOBB kamusal nitelikte bir örgüt, şirket sahibi insanlar yasal zorunluluk olarak aidat ödüyor ve bu aidatların toplamı büyük meblağlara ulaşıyor. TOBB acaba toplanan paraların nereye gittiğini kendi üyelerine anlatabildi mi? Medya da bu sorunun cevabının peşine düşmeli."
Konuşmaya katılan Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, Kanal İstanbul konusunda " Üniversitelerden bu konuda ziyaretimize bir tek emekli akademisyenler geliyor" diyerek korku dağlarının yüksekliği konusunda da ölçü vermiş oldu.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu bir açıklama yapmadı, ama bakışlarından onun da başta TUSİAD olmak üzere sivil toplum örgütlenmelerinin tavrından rahatsız olduğunu anlamak zor değildi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, iş dünyasındaki örgütlerin genel olarak tutumundan rahatsız. Bu kuruluşların sadece Kanal İstanbul projesi değil ekonominin içinde bulunduğu durum ile ilgili de kayıtsız olduklarını söyledi:
"MÜSİAD'a ve Hak-İş'e de sorulması lazım; kardeşim sen bu ülkede yaşamıyor musun? Anadolu'nun içini boşalttılar. Trabzon'da, Diyarbakır'da, Erzurum'da, Aksaray'da okuyan gençler mezun olunca iş bulmak için İstanbul'a geliyor. İstanbul'dakiler de yurt dışına gidiyor. Bu kurumlar, bu örgütler, Türkiye bu hâldeyken ne yapıyorlar, sormak lazım. Tüm yatırımların ağırlıklı olarak ülkenin bir bölgesine yapılması ne kadar doğru? Bayburt'ta, Bitlis'te, Hakkâri'de, Diyarbakır'da çalışacak insanlar yok mu? Bu insanları niçin metropollerin varoşlarında ekmek arar hale getiriyoruz? Bunu sadece benim değil, bölge halkının da, TOBB'un da, TESK'in de, MÜSİAD'ın da sorması gerekir."
TÜSİAD, TOBB, TESK, MÜSİAD. Başta Kanal İstanbul projesi olmak üzere Türkiye'nin acil konuları ile ilgili ufuk çizgisine doğru bakıp ıslık çalıyorlar. Belli ki bu sivil toplum örgütlenmelerinin yönetimindekiler korkuyorlar, çekiniyorlar.
Peki üyeleri? İnsanlar yağmur çamur dinlemeden itiraz dilekçesi vermek için sıraya girerken, üniversite öğrencileri her türlü riski göze alıp okudukları üniversitelerin kampüslerindeki çevre, ağaç katliamlarına karşı mücadele ederken, kadın örgütleri bütün yıldırma, tehdit ve baskıya rağmen kadınlara yönelik şiddet bitsin diye meydanları doldururken, gerçekten gazeteciler (sağdan soldan toplayıp gazeteci yapılanlar değil elbet) tutuklanma, işten atılma tehdidine rağmen haksız rant, yolsuzluklar, çevre talanı, hak ihlalleri üzerine hâlâ yazı yazıp, haber yapmaya, kamuoyunu bilgilendirmeye çalışırken siz beyler bayanlar ne yapmaktasınız?
Arkadaş sohbetlerinde Türkiye'yi kurtarmak, muhalefeti eleştirmek kolay. Muhalefet de sizin, tüm İstanbulluların bugününü, geleceğini, şehrin varlığını etkileyecek olan dev projeyle ilgili tavrınızı merak ediyor. Finansmanı, çevresel etkileri, haksız rant yaratma riski konusunda söyleyecek iki cümleniz var mıdır? Rapor yazmanızı, toplantı, konferans, çalıştay falan düzenlemeniz asli göreviniz ama hadi onları da geçelim, bu konuda iktidarı dinlediğiniz kadar muhalefeti de dinlemeyi, soru sormayı, halkla bir temas kurmayı düşünüyor musunuz?
‘Çok da şeytmeyelim' mi?
TÜSİAD'ın eski başkanlarından Cem Boyner'in zamanında söylediği çok güzel bir söz vardı, "TÜSİAD kanarya sevenler derneği değildir" diye. Aynı Cem Boyner geçtiğimiz aralık ayında düzenlenen Marka Konferansı'nda yaptığı konuşmada iş dünyasını da tarif ederek "Türkiye, çok da şeytmeyelim canım diyen anlayıştan kurtulmalıdır" diye durumu çok güzel tarif etti.
TÜSİAD, TOBB ve dolayısıyla İstanbul Sanayi Odası, Ticaret odası üyeleri "çok da şeytmeyelim" pozisyonunda kendilerini hiç ilgilendirmiyormuş havalarında durumu izliyorlar anlaşılan.