Dünyada yaygın olarak kullanımı 1990’lı yıllarda hız kazanan biber gazı, ülkemizde neredeyse gündelik bir uygulama halini aldı. Özellikle son yıllarda anayasa ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklı gösteri, toplanma ve yürüyüş hakkını kullanan vatandaşlara karşı polisin aşırı güç uygulaması, insan sağlığına, vücut bütünlüğüne, yaşam hakkına saldırı niteliği taşıyan bu ‘kimyasal silah’ın kullanımı ciddi bir tehlike oluşturuyor.
Toplumsal olaylarda kullanımındaki yaygınlık, özensizlik -ve hatta kasıt- ağır yaralanmalara ve ölümlere yol açmış olmasına rağmen, kolluk güçlerinin son derece keyfi bir şekilde ilk seçenek olarak kullandığı biber gazı ne yazık ki herkesin her an maruz kalabileceği bir ‘ateşli silah’ olarak da kullanılıyor. Evde, okulda, işyerinde, hastanede, sokaklarda, parklarda; nerede, hangi durumda ve ne yapıyor olduğumuzdan bağımsız olarak bu silahın bir şekilde hedefi olabiliyoruz.
Son yıllarda bu silahın böylesine sorumsuz ve keyfi kullanımının bedelini en ağır ödeyenler de maalesef çocuklar.
Geçtiğimiz 11 Ocak’ta İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde ‘Biber Gazı Yasaklansın Tıbbi Sempozyumu’ düzenlendi. Başkanlığını Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilimdalı’ndan Prof. Dr. Tunçalp Demir’in, sekreterliğini de Dr. Ali Çerkezoğlu’nun yaptığı sempozyuma katılan uzmanlar, ölümcül sonuçlara yol açabilen biber gazının yasaklanmasını istedi.
Prof Dr. Tunçalp Demir ile, ülkemizde biber gazının aşırı, sorumsuz ve kasıtlı kullanımının yol açtığı sağlık sorunlarını, organ kayıplarını, ölümleri ve buna bağlı olarak Türk Tabibler Birliği ve Biber Gazı Yasaklansın İnsiyatifi’nin çalışmalarını -biber gazına maruz kaldığımızda yapmamız gerekenler de dahil olmak üzere- T24 için konuştuk:
Biber gazı nedir? Ne zamandan beri kullanılmakta?
Halk arasında biber gazı olarak bilinen ve tüm dünyada güvenlik güçleri tarafından, kitlesel ayaklanmaları ya da gösteri yapan kitleleri kontrol altına almak amacıyla yaygın olarak kullanılan ‘göz yaşartıcı gaz’ olarak bilinen engelleyici ve genel iritan özelliği olan kimyasal maddelerdir.
En sık kullanılan üç formu OC, CS ve CN’dir. Ülkemizde en çok OC ve CS kullanılmaktadır.
CN (kloroasetofenon) ilk kez 1871’de Almanlar tarafından üretilmiş ve birinci dünya savaşında kullanılmıştır.
CS (kloro bezalmalononnitril) 1928 yılında Amerikalı iki kimyager tarafından üretilmiş ve bu nedenle onların isimlerin baş harfleri olan CS (Corson ve Stoughton) olarak adlandırılmıştır. 1950’lerden sonra silah olarak kullanılmaya başlanmıştır.
OC (Oleoresincapsicum-biber gazı) bir çeşit biber olan Capsicum meyvelerinden ekstrakte edilmiş ve 1973 yılında üretime geçilmiştir.
Biber gazının sağlık üzerine etkileri neler?
Göz yaşartıcı gazların sağlık üzerine olan etkilerini kabaca üç bölümde inceleyebiliriz.
A) Gazların doğrudan sağlık üzerine toksik etkileri.
B) Gazın yarattığı panik etkisiyle meydana gelen travmalar.
C) Gaz kanisterlerinin (gazı içinde barındıran düzenek) ateşli silah gibi kullanılması sonucu oluşan travmatik etkiler.
Ancak, kullanılan gösteri kontrol aracının cinsi, kimyasal özellikleri, maruz kalınan/temas edilen süre, mesafe, temas eden kişinin yaş, cinsiyet, sağlık durumu v.s. gibi özellikler oluşacak etkiyi çeşitli yönlerden değiştirebilir. Çocuklar, yaşlılar ve hamileler üzerindeki etkisi çok daha travmatik olabilir.
A grubunda ‘doğrudan sağlık üzerine etkileri’ en sık göz, deri ve solunum sisteminde görülmekte. Bunlara bağlı olarak, gözlerde kızarma, kaşıntı, ağrı, batma, gözyaşında artma, geçici körlük, ışık duyarlılığında artış, ciltte kızarıklık, su toplama, tahriş, alerjik reaksiyon, ikinci/üçüncü derece yanıklar, ağız, burun ve boğazda yanma, öksürük, hapşırma, burun akıntısı, boğulma hissi, nefes almada zorluk, bronş spazmı (özellikle astım, KOAH gibi altta yatan solunum sistemi hastalığı olanlarda ölümle sonuçlanan ciddi krizlere neden olabilir), akciğer ödemi (öldürücü olabilir), midede yanma, bulantı, kusma, diyare, kan basıncında oynamalar, kalp yetmezliği, motor kontrol kaybı görülebilir…
Ülkemizde Çayan Birben, Metin Lokumcu vakalarında olduğu gibi doğrudan biber gazı maruziyetine bağlı ölümler meydana geldiği bilinmektedir.
B grubu etkilenimde, kalabalık kitlelerin ortasına atılmasıyla oluşan panik ve izdiham sonucu ölüme varan travmalar oluşabilmektedir.
C grubu ise bizim ülkemizde son yıllarda sıkça karşılaştığımız, bu kimyasal silahların aynı zamanda ateşli silahlar olarak da kullanılıyor olması. Kullanım kılavuzlarında, doğrudan insan bedeninin hedef alınmaması ve 45 derecelik açı ile kullanılması önerilmesine karşın son olaylarda gaz kanisterlerinin doğrudan hedef gözeterek insanların üzerine atıldığı ve buna bağlı olarak, ölümle sonuçlanan kafa travmalarına neden olabilmekte (Berkin Elvan olayı gibi), bunun yanı sıra göz kayıpları, kemik kırıkları ve batın yaralanmaları çok sık meydana gelmekte.
Gezi protestolarını takiben gaz kapsüllerinin üzerinde yazan “direkt olarak insanların üzerine atış yapmayınız,” uyarısının “3 metreden yakın mesafeden direkt olarak insanların üzerine ateş etmeyiniz” ve “yakın mesafede hedeflerin alt uzuvlarına doğrultarak atış yapabilirsiniz” şeklinde değiştirildiğine tanık olduk. Bu kadar keyfi hareket edebilmenin koşulları ve sonuçları neler?
Söylediğim gibi, bu kimyasal silahların kullanım koşulları dışında bir de ‘doğrudan hedef gözeterek’ ateşli silah olarak kullanılmasının sonuçları var ki çok vahim. Daha dün Şırnak Silopi'de, 14 yaşındaki bir çocuğun askerlerce sıkılan gaz bombası fişeğinin başına isabet etmesi sonucu ağır yaralandığı haberi düştü önümüze. Kaldı ki ‘hedeflerin alt uzuvlarına doğrultarak atış yapabilirsiniz’ ibaresinin sonuçları da ölümcül olabilir, ciddi organ hasarlarına, kalıcı sakatlanmalara yol açabilir. Bu tip maddeler kullanım şekline, dozuna, amacına uyulmaması halinde zehirdir, ölümcül silahtır.
Üretici firma, satın alan ülke ne talep ediliyorsa onu yazıyor üzerine. Biber gazının ülkemizde kullanılması artık uluslararası kurallara uygun caydırıcılık vasfını yitirmiş tüm yönleri ile halk için ciddi bir tehdit unsuru olan hem bir kimyasal silah hem de ateşli silah vasfına dönüşmüştür.
Geçen Haziran ayında Adana'da, sokak ortasında kafası parçalanarak öldürülen 15 yaşındaki İbrahim Aras’ın da polisin attığı biber gazı kapsülü ile öldüğü iddia edilmişti?
İbrahim Aras’ın ölüm şekli de buna benzer diğer vakalar gibi henüz aydınlatılamadı -ya da karartıldı diyebiliriz- o yüzden bunun doğruluğunu teyit edemiyoruz. Hatırladığım kadarı ile adli tıp raporunda da “ölümüne ne tür bir cismin neden olduğunun ayırt edilemediği” ifadesi vardı. Ancak biber gazının ateşli silah gibi kullanılması sonucu kanistere bağlı ölümler, biber gazı’nın ölümcül bir kimyasal silah olmasının yanı sıra öldürücü bir ateşli silah olarak da kabul edilmesi gerektiğinin en önemli göstergesi.
2012 Nisan ayında TTB, dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in "biber gazlarının insan sağlığı üzerinde kalıcı bir etki bırakmadığı" yönündeki sözleriyle ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Kaygılıyız; İçişleri Bakanı’nın bir hukukçu olarak “insan sağlığı” hakkında görüşlerine bakılırsa; “kalıcı etki” konusunu anlamamıştır. Sayın Bakan; Bilinen isimler olarak; Hatice İdin, İbrahim Sevindik, Musa Dağ, Mehmet Uytun, Hacı Zengin, Kazım Şeker, Metin Lokumcu… ‘kalıcı’ olarak ölmüşlerdir. Biber gazları kimyasal silahlardır. Hiçbir durumda kullanılmaması gerekir,” diye bir açıklama yapmıştı. Buna rağmen Gezi protestoları döneminde ‘biber gazı’ kullanımı inanılmaz boyutlardaydı?
Biber gazının, 2007’den bu yana Türkiye’de doğrudan ya da dolaylı olarak birçok kişinin ölümüne sebep olduğunu biliyoruz ki bunlar ulusal ve uluslararası basında yer aldı.
Hükümet yetkilileri tarafından yapılan ‘biber gazı zararasızdır’ ya da ‘biber gazı organiktir’ türünden açıklamalar gerçekçi değildir. Biber gazı ölümcüldür. Kimyasal bir silahtır.
Metin Lokumcu, Çayan Birben olayları doğrudan biber gazı maruziyetine bağlı ölümlere örnektir. Metin Lokumcu olayı konusunda TTB’nin oluşturduğu bilimsel heyet ölümün biber gazı ile ilişkili olduğuna dair bilimsel rapor hazırlamıştır ve ardından adli tıp raporu da ölümün biber gazı ile ilişkili olduğunu bildirmiştir.
Peki ulusal/uluslararası yasal sınırlamalar, sözleşmeler yok mu?
Öncelikle, toplumsal yaşama, birey olarak insana, maruz bıraktığı hayvan ve bitkilere ölümcül zararları olan bu maddelerin kullanımı tüm yasa ve anayasalardan üstün olan ‘yaşamı tüm bileşenleri ile koruma’ ilkesine aykırıdır.
Bunun yanı sıra Anayasa'nın 56. maddesi uyarınca; “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlüdür,” maddesi ve yine 20312 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile kabul edilen Avrupa Sosyal Şartının II. Bölümünün 11. maddesine göre de taraf devletler; "sağlığın korunması hakkının etkin biçimde kullanılmasını sağlamak üzere gerekli önlemleri almayı ve sağlığın bozulmasına yol açan nedenleri olabildiğince ortadan kaldırmayı" taahhüt etmiş bulunmaktadır.
1966 yılında 90 ülke biber gazının yasaklanması için Birleşmiş Milletler'de imza vermiştir. 1997'de Türkiye'nin imza koyduğu 'Kimyasal Silahlar Konvansiyonu'na göre; Bu tür ajanların, kapalı yerlerde kullanılması halinde veya yakın mesafeden kullanılması halinde veya bir topluluğa çok yoğun olarak kullanılması halinde ‘kimyasal silah’ olacağı söylenmektedir.
1969 yılında, seksen ülke, Cenevre Protokolü’nde yasaklanan kimyasal silahlar arasında gaz bombalarının da yer almasını talep etmiştir. Toksik potansiyelleri hakkında daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu ve hiçbir durumda kullanımına izin verilmemesi gerektiğini belirtmişlerdir. Bununla birlikte gaz bombaları ABD, İngiltere, İrlanda, Vietnam, Filipinler, Şili, Panama, Güney Kore, Gazze, Israil, Irak, Türkiye, Mısır gibi ülkelerde yaygın olarak kullanılmakta.
Ancak bu yaygın kullanım karşısında hemen her ülkenin insan hakları ve sağlık örgütleri bu gazın kullanımını sınırlama ya da yasaklama yönünde ulusal ve uluslararası bağlayıcı sözleşmeler oluşturma çabası içindeler.
Bizim, 10 Ocak’ta gerçekleştirdiğimiz ‘Biber Gazı Yasaklansın Tıbbi Sempozyumu”nda yer alan, avukat Senem Doğanoğlu’nun “Biber gazı kullanımı ve ulusal-uluslararası hukuk” sunumundan da anlıyoruz ki:
Uluslararası insancıl hukuk sistemi içinde; Cenevre Protokolü, Konvansiyonel Silahlar Sözleşmesi, Biyolojik Silah Sözleşmesi ve Kimyasal Silah Sözleşmesinin, temel Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmeleri olarak ‘güç -ve silah- kullanımının’ sınırlarını çizmektedir. Konumuz açısından ise Kimyasal Silah Sözleşmesinin kimyasal silahların geliştirilmesini, üretimini, stoklanmasını ve kullanımını yasakladığının altını çizmek gerekmektedir. Sözleşme, zehirli kimyasal maddeleri; “insanlar ve hayvanlarda ölüme, daimi hasara ya da geçici olarak etkisiz hale gelmelerine neden olacak herhangi bir kimyasal madde” olarak tanımlamaktadır. Sözleşme gereği, ‘iç ayaklanma’ olarak tarif edilen durumlarda kullanılan kontrol ajanları da, “maruz kaldıktan kısa bir süre sonra ortadan kaybolan, duyusal tahribat veya güçsüz kılıcı fiziksel etkileri süratle meydana getirebilen herhangi bir kimyasal madde” olarak tanımlanmaktadır.
AİHM, biber gazı ve göz yaşartıcı kimyasalları, kolluk kuvvetinin güç kullanım aracı olarak değerlendirmektedir. Bu araçlar, kullanımının etkilerini ve potansiyel sağlık risklerini temel alınarak gücün kullanılmayacağı koşullara işaret etmektedir. Kişinin göz yaşartıcı gaza maruz kaldığı koşullar da mahkeme tarafından kriter olarak tanımlanmakta ve göz yaşartıcı gaz kullanımına ilişkin açık, yeterli düzenleme olup olmadığı; varsa bu düzenlemeye kolluk güçlerinin uyup uymadığı da ihlale karar verirken esas alınmaktadır.
Mahkeme göz yaşartıcı kimyasalların kapsüllerini ve gaz bombalarını da güç kullanım aracı olarak değerlendirmekte ve yaralanmanın meydana geldiği koşulları ve oluşan yaranın ciddiyetini dikkate alarak ihlal kararı vermektedir. (Ayrıntılarını sempozyum kitapçığında bulabilirsiniz.) *
Türk Tabipleri Birliği’nin bu konudaki diğer çalışmaları neler?
Başta Gezi Direnişi olmak üzere tüm diğer toplumsal eylemlerde göz yaşartan gaz kullanımı TTB’yi bilimsel araştırmalar yapmaya ve sonuçlarını tüm platformlarda tartışmaya yönlendirdi. Göz yaşartan gaz kullanımı artık önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmişti ancak zararları, uygulayan erk tarafından yok sayılmaya, göz ardı edilmeye çalışılıyordu.
TTB sürecin başından itibaren gerek Tabip Odaları aracılığıyla yürütülen ilkyardım ve sağlık hizmetleri etkinlikleri, gerek raporlama, izleme, değerlendirme çalışmaları ve basın açıklamaları ile gerekse de gösteri kontrol ajanları ile ilgili bilgi üretimi ve paylaşımı ile mesleki ve insani sorumluluğunu yerine getirmeye çaba harcamakta.
TTB ve buna bağlı Tabip Odaları öncelikli olarak biber gazının yoğun olarak kullanıldığı toplumsal olaylarda hekim ve diğer sağlık çalışanları ile birlikte olay yerinde gazdan etkilenenlere acil tıbbi müdahalelerde bulundular.
Özellikle Gezi protestolarından sonra gazdan etkilenenlere internet üzerinden etkilenme durumları ve oluşan yakınma ve sağlık sorunlarının değerlendirildiği bir anket uygulandı. 10 binin üzerinde kişinin yanıtladığı anket sonuçları bir kitapçık haline getirildi. Yine TTB tarafından Kimyasal silahlar ve gösteri ajanları adında bir kaynak kitap hazırlandı.
TTB ayrıca, elde ettiği bu bilimsel veriler eşliğinde yurt içi ve yurt dışında, başta Dünya Tabipler Birliği olmak üzere ilgili kurumlara biber gazının yasaklanması konusunda girişimlerde bulundu, Kimya Mühendisleri Odası, Eczacı Odası, İnsan Hakları vakfı gibi kurumlarla bir araya gelerek ‘Biber Gazı Yasaklansın İnisiyatifi’ni kurarak bütüncül ve sürekliliği olan bir kampanyayı sürdürmeyi önemli hedef olarak benimsedi.
TTB’nin bahsettiğiniz bu anketinde öne çıkan veriler neler?
TTB tarafından derlenen bilgilere göre, 31 Mayıs- 24 Haziran 2013 tarihleri arasında meydana gelen olaylarda dört kişi ölmüş, 60’ı ağır olmak üzere sekiz bin kişi yaralanmıştır. On bir insanımız gözünü kaybetmiş, 103 kişi kafa travması geçirmiştir. Yaralanma ve sağlık hizmeti ihtiyacının türleri biber gazına bağlı yüzeyel yangılar ve solunum sıkıntıları, astım krizi, epilepsi atakları, yakından atılan biber gazı kapsülleri, plastik mermiler ve darp nedenli kas-iskelet sistemi yaralanmaları (yumuşak doku zedelenmeleri, kesiler, yanıklar, basit kırıklardan sekel bırakacak ciddiyete sahip açık/kapalı kırıklar), kafa travmaları, plastik mermilerden kaynaklı görme kayıplarına varan göz problemleri ve karın içi organ yaralanmaları biçiminde belirtilmektedir.
Bu bulguların bir kısmı plastik mermi, darp gibi sebeplerle oluşmuşsa da önemli bir bölümünün doğrudan veya yakından atılan gaz kapsülleri ile ilgili olduğu bilinmektedir.
Güvenlik güçleri giderek daha farklı kimyasal maddeler kullanmakta, müdahalelerin şiddeti ve sağlık etkileri artış eğilimi göstermektedir. Hastanelere ve sağlık kuruluşlarına ciddi sağlık sorunları ve yaralanmalarla başvuranlar dışında çok büyük bir grubun kullanılan kimyasal gazlardan etkilendiği bilinmektedir.
Bundan sonra bu konuda nasıl bir yol izleyecek TTB ve Biber Gazı Yasaklansın İnisiyatifi?
Biber Gazı Yasaklansın İnsiyatifi ve TTB, ulusal ve uluslararası kamuoyunda bu konuyu her yönden gündemde tutmaya devam edecek.
Sempozyumdan önceki basın açıklamalarımızdan birinin başlığı “Biber gazı değil, akıl ve vicdan ithal edilmesini istiyoruz” idi. Biber gazı ithalatı rakamlarının açıklanmasını talep etmiştik. Her zamanki gibi ‘ihtiyaç miktarı kadar’ denilerek geçiştirildi.
Biber Gazı Yasaklansın İnisiyatifi olarak biber gazı alımının durdurulabilmesi için herkesi ortak hareket etmeye davet ediyoruz.
Bir çok çalışma ve deneyim aktarımının tartışıldığı bu tür sempozyumlara da devam edeceğiz çünkü derlenen/paylaşılan verilerinin de ülkemiz ve dünya tıbbı açısından önemli bir kaynak oluşturacağını düşünüyoruz.
Sonuç olarak biz, güvenlikçi devlet anlayışıyla, iktidarlarını tehdit eden herkese karşı sorumsuzca ve sadistçe kullanılan bu silahın doğru kullanılmasını değil, yasaklanmasını talep ediyoruz.
Son olarak, biber gazına maruz kalanlar ne yapmalı-ne yapmamalı?
Eğer müdahale olacağını tahmin ettiğiniz bir gösteriye katılıyorsanız mümkünse kollarınızı ve bacaklarınızı da koruyacak şekilde giyinilmeli, koruyucu maske/eldiven takılmalı.
Gaz atıldığında hızla ortamdan uzaklaşılmalı, temastan kaçınılmalı. Mümkünse, bulaşmış giysiler değiştirilmeli. (Bu özellikle korunaklı bir alana -ev gibi- girmeden önce yapılmalı. Bulaşmış kıyafet ve materyalleri plastik bir torbada ağzı kapalı tutun. Yıkayacağınız zaman makinede diğer çamaşırlarla karıştırmadan soğuk suyla yıkayın.)
Gözler bol su ile ovuşturulmadan ve en az 10 dakika yıkanmalı. Eğer imkanınız varsa sıcak olmamak şartıyla en az birkaç dakika boyunca yapılacak duş ve sonrasında sabun veya bebek şampuanı ile temizlenmek gerekiyor. Ancak az miktarlarda su hem gazı temizlemiyor, hem de daha çözünür hale gelmesini sağlayarak etkisini arttırıyor. (Sıcakta gazın etkisi artacaktır. Temizlikte asla sıcak su kullanmayın.)
Akan su (musluk) bulunmayan ortamlarda kuru soğuk hava oldukça işe yaramakta. Soğuk hava akımı hem nemi kurutuyor, hem gaz partiküllerinin bir kısmını uçup gitmesini sağlıyor. Bir vantilatör kullanılabilir. Gözler için de soğuk hava üfleyebilen bir kurutma makinasının acıyı sudan daha çabuk kestiği biliniyor.
Bunun yanı sıra yanma etkisini azaltmak için bazı çözeltiler kullanılabilir:
• Bikarbonat çözeltisi: 2-3 tatlı kaşığı (yaklaşık 20 -30 gr) karbonat 500 ml su içinde karıştırılarak hazırlanabilir.
• Antiasit çözelti: %50-%50 oranlarda antiasit ve su çözeltisi şeklinde hazırlanır.
• Bir başka yöntem ise önce ayçiçek veya zeytinyağı ile cildin silinip sonra alkolle bu yağın ciltten uzaklaştırılması olabilir.
Tıbbi desteğe ihtiyacı olan kişiler için mümkünse en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalı. Eğer mümkün değilse, kişi güvenli bir ortama taşınarak yardım çağrılmalı.
@SibelYerdeniz
* Biber Gazı Yasaklansın Tıbbi Sempozyumu kitapçığı PDF
** “Biber Gazı Yasaklansın İnsiyatifi” web sayfası:
http://www.bibergaziyasaklansin.net/
*** Bahreyn’de biber gazı sağlayan ülkelerin hükümetlerine, yetkililerine binlerce kişinin mail göndermesi ve polis şiddetinin teşhir edilmesi ile Güney Kore’deki DaeKwang firmasının Bahreyn’e biber gazı satışı durduruldu. Biz de durdurabiliriz:
http://www.bibergaziyasaklansin.net/35-biber-gazi-yapilacaklar.html
**** DİSK ve Uluslararası Af Örgütü başta olmak üzere pek çok demokratik kitle örgütü tarafından başlatılan "Kore bize gaz verme!" başlıklı kampanya linki:
***** Fatih Pınar’ın kamerasından, Gezi Parkı’na 15 Haziran polis müdahalesinin görüntüleri:
http://t24.com.tr/haber/gezi-parki-iste-boyle-bosaltildi-iste-unutulmayacak-o-goruntuler,232211
****** Bu son videoyu Gezi direnişini ve o unutulmaz 2013 Haziran’ını gülümseyerek hatırladığımız zamanlar için buraya aldım:
http://www.izlesene.com/video/biber-gazi-oley/6972035