Pazartesi günü açıklanan Aralık dönemi işgücü istitaistikleri güçlü istihdam artışı sayesinde işsizliğin düşmeye devam ettiğini gösterdi. TÜİK’in mevsim etkilerinden arındırılmış serisine göre genel işsizlik oranı Kasım dönemine kıyasla 0,2 yüzde puan azalarak yüzde 10,1’den yüzde 9,9’a, tarım dışı işsizlik oranı da, yine 0,2 yüzde puanlık azalışla, yüzde 12’den 11,8’e geriledi.
Her iki oran da işsizilke sert bir artışın başlamasından önceki son durak olan Mart 2016 dönemiin işsizlik oranları ile birebir örtüşüyor. Bu elbette bir tesadüf ama aynı zamanda sembolik bir tarafı da var. Bu bakımdan son iki yılın genel bir değerlendirmesini yapmak ve önümüzdeki dönemde işsizliğin ne yönde hareket edebileceğini tartışmak için iyi bir fırsat çıktığını düşünüyorum.
İşsizlik ekonomik büyümeye yakından bağlı
GSYH artışları çalışan sayısı ile birlikte hareket eder. Ancak bu birlikteliğin yoğunluğunu emek verimliğindeki artışlar belirler. Verimlilik artışı ne kadar yüksek olursa GSYH artışı da o kadar yüksek olur. Ama aynı zamanda istihdam artış da ekonomik büyümeye kıyasla o kadar düşük kalır. Sizleri bu teknik konu ile fazla sıkmamak için şu kadarını belirtmekle yetineyim: Küresel krizden bu yana istihdam artışlarının dozu ekonomik büyümenin dozuna yakın seyrediyor; yüzde 1 büyümeye kabaca yüzde 0,8 istihdam artışı eşlik ediyor. Daha basit ifadeyle, büyüme hizmetlerdeki çalışan sayısındaki patlama sayesinde epey istihdam yaratıyor. Bir uyarı ile bu teknik faslı kapıtalım. Büyüme ile istihdam arasındaki bu rakamsal bağ her büyüme düzeyi için geçerli değil: Büyüme oranı düşük kalırsa, yüzde 3 gibi, istihdamda duraklama ortaya çıkıyor.
Türkiye’de işgücü piyasası son iki yılda basitleştirerek aktarmaya çalıştığım bu ekonomik öngörüye göre hareket etti. 2016 yılının ilk yarısında ekonomide yavaşlama başlamıştı. Ardından da 15 Temmuz travmasının etkisiyle ekonomide daralmayla birlikte istihdamda düşüş yaşandı. 2016’nın son üç ayında ekonomide canlanma başlasa da 2016 yılında büyüme yüzde 3,3’te kaldı.
Bu düşük büyüme temposu ile birlikte Nisan 2016’dan itibaren (istihdam büyümeyi bir miktar gecikmeyle takip ediyor) işsizlik hızla yükseldi. Mart 2016-Aralık 2016 döneminde tarım dışı sektörde istihdam artışı 14 binden ibaretti. 21 milyonu aşan istihdamın yerinde saydığı açıktır. Buna karşılık ekonomik konjonktürden büyük ölçüde bağımsız hareket eden işgücü artışları devam ettiğinden, yaklaşık 2 milyon 900 bin işsize 700 bin kişi daha eklendi ve tarım dışı işsizlik oranı 9 ay gibi kısa bir süre içinde yüzde 11,8’den 14,2’ye sıçradı.
Çok yazılıp çizildiğinden tekralamak istemiyorum. Sadece kısaca hatırlatayım. Son derece kritik bir referanduma gitmekte olan iktidarın bu gidişattan fevkalede endişe duymasının sonucu olarak tüm kamu kaynak muslukları açıldı ve 2017 yılında ekonomide iç talebe dayılı etkileyci bir canlanma ortaya çıktı. 2107 yılının büyüme oranı yüzde 7’nin üzerinde bekleniyor. Doğal olarak yüksek büyüme istihdamı güçlü bir artış sürecine soktu. Aralık 2016-Aralık 2017 döneminde (tam bir yıl) tarım dışı istihdam artışı işgücü artışını bir hayli geçerek 1 milyon 383 bini buldu (yüzde 6,3 artış). İşsiz sayısı 3 milyona doğru gerilerken işsizlik oranı da yüzde 11,8’e düştü.
Kadın işsizliğinin düşen gölgesi
İşgücü piyasasının genelinde işsizliğin can yıkıcı bir düzeyden önemli ölçüde uzaklaşmış olması elbette olumlu bir gelişme. Ancak biraz yakından bakıldığında durum o kadar parlak değil. Örneğin çok konuşulan genç işsizlik halen yüzde 18 gibi çok yüksek bir düzeyde. Üzerinde daha az durulan durum ise işsizliğin kadınları erkeklere kıyasla çok daha derinden sarsıyor olması.
TÜİK işgücü piyasası serilerini cinsiyet bazında mevsim etkilerinden arındırmıyor. Bu işlemi bir süredir Betam’da yapıyoruz (Betam’ın aylık İşgücü Görünüm notları). Önce kadın işsizliğinin Türkiye’de erkeklere kıyasla öteden beri çok yüksek olduğunu vurgalayılım. Bu her yerde böyle değil. OECD üyesi 35 ülkenin 13’ünde kadın işsizlik oranı erkeklere kıyasla daha düşük. Kalan 22 üyenin pek çoğunda da fark 1 yüzde puanın altında. Son yıllarda büyük şoklar yaşyayan Yunanistan’ı bir kenara koyarsak Türkiye ikinci sırada geliyor. Üç numaralı istisna da İtalya.
Mart 2016’da tarım dışı erkek işsizilk oranı yüzde 10,1, kadınlarınki de yüzde 16,5’ti. İşsizliğin hızla arttığı dönemde erkek işsizlik oranı Aralık 2016’da ancak yüzde 11,9’a kadar yükselirken kadınların ki yüzde 20,1’e sıçradı. Bir yıl sonra erkek işsizlik oranı yüzde 9,6 ile başlangıç seviyesinin altına inerken kadınların işsiizlik oranı yüzde 16,8’de kaldı. Böylece kadın erkek işsizlik oranı farkı daha da açılırak 6,4’den 7,2 yüzde puana yükselmiş oldu. Bu konuyu kapatmadan son bilgiyi de vereyim: 2017’nin son iki ayında kadın işsizlik oranı yüzde 16,8’de sabit kalırken erkek işsizlik oranı yüzde 9,9’dan 9,6’ya geriledi.
İşsizliğin geleceği
Uzun uzun açıklamalara gerek yok. Türkiye deneyimi gösteriyor ki işsizliğin düşmeye devam etmesi için ekonomik büyümenin yüzde 4,5 civarında olması şart çünkü işgücü yılda yaklaşık yüzde 3,5 civarında artıyor. Dolayısıyla işsizliğin geleceği büyüme temposuna bağlı. Bu yılın büyüme tahminini yapmak kolay değil. Çünkü bol kepçe teşvik pollitikasının ne olçüde devam edeceğini kestirmek zor. Bir yanda mali disiplin kısıtı var diğer yanda kazanılması gereken seçimler.
Son ayların rakamları kamu harcamalarında frene baslımış olduğunu gösteriyor. Fren devam ederse iç talep artışı olmusuz etkilenir.. İthalat ise almış başını gidiyor. Net ihracatın büyüme katkısı negatife dönmüş durumda. Bu koşullarda büyümenin yüzde 5’i aşacağını sanmıyorum. OECD’nin son tahmini yüzde 4,9. IMF ise kısa süre önce tahminini yüzde 4,3’e yükseltti. Kısacası, işsizliğin yönü bıçak sırtında.