Son aylarda işsizlik yazılarım, aylık iş gücü istatistiklerinde ortaya çıkan aşırı ve tuhaf oynaklıklarla boğuşmaktan ibaretti. İşsizlikte geçmişe kıyasla neredeyiz, nereye gidiyoruz sorularına yanıt vermek olanaksız hale gelmişti. Geçen hafta yayınlanan son işsizlik yazımı (“İşsizlikte görülmedik düşüşün gizemleri”) şöyle noktalamıştım:
TÜİK aylık veriye geçince üç ayda bir çeyreklik rakamları içeren bir bülten yayınlamaya başladı. İlki Mayıs’ta yayınlandı. İkincisi bu ay yayınlanacak. Bakıp toparlayıcı bir yazı yazmayı düşünüyorum. Belki da işsizliği çeyreklik rakamlarla üç ayda bir takip etmek daha doğru olacak.
Verdiğim sözü yerine getirmek için bu yazıyı kaleme alıyorum. Göreceğiniz gibi çeyreklik rakamlarda hem oynaklık yok hem de Türkiye iş gücü piyasasında nereden nereye geldik, bundan sonra nereye gideriz sorularını irdelemek için oldukça yararlılar.
Yılın ilk yarısında iş gücü piyasasında neler yaşandı?
Tablo 1’de bu yılın ilk üç ve ikinci üç ayının iş gücü piyasasının başlıca göstergelerini TÜİK’in mevsim etkisinden arındırılmış çeyreklik verilerinden derledim.
Tablo 1: Başlıca iş gücü piyasası göstergeleri: 2021 1. Çeyrek ve 2. Çeyrek (000) (MEA)
Tabloda gösterilen rakamları tekrarlamaya gerek yok. Oldukça iyi bir gelişme olduğu açıkça görülüyor. İstihdam yüzde 1,4 oranında artıyor. Çeyrekten çeyreğe güçlü bir artış sayılır. İşsiz sayısı istihdam artışına kıyasla makul bir ölçüde azalıyor. Sonuçta işsizlik oranında güçlü bir düşüş ortaya çıkıyor.
İstihdam artışının sektör dağılımı da oldukça dengeli: Sanayide 143 bin, İnşaatta 99 bin, hizmetlerde 160 bin artış var. Sadece tarım istihdam 21 bin azalmış ki bu normaldir.
Bu başarı tablosuna gölge düşüren yegâne gelişme çalışabilir yaştaki nüfus 260 bin artarken iş gücü artışının 195 binde kalması; artan nüfusa mensup her 4 kişiden biri ne çalışıyor ne de iş arıyor. Bu sorunu aşağıda ele alacağız.
Korona salgınının tahribatı telafi edildi mi?
Korona salgınının ekonomik faaliyetler üzerinde yarattığı şokun iş gücü piyasasını geçen yılın bahar aylarında nasıl alt üst ettiğini biliyoruz. Ardından, iki adım ileri bir adım geri temposuyla kayıpların bir ölçüde telafi edildiğini de biliyoruz. İktidar sözcülerine soracak olursanız “toparlanma bitti, şahlanışa geçildi”. Acaba öyle mi? Önce toparlanma bitti mi bakalım, daha sonra şahlanışı tartışırız.
Tablo 2’de 2019 4. Çeyrek ile 2021 2. Çeyrek göstergeleri yer alıyor.
Tablo 2: Korona öncesi ve sonrası başlıca iş gücü göstergeleri: 2019 4.Ç-2021 2. Ç (000)
İşsiz sayısı ve işsizlik oranı rakamlarına bakacak olursak “toparlanma” ne kelime, kayıplar tamamen telafi edildiği gibi üstüne de konmuş: İşsiz sayısı 342 bin azalırken işsizlik oranı da 0,9 yüzde puan düşmüş. Ama istihdama bakıyorsunuz, 1,5 yılda (18 ayda) sadece 53 bin (yüzde 0,2!) artmış.
Ancak Sektörlerde istihdam gelişmeleri çok farklı bir görünüme sahip: Hem göreli hem mutlak olarak en yüksek artış 327 bin ile inşaatta. Ancak halen 1 milyon 832 bin olan inşaat istihdamının konut sektöründe kriz başlamadan önce 2 milyon 200 bin civarında olduğunu hatırlatalım. İstihdam artışında ikinci sırada 305 bin ile sanayi var. 1,5 yılda yüzde 5,3 artış (yılda ortalama yüzde 3,5 eder) sanayi üretim artışı ile oldukça uyumlu.
İstihdam tahmin edeceğiniz gibi hizmetlerde kayıpları telafi edememiş durumda. Yılın ikinci üç ayında 2019’un son üç ayına kıyasla 339 bin daha düşük seviyede. Bir de tarımda istihdam 239 bin azalmış. Eğer üretim düşmeden azalıyor, yani verim artışı sonucu azalma varsa, sorun yok. Ürün ayrıntısında bakmak gerekiyor.
İşsizlik nasıl azaldı ya da azalan işsizliğin bedeli
Günümüzden 1 buçuk yıl öncesine göre işsiz sayısında ve işsizlik oranında toplam istihdamdaki cılız artışa rağmen hatırı sayılır bir iyileşme olduğunu gördük. “Bu nasıl oluyor?” sorusunu bu köşede defalarca yanıtladım ama bir kez daha kısaca hatırlatayım. Eğer işsiz sayısı istihdam artışının çok üzerinde azalıyorsa iş gücü piyasasından ciddi miktarda çıkışlar var demektir. Bu durumda işsizlik oranı da tanımı icabı düşer.
Tablo 2’de istihdam 53 bin artarken işsiz sayısının 342 bin azaldığını görüyoruz. Demek ki net 300 bine yakın vatandaş iş aramaktan vazgeçmiş. Bu ödenen bedelin en görünür kısmı. Ama dahası var. Çalışabilir nüfus 1,5 yılda 1 milyon 747 bin artmış. Demek ki aslında çalışmak isteyen çok büyük sayıda vatandaş da iş aramaktan caymış. Sonuçta işgücüne katılım oranı da 1,5 yılda yüzde 52,6’dan yüzde 50,7’ye gerilemiş. Bu gerileme ekonomik kalkınmaya pranga vuran çok ciddi bir bedel. Bedelin büyük kısmını ödeyen de kadınlar: Erkeklerin iş gücüne katılım oranı yüzde 71,5’ten 69,9’a gerilemişken, kadınların ki yüzde 34,1’den 31,8’e gerilemiş bulunuyor.
İş gücü madalyonun diğer yüzünde doğal olarak potansiyel işsizlik var. TÜİK’in açıklamaya başladığı “İşsiz ve potansiyel işgücü bütünleşik oranı” 1,5 yıl önce yüzde 17,6 idi şimdi yüzde 20,6. Son bir rakam daha vermeden olmaz. Bundan 6-7 yıl önce işsizlik oranı yüzde 10 civarında olup yüksek işsizliğin sınırındaydı. Şimdi yüzde 12,4.
Yazı çok uzadı. “Şahlanışa” geçip geçmediğimizin değerlendirmesini size bırakıyorum.