18 Eylül'de yayımlanan yazımda (İşsizlik artışında duraklama ve son bir yılın bilançosu) Haziran 2018-Haziran 2019 döneminde işsizlik kasırgasının yarattığı tahribatın sektörler itibariyle ve cinsiyet ayrımında nasıl farklılaştığını ele almıştık. Bugün eğitim düzeyleri itibariyle tahribatın boyutlarını ve toplumsal iz düşümlerini ele almak istiyorum.
TÜİK işgücü piyasası gelişmelerini 5 eğitim düzeyi itibariyle yayınlıyor: Okur-yazar olmayanlar, Lise altı eğitimliler, Lise, Mesleki veya teknik lise ve Yüksek Öğretim. Okur-yazar olmayanlar 28,5 milyonluk istihdamın içinde oldukça marjinal bir grup. Sayıları 1 milyon kadar, işsiz sayısı da 80 bin civarında. Üstünde durmaya değmez. Hala okur-yazar olmayan çalışanların mevcut olabildiğini not edip geçelim.
Okuru tanıklık edeceği karmaşaya hazırlamak için kimi eğitim düzeylerinde işgücü azalırken kimisinde arttığını, keza istihdamın da, genelde azalmasına rağmen, bir düzeyde (yükseköğretim) artabildiğini belirtmek isterim. Bu zıt yönlü hareketlerin nedenleri üzerinde duracağım ama önce diğer 4 eğitim düzeyinde işgücü, istihdam ve işsizlik gelişmelerini sırasıyla ele alalım.
Lise altı eğitimlilerde çift yönlü tahribat
33 milyona yaklaşan işgücünün yaklaşık yarısını oluşturan düşük eğitimli çalışanlar Haziran 2018'den Haziran 2019'a hem istihdamda hem de işgücünde kayıplar verdiler. Çift yönlü tahribattan kastim budur. İstihdam yaklaşık 1 milyon 52 bin azalırken, işgücü de 598 bin düştü. İşsizler 1,5 milyondan 2 milyona yükselirken işsizlik oranı da yüzde 9,2'den 12,2'ye yükseldi. İşgücünde bu kadar büyük hacimli bir gerileme yaşanmasaydı işsizlik çok daha yüksek boyutlara ulaşacaktı.
Bu dramda erkeklerin başrolde olduğu görülüyor. Erkeklerde işgücü ve istihdam kayıpları sırasıyla 452 bin (yüzde -3,7) ve 835 bin (yüzde -7,5). İşsizlik oranı da yüzde 8,7'den 12,3'e sıçramış bulunuyor. Eğitimsiz kadınlar daha dirençli görünüyorlar. İşgücü 146 bin azalırken (yüzde -3,0), istihdam 217 bin (yüzde -5,0) azalıyor, işsizlik oranı da yüzde 10,3'den 12,1'e yükseliyor.
Dünkü yazımda belirttiğim gibi işsizlik kasırgasının ana kaynağı inşaat olunca bu gelişme şaşırtıcı değil. Bununla birlikte erkek işgücündeki bu ölçüde bir düşüş açıklanmaya muhtaç. İnşaat sektöründe çalışan vasıfsız mavi yakalılar işsiz kalınca köylerine, küçük kasabalarına dönüp işgücü piyasasından çekildiler mi? Ya da normal zamanlarda bu sektörde çalışmaya başlayacak gençler iş bulamayacaklarını görüp, askere mi gittiler? Yoksa baba harçlığı ile kıt kanaat geçinerek okeye mi oturdular? Doğrusu bilmiyorum.
İşsizliğin kol gezdiği liseliler
Oldum olası en yüksek işsizlik lise mezunları arasındadır. İşsizlik patlaması bu olguyu değiştirmedi. Haziran 2018'de liseli işsizlik oranı yüzde 12,7 idi bir yıl içinde yüzde 16,4'e fırladı. Bu güçlü artışın nedeni bir yandan işgücü 70 bin artarken (yüzde 2) çalışan liseli sayısı 69 bin azaldı (yüzde – 2,3).
Liseli işsizliğinin bir diğer özelliği de kadın erkek arasında büyük bir uçurum olmasıdır. Liseli erkeklerde işgücünün 33 bin artması (yüzde 1,3), istihdamın da 57 bin azalması (yüzde -2,6) sonucu işsizlik oranı yüzde 10,1'den 13,6'ya yükselirken kadınlarda işgücü 37 bin artarken (yüzde 3,8) istihdam 12 bin azaldı (yüzde -1,5), İşsizlik oranı da yüzde 19,2'den 23,4'e yükseldi. Düz lise mezunlarının firmaların talep ettiği vasıflara yeterince sahip olmamaları bu yüksek işsizliğin nedeni olarak gösterilir. Ancak bu eğitim düzeyinde neden kadınların neredeyse iki kat daha fazla işsizlik riskine maruz kaldıkları henüz yeterince açıklanmamıştır.
En yüksek işsizlik artışı meslek ve teknik okul mezunlarında
Yeterince meslek ve teknik lise açılmadığı bu yüzden ara eleman sıkıntısı çekildiği, ürkütücü düzeylerde gezinen genç işsizliği azaltmak için meslek okullarına ağırlık vermek gerektiği işsizlik tartışmalarımızın en popüler iddialarından biridir. Türkiye işgücü piyasasını yakından takip edenler bu iddianın gerçeği yansıtmadığını bilirler ama sokakta bu iddiaya inanç oldukça yaygındır. Esmekte olan işsizlik kasırgası bu şehir efsanesini sorgulamak için iyi bir fırsat sayılır.
Son bir yılda meslek ve teknik okul mezunlarında işgücünün 92 bin (yüzde 2,6) arttığı istidamın ise 75 bin (yüzde -2,4) azaldığı görülüyor. Sonuçta işsizlik oranında yüzde 10,4'den 14,8'e tam 4,4 puan artış var. Bu son yılın en yüksek işsizlik artışı; liselilerde işsizlik oranı artışının 3,7 puanda kaldığını hatırlatayım.
Bu yüksek artıştan en çok etkilenen kesimin de yine kadınlar olduğu görülüyor. Erkek işgücü 16 binlik sınırlı bir gerileme (yüzde -0,6) sergilerken kadın işgücünde artış 108 bini (yüzde 12,7) buluyor. Buna karşılık erkek istihdamında 109 binlik (yüzde -4,4) kayıp yaşanırken kadın istihdamında kayıp 34 bin (yüzde -5,0). Sonuçta bu kesimde işsizlik oranı kadınlarda yüzde 19,7'den 25,2'ye fırlarken erkek işsizlik oranı daha sınırlı bir artışla yüzde 7,4'den yüzde 11'e yükselmiş durumda. Sözde vasıflı kadınların erkeklere kıyasla bu kadar zorlanmalarının nedenleri aydınlatılmayı bekleyen bir diğer işgücü iktisadı bilmecesi.
İşsizlik kasırgasına en dirençli kesim yükseköğrenimliler
İki yıllık yüksekokul ya da 4 yıllık ve üzeri üniversite bitirenler lise altı eğitimlilerden sonra işgücünde en yüksek paya (yaklaşık yüzde 25) sahipler ve bu pay giderek artıyor. Bu kesimde bir yıl içinde işgücü artışı 618 bin (yüzde 8,2) olarak gerçekleşmiş görünüyor; Uzak ara en yüksek işgücü artışı. Belli ki yüksek diplomayı cebine koyanların büyük çoğunluğu iş aramaya çıkıyor, yoksa neden üniversite okudular ki?
Doğal olarak yaşanan kriz ortamında iş bulmak kolay değil ama yine de istihdamın arttığı yegâne kesim yüksek öğrenimliler: İstihdamda 468 binlik (yüzde 7,1) artış var. Erkeklerde artış 360 bin kadınlarda 258 bin. Artış oranları kadınlarda biraz daha yüksek: Sırasıyla yüzde 8 ve yüzde 8,3.
Ancak bu artış işgücü artışını telafi edemediğinden işsizlik oranı da yüzde 12'den 13'e yükselmiş durumda. Diğer kesimlerle karşılaştırıldığında bunun uzak ara en düşük işsizlik artışı olduğu açıkça görülüyor. İstihdam artışı kadınlarda 181 bin (yüzde 7) erkeklerde 287 bin (yüzde 7,1). Sonuçta işsizlik az da olsa kadınlardın aleyhine gelişme gösteriyor. Erkeklerde yüzde 8,7'den 9,6'ya yükselirken kadınlarda yüzde 16,8'den 17,8'e çıkıyor. Yüksek öğrenimliler arasında da kadın işsizliği erkek işsizliğinin neredeyse iki katı.
Türkiye işgücü piyasası neden bu kadar karmaşık?
Bu sorunun pek çok muhtemel yanıtı var. Bir kısmını bilmiyoruz, en azından ben bilmiyorum. Bazılarına yukarıda değindim. Bildiğimi düşündüğüm yanıtların önemli bulduklarımı kısaca not edebilirim.
- Türkiye işgücü piyasası birbirinden az ya da çok bağımsız çalışan alt piyasalardan oluşan yapay bir bütün. Devasa bölgesel farklar bir yana, kayıtlı-kayıtsız, eğitimli-eğitimsiz, kadın-erkek (toplumsal değerler), ihracatçı-iç piyasacı sektör ve firma ayrımları karmaşık dinamiklerin oluşmasına yol açan zemini oluşturuyor. Bunlara olması gerektiğinden daha yüksek düzeydeki tarım istihdamını da ekleyebiliriz.
- Eğitimlilerde işgücü yapısal bir artış güdüsüne sahip. Nitekim bu güdü çok güçlü bir şekilde kendini üniversite mezunlarında gösteriyor. Eğitimli işgücü kriz dönemlerinde İstihdam kayıplarından fazla etkilenmiyor.
- Eğitimsizlerde ise aksine işgücü artışı krizden güçlü bir şekilde etkileniyor ve işgücü piyasasından çıkışlar yükseliyor. Bu davranış işsizlik artışını kuşkusuz frenliyor ama aynı zamanda yoksulluğun kapısını da ardına kadar açıyor.
- Sadece eğitimli kadınların değil eğitimsiz kadınların da son yıllarda işgücü piyasasına yoğun giriş yapmaları ekonomik kalkınmanın geleceği açısından büyük bir fırsat sunarken, kriz dönemlerinde işsizliği artırıcı etki yapıyor.
Son söz
Ekonomi yönetimimize bir tavsiyem var: "Hızlı toparlanma" umuduna fazla bel bağlamayın. Yüksek işsizlik hiç görülmediği kadar uzun sürebilir. En azından Avrupa'nın en cimri işsizlik tazminatı sistemimizin seçile bilirlik koşullarını, süresini ve tazminat tutarını bir an önce gözden geçirin.