Seyfettin Gürsel

12 Mart 2019

2018’in ikinci yarısında tökezleyen ekonomi ve büyümenin geleceği

Türkiye ekonomisi teknik deyimle resmen “resesyona”, vatandaşın daha aşina olduğu ifadeyle de “krize” girmiş oldu

Dün TÜİK 2018’in son üç ayının büyüme rakamlarını açıkladı. Beklendiği gibi dördüncü çeyrekte ciddi bir daralmanın yaşandığı görülüyor. 2017’nin son üç ayına kıyasla GSYH yüzde 3.2,[1] üçüncü çeyrekten son çeyreğe de yüzde 2,4 oranında azaldı. Böylece iki çeyrek üst üste daralan Türkiye ekonomisi teknik deyimle resmen “resesyona”, vatandaşın daha aşina olduğu ifadeyle de “krize” girmiş oldu.

2018’in yıllık büyüme oranı da yüzde 2,6 olarak hesaplanıyor. Sonbaharda açıklanan üç yıllık Yeni Ekonomi Programı (YEP eski adıyla OVP) 2018 büyümesini yüzde 3,8 tahmin ediyordu. Gerçekleşme çok daha düşük oldu. Bunun bir nedeni ekonomi yönetiminin gelmekte olan fırtanıyı hafife alması olabilir. Ama bu yanılgının bir başka nedeni daha var. TÜİK’in ikinci ve üçüncü çeyreklerde GSYH’yı olduğundan daha yüksek ölçtüğü anlaşılıyor. Dün itibariyle büyüme rakamlarını önemli ölçüde aşağıya revize ettiği görülüyor. Bu konuya döneceğim ama önce tökezlemenin kaynaklarını anlamaya çalışalım.

Tökezlemenin başlıca sorumluları

Son üç ayda yaşanan şiddetli daralmayı iki yönüyle, harcamalar ve üretim yönleriyle ele alalım. Üçüncü çeyrekten dördüncü çeyreğe özel tüketimde düşüş yüzde 4,9. Revize edilen rakamlarla ikinciden üçüncüye düşüş yüzde 4,1. Daha ilginci birinciden ikinciye yüzde 2,4. Bunu bilmiyorduk. İlginç olan şu: Özel tüketim yaz aylarında yaşanan şiddetli kur yükselişinden önce düşüşe geçmiş. Keza yatırımlar da üç çeyrek boyunca azalmış: Üçten dörde eksi yüzde 3,6, ikiden üçe eksi yüzde 6,7, birden ikiye eksi yüzde 3,3. Yani iç talebin iki ana kaleminde daralma Papaz Bronson etkisinden aylar önce, muhtemelen Mayıs ayından itibaren kenidini göstermiş. Ekonomi yönetimine duyulan güvende yaşanmaya başlayan erozyanla bir ilgilisi olabilir mi dersiniz?

Kamunun nihai tüketim harcamaları dördüncü çeyrekte öncekine kıyasla yerinde saymış. Mali disiplin sözü tutulmuş ama daralmakta olan iç talebe de bir faydası olmamış. İç talepteki büyük çöküşü hafifleten tek gelişme net ihracatın büyümeye yaptığı pozitif katkı: Üçten dörde ihracat yüzde 1,4 oranında artarken, ithalat yüzde 4,6 azalmış. İthallattaki azalma önceki üç çeyrekte çok daha şiddetli. Büyük ölçüde azalan iç talepten kaynaklanıyor. Kritik kalem ihracat: Önceki iki çeyrekte büyüme oranları sırasıyla yüzde 2,3 ve 5,3. Son çeyrekte gözle görülen bir yavaşlama var. Buraya bir mim koyun.

Üretim tarafında şaşırtıcı bir şey yok. En büyük daralma inşaatta. Tam dört çeyrektir bu sektör küçülüyor. Sizi rakamlarla boğmamak için birikimli üretim kaybını hesapladım:  12 ayda inşaat sektörü yüzde 9’a yakın küçülmüş. Konut sektöründe küçülmenin çok daha yüksek olduğu aşikar. Bu sektörün şubattan kasıma istihdam kaybının 330 bine ulaşması şimdi daha iyi anlaşılıyor. Sanayi sektörü de 12 ay boyunca  üretim kaybetmiş. Bu sektörde de birikimli kayıp yüzde 7’yi geçmiş. Hizmetler ise dördüncü çeyrekte yüzde 3 oranında küçülmüş. 2018 yılında GSYH artışının neden yüzde 2,6 ile sınırlı kaldığı kolayca anlaşılıyor.

Büyümeyi tahmin etmenin güçlüğü

2019’da ekonomik büyüme açısından nasıl bir yıl olacak? Geçmiş geçmişte kaldığına göre yarına umutla bakabilir miyiz? Ekonomi yönetimi zorlukların geride kaldığını, yeni yılda hızlı bir toparlanmanın gerçekleşmekte olduğunu iddia ediyor. Şahsen toparlanmanın bu kadar kolay olacağı kanaatinde değilim. Gerekçelerimi bir kez daha hatırlatmadan önce GSYH değişimlerini tahmin etmenin güçlügü konusunda bazı endişelerimi paylaşmak isterim.

BETAM olarak her üç ayda bir içinde bulunulan çeyrekte yıllık ve çeyrekten çeyreğe GSYH değişimini tahmin etmeye çalışıyoruz. Dördüncü çeyrek için BETAM çeyreklik bazda yüzde 2,5 oranında bir küçülme tahmin etmişti. TÜİK’in açıkladığı küçülme oranı yüzde 2,4. “Güçlük bunun neresinde?” diye sorabilirsiniz. Açıklayacağım. Dördüncü çeyerekte bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yani yıllık olarak GSYH’nın yüzde 3,8 oranında azalmasını bekliyorduk; TÜİK’e göre yüzde 3,2 oranında azaldı.

Tahmin hatası fahiş değil ama az da değil. Kabahat bizde değil demek istemiyorum çünkü bu işin tekniği zordur ve “papaz her zaman pilav yemez” ama işin içine bir de TÜİK’in revizyonları girince, tahmincilerin işi daha da zorlaşıyor. TÜİK her üç ayda bir ulusal hesapları açıkladığında önceki çeyrekler için açıkladığı büyüme oranlarını revize ediyor. Bunu tüm ulusal istatistik kurumları yapar. Ancak TÜİK yeni yöntemle ulusal hesapları açıklamaya başladığından beri bu revizyonlar zaman zaman yüksek dozda oldu (Bkz. BETAM AN 221, Ocak 2018, “Büyümede şaşırtıcı revizyonlar”).

Pazartesi günü açıklanan ulusal hesaplarda ikinci ve üçüncü çeyreklerin çeyreklik büyüme rakamlarındade büyük revizyon yapıldığı görülüyor: birden ikiye yüzde 0,6’lık artış 0’a, ikiden üçe yüzde 1,1’lik azama da yüzde 1,6’ya revize edilmiş. Toplamda 1,6 yüzde puanlık bir sapma var. Dolayısıyla yıllık büyümenin tahminci kuruluşlar tarafından (buna ekonomi yönetimi de dahil) yüksek tahmin edilmiş olması çok doğal. Ancak 2019’a gelmeden önce not düşmeme izin verin: Manipülsayon rivayetlerini peşin hükümle kabul edenlerin TÜİK’in büyümeyi aşağıya doğru bu ölçüde revize etmesi üzerine biraz düşünmelerinde yarar var.

2019’un ilk çeyreğine yönelik ilk büyüme tahminini BETAM gelecek hafta Ocak sanayi endeksi açıklandıktan sonra yayınlayacak. Kimi göstergelere bakıldığında, örneğin banka kredilerinde mütevazi artış, kimi diğer göster-gelere bakıldığında ise, örneğin otomobil satışlarında duraklama, bir toparlanmanın, özellikle de, hızlı bir toparlanmanın gerçekleşmekte olduğunu söylemek zor. Şahsi kanaatim darlamanın en iyi ihtimalle durduğu yönünde.

Böyle olsa bile, bundan böyle 2018 yılında gerçekleşen kayıpları telafi edecek güçte bir büyümenin gerçekleşmesi mevcut koşullarda olası görünmüyor. Bankalarda kredi musluklarını biraz gevşetecek kadar kaynak olsa bile talep zayıf çünkü faizler çok yüksek. Artı, azalan tüketimi kamçılayacak gelir beklentisi de ufuk da görünmüyor. 2018 yılında orta ve yüksek düzeydeki ücretlerde reel kayıp söz konusu. Yatırımcıların iştahını kabartacak siyasal ve ekonomik reformlar da görünürde yok. İhracatın ise geçen yılkı temposunda artmaya devam edeceği şüpheli; özellikle de AB pazarında boy gösteren durgunlaşma düşünüldüğünde.  


[1] Bu noktada kısa bir açıklama yapmama izin verin. Haber Bülteni’ne bakarsanız yıllık küçülme oranı yüzde 3. Ancak bu brüt rakam. Resmi tatillerin etkisini dikkate almıyor. Bu etkiyi dikkate alan “Tavim etkisinden arındırılmış” oran eksi yüzde 3,2. İlgili tabloda bulabilirsiniz