Aslına bakarsanız bu hafta ‘Heyecanını Kaybeden Türkiye’ gibi bir başlıkla yazmak aklımdan geçmeye başlamıştı.
Evet, biraz umutsuz bir başlık olacaktı amma velakin bu hislere sahip olmak için sadece benim değil, aidiyetle ülkesine bağlı hemen herkesin fazlaca nedeni olduğunu görebiliyordum.
Hele son yıllar, aylar ve günler içindeki saçma sapan gözaltılar, sorgular ve tutuklamalar falan derken ve hatta gözaltına alma gerekçesiyle hepten alakasız tutuklama nedenlerini evrensel hukuk normlarıyla açıklamaya çalışmanın da komik olduğu bir dönemdeyken…
Aklımın bir köşesinde bu düşüncelerle gittiğim, geçen hafta gerçekleşen İstanbul EMİTT (Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı) fuarında karşılaştığım manzara da maalesef ‘heyecanını yitiren ülke’ duygumu iyiden iyiye pekiştirdiydi.
Türkiye heyecanını kaybediyor olabilir miydi gerçekten?
Neyse ki bu satırları kaleme almaya başladığım dönüş yolum; Kabataş-Kadıköy vapurunda, birkaç saat öncesi tamamlanan ‘Bodrum Yeşili’, ‘Bodrum Mandalini Zirvesi’ etkinliği ile heyecanlanacak ne çok şey buldum, yeniden diye düşünmeye koyuldum.
Öyle ki yukarıda paylaştığım duygularımdan sıyrıldığım gibi utandım da biraz, önceki karamsarlığımdan.
EMİTT’in feri sönmüş gibi geldi herkese
Eskiden bu fuar için büyük bir heyecanla hazırlanırdı, turizm destinasyonlarını temsilen tanıtım platformları, ticaret odaları, belediyeler, valilikler, bakanlar konuşur, strateji belgeleri açıklar, hedefler koyarlardı.
Stantları tek tek gezer ve iyi dilekler, güzel temennilerde bulunurlardı.
Ama birkaç senedir ve bu sene eski havasından çok uzak bir EMİTT’i ve konuşan çok insan gördüm.
Fakat fuarın en ilginç ve cakalı işini yılın direnişçisi, ilham veren kent; Efes Selçuk yapmıştı.
Meryem Ana Evi’nin otoparkına çöken Bakanlığa karşı sürdürdükleri mücadeleyi EMİTT’e taşımışlar:
“Meryem Ana Evi, Efes Selçuk halkınındır.”
Bana sorarsanız, iş müthiş olmuş.
Bodrum’u coğrafî sınırlarından ibaret mi bilirsiniz?
‘Bodrum Mandalini Zirvesi’ etkinliği ‘Bodrum’dan dünyaya kültür mirası’ temasıyla 7 Şubat Cuma Günü Taksim The Marmara Oteli’nde gerçekleşti.
Yerelde mandaline emek ve ömür vermiş konuşmacıların yanında ‘Bodrum Yeşili’ adıyla markalaşma yolunda yeni bir ivme kazanan Bodrum mandalininin erken hasat halini (yeşil mandalini) takip eden ve alıcısı olan diğer kurum temsilcisi ve bağımsız konuşmacıların tutkulu anlatımları beni gerçekten heyecanlandırdı.
Kim ne dedi, buna girip yazıyı uzatmak yerine birkaç detayı dikkatinize sunmak istiyorum.
Kimine aş ve iş, kimine okul, kimine çeyiz olan mandalin için hafızalarında bu değerleri taze tutan Bodrumlular çok hassas.
Ve bazı yerleşik olmayan konuşmacıların sözlerinde anlıyorum ki Bodrum’un bir de mülkiyetten ya da yerleşik yaşamdan bağımsız sevdalıları var ki, sayıları hiç de az olmayan bu kesim Bodrum’a karşı büyük bir özlem duyarak konuşuyorlar.
Ve hâl böyleyken hâlâ saklı bir hazine olan Bodrum’u coğrafî sınırlarından ibaret sanmak bir delilik.
Bu nedenle “‘Bodrum Mandalin Zirvesi’ için ne işiniz var İstanbul’da?” gibi bir eleştiriyi doğru bulmuyorum.
Ve aslında EMİTT için söylüyorum; böyle bir etkinlik planlanabilirmiş, ama ne yazık ki düşünülmemiş.
Zirve, şahane bir kültürel farkındalık örneği ve mesela bugüne kadar turizmle ilgili konuşulanların paralelinde ama dışında bir iş.
Özetlersem, sanki güzel şeyler olacak:
“Yeter ki heyacanımızı kaybetmeyelim.”
Eyvallah.