"Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum." 

Yüzüncü yılına bir kala, cumhuriyetin üçte bir yılı kadar gerçekleşmiş bir deniz festivali Bodrum Cup. 

Bodrum Cup komitesi başkanı Süleyman Uysal, 34 yaşında. Yaşı kadar bir organizasyonun başkanlığını Bodrumlu, genç ve pırıl pırıl bir kadro ile birlikte yürütüyor.  

Yelken yarışlarını 34 yıl önce başlatan ve onursal başkanlığını yapan Erman Aras, 7 yıl önce Bodrum'un bu genç kuşağının yeteneklerine inanmış ve örnek alınacak bir görev teslimi gerçekleşmişti. Bu güven ilişkisinin başarıyla devam ettiğini görmek güzel.

Tüyo vermemde bir sakıncası yok... Bir aksilik olmazsa 'Cumhuriyetin Yüzüncü Yılı'nda yarışlar; İstanbul, Selanik ve Bodrum üçgeninde gerçekleşecek.

Pandemi öncesi İstanbul'dan başlayan Bodrum Cup, boğazlarda inanılmaz güzellikte seyir keyfi ve gurur yaşatmıştı. Umarım aynı duyguları, seneye tekrar yaşama olanağı buluruz.

Uysal, yakın zamandaki bir sohbetimiz sırasında yarışlara davet ettiği bir arkadaşımıza şöyle dedi: "Mutlaka katılın, illa yarışıyor olmanız önemli değil, o startın hemen öncesinde motorların kapatıldığı son beş dakikadaki sessizliği dinlediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız..."

Uzun yıllardır ben de katılıyorum Bodrum Cup yelken yarışlarına. O anın dinginliği (İddialı teknelerdeki yarışçılar için bu dinginliğin manası biraz daha ayrı olmakla birlikte) gerçekten çok etkileyici.

İnsanın kendisini diğer herkesten ayırdığı, farklı ve özel duygulara kapıldığı ve belki de eksik kaldığı her şeyi tamamladığı başka bir boyut anı motorların sustuğu son beş dakika... 

Evet, bu çok doğru bir tanım oldu. Teknolojinin tüm imkanlarından ayrılıp, doğanın ritmine ve gücüne kendinizi bıraktığınız, o güçle barışık ve birlikte olan başka bir boyuta geçiyorsunuz.

O boyutun ismi; Mavi...

Bu geçiş anını, sevgili Süleyman Uysal neden özellikle söylemek istedi anlayabiliyorum. Sözlerini duyduğumda ilk aklıma gelen; hâlâ dilimin ucunda olan, Nazım'ın "Bugün Pazar" şiirinin yazımın başında yer verdiğim dizeleri oldu.

* * *

Ülkemizin uluslararası önemde bir markası haline gelen ve aslında Bodrum'un geleneksel ahşap tekneleri, guletlere ve tirhandillere özel bir yelken yarışı olan Bodrum Cup'ta, çok sayıda farklı tip ve modelde yelkenli tekneler de yer alıyor.

34. kez denizcilerin "Vira Bismillah" diyecekleri yarışların bu seneki sloganı: "Maviye Güç Katıyoruz!"

Batı edebiyatının ilk yazılı örnekleri kabul edilen İlyada ve Odysseia destanlarının yazarı Homeros'un dediği gibi Ebedi Mavilikler Ülkesi Halikarnassos için mavi'nin anlamı tartışılmaz.

O Halikarnassos'un Balıkçısı, maviye tutkusunu Bodrum'la göz göze geldiği 1925 yılında: "Al işte! Al sana Cevat, İşte Arşipel" diye haykırır...

Tam bu noktada Bodrum Cup'ın bu yılki mottosu için bir şeye dikkat çekmek istiyorum. 

Kendisini Halikarnas Balıkçı'sı yapan Mavi Sürgünü yazdığı kitabında Bodrum'u güzelleştirmeyi yaradılışa karşı bir borç olarak gördüğünü anlatır Cevat Şakir Kabaağaçlı.

Sürgün geldiği kasabanın kültürel ve tarihsel mirasının farkındadır ve doğal güzelliklerinin de ama yine de dünyanın dört bir tarafından getirdiği bitki tohumlarını yarımadanın birçok yerine ekmeyi bir üst paragraftaki duyarlılıkla yapar.

Bodrum'dan ayrıldığı son güne kadar da yapacaktır bunu.

Hem Bodrum'un toprağına hem de Bodrumluların gönlüne düşer bu tohumlar.

* * *

Yaradılış...

Tarla kuşu ve Sabırlık bitkisinin hiçbir karşılık beklemeden kendini nasıl yaradılışa armağan ettiğini ilk geliş hikayesi olarak yazarken, kendisini aynı tarifin bir parçası olarak anlamamızı ister Halikarnas Balıkçısı.

Bunu Bodrum'la ilişkilendirir ve mutsuzluk, umutsuzluk içinde geçen günlerin ardından geldiği bu apaydınlık dünya onun için sonsuz mutlu olduğu bir maviliktir...

Ve bu mavi sonsuzluk; yaradılışın ona verdiği bir armağandır, bundan sonra tüm yapacağı, hayattan aldığını tekrar hayata vermek olacaktır, ta ki ömrünün sonuna kadar...*

* * *

Demem o ki: gelinlik kızlar gibi Arşipel'in orta yerinde renk renk yelkenleriyle süzülen Bodrum'un dünyaca ünlü ahşap guletlerinin, tirhandillerinin yarışa başlamaya hazırlanırken; motorların sustuğu ve yelkenlerin fora edildiği son beş dakikası;

"Kendimizi tüm insani zayıflıklarımız olan gösteriş merakımızdan, anlamsız-nedensiz hırslarımızdan, egoların nasıl da hızla dönüştüğüne defalarca tanık olduğum kibirlerimizden arındıran düşsel bir seremoni.."

Hiç şüphe yok ki son derece güzel niyetle belirlenmiş yarış mottosuna dikkat çekmek istemem işte bu nedenle.

Şunu anlamak önemli ve anlatmak; maviye güç katmak değil de mavinin gücüyle buluşmak, ona saygı göstermek, verdikleri için belki de minnet duygusunu öne çıkaracak kavramsal bir tema daha yerinde olurdu diye düşünüyorum.

* * *

Bu yıl gerçek anlamda tam bir deniz festivali gerçekleşiyor Bodrum Cup'la.

Basın toplantısında Karya ülkesinin iki başkenti olan Milasa ve Halikarnassos'un günümüz belediye başkanları ve kaymakamlarının yer alması ve aralarında kardeş şehir protokolü olan iki ilçenin geçen ve bu yılki Bodrum Cup iş birliği ve bunun neden önemli olduğundan 

"Deli Deryalı Bir Dahi" sergisinde Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk ve tek okul gemisi BODRUM STS'yi yapan, Türk denizcilik tarihinde yadsınamaz bir öneme sahip bir yelken duayeni Yücel Köyağasıoğlu'ndan ve okul gemisinden,

Bodrum'un sanat melekleri, yine iş başında; 4 kadından oluşan Art Melek (Sahi kadınlar mı hep melek olur?) "ART Route" projesi ile Bodrum'da atölyesi olan birbirinden harika sanatçılarla şehir içinde oluşturdukları ve her durağında sanatın bir dalının olduğu Mavi Rota'dan,

Türkiye'nin en büyük tirhandilini (21 mt) yapan ve belki de bu genç yaşında kalan son birkaç tirhandil ustasında biri olan Mustafa Özkeskin'den ve Bodrum Cup'ta yarışmak için yaptığı ve yanılmıyorsam yarışlara girdiği son 2 yarıştır şampiyonluğu elinden bırakmayan tirhandili 'HIZIR'dan,** Haftaya bol bol söz edeceğim.

Yaklaşık 2100 yıllık Salmakis Yazıtı'nda yer alan Halikarnas'ın Gururları şiirine günümüzde gururumuz olanları da eklemek gerekmez mi?

Ama önce bir güzel yarışayım ve yarış günleri boyunca içinden geçeceğim "mavi boyut; son sessizlik beş dakika"yı yaşayıp hele bir arınayım da öyle.

* * *

Zülfü Livaneli'nin 'Mavi Sonsuzluk'*** şarkısında geçer:

"Ah deniz, ah mavi sonsuzluk
Karışıp gitseydim sana
Dünyadan ve dertlerinden uzakBüyük, dürüst ve temiz,
Ahh!
Denize benzeyen insanlar
Nerdesiniz, nerdesiniz..."

İşte! Bodrum Cup, o deryalara ve o güzel insanlara bir kez daha yelken açıyor bu hafta.

O halde,

Pruvamız neta, rüzgarımız kolayına olsun...

Eyvallah.

---

---

* Balıkçı'yı vefatının 49. Yılında, 13 Ekim'de anıt mezarı başında andık. Anıt mezarın bulunduğu Gönül Tepe'de Balıkçı'nın bazı özel eşyalarıyla kitaplarının bulunduğu bir anı evi ve yapımı, doğum günü olan 17 Nisan'da bitirilen ve Bodrum'a getirdiği bitkilerden oluşan "Halikarnas Balıkçısı Bitkiliği" var. Bu bitkiliğin hemen yanı başına da adıyla anılan kütüphane yapılması planlanıyor.

** Karşılıklı sözümüz var; Balıkçı'nın Yatağan adlı tirhandilini bire bir yapıp mavi sonsuzluğa birlikte indireceğiz Mustafa Özkeskin kardeşimle. 

*** Bu yazımı okurken sizlere eşlik etmesini düşündüğüm şarkı.

Serdar Gündoğ kimdir? Serdar Gündoğ, Pınarbaşı / Kayseri doğumlu. İlk ve Orta Okulu Ankara'da, Liseyi ise Aydın'da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü İzmir'de bitirdi. Türkiye'nin ilk haber portallarından Bodrumhaber.com ve aynı adla yayımlanan günlük gazetenin genel yayın yönetmenliğinin ardından çeşitli yerel haber portallarında ve Posta ve Milliyet gazetelerinin eklerinde haftalık yazılar yazdı. 2009 yılından itibaren yerel ve genel seçimlerde kampanya yöneticiliği ve danışmanlıklar yaptı.  Çevre ve insan temalı farkındalık projeleri için fikir ve senaryolarına da katkı sağladığı kısa filmler ve belgesellerin yapımcılığına devam ediyor. Marka ve siyasi danışmanlıkları bulunan Serdar Gündoğ, Frame Bodrum Kültür ve Sanat Merkezi yöneticiliği yapmaktadır.